74 yorum 2. sayfa

Soru: Nişanlılar bir odada başbaşa kalabilirler mi?

Soru: Nişanlılar bir odada başbaşa kalabilirler mi?

Cevap : Yanlarında kimse bulunmaksızın nişanlıların bir odada başbaşa kalması asla caiz değildir.

Bir kadın nişanlı bulunduğu erkeğe evlenme vaadinde bulunmakla nikahlı sayılamaz. Nişanlılar veya bunlardan biri, evlenmekten vazgeçse, mihre mahsuben verilen şeyler tamamen geri verilir. Elde mevcut hediyeleri de karşılıklı olarak iade gerekir.

08.02.2012 - Kaside-i Bürde

Nişan Hakkında bir Kaç Sual ve Cevabı

- Soru: Bazı yerlerde nişan merasiminde kız ile oğlan birbirini görüp konuşurlar. "Dinimizde nikahlanmamış bir kadın veya kız, başka bir erkekle konuşamaz" diye dini nikah yapıyorlar. Bir zaman sonra, kız ile oğlanın arasında geçimsizlik doğuyor ve nişan bozuluyor, fakat oğlan yapılan dini nikahı koruyup kızı boşamıyor. Bu durumda kız başkasına nikah yapılabilir mi?

Cevap: Ekseriyetle nişan merasimlerinden sonra oğlanın kız evine girip çıkmasını kolaylaştırmak için dini bir nikah yapıldığını işitmekteyiz. Bu akit, dinen muteber sayılacağından, eve girip çıkmasını kolaylaştırır, ama sonunda telafisine imkan bulunmayan durumlar da doğabilir. Nişanın bozulması halinde erkeğin dini nikahı da iptal etmesi ve kızı boşaması lazımdır. Aksi halde başkasıyla nikahlanması, dini esaslar dikkate alındığı zaman mümkün değildir..

2 - Soru: Nişanlı bir kız, Hollanda'da bulunan amcasının yanına gitmiş ve oradaki gayrimüslimlerin çocuklarına bakacak. Bu kızın orada kalması ve nişanlısının da onu beklemesi doğru mudur?

Cevap: Her ne kadar amcasının yanında kalsa bile, genç bir kızın gayri-müslimlerin arasında kalması ve onların çocuklarına bakması nasıl caiz görülebilir? Bu kızın amcası, yeğeninin çalıştığı yerde ve başını bekleyecek durumda değil ki. Bir de onunla evlenmek üzere sözleri kesilmiş bir kimse var ise, bu hüküm daha fazla daralır. Nişanlısı olan erkek için yapacak şey, "Ya çalışmaktan vazgeç, ya da benden" teklifinde bulunmaktır. Tercihi kız yapsın.

3 - Soru: Nişanlılar bir odada başbaşa kalabilirler mi?

Cevap: Yanlarında kimse bulunmaksızın nişanlıların bir odada başbaşa kalması asla caiz değildir. Bir kadın nişanlı bulunduğu erkeğe evlenme vaadinde bulunmakla nikahlı sayılamaz. Nişanlılar veya bunlardan biri, evlenmekten vazgeçse, mihre mahsuben verilen şeyler tamamen geri verilir. Elde mevcut hediyeleri de karşılıklı olarak iade gerekir.

Mehmed Emre / Çağımız ve Günümüz Meselelerine Fetvalar

08.02.2012 - Kaside-i Bürde

Soru ve Cevabı

Soru: Ramazan orucunu, hastalık sebebiyle tutamayan kimsenin ne yapması lazımdır? Orucu kaza ederken nasıl ve ne zaman niyet eder?

Cevap: Hastalık sebebiyle Ramazan orucunu tutamayan bir mü'min, iyileştikten sonra gününe gün kaza eder. Niyetini geceden (gün battıktan sonra imsak vaktine kadar olan zaman içinde) yapar. Niyetini, "En son kazaya kalan Ramazan-ı şerif orucunu tutmaya niyet ettim" şeklinde yapar.

27.12.2011 - Kaside-i Bürde

Soru: Tuvalette abdest almakta bir mahzur var mıdır?

Soru: Tuvalette abdest almakta bir mahzur var mıdır?

Cevap: Başka bir yerde abdest almak imkanı bulunmadığı zaman helada da abdest alınabilir. Ancak, buralar temiz olmadığı için dualar okunamaz.

26.12.2011 - Kaside-i Bürde

cok uzgunum

benim gunahlarimi af edilip edilmeyecegi korkusunu yasarken... bide cok deger verdigim yumusak huylu kotu gunlerimde bana destek olan birinin benle diyologu kesme sekli cok uzdu... ebdeiyen hakkimi helal etmem demesi mesala ... tasavufla ugrasan nefisini yendigini sandigim bu kisinin boyle yapmasina anlam veremiyorum...cok uzgunum agir bunalim icersindeyim deger verdigim o kisinin davranisi yuzunden :(((((

25.12.2011 - gülgiller

Kardeşim...!

..........!

13.02.2012 - Kaside-i Bürde

Soru : Zinanın en kötüsü hangisidir?

Zina büyük günahlardandır. Ancak komşunun hanımı ile yapılan zinanın, çok daha büyük günah olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır.

İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor:"Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Allah nezdinde en büyük günah hangisidir?"

"Seni yaratmış olan Allah'a eş koşmandır!" buyurdular.

"Sonra hangisidir?" dedim.

"Seninle birlikte yiyecek diye, evladını öldürmendir!" buyurdular.Ben yine:

"Sonra hangisidir?" dedim.

"Komşunun helalliği ile zina etmendir!" buyurdular."
[Buharî,Müslim, Nesaî,Ebu Davud)

Mikdad b. Esved (r.a) bu konuda Rasûlüllah (s.a.s)`ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Komşusunun karısıyla zina yapanın günahı, on kadınla zina yapan adamın günahından daha ağırdır" (Tirmizî)


*****************************************************
Velilerin sözleri, ab-ı hayatla dolu, saf, dupduru bir ırmak gibidir. Fırsat elde iken ondan kana kana iç de gönlünde manevi çiçekler,güller açsın...!

23.12.2011 - Kaside-i Bürde

Soru: Kadın, namazdaki tesettürünü nasıl yerine getirecektir?

Soru: Kadın, namazdaki tesettürünü nasıl yerine getirecektir?

Cevap: Kadının namazda farz olan tesettürü yüz, eller ve ayakları hariç vücudunun tamamı, hatta baştan sarkan saçlarını da içine almaktadır. Avret olan uzuvlardan birinin dörtte biri, namaz içinde, üç tesbih miktarı (diğer bir ifade ile bir rükün eda edecek kadar) açılsa namazın sıhhatine mani olur.

Bir kadın, elbise bulunduğu halde giymeyip, kimsenin bulunmadığı bir yerde ve karanlık bir odada çıplak olarak namaz kılsa, fıkıh bilginlerinin ittifakı ile namaz sahih olmaz. Altını gösteren elbise veya başörtüsü ile kılınacak namaz caiz değildir.Baş ve vücudun örtülmesi demek, üzerine bir şey koymak değil,altını göstermeyecek kalınlıkta dokunmuş bir kumaşla kapatılması demektir.

Avret olarak kabul edilmiş uzuvlardan biri açık olduğu halde bir rükün eda edilecek olsa, namazın bozulacağı hususunda icma var.

23.12.2011 - Kaside-i Bürde

Namazda "Semiallahü limen hamideh" demek....!

Soru: Rükudan kalkarken okunan "Semiallahü limen hamideh"deki semia fiili işitme manasına mı gelmektedir?

Cevap: Hayır, o manada kullanılmış değildir. Bu fiilin manası "kabul ederdir". "Allah hamd edenin hamdini kabul eder" demektir. Peygamber Efendimiz'in bir Hadis-i Şerifinde de bu kelime kabul manasında kullanılmış bulunmaktadır. Hadis-i Şerifin metni şudur: "Allahümme inni euzü bike min ilmin la yenfeu ve min kalbin la yahşeu ve min nefsin la teşbeu ve min duain la yüsmeu" Buradaki la yüsmeu, "kabul olunmayacak (duadan Sana sığınırım)" demektir.

23.12.2011 - Kaside-i Bürde

Cenaze varken, farz namazların peşinde tesbih Neden çekilmiyor

Soru: Cenaze varken, farz namazların peşinde tesbih çekilmiyor. Bu hususta ne dersiniz?

Cevap: Cenazeyi defin hususunda acele etmek gerektiğinden dolayı böyle yapılmaktadır. Tesbih çekilmesi sünnet, cenaze namazı ise farzdır. Onu öne almak gerekir. Tesbihi daha sonra kendi kendine çekmek de mümkündür, çekmelidir.

21.12.2011 - Kaside-i Bürde

Bir soru ve Cevabı:

Soru: Öğle namazı ile yatsı namazlarının son sünnetlerini dört rekat olarak kıldığımız zaman, bazısı bid'at, bazıları da sünnet diye konuşuyorlar. Bu hususu açıklar mısınız?

Cevap: Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri, müekked (en kuvvetli) sünnetlerdendir. Bunları dörde çıkarmak ise müstehabdır. Hiçbir mahzur yoktur.
(Büyük İslam İlmihali, Namaz bahsi, madde 188/2)

21.12.2011 - Kaside-i Bürde

Soru: Bekarken İşlenen Zinayı Evliyken Söylemek Caiz Midir.?

Muhim bir Sual ve Cevabı...!

Soru: Günahlarına tövbe edip Evlenen bir bayanın Bekar iken işlemiş olduğu zina fiilini Eşine(vicdan azabı duyarak) söylemesi doğru mudur.?

Cevap: Bu tarz geçmişe yönelik işlenmiş hataların,suçların çözümüne dair verilecek cevaplar oldukça güçtür, sıkıntılıdır.
Biz yine de elimizden geldiğince anlayabildiğimizce izah etmeye çalışalım:

İslam devletinde yaşamadığımızdan bu tür haramları işleyenlere karşılığı olan hadleri tatbik edilememektedir.Bununla birlikte geçmişte bekar iken işlediğinden suçu ölüm değil 100 sopadır.
Zaten bayan evlenmeden önce de durumundan dolayı pişman olup samimice tevbe etmiştir. Şundan dolayı samimice diyorum ki, zira halan vicdani rahatsızlığı hissetmektedir.

Vicdani rahatsızlığı eşinin bundan (evlilik öncesi geçmişten) habersiz olmasından dolayıdır. Eşi bildiği zaman önceki yaptığının sonucu değişmeyecektir. Aynı zamanda haddi tatbik edecek İslami bir otorite de ortada yoktur ki cezasını dünyada çekmiş uhrevi cezadan kurtulmuş olsun.
Bundan dolayı Allah'a (c.c.) her zaman dua edip tevbede bulunmalıdır.

Çünkü :"Allah kendisine eş koşulmasını bağış­lamaz, kendisine eş koşma dışındaki suçlan diledikleri hakkında bağışlar." (Nisa,116)

“Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim,8)

"Beş vakit namazı Allah tealâ kullar üzerine farz kılmıştır. Bunları yerine geti­rip hiç birini kaçırmayan, bu namazların hakkını hafife almayan kimseyi Allah tealâ cennete koymaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler hakkında böyle bir sözü yoktur. Dilerse azab eder, dilerse bağışlar." ( Ahmed, Ebu Dâvud, Neseî ve İbn Mace rivayet etmişlerdir)

“Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce)

“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Muslim)

İslam fıtrat dinidir. İslam’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir.
Yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tevbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlar dan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur.

Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz,“Günahtan tam dönen ve tövbe eden,o günahı hiç işlememiş gibidir.”(İbn Mace) buyurur.
Efendimiz (s.a.v.), nasûh tövbesini; “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucu’ edip, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir.”(Ahmed b.Hanbel,Musned) şeklinde tanımlamıştır.

Yüce Allah kullarını tövbeye çağırmakta ve şöyle buyurmaktadır:

“Ey muminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.” (Nur,31)

Başka bir ayette ise Yüce Allah (c.c.), Peygamberine şöyle buyurur:
“De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü O, çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.” (Zümer, 39/53)

Eşine söylemesi halinde evliliği yıkılacak belki de hayati tehlikeye düşecektir. Oysa dinimiz evliliği kurtarmak için gerekirse yalan söylemeye bile ruhsat vermiştir. Üstelik eşi böyle bir soru sormamış, akabinde (yalan) cevab ta verilmemiştir.
Evlenmeden önce bu konu gündeme gelmiş olsaydı bile kişi bunları karşı tarafa anlatmak zorunda değildir. Bunların anlatılması aile içi problem doğurabilir. Hatta kişinin günahlarını saklaması efdaldir. Ancak evlenilecek olan kimse sorduğunda yalan söylememek gerekir. Bununla birlikte doğruları anlatmak zorunda da değildir. Yani sorulmamışsa susması haram olmaz. Fakat soruldu ise olduğu gibi anlatmak gerekirdi.

Kişi buna rağmen ben bunu kullanmayacağım , yalan söylemek istemiyorum, ya da evlenmeden başıma gelen ve benim bildiğim bu durumu eşime de söylemek istiyorum da diyebilir:

- Esma Bintu Yezid (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi ademoğluna haramdır.Bu üç yere gelince:
1) Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,
2) Harbte söylenecek yalan. Çünkü harb bir hileden ibarettir.
3) İki Müslümanın arasında sulhu sağlamak kasdıyla söylenen yalan."(Tirmizî)

Hadisin İzahatı :
Yalan dinimizde her çeşit kötülük ve şerrin başı ve kaynağı kabul edilerek şiddetle reddedilmiş olmasına rağmen bazı hallerde meşru kabul edilmiştir.
Bizzat Rasulullah bu halleri tâdad eder.
Muhtelif tariklerden gelen rivayetler bu hususları belirtir.

Nevevî, Muslim Şerhi'nde şu nakilleri kaydeder:
"Bu üç halde yalanın cevazında ihtilaf yoktur. Ancak buralardaki mubah olan yalandan murad nedir? Bunda ihtilaf edilmiştir. Bir kısım ulema: "Bu hadisin ıtlakı üzeredir"diyerek,bu üç durumda, maslahat için olmayacak şeyin söylenmesini caiz görür ve "Mazmum olan yalan,zarar getiren yalandır" derler.
Bu görüşlerine Hz. İbrahim aleyhisselam'ın ayette gelen şu sözleriyle delil getirirler:
"Bunu yapsa yapsa şu büyükleri yapmıştır.."(Enbiya 63),"Ben hastayım (dedi)" (Saffat 89)"

Bunların dışında da bir maslahata binaen caiz olabilir. Mesela yanında saklanan birisini öldürmek isteyen bir zalime, sorduğunda bilmiyorum demesi ittifakla vacibtir. Mezmum yalan, zararlı olan yalandır. Hz. Ibrahim (as) putlar için "Onları büyükleri kırdı, ben hastayım" demişti (Enbiya 63). Karısını elinden almak isteyen zalimlere de onun kızkardeşi olduğunu söylemiş (içinden de dinde kardeşi olduğunu kastetmiş)'ti (Buhari, Enbiya 8; Musned, NI/244) derler.

-----------
Not :
Diğer bazı alimler de:Yalan hiç bir yerde caiz olmaz.Bu üç yerde ancak tevriyeli,yani Hz.Ibrahim(as)in sözünde olduğu gibi doğruya da ihtimalı olacak şekilde caiz olabilir.(EL-Mubarekfûrî,Tuhfetu1-Ahvezi)

19.12.2011 - Kaside-i Bürde

yazdığm soru geldi mi

yazdığm soru geldi mi acaba ?:S

24.12.2011 - gam84ze

gam84ze

Hangi soru acep..?
Birine cevap yazdım ama Menzille alakalı olan mı onada cevap yazmıştım...

26.12.2011 - Kaside-i Bürde

kaside-i bürde kardeşim,

kaside-i bürde kardeşim, yazdığın yazıları okudum ve birisi benim sıkıntımla doğrudan alakalı..
Bir açtığım konuda da yazmıştım: bana görücü usulüyle, evlilik niyetiyle gelen bir kişi daha önceki yıllarda yaşadığm flörtlerin(! bu kelime bile tiksindiriyor) ne boyutta olduğunu sormuştu.
Nihayetinde söyledim, cinsel münasebetim olmadı ama yakın temaslarım olmuştu.Bunu öğrenince vazgeçti benden.
Bu bende öyle büyük yara açtı ki, onunla göüşme durumlarımdan 1 yıl önce tövbe etmiştim zaten,ibadetlerimi yapmaya uğraşıyorum ALLAH kabul ederse.
Şimdi yine böyle bir durumla karşılaşırsam ,sorarsa detayları belirtmek zorunda mıyım:((
2risk var: ya bu kişi bunu öğrenince ifşa ederse? şu şu sebepten dolayı vazgeçtim deyip..?
bu şekilde olduğunda evlenme imkanımın da önü kapanacak ve bu şekilde haramların önünü bir adım daha açık tutmuş olacağım.
Ne yapmalıyım? İnanın kahroluyorum çok pişmanım.

24.12.2011 - gam84ze

Konular