"KEM GÖZE EVET,KEM SÖZE HAYIR"DİYENLER

(Asım Uysal'ın "Kadın İlmihali"isimli kitabının bir bölümünden alıntılanmıştır)

Bugün bir erkek,kendi yakınlarından bir kadına kem söz söylenmesine razı olmaz.Hatta,adamına göre,söylenen kem söz,sahibinin ölümüne kadar varan tepkilere yol açabilir.Fakat ne gariptir ki,aynı hassasiyet kem gözler için gösterilmez.Başkalarına güzel görünmek için tepeden tırnağa süslenip sokağa çıkan bir genç kız ya da kadın,adeta:"Ey ahali!Bana bakın.Yüzümü,gözlerimi,yanaklarımı,dudaklarımı,saçlarımı,ellerimi,ayaklarımı iyice görün.Görün de benim ne kadar güzel ve çekici olduğumu anlayıp kabul edin.."dercesine tavırlar içerisindedir.Bu tavırlar ki,en iyimser ifadeyle göz zinasına yol açmaktadır.Gel gör ki,bu hal,o kadının babasını,amcasını,dayısını,ağabeysini,kardeşini,eşini,evladını,dostunu,ahbabını,arkadaşını rahatsız etmez.Kem sözü kulak duyup,eli tetiğe götürür de;kem gözü göz görüp,namus ve ahlak anlayışını harekete geçirmez.

Bütün bunlardan sonra,varılacak vahim nokta şudur:Bu gaye ve anlayış içinde yapılan süslenme,ister istemez fuhşu ve zinayı teşvik eden,din ve ahlak telakkilerini değiştiren bu tahrikler;giderek davranışları da değiştirmekte ve birtakım eylemlere dönüştürmektedir.

MAKYAJ VE MODA TUTKUSU KADININ RUHİ DENGESİNİ BOZUYOR

Bugünkü anlamda süslenen ve makyaj yapan bir kadın;oluşmuş sakat anlayışlara ve çarpık bakış açılarına göre"dezavantaj"sayılabilecek özelliklerini gözlerden ırak tutup,avantaj sayılabilecek özellikler kazanma ya da mevcut özelliklerini alabildiğince abartarak dikkatlere sunma peşindedir.Yani,"olduğu gibi görünmeme,göründüğü gibi olmama"gayreti içindedir.

Bu anlayış ve tavır içinde olan kadının;hem fizyolojik,hem de psikolojik açıdan bir gizlemeye çalıştığı gerçek yüzü,bir de açığa vurup görüşe arzetme gayreti içinde olduğu sahte yüzü vardır.

Böyle bir tezat,bazı endişeleri ve gerilimleri de beraberinde getirir.Her şeyden önce,kadın kendisine olan saygısını ve güvenini kaybeder.İkili oynamak,onu şahsiyet erezyonuna uğratır.İkincisi,sürekli olarak açık verme korkusu ve endişesi içindedir.Gizlemeye çalıştığı yüzünün farkedilme ihtimali onu tedirgin eder.Öte yandan,"güzel olma"nın,"dikkat çekme"nin bu anlayış içerisinde ölçüsü ve sınırı yoktur.Dışa aksettirdiği yüzünü ne kadar allayıp pullarsa pullasın,yeteri kadar görüldüğünden ve dikkatleri üzerine çektiğinden emin değildir.Onun için,sürekli bir tatminsizlik hali hakimdir.
İçerde kocasına karşı en pespaye tavırlar içinde olup,dışarda kem gözlere karşı süslenme,güzel görünme ihtiyacı duyan günümüz kadını;her ne kadar başkalarına karşı"kalbim temiz,niyetim iyi"derse de,kendisi bunun "dürüstçe ve "ahlaklı"ca bir tavır olmadığını çok iyi bilmektedir.Ne var ki,içine itildiği sakat duygu,düşünce ve kompleksler;onu bu tezatı yaşamaya,hem de bile bile yaşamaya zorlamaktadır.

MAKYAJ EKONOMİK KÜLFET GETİRİYOR
Makyaj ve Moda esiri günümüz kadını;süslenerek yalnızca kocasından itibar görmeyi terkederek,itibarı evinin dışında aradığı için mevcut şartlarını ve imkanlarını alabildiğine zorlayıp,daha çok cilalanıp boyalanma,daha lüks ve pahalı giyinme gayreti içine giriyor.Bu ise,büyük mali külfetlere yol açıyor.Özellikle dar gelirli kesimlerde,ferdi ve ailevi problemlere sebeb oluyor.Kadın,esneklik sınırını aşacak derecede çekilip uzatılmaya çalışılan lastik gibi geriliyor ve kopma noktasına kadar gelebiliyor.

Bozulan toplum;yanlış değerlendirmesiyle kadını dış görünüşüyle güzel bulup değer verdikçe,kadın kocasını,ailesini ve içinde bulunduğu ortamı küçümsemeye başlıyor.Bu da geçimsizliğe,boşanmaya ve çocuklarından ayrılmaya kadar varan problemlere yol açıyor.

Moda konusunda dostlarıyla,arkadaşlarıyla,komşularıyla yarışan,makyaj parası temin edebilmek için,kocasını veya ailesini yalanlarla,yanlışlarla dolandıran ve buna benzer daha nice tezatı iç içe yaşayan mürai tipler oluşuyor.

ZİNCİRSİZ KÖLE:KADINLAR
Kozmetik sanayiinin yan kolları durumunda bulunan radyo,televizyon ve basın;reklamları,ilanları ve diğer faaliyetleri ile kadının beynini yıkayıp;makyaj malzemelerini ekmekten,sudan daha lazım birer meta;makyaj yapıp modayı takip etmeyi de,yiyip içmekten daha elzem bir ihtiyaç haline getiriyorlar.Bunu yaparken zaman,zemin ve beden olarak kadını adeta parselliyorlar.Önce kadının özellikle,göze hitap eden vücut bölgeleri bölünüp parçalanıyor.Yüz,göz,dudak,kaş,kirpik,saç,el,ayak,tırnak ayrı ayrı tesbit ediliyor.Sonra,yirmidört saatlik zamanı dilimlere ayrılıyor.Genel olarak gündüz ve gece,özel olarak sabah,öğlen ve akşam diye belirleniyor.Daha sonra,mevsimlere göre bir ayırım yapılıyor.İlkbahar,yaz,sonbahar,kış ayrı ayrı tesbit ediliyor.

İşte bu bölünmüşlük,parçalanmışlık,ayrılmışlık içinde kadın,insanca hürriyetini kaybediyor.Kendi irade ve insiyatifinin dışına çıkıp,biçilmiş kaftanlardan birini giymek zorunda kalıyor.Ve ister istemez,zincirsiz bir esaretin mahkumu oluyor...