MUTLULUK ADINA DÜNYANIN HAYVANİ VE NEFSANİ ZEVKLERİNİN ARDINDAN KOŞMAK(HELAYA VE HEVAYA AKAN HAYATLAR)
Hayat cenabı hakkın insana bahşettiği nimetlerin en güzelidir Hayat nimetinde Allahın rahmeti vasıtasız olarak görünür.Hayatın ne kadar kıymetli olduğunun en büyük delili bütün kainatın o hayatın bekası ve devamı için vazifedar kılıdığını aklı başında olan herkes idrak edip görebilir.bütün kainat hayata hizmet ettiği gibi hayat da insana hizmetkar kılınmıştır.insanın hayat dairesi, müteadid iç içe geçmiş yüzlerce daireden meydana gelmektedir.Mesela hayal, dairesi akraba,aile millet,komşu, vatan,arkadaş eş,mide, ubuduyet dairesi,ahiret dairesi,iman İslam inanç dairesi vb gibi dairelerden müteşekkil olan bu dairelerin hepsiyle insanların alakadarlığı vardır.Bazen küçük dairede büyük vazifeler,bazen büyük dairelerde küçük vazifeleri vardır.bu dairelere verilen kıymet o insanın hayatın gaye-i maksadının ne olduğunu gösterebilir. Hayat nimeti emrine verilen insan hayat dairelerini ya nefis ve heva hesabına yada hak ve Huda hesabına kullanır.
Bu asırda hayat dairesi ubudiyetten ahiretten ziyade mideye ve cismani lezzetlere hizmet eder bir vaziyete girmiştir. İnsanlar artık sadece hayatın gayesini dünyevi lezzetler olarak görmeye başlamışlardır. Hâlbuki hayatın ve yaşamın asıl amacı dünyevi küçük, zail, geçici lezzetler değildir. Çünkü insana verilen cihazatı madi ve maneviler fani ve basit zail dünya nimetleri için değildir. Hayattan beklenen hayat sahibine kul ve abd olmaktır. Bu kulluğun neticesi de ahirettir. Eğer hayatın gayesi ve hayata hizmetkâr kılınan mevcudatın amacı sadece insanın cismine ve cürmüne hizmetkâr kılınsaydı her şey abesiyete giderdi. o zaman bütün kainatın çarkları sadece insan yesin, içsin ,uyusun, çiftleşsin mantığıyla sınırlanmış cismani lezzetlere hizmetkar kılınmış bir hayat vaziyetine girerdi.İnsana soba ve ışık vazifesi yapan güneş,mevsimler,oksijen,meyveler sebzeler ,hayvanlar ve onlarla vücuda gelen gıdalar,kısaca insana hizmetkar kılınan bütün nebatat,hayvanat ve camidat sadece insan yesin içsin sonrada gitsin bütün hayatın neticelerini helaya boşaltsın,gezsin tozsun keyfe maşe başıboş serseri mecnun bir halde yaşasın bütün hayatı kendi hevasına feda etsin gibi bir abesiyet mantığı ve görüşü ortaya çıkardı.bu mantık ise hayvanda bile yoktur.çünkü hayvan bile hizmetinin neticesini biliyor.vazifesinin neticesinin Allahın kereminin rahmetine göre şekillendiğini biliyor.ve o vazifeye şeksiz şüphesiz ve sadakatle itaatle çalışıyor.mükafatını farklı tezahürlerle alıyor.
Halbuki hayatın ve yaşamın gayesini sadece lezzet ve zevke endeksleyen insan odaklandığı ve sadece hayatı o küçük lezzet dairesi olarak sandığı küçük dairelerde lezzet ve zevk uğrunda boğulup gidiyor.hedefine koyduğu şeylerin bir çoğunu gerçekleştiremiyor.dünyanın bir imtihan tecrübe müsabaka yerin olduğundan gafil olarak hareket ettiği için dünyayı mutluluk rahatlık huzur yeri olarak düşündüğü için bütün ömrü müddetini mutluluk rahatlık eksenli yapmaya çalışıyor.mutluluk için evleniyor,mutsuzluk bulabiliyor,mutlu olmak için ev alıyor,evi yıkılıyor,mutlu olmak için seviyor,aldatılabiliyor,sevdiği ölebiliyor,mutluluk için çocuk istiyor sakat olabiliyor,mutluluk için arabasıyla gezip tozarken kör, sakat, topal kalabiliyor.bütün kuvvetini ve ömrünü harcadığı bu hedeflere varmadan bu dünyadan göçüp gidebiliyor.dar-ı mükafat ve mücazat yeri olan ahirete.
İşte yaşamın ve hayatın gayesini ve maksadını ahiret ve imtihan odaklı değil de sadece dünyada mutluluk ve rahatlık olarak gören milyonlarca insandan birisi olan kendinden 35 yaş büyük biris ile evlenme hazırlığı yapan teyze kızına yanlışlarını düzeltmesi için bir uyarı niteliği taşıyan ve faideli olabilmek için münasip bir zamanda sordum.
İnsanın yaşamaktan gayesi nedir.
Sevdikleri ile beraber mutlu olmak.dedi.
İnsanlar sadece sevdikleri için yaşıyorlarsa, sevdikleri ölüp bu dünyadan gidince onlar niye arkalarından gitmiyorlar. Dedim.
Sustu.!!!!!!
Bir şey söyleyemedi.
Tekrar sordum:
Peki, niçin böyle çalışıp çabalıyorsun
Para kazanmak için dedi
Para kazanmaktan maksadın ne dedim
Bir yuva kurmak iyi yaşamak ve mutlu olmak için
Mutlu olmak,iyi yaşamak için mi evlenmek istiyorsun dedim
Evet, bundan doğal ne var ki herkesin hayattan amacı mutlu olmak.
Herkesin ve senin evlilikten ve hayattan maksadın rahat ve mutluluk ise,
Mutluluktan amacın ne öğrenebilir miyim?
Niçin mutlu olmak istiyorsun.
Şaşırdı!
Mutlu olmak için bir sebebin olması gerektiğini düşünmüştüm ama niçin mutlu olmak gerektiğini hiç düşünmemiştim.
O zaman annene babana sor onlar bakalım mutluluktan maksatlarının ne olduğunu, niçin mutlu olmak istediklerini biliyorlar mı?
Tekrar karşılaştığımızda sordum
Ailene mutluluktan maksatlarının ne olduğunu,
Veya niçin mutlu olmak için çalıştıklarını sordun mu..dediğim de
Teyze kızı;
Onların da fikirleri benimle aynı eksenle gidiyor. Onlarda mutluluktan maksadın ne olduğunu bilmiyorlar.
Ne yani insanlar niçin mutlu olmak istediklerini bilmiyorlar mı?
Evet, bilmiyorlar benim gibi.
Yazık dedim hangi hayvana sorsan sana lisanı hali ile kime, niçin hizmet ettiğini ve niçin ettiğini söyleyecek. İnsana yaptığı hizmeti sadece insanın mutlu olması için yapmadığını haykıracak.
İşte dünya hayatını zevk yeri mutluluk yeri, sefa yeri telaki eden insanlar bilmiyorlar ki hayat sadece mideye ve zevke hizmet için verilmemiştir. Çünkü hayatta mide dairesi ve lezzet dairesi, keyif dairesi vb gibi dairelerde insana verilen vazifeler küçüktür. Mühim işler büyük dairelere verilmiştir. Mesela Ubudiyet, kulluk, İman ve Ahiret dairesi. Cennet, Ahiret, dairesi o kadar büyüktür ki hayatın büyük gayesi bu daireler için dönüyor, bu dairelere hizmet ediyor.
Bu gerçeğin bu asırda gizlenmesi, ahiret inancının zaiflemesi ,materyalist fikirlerin hayatı içtimaiye de her şeyi kuşatıp esir alması sonucu insanların gaye-i maksadını sadece dünya yapmış ahireti çok gerilere itmiştir. Ahiret dairesi, İman dairesi ve Ubuduyet dairesindeki vazifeler ihmal edilmiş, geri bırakılmış, insanın ebediyete namzet edecek, ona ebedi gençlik güzellik ,saadet ve rahatlık kazandıracak olan bu sonsuz dairelerin kıymeti kıymetsizliğe düşmüş.mide, rahatlık, yeme, içme, şehvet, arzu hırs vb geçici zail fani daireler kıymete binmiş.hayatlar artık bu dairelere göre şekil ve renk almıştır.
Lüks pahalı yaşamlar ,gayri meşru lezzetler,hevaya ; yeme içme uyuma gibi adetler ise helaya hizmetkar kılınmıştı.çünkü ahirete bakan gözlerini dünya hırsıyla kör eden insanların çoğunluğu niçin mutlu olunması gerektiğini bilmiyorlardı.Çünkü onlar sadece dünyalık istiyorlardı.onların açılımları ve hedefleri sadece dünya ile sınırlıydı.onlar dünyanın bir dirhem hazır ama içinde binler eleme olan zehirli bal hükmündeki zevklerine meftundular onlara talipdiler.onun için farkında olmadan küçük dairelerde,ruhları letaifleri ve kalp ve akıllarıyla çırpınıp duruyorlardı.
Amma Müslüman hem Allah rızası için, hem neslin devamı için, hem de mesut olmak için evleniyordu,dünyayı ahretin mezrası görüyordu,Allahın esmai ilahiyesinin cevelengahı görüyordu,lezzetleri şükür için istiyordu,doymak için değil;çocuğu Allah rızası için istiyordu sadece sevmek için değil,evliliği Allah rızası ve ebedi hayatta da eşiyle beraber olmak için istiyordu,geçici bir mürafakat ve hayvani cinsi münasebetler için değil,mutluluğu dünyada değil ahiret yurdunda görüyordu,hayatın küçük dairelerin de değil büyük ve sonsuz dairelerinde koşuyordu, ulvi ve yüksek gayeler için mücadele ediyordu.
Mide ve hayvani ve nefsani dairelerinde çırpınıp boğulmuyordu, dünyanın dağdağasına, boğuculuğuna ,kesmekeşliğine sıkıcılığına karşı ruhuna, kalbine ve aklına ve hissiyatlarına ubudiyet, iman, ahiret, cennet, dua ,muhabbet dairelerinde nefes aldırıyordu.
İşte hayata, eşyaya, olaylara ve hadiselere bakış açısı bakımından iman ve inancın farklılığı.işte Sadece dünya için yaratılmış gibi bütün zaman, vakit ve kuvvet ona harcayanların, Fani bir hayat için gayret üstüne gayret gösterenler ebedi sonsuz bir hayat için hiçbir gayret göstermeyenlerin amaçsız mutluluklarının bilinmezliği ve kesmekeşliği.
Ey küçük zaif fani geçici hayvani ve nefsani dairelerde çırpınıp boğulup giden ve sadece dünyayı gayeyi maksat yaparak lezzet ve iktidar noktasında hayvandan yüz derece aşağıya düşebilecek olan insan Endişesini ve tasasını çekip kendinizi perişan ettiğiniz heder ettiğiniz hayatınızın devamı için gerekli olan milyonlarca şartı Allahu teala insana bırakmayıp onun zaif omuzlarına yüklememiş ki insan hakiki vazifesi olan kulluğunu yapsın başına açılan büyük imtihanı kazansın. İnsana sadece kendisinden dilemeyi, istemeyi vermiş. Yemeğini ye gıdaların nereye gittiğini nereye ne lazım olduğuna karışma denmiş, duanı et gerisine karışma demiş, ibadetini et gerisine karışma demiş, mevsimleri de ben getiririm, rızkına da ben gönderirim, güneşi de ben döndürüp sana hizmetkâr ederim. Hayvanları ve bitkileri de ben sana hademe ederim. Bütün mevcudatı nasıl nazik ve nazenin besliyorsam sizi de en mükemmel bir şekilde beslerim. Sizlerin hayatı bir baki sermedi olan kadiri mutlak sahibi Rahimi Mutlak olan bir yaratıcının elindedir. Bütün hayatlar onun kabzayı tasarrufundadır.
Demek Allah’ın İnsandan istediği ahirete giderken yol üzerine koyduğu dünya misafirhanesinde geçici konaklasın vazifesi olmayan işlere karışmasın karıştırmasın rızkını ve güvenliğini muhafaza edecek olan misafir hane sahibine itimat edip hikmetini ittiham etmesin. Rahmetinden ümidini kesmesin. Hakiki vazifesini ihmal etmesin. Helal dairesinde çalışsın. Harama girip nefsin zebun bir kölesi olmasın.İzzet şeref ve onurunu,dinini imanını dünyanın basit ,zail fani,çürük temelsiz,metalarına feda etmesin.cennette onlara hazırlanan aklın ve hayalin idrak edemiyeceği nimetleri bırakıp da divanece cehennemin sonsuz,bitmeyen elemlerine ve azaplarına talip olmasın.vesselam.M.KAKCA
Bu asırda hayat dairesi ubudiyetten ahiretten ziyade mideye ve cismani lezzetlere hizmet eder bir vaziyete girmiştir. İnsanlar artık sadece hayatın gayesini dünyevi lezzetler olarak görmeye başlamışlardır. Hâlbuki hayatın ve yaşamın asıl amacı dünyevi küçük, zail, geçici lezzetler değildir. Çünkü insana verilen cihazatı madi ve maneviler fani ve basit zail dünya nimetleri için değildir. Hayattan beklenen hayat sahibine kul ve abd olmaktır. Bu kulluğun neticesi de ahirettir. Eğer hayatın gayesi ve hayata hizmetkâr kılınan mevcudatın amacı sadece insanın cismine ve cürmüne hizmetkâr kılınsaydı her şey abesiyete giderdi. o zaman bütün kainatın çarkları sadece insan yesin, içsin ,uyusun, çiftleşsin mantığıyla sınırlanmış cismani lezzetlere hizmetkar kılınmış bir hayat vaziyetine girerdi.İnsana soba ve ışık vazifesi yapan güneş,mevsimler,oksijen,meyveler sebzeler ,hayvanlar ve onlarla vücuda gelen gıdalar,kısaca insana hizmetkar kılınan bütün nebatat,hayvanat ve camidat sadece insan yesin içsin sonrada gitsin bütün hayatın neticelerini helaya boşaltsın,gezsin tozsun keyfe maşe başıboş serseri mecnun bir halde yaşasın bütün hayatı kendi hevasına feda etsin gibi bir abesiyet mantığı ve görüşü ortaya çıkardı.bu mantık ise hayvanda bile yoktur.çünkü hayvan bile hizmetinin neticesini biliyor.vazifesinin neticesinin Allahın kereminin rahmetine göre şekillendiğini biliyor.ve o vazifeye şeksiz şüphesiz ve sadakatle itaatle çalışıyor.mükafatını farklı tezahürlerle alıyor.
Halbuki hayatın ve yaşamın gayesini sadece lezzet ve zevke endeksleyen insan odaklandığı ve sadece hayatı o küçük lezzet dairesi olarak sandığı küçük dairelerde lezzet ve zevk uğrunda boğulup gidiyor.hedefine koyduğu şeylerin bir çoğunu gerçekleştiremiyor.dünyanın bir imtihan tecrübe müsabaka yerin olduğundan gafil olarak hareket ettiği için dünyayı mutluluk rahatlık huzur yeri olarak düşündüğü için bütün ömrü müddetini mutluluk rahatlık eksenli yapmaya çalışıyor.mutluluk için evleniyor,mutsuzluk bulabiliyor,mutlu olmak için ev alıyor,evi yıkılıyor,mutlu olmak için seviyor,aldatılabiliyor,sevdiği ölebiliyor,mutluluk için çocuk istiyor sakat olabiliyor,mutluluk için arabasıyla gezip tozarken kör, sakat, topal kalabiliyor.bütün kuvvetini ve ömrünü harcadığı bu hedeflere varmadan bu dünyadan göçüp gidebiliyor.dar-ı mükafat ve mücazat yeri olan ahirete.
İşte yaşamın ve hayatın gayesini ve maksadını ahiret ve imtihan odaklı değil de sadece dünyada mutluluk ve rahatlık olarak gören milyonlarca insandan birisi olan kendinden 35 yaş büyük biris ile evlenme hazırlığı yapan teyze kızına yanlışlarını düzeltmesi için bir uyarı niteliği taşıyan ve faideli olabilmek için münasip bir zamanda sordum.
İnsanın yaşamaktan gayesi nedir.
Sevdikleri ile beraber mutlu olmak.dedi.
İnsanlar sadece sevdikleri için yaşıyorlarsa, sevdikleri ölüp bu dünyadan gidince onlar niye arkalarından gitmiyorlar. Dedim.
Sustu.!!!!!!
Bir şey söyleyemedi.
Tekrar sordum:
Peki, niçin böyle çalışıp çabalıyorsun
Para kazanmak için dedi
Para kazanmaktan maksadın ne dedim
Bir yuva kurmak iyi yaşamak ve mutlu olmak için
Mutlu olmak,iyi yaşamak için mi evlenmek istiyorsun dedim
Evet, bundan doğal ne var ki herkesin hayattan amacı mutlu olmak.
Herkesin ve senin evlilikten ve hayattan maksadın rahat ve mutluluk ise,
Mutluluktan amacın ne öğrenebilir miyim?
Niçin mutlu olmak istiyorsun.
Şaşırdı!
Mutlu olmak için bir sebebin olması gerektiğini düşünmüştüm ama niçin mutlu olmak gerektiğini hiç düşünmemiştim.
O zaman annene babana sor onlar bakalım mutluluktan maksatlarının ne olduğunu, niçin mutlu olmak istediklerini biliyorlar mı?
Tekrar karşılaştığımızda sordum
Ailene mutluluktan maksatlarının ne olduğunu,
Veya niçin mutlu olmak için çalıştıklarını sordun mu..dediğim de
Teyze kızı;
Onların da fikirleri benimle aynı eksenle gidiyor. Onlarda mutluluktan maksadın ne olduğunu bilmiyorlar.
Ne yani insanlar niçin mutlu olmak istediklerini bilmiyorlar mı?
Evet, bilmiyorlar benim gibi.
Yazık dedim hangi hayvana sorsan sana lisanı hali ile kime, niçin hizmet ettiğini ve niçin ettiğini söyleyecek. İnsana yaptığı hizmeti sadece insanın mutlu olması için yapmadığını haykıracak.
İşte dünya hayatını zevk yeri mutluluk yeri, sefa yeri telaki eden insanlar bilmiyorlar ki hayat sadece mideye ve zevke hizmet için verilmemiştir. Çünkü hayatta mide dairesi ve lezzet dairesi, keyif dairesi vb gibi dairelerde insana verilen vazifeler küçüktür. Mühim işler büyük dairelere verilmiştir. Mesela Ubudiyet, kulluk, İman ve Ahiret dairesi. Cennet, Ahiret, dairesi o kadar büyüktür ki hayatın büyük gayesi bu daireler için dönüyor, bu dairelere hizmet ediyor.
Bu gerçeğin bu asırda gizlenmesi, ahiret inancının zaiflemesi ,materyalist fikirlerin hayatı içtimaiye de her şeyi kuşatıp esir alması sonucu insanların gaye-i maksadını sadece dünya yapmış ahireti çok gerilere itmiştir. Ahiret dairesi, İman dairesi ve Ubuduyet dairesindeki vazifeler ihmal edilmiş, geri bırakılmış, insanın ebediyete namzet edecek, ona ebedi gençlik güzellik ,saadet ve rahatlık kazandıracak olan bu sonsuz dairelerin kıymeti kıymetsizliğe düşmüş.mide, rahatlık, yeme, içme, şehvet, arzu hırs vb geçici zail fani daireler kıymete binmiş.hayatlar artık bu dairelere göre şekil ve renk almıştır.
Lüks pahalı yaşamlar ,gayri meşru lezzetler,hevaya ; yeme içme uyuma gibi adetler ise helaya hizmetkar kılınmıştı.çünkü ahirete bakan gözlerini dünya hırsıyla kör eden insanların çoğunluğu niçin mutlu olunması gerektiğini bilmiyorlardı.Çünkü onlar sadece dünyalık istiyorlardı.onların açılımları ve hedefleri sadece dünya ile sınırlıydı.onlar dünyanın bir dirhem hazır ama içinde binler eleme olan zehirli bal hükmündeki zevklerine meftundular onlara talipdiler.onun için farkında olmadan küçük dairelerde,ruhları letaifleri ve kalp ve akıllarıyla çırpınıp duruyorlardı.
Amma Müslüman hem Allah rızası için, hem neslin devamı için, hem de mesut olmak için evleniyordu,dünyayı ahretin mezrası görüyordu,Allahın esmai ilahiyesinin cevelengahı görüyordu,lezzetleri şükür için istiyordu,doymak için değil;çocuğu Allah rızası için istiyordu sadece sevmek için değil,evliliği Allah rızası ve ebedi hayatta da eşiyle beraber olmak için istiyordu,geçici bir mürafakat ve hayvani cinsi münasebetler için değil,mutluluğu dünyada değil ahiret yurdunda görüyordu,hayatın küçük dairelerin de değil büyük ve sonsuz dairelerinde koşuyordu, ulvi ve yüksek gayeler için mücadele ediyordu.
Mide ve hayvani ve nefsani dairelerinde çırpınıp boğulmuyordu, dünyanın dağdağasına, boğuculuğuna ,kesmekeşliğine sıkıcılığına karşı ruhuna, kalbine ve aklına ve hissiyatlarına ubudiyet, iman, ahiret, cennet, dua ,muhabbet dairelerinde nefes aldırıyordu.
İşte hayata, eşyaya, olaylara ve hadiselere bakış açısı bakımından iman ve inancın farklılığı.işte Sadece dünya için yaratılmış gibi bütün zaman, vakit ve kuvvet ona harcayanların, Fani bir hayat için gayret üstüne gayret gösterenler ebedi sonsuz bir hayat için hiçbir gayret göstermeyenlerin amaçsız mutluluklarının bilinmezliği ve kesmekeşliği.
Ey küçük zaif fani geçici hayvani ve nefsani dairelerde çırpınıp boğulup giden ve sadece dünyayı gayeyi maksat yaparak lezzet ve iktidar noktasında hayvandan yüz derece aşağıya düşebilecek olan insan Endişesini ve tasasını çekip kendinizi perişan ettiğiniz heder ettiğiniz hayatınızın devamı için gerekli olan milyonlarca şartı Allahu teala insana bırakmayıp onun zaif omuzlarına yüklememiş ki insan hakiki vazifesi olan kulluğunu yapsın başına açılan büyük imtihanı kazansın. İnsana sadece kendisinden dilemeyi, istemeyi vermiş. Yemeğini ye gıdaların nereye gittiğini nereye ne lazım olduğuna karışma denmiş, duanı et gerisine karışma demiş, ibadetini et gerisine karışma demiş, mevsimleri de ben getiririm, rızkına da ben gönderirim, güneşi de ben döndürüp sana hizmetkâr ederim. Hayvanları ve bitkileri de ben sana hademe ederim. Bütün mevcudatı nasıl nazik ve nazenin besliyorsam sizi de en mükemmel bir şekilde beslerim. Sizlerin hayatı bir baki sermedi olan kadiri mutlak sahibi Rahimi Mutlak olan bir yaratıcının elindedir. Bütün hayatlar onun kabzayı tasarrufundadır.
Demek Allah’ın İnsandan istediği ahirete giderken yol üzerine koyduğu dünya misafirhanesinde geçici konaklasın vazifesi olmayan işlere karışmasın karıştırmasın rızkını ve güvenliğini muhafaza edecek olan misafir hane sahibine itimat edip hikmetini ittiham etmesin. Rahmetinden ümidini kesmesin. Hakiki vazifesini ihmal etmesin. Helal dairesinde çalışsın. Harama girip nefsin zebun bir kölesi olmasın.İzzet şeref ve onurunu,dinini imanını dünyanın basit ,zail fani,çürük temelsiz,metalarına feda etmesin.cennette onlara hazırlanan aklın ve hayalin idrak edemiyeceği nimetleri bırakıp da divanece cehennemin sonsuz,bitmeyen elemlerine ve azaplarına talip olmasın.vesselam.M.KAKCA
MUTLULUK ADINA DÜNYANIN HAYVANİ VE NEFSANİ ZEVKLERİNİN ARDINDAN KOŞMAK(HELAYA VE HEVAYA AKAN HAYATLAR) yorumları
Konular
- Porno film izlemenin ibretlik sonu
- Yassıada'dan İmralı'ya son yolculuk: Adnan Menderes'in idamı
- Porno Filmde Oynayan Üniversiteli Kız
- Aşk Denilen Sahtekâr
- Flörtle Kirlenen Namus ve Hayaller...
- İhya Rüya Tabirleri
- Bİ YARDIM EDİN YA
- Adet Döneminde Namaz kılmanın ve Kuran okumanın hükmü
- Üniversite mezunu cahillerin yarışı… 6 Kasım 2014 yenisafak.com yazısı
- yardım
- yardım
- Evli bir kadını aldatmaya iten şeytanın vesveseleri
- Başörtüsünü bir araç olarak kullanmayınız!
- Kapalı kadın ile evlenirken dikkat edilmesi gerekenler
- Evlilik yasak, seks çağdaşlık
- istemden bosalma
- Sapıklar internet üzerinden peydahlanıyor
- Fuhuş çeteleri internete dadandı
- İnternetten darbe yapanların başka tuzakları
- Şu anki meşguliyetin geleceğini tayin edecek!
- Orospuya sponsor olmanın vebali var mıdır
- Evlilikte eşlerin ebced değeri nasıl bakılır
- Günümüzde Özellikle Genç Fidanlarımızın Çevresini Kuşatmış Şehvet Taarruz Kuvvetleri için Etkili Stratejiler
- İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ..
- EŞCİNSELE SAYGI DUYAN MÜNAFIK BEYLER, CEHENNEME KADAR YOLUNUZ VAR.
- DUA İLE ALAY EDEN KIZ!
- Ahlaksız ve Pornocu Medyanın Sevmediği Kavramlar
- Toplumun Yüz Karası Ahlaksız Suikastçılar ve Kadın Düşmanları.
- KADIN CİNAYETLERİNDE SUÇLU ARAYANLAR!
- Kadın Hakları Havarilerinin Gerçek Yüzleri..