74 yorum 5. sayfa

Soru: Cinlerde ibadetle mükellefiyet var mıdır?

Cevap: Sure-i Zariyat'ın 56. Ayet-i Kerimesi, onlarda mükellefiyetin bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Cenab-ı Hak, bahsi geçen yet-i Kerimede, "Ben cinleri de insanları da ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" buyurmaktadır
****************************************

Velilerin sözleri, ab-ı hayatla dolu, saf, dupduru bir ırmak gibidir. Fırsat elde iken ondan kana kana iç de gönlünde manevi çiçekler,güller açsın...!

03.10.2011 - Kaside-i Bürde

Soru...!

Soru: Öğle ve ikindi namazları kazaya kalıyor. İş yerinde kılamıyorum. Kazaya kalan bu namazları, yatsıdan sonra mı kılayım, yoksa yatsıdan önce mi?

Cevap: Namazları kazaya bırakmayacak şekilde işinizi ayarlamaya çalışın. Aksi halde namazın kazaya kalmasına sebep olan işi terk edip daha münasip bir işte çalışın. Bir kimsenin hiç kaza namazı yoksa veya altı vakitten az ise, kazayı vakit namazından önce kılacaktır. Kazaya kalan namazlarının yekunu altı veya daha fazla vakti buluyorsa, vakit namazından önce de, sonra da kılablir.

03.10.2011 - Kaside-i Bürde

Çocuklara her isim takılabilir mi?

Soru 15 : Çocuklara her isim takılabilir mi?

Cevap 15 :

Anne ve babanın çocuklarına karşı en önemli görevlerinden birisi, çocuklarına güzel bir isim koymalarıdır. Çocuğun ismini takarken, takılacak ismin güzel olmasına son derece dikkat etmek gerekir. Çünkü çocuğa güzel isim takmak, çocuğun babası üzerindeki haklarındandır.

Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel kılın.” (Ebu Davud, Beyhaki)

Bilmeyerek takılan kötü isimleri değiştirmek gerekir. Çünkü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, Sahabe-i Kiram’dan bazılarının, cahiliye devrinden kalan, bir mana taşımayan veya kötü mana ihtiva eden isimlerini değiştirmiştir

30.09.2011 - Kaside-i Bürde

Bir kimse, evlenmek istediği kadına bakar ve onunla görüşebilir

Soru 14 :Bir kimse, evlenmek istediği kadına bakar ve onunla görüşebilir mi?

Cevap 14 :

Kızla, erkeğin yalnız olarak bir arada bulunmaları câiz değildir. Ancak evlenecek olan kız ve erkeğin birbirini görmeleri, tanımaları için yanlarında birisi olması şartıyla, görüşmelerinde bir sakınca yoktur. Böyle olunca, bir kimse bir kadınla evlenmek isterse ona bakması câiz olduğu gibi aynı zamanda bu uygulama sünnettir.

Evlenilecek kadına bakmak sünnet olduğu gibi kadının da evleneceği erkeğe bakması sünnettir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Allah, bir adamın kalbine, bir kadınla evlenme niyeti koyarsa artık ona bakmasında bir sakınca yoktur.”
(İbn-i Mace, Beyhaki, Ahmed bin Hanbel)
********************************************************
Velilerin sözleri, ab-ı hayatla dolu, saf, dupduru bir ırmak gibidir. Fırsat elde iken ondan kana kana iç de gönlünde manevi çiçekler,güller açsın...!

30.09.2011 - Kaside-i Bürde

Zühr-i Âhir namazı neden kılınmaktadır?

Soru 13 : Zühr-i Âhir namazı neden kılınmaktadır?

Cevap 13 :

İmam-ı Azam'a göre, bir beldede yalnız bir camide veya bir Musalla’da cuma namazı kılınır. Birkaç camide kılınmaz. Fakat İmam Muhammed ve İmam-ı Azam'dan gelen diğer rivayete göre, bir beldede bulunan birçok camide kılınabilinir. Doğru olan da budur ve uygulama da buna göre yapılmaktadır. Ebu Yusuf'a göre, bir şehirde ancak iki yerde Cuma namazı kılınabilir. Diğer bir rivayete göre ise aralarında ırmak bulunmadıkça iki yerde de cuma namazı kılınmaz.

İşte, böyle bir ihtilaftan kurtulabilmek içindir ki cumanın dört rekât son sünnetinden sonra, bu dört rekâtlık “zühr-i ahir namazı” kılınır.
********************************************************

Velilerin sözleri, ab-ı hayatla dolu, saf, dupduru bir ırmak gibidir. Fırsat elde iken ondan kana kana iç de gönlünde manevi çiçekler,güller açsın...!

30.09.2011 - Kaside-i Bürde

Uğursuzluğa inanmak haram mıdır?

Soru 10 :Uğursuzluğa inanmak haram mıdır?

Cevap 10 :

Hiç bir dinî ve ilmî kaynağı olmayan “uğursuzluk” anlayışına sahip olanlar, hayatlarının her safhasında korku ve endişe içinde bulunurlar. Aslında hiçbir şeyde uğursuzluk yoktur. Uğursuzluk, herkesin kendinde, kendi yorumunda ve anlayışındadır. Halk arasında sık sık kullanılan; “uğurlu geldi” veya “uğursuz geldi” gibi sözler, birer zan ve kuruntudan ibarettir.

Dinimizce; bazı yaratıkların, zamanların, yerlerin veya maddelerin uğursuz olduğuna inanmak haram kılınmıştır.

Resulullah güzel tefe’ülden hoşlanır, uğursuz saymaktan hoşlaşmazdı.

Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:

***“İslam'da teşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'ül (iyiye yorma)dır.”

***“Eşyada uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur.”

Peygamberimiz yine bir hadislerinde, çeşitli olay veya eşyaya uğursuzluk atfedilmesini kınayarak, “Sizden biri, hoşlanmadığı bir şeyi gördüğünde; ‘Allah’ım, iyilikleri yalnız Sen verir, kötülükleri de yalnız Sen defedersin, Senden başka güç ve kuvvet sahibi yoktur’ desin.” buyurmuştur.

28.09.2011 - Kaside-i Bürde

İslam’da evlat edinmenin hükmü nedir ve evlat edinmek caiz midir

Soru 8 :İslam’da evlat edinmenin hükmü nedir ve evlat edinmek caiz midir?

Cevap 8 :

İslam dininde, evlat edinme yoktur. Ancak günümüzde hala birçok insan, çocuğu olmadığı için akrabasının veya başka şekillerde kimsesiz çocukları evlat ediniyorlar. Tabi ki bu büyük bir vebaldir. Kendisine varis olmayan kimseyi varis kılarak, hakikatte varis olanları böylelikle mahrum etmiş oluyor

28.09.2011 - Kaside-i Bürde

@Kaside-i Bürde'ye---Masum Caniler

Selamun Aleyküm. Ben verdiğiniz bilgilere binaen size birşeyler sormak istiyorum. Mesela bir aile geliyor. Ben bu iki çocuğa bakmak istemiyorum diyor. Devlet baksın, isterseniz evlatlık verin diyor. bazı sorunlar yaşanmış. Ve savcılıktan belge getiriyor. Çocuk bu yüzden alınıyor.Resmen zorunluluk var. Ve ilmen sabittir ki bir çocuk ergenlikte iki yıl devlet kuruluşlarında kalınca sittin sene geçse de adam olmuyor, toparlanamıyor. Kominal paylaşımcı bir anlayışla yetişiyor. Her şey ortak. Ve her şey benim olmalı. Ben hiçbir çalışma göstermeden herşeye sahip olmalıyım sanrısı içindeler. Psikopat oluyorlar. 18 yaşını doldurunca ve üniversite okumayınca resmiler güle güle diyorlar. Çocuk sonra tek başına yaşamaya başlıyor bir şekilde ve topluma zarar veiyor. Kızlara sarkıntılık ediyor, yan kesicilik ediyor, insanlara bıçak çekiyor. Hiç sevgi, şefkat görmeyen bu gibi masum caniler ne yapılsın? Bilgi verir misiniz. Evlatlık verilmesin de sonları ne olsun? Ailesiz olarak yaşayıp cemiyetin başına bela mı olsun böyleleri? Dinimiz günümüz koşullarında bu meseleye nasıl bakıyor? Bilginiz varsa paylaşırsanız sevinirim. Veyahut yönlendiriniz. AEO

05.10.2011 - Vird-i Zeban

Vird-i Zeban Kardeşime Cevaptır..

Aleykum Selam Kardeşim,

Evlat Edinme Mevzu, İslâmdan önceki Cahiliye Devrinde oldukça yaygındı. İsteyen kimse, seçtiği herhangi bir kimseyi öz çocukları arasına katarak onu evlatlık aldığını ilân ederdi.
Evlatlık edinen kimse bu çocuğun babası sayılıyordu. Evlât edinenin hanımı da, çocuğun annesi yerine geçiyordu.

Hatta Peygamberimiz de (sav) Zeyd bin Sâbit’i kendisine evlâtlık olarak almıştır.

İslam Dini gelince, Cahiliye devrinde yapılan ve uygulanan âdet ve alışkanlıklar birer birer değişmiş, insanlara meşru olan yol gösterilmiş bâtıl ve haksızlıkların yerini hak ve adalet esasları almıştır.

Bu Konu Hakkındaki Ayeti Kerime şöyledir:

Allah, evlâtlıklarınızı oğullarınız gibi tutmanızı meşru kılmadı. Bunlar, sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir. Onları (evlât edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yoktur.” (Ahzab Sûresi, 4-5)

İşte bu âyet-i kerime ile evlâtlık âdeti kaldırılmış oldu. Meşru olmayan bu âdet haram kılındı. Çünkü, evlâtlıkla ne hakiki bir evlat olunur, ne de evlâtlık edinen kişi gerçek bir baba olur. Ayrıca Evlat Edinmenin Pek Çok sakıncaları vardır..

**Evlat edindiğimiz çocuk kız olursa babalığa, erkek olursa analığa mahrem olacağı için beraber yalnız kalma ihtimaline göre caiz değildir.

**Evlatlık alanlar, çocuğun esas anne ve babasının vereceği şefkat ve göstereceği merhameti gösteremeyebilirler, Hatta daha ilerisi şiddete ve kötü muameleye maruz kalabilir.

**Ayrıca Evlat edinen ailelerin kalacak mirasları bu çocuğun olacaktır. Halbuki, o miraslar akrabalara kalması gerekirdi. Bu da başkasının hakkının evlatlığa verilmesi demektir ki caiz değildir. Bu üç sebepten dolayı evlat edinmenin doğru olmadığını söylenebilir.

İşte bütün bu mahzurlardan dolayı dinimiz evlâtlık almayı tavsiye etmemiştir. ancak, bahsi edilen bu evlâtlık meselesinden ayrı olarak, insanın bir yakınının, bir dostunun çocuğunu himayesine alması, kimsesiz ve yetim bir çocuğu alıp evlâdı gibi onu sevmesi, ona yedirmesi, içirmesi, onu terbiye edip okutması bir fazilettir.
Fakat, bu durumda da onu kendisine tescil etmemesi, evlât haklarını ona devretmemesi, mahremiyet meselesine dikkat etmesi icap etmektedir.

06.10.2011 - Kaside-i Bürde

Kaside-i Bürde kardeşime

Haklısınız. Aynı mahzurları ben de düşünmüştüm. Cevapsız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Allah ebeden daima razı olsun...

21.02.2012 - Vird-i Zeban

Soru 6

Soru 6 : Ölünün kırkıncı ve elli ikinci gecesi münasebetiyle merasim tertip etmenin İslam’da yeri var mıdır?

Cevap 6 :

Bazı yörelerimizde, ölünün kırkıncı ve elli ikinci günlerinde düzenlenen merasimlerin dinimizle hiçbir ilgisi yoktur.

Bize ulaşan hiçbir kaynakta, ölünün kırkıncı ve elli ikinci gecesi münasebetiyle ilgili hiçbir haber varit olmamıştır. Dolayısıyla böyle gecelere özel, merasim yapmak bidattir
Ölü için dua her zaman iyidir. Fakat bunun da belli bir zamanı ve mekânı yoktur

26.09.2011 - Kaside-i Bürde

Soru 5 : Tavla oynamak caiz midir?

Soru 5 : Tavla oynamak caiz midir?

Cevap 5 :

Tavla oynamak, ittifakla haramdır. Nitekim Ebu Büreyde radıyallahu anhunun rivayet ettiği bir hadisi şerifte, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Tavla oynayan kimse, elini domuz kanına bulamış gibi olur.”(Müslim)

Ebu Musa radıyallahu anhunun rivayet ettiği başka bir hadisi şerifte, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Tavla oynayan, Allah’a ve Resulüne asi olmuş olur.”
(Ebu Davud, İbni Mace, Beyhakî)

26.09.2011 - Kaside-i Bürde

Soru 3 // Cevap 3

Soru 3 : Gayr-i Müslimler camilere girebilir mi?

Cevap 3 :

Hanefilere göre kafirler Mescid-i Haram dahil bütün camilere girebilirler.

Nitekim Sakîf Heyeti Mekke Fethi’nden sonra Allah Resulü’ne geldiklerinde Efendimiz onları mescidde ağırlamış, sahabenin “onlar necis bir topluluktur.” ifadesine karşı ise, necis olmalarının mescide girmelerine mani olmayacağını belirtmiştir

22.09.2011 - Kaside-i Bürde

Soru 2

Soru 2 : Dede veya babalarının salih olması, fasık çocuklarına veya torunlarına fayda verir mi?

Cevap 2 :

Küfür, tokluk ve açlık gibi haller olup bir insandan diğer insana geçmez. Yani tok olan bir kimsenin tokluğu, çocuklarına sirayet etmediği gibi iman, küfür ve isyan gibi şeyler de babadan evlada veya evlattan babaya sirayet etmez.

Bilindiği gibi Nuh aleyhisselam büyük peygamberlerden olduğu halde, oğlu Tevhid’i reddettiği için kâfir olarak ölmüştür. Dolayısıyla, babasının büyük bir peygamber olması ona fayda vermemiştir!

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin amcası Ebu Talib, Hz. Peygamber (sav)’i o kadar himaye ettiği halde, iman etmediği için cezaya uğrayacaktır.

Bunlardan anlaşılıyor ki, bir insanın salih veya abid olması, onun fasık veya kâfir olan babasına veya çocuklarına fayda vermemektedir.

22.09.2011 - Kaside-i Bürde

Konular