MİSAL ALEMİYLE HAKİKAT ALEMİNDEKİ AŞKIN RENGİ FARKLIDIR.

İnsan bazen aylarca emek eder. Birilerinin iman ve İslam hakikatlerini anlaması için zamanını ve vaktini ona sarf eder.O insanların şuur sahibi olmaları için çırpınıp durur.Aylarca verilen emekler sonucu o insanlar bir mesafe kat eder.Ama aradaki bağlar koparıldığı zaman bir bakıyorsunuz ki o insan eski haline gelmiş.O insanı şeraitler eski haline getirmiş.Şeytan galip gelmiş.Gaflet ile o insanı kuşatıp hakikatleri unutturmuş.Sanki o insan o bilgileri hiç öğrenmemiş o hakikatleri anlamamış gibi hareket etmeye başlamış.İşte bu halete gelen bir kişiyi geçen gün Hotmail de insanın istese de engel olamadığı alt köşesinde gördüm.Windovs livede kim ne yapıyor onu gösteriyor..Hotmail yoluyla mail attığım kayıtlı olan ve aylarca emek ettiğim hakikatleri hayatına tatbik etsin diye çabaladığım ve kendimce artık inşallah böyle gider dediğim bir kişinin resmini gördüm.Halbu ki şimdiye kadar onu görmemiştim.Mahremiyet gereği görmemiştim. Telkinler sonucu örtünmüş namazını kılıyordu. Zamanında bir çok yanlışları olmuştu ama artık kendince islamı yaşamaya çalışıyordu. Hotmail yeniliklerde açık bir resim vardı yanında bir erkek. Belki yanındaki nişanlısı yada sevgilisiydi. Ama üzüldüm. İnsan bazen emeğine acıyor. Çünkü istikameti ve doğruyu bulması için aylarca yazıp yardım ettim. Ama şimdi açık görünce birde resmini maile koyup teşhir edince üzüldüm. O kadar emek et. Açıl saçıl gaflete dal. O kadar yazıyı başkalarına yazsaydım veli olurlardı. Bu durumları görünce insan üzülüyor. Sanki o insanlar gidiyor başkası geliyor. O kadar tesettürü anlatıyorsun. Söylüyorsun. Yaşamaya başlıyorlar sonra birden dini,ahlakı ve örtüyü atıyorlar ve yıkıyorlar. Sanki din, İslam, emir,Allah yokmuş gibi hareket ediyorlar. Beni üzen sanki bu insanlar islamdan, imandan, ahlaktan haberleri yokmuş gibi bir hayat içerisine girmeleridir. Anlamıyorum nasıl bir anda hakikat bildikleri gerçek bildikleri şeyleri bir anda terk ediyorlar. O nurlardan vazgeçiyorlar.Anlamış değilim. İnsanlar bir gafil aşık ve eş uğrunda inançlarına ,namuslarına ve ahlaklarına rest çekip başka birisi olabiliyorlar. Bazı ahmaklar ise maalesef sevdiğinin istediğini yaparken en sevgili olan rablerinin istediğini unutuyorlar. Rablerinin istediğini sevdiğinin isteğine feda ediyorlar. Bugün nice bayanlar evlenecekleri erkekler istemediği için örtünmüyor, açılıyor saçılıyorlar.Küçük ve fani olan sevgilinin istediğini rabbinin istediğine tercih ediyor, divanece hareket ediyorlar. Yada açılmayı ve saçılmayı bir şey zannediyorlar. sevdiği adamın kendisine öyle gezdirerek ne kadar kötülük yaptığını bilmiyorlar. Onu mahvetmeye çalıştığını görmüyorlar. En değerli hazineler olan haya ve edep hazinelerini yıktıklarını görmüyorlar. Eşinin kendisinin günahlarını takmlit edip birbirini cehennem ateşine attıklarının farkında değiller.Onlar sevmeyi, evlenmeyi , para kazanmayı saadet biliyor ken;bir adım ötesinin kabir olduğunu, ölümü olduğunu düşünmüyor. Hep aynı günde yaşta halde kalacağını zannediyor. Yaptığı ve verdiği tavizler sonucu bir yerlerde tokatlar , azaplar, belalar ve sıkıntılar kendisini beklediğini bilmiyor. Sevgiliden gelecek olan iki canım ve cicime değerlerini ve ahireti satıyor.Sanki mabudu, rabbi, ilahı, eşi veya sevgilisi gibi hareket ediyor..Bekar iken, görmediğin kızı şimdi nişanlı olarak rahatça görüyorsun.Nasıl bir gaflet hali.Sayfasında methiyeler düzmüş sevgilisine. Ne kadar gaflette kendisi ve sevgilisi ki, eğer elmasın kıymetini bilen olsaydı senin böyle resmini teşhir edip mahremlere görünmene musade etmezdi. Kıymetini bilirdi elmasını teşhir etmezdi. İslamı şuuru olsaydı başı açık sergilemezdi seni. Belki sevgilisi iyi insandır. Ama iyilik karın doyurmuyor fayda vermiyor. İman gerekir.

Ama çıkınca karşısına yakışıklı ve meslek sahibi birisi hele birde seni seviyorum, gülüm, aşkım diyen bir ahmak gafil ise kapılıp gidiyor onun rüzgarına.Bakmıyor kişilik, iman, din, ahlak var mı yok mu. İyidir, yakışıklıdır, zengindir, işi var, gücü var sorgulanırken. İman var mı sorulmuyor. Gaflete dalıp öğrendiklerini bildiklerini unutan kadın fasıkların ve gaflette yaşayanların çokluğa bakıyor. Herkes benim gibi nasılsa deyip.Mutluluğu eşine dünyaya endeksliyor.Evliliğinin ebedi, daimi mutluluk olup olmayacağına bakmıyor. Dağın arkasında daha güzel yer var denilse aman kim gidecek zahmete girecek diyor. Hazır lezzetimi bozmam diyor, yormam kendimi diyor. Aşkın misal alemine dalmış. Misal ayinesinde görünenler hakikat ayinesinde görünmediğinin farkında değil.. Üstat Hazretleri insanların aldanışlarını hakikat ile misal aleminin arasındaki farkla anlatır. Der ki,iki adam beraber çobanlık yaparlar. Bir kase süt sağmışlar ve yanlarına koyup üzerinede kavalı koymuşlar. Çobanın birisi uyumuş öteki başında duruyormuş. Bakmış adamın burnunda sinek gibi küçük bir şey çıktı süt tabağının üstüne bırakılan kavalın içerisinden girdi öteki tarafından çıktı oradan gevan diye bilinen bitkilerin içerisinde bir deliğe girdi biraz sonra tekrar oradan çıktı, kavalın içerisinden çıkıp adamın burnunua girdi.Bu hali hayretli arkadaşı izlerken.Birazdan arkadaşı uyandı ve dedi bir rüya gördüm. Arkadaşı allah hayra çevirsin anlat varsa tabiri yapayım. Arkadaşı : Rüyamda bir süt denizinin üstündeyim üzerinde kurulmuş olan bir köprü var o köprünün içinden geçtim o köprünün delikleri vardı . O köprüden geçip bir meşeliğe geldim orada bir mağara vardı içerisine girdim o mağarada bir hazine vardı. Arkadaşı dedi: Arkadaşım senin misal alemindeki gördüğün kocaman süt denizi şu süt tabağıdır. O büyük köprü ise şu kavaldır. Gördüğün meşelik ise şu gevan bitkisinin olduğu yerdir. Gördüğün mağara ise şu gevanın arasındaki deliktir. Getir kazmayı sana o hazineyi çıkacaracağım. Gerçekten orayı kazdılar ve hazineyi buldular.Ve ikisine ömür boyu yetecek olan hazineye kavuştular.

Üstat hazretleri o adamın misal aleminde gördüğünün hayal olmadığını ama misal aleminde gördüğü ile gerçek alemdeki bir değildir der.Çünkü misal aliminde ihata olmadığı için her şeyi farklı görür.O rüyada kendisini süt denizinde görür,ama hakikat aleminde arkadaşı bilir ki o süt denizi küçük bir süt kasesidir.O kavalı köprü görür misal aleminde ama hakikat aleminde o kavaldır.O kendisini misal aleminde koca meşelik ve mağarada görür.Amam hakikat aleminde ise o sadece gevan bitkisi ve küçük deliktir.İki alem farklıdır.Birisinde misal üzere ötekisinde hakikat üzeredir. Şimdi o adama sat tabağı misal alemindeki kıyasa göre ne kadar geniş ve ihatasız gelmiştir. Ama hakikati gerçekte gören yani zahiri ve maddi alemde görün adama göre normaldir. Ama misal aleminde gören için ise tasvirler devasa ve büyüktür

İşte bazı insanlar sanki misal aleminde yaşıyormuş gibi hareket ediyorlar. Yaşadıkları alemleri , sevdiklerini, sevgilerini, dünyalarını öyle bir surette büyük ve ihatasız görüyorlar ki, sanki bütün sırlara, güzelliklere ermişler gibi hareket edip hata ediyorlar. Üstat Bediüzzaman hazretleri insanların dünyaya bakış açılarını aynalarla izah eder. Der: Bir insan dört tarafı aynalarla kaplı bir yere girse o aynalar ona o kadar odasını geniş ve büyük gösterir ki, kendisini meydanda zanneder. Aynaların yansıttığı odasının misali olduğunu bilen adam der:” benim odam bir meydan kadar geniştir. Başka birisi ise misali olduklarını bilmez ve der ki; Odam bir meydandır.Bu sözüyle hata eder. Yanlış görür ve yanlış tevil eder.Hakikat alemi ile misal alemlerini karıştırıp.Misali alemini hakikat zanneder. İşte hayatın hakikatini ve alemlerin mahiyetini bilmeyen insanlar dünyanın veya aşkın misal alemine girince kendilerini, sevgilerini, aşklarını öyle bir tasavvur ederler ki, aklın ötesine geçip hayale saplanıp kalırlar.Küçük dünyalarını ve küçük fani nefsani aşklarını öyle bir tasavvur ederler ki o aşk ve dünya için çok şeylerini feda ederler.Halbuki hakikat cihetinde o şeyler bir hiçtir. O çobanın rüyasında kavramları kendisine göre uçsuz bucaksız görmesine rağmen arkadaşının o rüyanın sınırının küçük bulunduğu yerde sınırlı olduğunu görmesi gibidir. Birisi hakikat aleminde öteki ise misal alemde görür ,bakar ,yorumlar ve anlar idrak eder.
İşte insanlar hayata ve aşka ve sevgililerine misali bir bakış ile baktıkları için,hissi ve nefsani ölçülerle baktıkları için aldandıkları, yanıldıkları hatalar hep burası olduğundan, farklı görmeler mizanları ölçüleri olmayan misal ve zan ile bakmaları neticesi hataya ve sukuta hayale düşerler. Yanılıp hata ederler. Yanlış tevil yapıp hataya düşerler. Sevgi ve aşklarını ve hayatlarını olduğundan büyük ,devasa ve ihatasız görüp yanılırlar. İçerisinde hakikat cihetinde bir şey olmadığı için küçük, bayağı, basit ve sıradan olduğunu görmezler.Kendi aşk ,muhabbet,sevgi, tutkulu misali aşk rüyalarını nefis ve hevalarına yorumlattıkları ve benim aşkım böyle, sevgim şöyle, muhabbetim böyle deyip hata edip yanılırlar. Sonra ayrılık,ihanet,sadakatsizlik vb gibi şeyler yüzünden sukut ederler.Elem,keder ve acıya boğulurlar. Ama aşka ve muhabbete ve hayata ve dünyaya rabbimizin hakikatleri gösterdiği gibi hakikat aynasında baksalar ve görseler hakikat aleminde dünya cennet gibi olsa da cennet olmadığını bilirler.Aşkın mecazi olduğunu ve hakikiye dönmediği zaman acı vereceğini bilirler.Mecazi aşk ile ilahi aşk arasında mum ile güneş gibi fark olduğunu görürler.Rablerinin katında ki değerlerine baksalar.Mecazi aşklarını hiç eder değerini nefsani ve hayvani görürler.

Demek misal alemindeki aşklar ile hakikat alemindeki aşkların renkleri farklıdır.insanlar kendi hayatını ve aşklarını misali aleme göre tevil ettiği zaman hata edip yanılıyor sonra bunalımlara ve buhranlara düşüyorlar.Haddinden fazla değer verip sonrada sukutu hayale uğruyorlar.Aşkın hakikat aynasında nasıl göründüğüne değil misali alemde göründüğüne aldanıp zarar ediyorlar.misal alemine yansıyan aynalarındaki hayata aşık oluyorlar sonrada aynaları kırılınca feryat ediyorlar.hakikat alemindeki aşkın elem ,keder ve gözyaşı olduğunu görmüyorlar.Sevgilerini ve aşkları uğruna değerlerini hiçe atıp mahvediyorlar.küçük misali aşkları yüzünden sonsuz ve devasa ahiret hayatlarını yakıyorlar.Mum ışığı hükmünde olan ecelin rüzgarıyla sönecek olan aşıklarını ve dünyalarını güneş gibi görüp aldanıyorlar.Gözünde büyüttüğü,dünya ,hayat ve aşk uğrunda değerlerini küçültüyorlar.Misal aleminin perdesi,aynaları ve sinemalarını hakikat alemi olarak görüp aldanıyorlar.Toz pembe rüyalardan ve tatlı düşlerden uyanıp hakikat alemiyle yüzleştikleri zaman anlıyorlar ki ,hakikat meğer öyle değilmiş.Rabbim hakikati ölüm gelmeden görmeyi ve idrak etmeyi nasip etsin.Hayatı ve aşkları Kuran ve sünnetin hakikat alemlerine göre tevil edip yaşamayı nasip etsin.