Kafirlerin Sıfatı Müslümanların Baş Tacı Oldu

Sıdk ve doğruluk, Kuranın emri olduğu gibi peygamber efendimizin en bariz sıfatı ve büyük İslam alimlerinin şiara, vicdanın sesi ve İslam’ın usul esasıdır. Bu esaslar üzerine tevhit inancı olan İslamiyet kurulmuştur. Tevhit inancı Kuranın bir davası olduğu gibi peygamberimiz dahi tevhit olan sıdk doğruluk için mücadele etmiş yeri gelmiş bu uğurda savaşmıştır.

Sıdk ve doğruluk islamiyet var olduğundan beri sosyal içtimai hayatımızın ,manevi hayatımızın ve şahsi hayatımızın temelini oluşturmuş bütün asırlar bu minvalde gitmiş ve bu nurani düsturlar üzerine İslamiyet yaşamıştır.Şirke karşı tevhit inancını yaymak için cihat edilmiş öteki milletler ile harp edilmiş yeri gelmiş doğruluk için canlar mallar feda edilmiştir.Başta doğruluk destanlarını peygambere iman eden Allahın varlığına birliğine inanan sahabe efendilerimiz yazmıştır.Doğruluktan hak sözden zerre kadar dilleri söylemleri sözleri amelleri sapmamış bu uğurda yeri gelmiş canlarını bile feda etmişlerdir.Kendilerini şirke zorlayan müşrik olmaya zorlayan eski batıl inançlarına dönmeye zorlayanlar karşı asla taviz vermeden geri adım atmadan dik durmuşlar.Doğruluk ve hak sözden dönmemek için hayatlarını canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.

İmanın ahlakın islamin faziletin hayrın iyiliğin hakkaniyetin muhabbetin adaletin ve güzel ahlakın ve insandaki bütün güzel hasletlerin kaynağı doğruluk olduğu gibi kötülüğün, riyanın, münafıklığının, menfaatin çıkarın alçaklığın, zulmün, haksızlığın, çirkin hasletlerin kaynağı yalandır. Doğruluk peygamberlerin sıdıkların alimlerin alameti olduğu gibi yalan dahi zalimlerin, haksızların ve zorbaların ve cebbarların sıfatı olmuştur.

İslamiyetin temeli sıdk olduğu için her işte her amelde her tavırda her olayda her söylemde her davranışta Müslümanların doğru olmaları istenmiştir, Hatta büyük günahlar arasında yalan sayılmış.Yalan yere şahitlik kudreti ilahiyeye iftira olarak görülmüştür.Kafir sıfatı müşriklik sıfatı olarak görülmüştür.Kalbi karartan dili karartan ameli karartan ve topluma fesat ihtilal fesat veren kötü bir alet bir saygın veba olarak görülmüştür.

Yalan Allah katında öyle bir çirkin fiil hareket eylem ve söylemdir ki Kuran ismet sıfatı olan kendi peygamberini bile ihtar ederek emir olunduğu gibi dosdoğru ol ikazında bulunmuştur. Bu ikaz o rahmet peygamberi için öyle ağır gelmiştir bu ayet beni yaşlandırdı demiştir.Bu sürede ki emir olunduğu gibi dosdoğru ol ihtarı ve ikazı işin mesuliyeti ciddiyeti tehlekisi karşısında beni bir nevi sukuta sevk etmiştir.

Bu ayetler ile ihtarlar ile uyarılar ile ahlak ile nurlanan ve doğruluğu hayatlarının esası yapan o uğurda canlarını mallarını kanlarını feda eden sahabe efendilerimizden ahir zamana gelince doğruluk ile küfür yalan arasındaki mesafeler kısalarak kısalarak öyle bir seviyeye gelmiş ki, artık doğruluk ile yalan aynı dükkanlarda satılmaya başlamış.Doğruluk yalan tezgahlarında satılmaya başlamış.Dünya sevgisi iman eksikliği dünya hırsı para mal mevki hırsı münafıklık gaflet bencillik ahlaksızlık veya kuran ve sünnet ahlakından uzaklaşmak neticesi yalan insanların medeniyet çarşısında en çok revaç edilen ilgi görün sevilen bir meta olmuş.

Küçük basit adi fani menfaatler uğrunda yalan baş tacı edilmiş. Yalan siyasette baş tacı edilmiş. Yalan sanatta, sinemada, edebiyatta,iktisadi hayatta,içtimai hayatta,ticari hayatta baş tacı edilmiş.İhalelere fesat karıştırmak,evrakta sahtecilik,hortumculuk,hırsızlık,soygunculuk,kusurlu mal satmak,müşteriyi aldatmak,halkı yalanlara uyutmak,batıl kavramları hak gibi sunmak,iftirayı ve yalancı şahitliği daima kullanmak basit sıradan bir hal almış.Hatta din adına yalan üreten,peygamber adına rüyalar üreten,dine hizmet için yalanı mübah gören kesimler türemiş.Millete şevk vermek için milleti ikna etmek için yalan mübah görülmeye başlamış islamı kesimlerde.

Yalan herkesin çıkarı uğrunda yalan herkesin menfaati adına yalan herkesin istediklerini elde etmek adına yalan mevki makam para şöhret ve zenginlik adına kullanılan en aşağılık bir silah olmuş.Bu yalan silahı toplumlarını hepsine sirayet etmiş.Çocukların dillerinde gençlerin dillerinde yetişkinlerin ağızlarında çok kolay basit söylenen bir kelam olmuş. Sıfatı Muhammet emin olan bir peygamberin ümmeti başta bir kısım alimler ve öteki kesimler yalanı ayaklar altına atıp çiğneyeceklerine yalanı baş tacı yapmışlar. Milyonlarca insan televizyon başında radyo başında film başında stadyumlarda ve oyunlarda yalanlara kalbini aklını ruhunu hislerini bulaştırıp mülevves etmişler. Yalanın girmediği yer kalmamış. Yalanın kirletmediği kalp kalmamış. Yalanın dil kalmamış. Basın ve medyanın yalanları, siyasetin yalanları, diyanetçilerin yalanları, binlerce ciltleri dolduracak hale gelmiştir.

Herkesin baş tacı ettiği yalan kuranda men edildiği gibi sünnette yeri olmadığı gibi bu asrın kuran tefsiri olan risale-i nurda şöyle kötülenmiştir.Yalan, küfrün esasıdır. Yalan, nifâkın birinci alâmetidir. Yalan, kudret-i İlâhiyeye bir iftiradır. Yalan, hikmet-i Rabbaniyeye zıttır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrip eden, yalandır. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak yalandır. Âlem-i beşerin ahvâlini fesada veren, yalandır. Nev-i beşeri kemalâttan geri bırakan, yalandır. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvây eden, yalandır.

Yalanın bu kadar mezkur çirkinlikleri kötülükleri pislikleri var iken hangi Müslüman bu yalana müracaat eder ve yalanlarla başkalarını aldatır.Kandırır.Milletin kalbine ruhuna aklına hislerine ahlakına yalan pisliğini bulaştırır.Hangi maslahat olabilir ki yalana müsaade etsin.Bu zamanda hiçbir maslahat yalana cevap veremez.İster din için ister aileler için isterse ticaret için isterse başka sebepler olsun hiçbir şekilde bu zamanda yalana dolana sahtekarlığa müsade olmaz.Kim yalana fetva veriyorsa veya yalanı meşru kılmaya mübah göstermeye çalışıyorsa o ya münafıktır yana kafir sıfatı taşıyan bir ahmaktır.Böyle pis adi çirkin silaha alete ve yola müracaat edecek olan peygamberin ümmeti kuran ahlakı sahibi olamaz.Olsa olsa ifsat edici hain alçak olabilir.

Ne para kazanmak adına ne insanların oylarını almak adına ne çıkar menfaat ne iki kişiyi barıştırmak ne şakacıktan olsun,ne zorda kalınca olsun,ne canını kurtarmak için olsun,ne sevdiğini almak için olsun yalana dolana aldatmaya riyaya cevaz yoktur.Yalan her haliyle yalandır.Nasıl ki pislik katı olsa da sıvı olsa da gaz olsa da netice itibariyle pisliktir. Öylede yalan dahi masum şakacıktan korkudan zorunluluktan öne sürülen ne sebepten olursa olsun pisliktir. Kimisi yalanın katı hali kimi sıvı hali kimisi ise gaz halidir. Yani sonuçta hepsi pisliktir. Hepsi necistir. Hepsi lekele. Zehirler. Bozar. Tahrip eder. Kirletir ve mide bulandırır.

YALAH HANGİ HALLERDE MÜBAH OLUR?

Sual: Tamam anladık siyasette, ticarette, içtimai hayatta ne olursa olsun yalan söyleyenlerin menfaatleri icabı yalan söyledikleri aşikârdır. Ama bazı dini gruplar ”Harp hiledir. Ya da “Büyük hayırlar için küçük şerlere izin vardır. Ya da zaruret olduğunda söylenir diyorlar. Bu nasıl olacak.

Cevap: Dinin sahibi olan Allah peygamberine ümmetine sahabelerine alimlerine bin dört yüz senedir vermediği ve kendisi de dosdoğru olmak için ihtar edildiği halde nasıl olur yalana cevaz verebilir.Yada Nasıl olurda yalanı masum gösterebilir.Bugün harp hiledir sözü savaşta esir düşen söyleyeceği bilgiler ülkesinin akibetine zarar verecek yada ülkesi için çalışırken yakalanan ve sorguya çekilen milletin vatanın dinin sırlarını vermemek için hileye başvuranlar içindir.Bugün ülkemizde yüzde doksan dokuzu Müslüman ise kime karşı neye karşı harp hiledir yöntemi kullanılacak.Bu milleti kafir yada ecnebi görüp yalana başvuruluyor ise bu hali sergileyenlerin dinlerinden,akıllarından,psikolojilerinden ve imanlarından şüphe edilir.Büyük hayırlar için küçük şerler kabuledilir demek te imana ahlaka dine zarar veren milleti yalana dolana riyakarlığa sahtekarlığa alıştıran bir söylemdir.İzzet azamet hakkaniyet doğruluk dini asla kendisini böyle kirlettirmez.Bir eline güneşi bir eline ayı koyulduğu halde inanç ve davasından vazgeçmeyen bir peygamberin ümmeti alçak,adi,pis,çirkin,yalana müracaat edip ondan medet ummaz.Bilir ki Allahın vaat edeceği zafer ve muvaffakiyet ve başarı ve galibiyet benim yalanıma riyama bağılı değildir.Büyük hayırların gelmesi için küçük şerlere ihtiyaç yoktur.Allahın kudreti ilmi rahmeti yalana tenezzül etmez.İslamiyet ifsat edicileri menfaatlerden önce tutar.İslamiyetin haram yollarla hizmete ihtiyacı yoktur.İslam tarihinde öyle sıkıntılı zor müşkül ve acı durumlar olmuştur ki hiç kimse o zamanlarda dahi yalana müracaat etmemiştir.Herkes ya susmayı yada doğruluğu tercih etmiştir.

Ahir zamanın Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Hazretleri Hutbeyi Şamiye adlı eserinde Müslümanların geri kalma sebeplerini altı madde halinde sayarken bunlardan birisinin de Müslümanların arasında yayılan ve revaç bulan yalan olduğunu izah ve beyan eder. Kafir sıfatı olan yalanın batılı milletlerden bize geçtiğini söyler. Doğruluk sıfatını alan batılı milletlerin istikbale uçtuğunu ve süper güç olduğunu Müslümanların ise kafir sıfatı olan yalanı alarak onunla kirlenerek onunla bozularak onunla kokuşarak onunla ahlakını mahvederek mazide fakir bozuk sömürü odaklı bir millet olarak kaldığını söyler.Ve kurtuluşumuzun yalanı terk edip doğruluğu , dürüstlüğü,hakkaniyeti ve adaleti hayatımızın her alanında yeniden ihya etmekle mümkün olacağını ekler.Vesselam.

Kafirlerin Sıfatı Müslümanların Baş Tacı Oldu yorumları

  • Image Description
    Zehirliok Ziyaretçisi
    11.02.2014

    1550. Ümmü Külsûm radıyallahu anhâ’dan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittiği nakledilmiştir:

    "İnsanların arasını düzeltmek maksadıyla birinden ötekine uygun sözler taşıyan (veya hayırlı konuşan) yalancı sayılmaz."

    Buhârî, Sulh 2; Müslim, Birr 101. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 50; Tirmizî, Birr 26

    Müslim'in rivayetinde (Birr 101) şu ifadeler yer almaktadır:

    Ümmü Külsûm şöyle dedi:

    "Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in, şu üç hal dışında, halkın yalan söylemesine ruhsat verdiğini hatırlamıyorum:

    Harbte,

    Kişilerin arasını düzeltmekte,

    (Aile dirliğini sağlamak için) kocanın hanımına, hanımın kocasına söylediği sözlerde."

    Açıklamalar

    Aslında şefaat konusunda 251 numara ile geçmiş bulunan hadisimiz, -Nevevî'nin de belirttiği gibi-, âlimlerin yalan söylemenin caiz olduğu yerler konusuna
    delil getirmiş olmaları dolayısıyla burada tekrar zikredilmiş bulunmaktadır.

    Her genel kaide gibi her yasağın da istisnalarının bulunması pek tabiîdir. Burada, büyük günahlardan olan yalanın söylenebileceği yerler sayılmaktadır.

    Söz konusu üç halde, yalan söylenmesine ruhsat verilmiş olması, yalanı helâl kılmak anlamında değildir. Yani yalan yine yalandır. Ama taşıdığı amaçlar
    ve varmak istediği hedefler gözetilerek bu hallerde yalan söyleyenlerin cezaya çarptırılmayacağı bildirilmiş olmaktadır.

    1. Yalan konuşmak haramdır ama yalan söylemenin câiz olduğu yerler de vardır.

    2. Harpte düşmana karşı, aralarını bulmak için küskün insan veya grublara karşı söylenecek yalanla eşlerin birbirlerine karşı söyleyecekleri yalanlara
    müsaade edilmiştir.

    Riyâzüs Sâlihin