23 yorum 2. sayfa

Re: Peygamber efendimiz (s.a.v)'in buyurduğu hadis-i şerife kaç

Doğru bir değerlendirmede bulunmuşsunuz. Ben hem ahlaklı, namazlı hem de güzel bir kadınla evlendim. Sadece güzel olsaydı ya da sadece ahlaklı, namazlı olsaydı evlenmezdim. Yanlız bir erkeğin beğenmediği bir kadınla bir ömür geçirmesi çok zor. İmanlı ve inançlıyız çok şükür. Buna rağmen artık bu devirde insanların (ben dahil) beğenmediği bir kadınla bir ömür mutlu bir hayat yaşayabileceklerine inanmıyorum. Bu evlendikleri kadına da acımasızlık olur. Bir kadın kendisini sevmeyen bir adamla nasıl yaşar? Hangi kadın bu sevgiyi hissetmeden yaşamaya tahammül edebilir? Kadın en başta sevilmeyi ister. Erkeğin de gözü dışarıda olur ve bu onu, Allah muhafaza, zinaya kadar iter. Ayrıca, eğer yanlış hatırlamıyorsam, evleneceğimiz kişinin dişlerine kadar bakmamız söylenmiştir. Yani biraz beğeni olacak, değil mi? Kendimize de elin kızına da zulmetmenin anlamı yok.

06.10.2012 - KarateKa

Re: Re: Peygamber efendimiz (s.a.v)'in buyurduğu hadis-i şerife

Evlilikten Boşanmaya Giden Sürecin Anatomisi
DÜNYAYA GELME VE GELİŞME

Her biri bir yerde dünyaya gelen insanlar zamanla büyür. Büyüyünce bilgileri artar, birçok konuda beklentileri oluşur, pek çok şeyleri gibi hormonları da hızla gelişir. Bu değişim tipik olarak romantik ve cinsel duygularda uyanma, sonra da karşı cinse yönelme şeklinde görülür.

DEĞİŞME VE HAREKETE GEÇME SAFHASI

Derken, karşı cinse yönelen bu cinsel ve sevgi türü duygular kişileri içten içe sıkıştırır, durur. Ayrıca, dünyaya geldiğinde ham olduğu halde genç ve yetişkin olmakla pişmiş, bundan sonra da “yanmaları” istenen bu kişiler dışarıdan “yaşın geldi, ev bark kurmanın zamanı geçiyor, şu kız nasıl” türü sosyal telkinlerle de beslenir, yuva kurmaya karşı istekli ve motive bir hale getirilmeye çalışılır. Tüm bu sayiklerin tesiriyle kişiler birçok gereksinimin en meşru, en kabul edilir biçimde karşılanacağına inandıkları evlilik gibi mühim bir kurumun çatısını örme yönünde hızla harekete geçmeye başlarlar.

TATLI TELAŞ EVRESİ

Bir zamanlar tıpkı kendileri gibi olan nice çiftin şimdilerde mahkeme koridorlarında, yıllarca üstünde karşılıklı çay içtikleri sandalyenin bacaklarını bile “üçü bana biri sana” diyerek paylaşmaya çalıştıkları bir ortamda hızla koltuk, kanepe seçme, nişan davetiyeleri belirleme gibi işlerin tatlı telaşı içine girerler. En güzel sözler bu dönemde söylenir, en kibar tavırlar bu evrede yaşama geçirilir. Zaman zaman ileriye dönük nedeni belirsiz endişeler duyulsa bile her iki taraf da genelde çok şanslı olduklarını, adeta hayatlarının prens ve prenseslerini bulduklarını düşünürler.

EVLİLİĞİN İLK ZAMANLARI

…Ve beklenen an gelir, eşler dünya evine girerler, evlenirler. Erkek yüzünde tatlı bir ifadeyle dışarıda “biraz daha oyna” diyen arkadaşlarına “baba geç oldu, hanım evde” diyerek sorumlu bir eş portresi çizer. Bayan da arkadaşlarına sürekli çok mutlu olduğunu, eşinin iyi biri çıktığını anlatır, adeta kıskandırırcasına çevresine sağanaklar halinde gülücükler yağdırır.

Kadın mutfakta yemek hazırlarken ağzı mutluluktan bir karış açık vaziyette “aşkım salataya marul da koyayım mı” diye sorar; eşi ise anında “fark etmez canım, kafana göre takıl” diye cevap verir. (Görüyorsunuz, eşler ilk başlarda salatanın içine neyin konulacağını bile soracak, bu konudaki tercihi eşine bırakacak kadar duyarlı ve kibar davranabiliyorlar birbirlerine. Demek ki sorun yapı ve yapama meselesi değil. Ne oluyorsa sonradan oluyor eşlere!)

Hatta erkek salonda duramaz, kalkar ve mutfağa koşar. Eşine arkasından sımsıkı sarılır. Zaten içindeki mesudane duygularla erimek üzere olan kadın bu sımsıcak yaklaşımla iyice tükenir. Gözleri enginlere dalar, yüzündeki gülümseme daha duygusal bir hal alır. Hemen içinde, adeta pişmiş aşa su katmak üzere pusuda hazır bekleyen “keşke bu yıllarca böyle sürse” endişesi filizlenmeye başlar. Sanki birden harekete geçen bu endişeler gelecekte olacak şeylerin haberini, ipucunu veriyor gibidir.

DEDİYDİN – DEMEDİYDİN DÖNEMİ

El oğlu ve el kızı olmanın getirdiği o resmiyet ve mesafe adım adım aşılmaya başlamış, aileler evlenilen gün çıktıkları yolda çaktırmadan sona yaklaşmışlar, işin içine değilse bile kenarına – kıyısına kadar gelip çadır kurmaya başlamışlardır artık. “Kızım senin herif…, oğlum hanımına demiyon mu sen hiç…” türü telkinler ufaktan ufaktan eşlere annelik ve babalık süslü ambalajı içinde hissettirmeden servis yapılmaya başlanmıştır çoktan.

Bu sadece aile cenahındaki işleyiştir. Bir de zamanın ve yeteri kadar paylaşımın getirdiği bir başka sinsi gelişme daha yüzünü göstermeye başlamıştır, kutsal aile çatısı altında. Belki de en özel şeylerini bile defalarca paylaştıklarından olsa gerek, eşler birbirlerine ziyadesiyle alışmışlar, hatta yüz göz olmaya bile başlamışlardır. (Alıştık mı şeyini, suyunu çıkarırız nedense. O yüzden bir çok patron işçisine günboyu despot görünmek zorunda kalır. Yüzüne gülsem gelir şapkamın içine eder mazallah diye).

O nedenle aile ortamında, birbirlerine karşı o eski ilgi ve alakadan, o baş döndürücü özenden eser kalmamıştır neredeyse. Kadının, “Ahmeeeeeet, kaç defa dedim ya duymuyon mu” demesi, adamın da “Sen ye Cemile, canım istemiyor benim” şeklinde konuşması (hatta daha da ilerisi) çoktan benimsenmiştir benliklerde, farkına bile varılmadan. Tüm gelişmeler sanki haykırırcasına, “Aman Tanrım, yoksa kral çıplak mıymış” ve “örten takke düşmekte, altında saklanan kel ise görünmek üzere” demektedir adeta.

KRAL ÇIPLAK VE KEL GÖRÜNDÜ EVRESİ

Başa taç edilen ve önünde bir secdeye varılmadığı kalınan kralın aslında çıplak olduğunun anlaşıldığı, o rengarenk takkenin altında saklananın ise sırma saçlar değil maalesef ki kellik olduğu gerçeğinin iyice açığa çıktığı evredir bu evre. Sevgi kılığı giydirilmiş duyguların aslında bencilce bir heves olduğu, her hevesin bir gün doyum rüzgarıyla savrulup dağılacağı gerçeği evde her şeyi tozu dumana katmış, bir bakıma köprüyü geçene kadar bin bir zorlukla bastırılan, ertelenen tutumların aylardır kıstırıldığı yatağından tam bir basınçla, adeta fışkırırcasına ayaklandığı evredir bu evre. Bu öyle tazyikli bir basınçtır ki önüne kattığı cümlelerin tonu ve rengi değişmiş; “yetti ya, olmaz ki ya, valla bitti ya, yok yürümez ya…” türü cümleler havada beşi beş kuruşa uçuşuyordur artık.

NİHAYET “AAAAHHH, AHH…” AŞAMASI

“Yok ya, sevgi – mevgi yokmuş, yazıklar olsun yıllarıma” aşamasıdır bu. Bu aşamada yollar ikiye ayrılır genelde. Kimi böyle diye diye yaşamaya devam eder, gider. Kimi de kendi yolunu bir kez daha çizmek üzere harekete geçer.

SORMAK LAZIM

Niçin herkes bir zamanlar ufacık, şirin, masum bir bebekken yıllar sonra en azılı katil olabiliyor?

Bunu hangi koşullar, nasıl sağlayabiliyor?

Niçin bir ilişki başlarda salataya katılacak marulu bile soracak kadar özenli ve ilgi doluyken sonradan sandalyenin bacaklarını dahi paylaşamayacak derecede bozulabiliyor? Başta mutluluk için gerekli olan her şeyi yapabilen, yaptıkları için mutlu da olabilen çiftler bunu yıllar içinde nasıl oluyor da unutuyor, artık sürdüremeyecek bir hale gelebiliyorlar?

Bir şeyleri oradan alıp da ta buralara kadar getiren nedir, nelerdir sahi?

Aslında nedeni çok basit… Bu neden, “Hayla gelen huyla gider” sözündeki manada saklı.

Mevlana, “Ben esen bir rüzgarla gelmedim ki savrulan bir yelle bu eşikten geri döneyim” der. Birçok eş bu sözdeki manaya uygun olarak evliliğe heves yeliyle adım atıyor, bu duygunun geçip gitmesi neticesinde de (geçmeyen heves olmaz… Heves zaten gelip geçici olan duygu demektir) sudan çıkmış, susuz kalmış balığa dönüyor.

Neden?

O güne değin eşine karşı sergilediği (dikkat edin, sergilediği sürece her şey yolundandır) davranışları özüne kattığı, doğru bulduğu için yaptığı, yani içselleştirdiği kurallarının üzerine değil; çürük, yıkılmaya hazır bir zemin olan hevesinin üzerine kuruyor çünkü.

Alttan heves duygusu çekilince üstündeki doğrular duvarı da yıkılıyor. Bu duvar yıkılınca üzerine kurulu olan mutluluk ve aile saadeti evi de yerle bir oluyor haliyle.

Düşünün hadi: Trafikteki kuralara uyup uymamanızı değişmeyen gerçekler değil de gelip geçici olan hevesleriniz belirlerse ne olur?

Evlilik binasını ayakta tutan kuraları da aynı şekilde yıllar içinde içselleştirerek özünüze kattığınız kurallar (doğrular) değil de hevesiniz, yani duygularınız belirlediğinde ne olacaksa aynı şey.

Yani ikisinde de, kaza…

Birindeki öldürücü, öbüründeki yaralayıcı…

(Not: Bu kuralsızlığın bir çok nedeni olmakla beraber en önemlisi taaa çocukluk yıllarından gelenlerdir… Toplum olarak bizler çocukları kuralların öneminin idrak ettirildiği, bu kurallara uymanın özümsetildiği – alışkanlık haline getirildiği kural odaklı bir ortamda değil, daha çok duygu (doğru – yanlış bazlı değil, kızma – sevme odaklı çocuk büyütme alışkanlığımız) tonlu uygulamalarla yetiştiriyoruz.

Kuralsızlığa alışan – alıştırılan çocuklar haliyle büyüyünce evliliğinde kurallı davranmakta zorlanıyorlar. O nedenle evliliğini ancak dürtüleri elverdiği, hevesleri yettiği sürece götürebiliyorlar. Bu yüzden benzini biten arabanın yolda kalması misali hevesi bittiğinde evlilikleri de bitiyor, yarı yolda kalıyor. Bunun masum bahaneleri ise anlaşamamak, geçinememek, iletişimsizlik, kültür çatışması vs. oluyor.)

(Kendisinden bir fakülte kadar şey öğrendiğim kıymetli bir dostum, “Eşimle aramızda kültür çatışması” var diyenler için, “Kültür çatışmasıymış! Kültür mü kaldı ki çatışması kalsın. Bencilce isteklerini eşine keyfice dayat, sonra da o bunu kabul etmeyince kalk ve kültür çatışması var de.” derdi. Yeri gelmişken hoşuma giden bu mühim anekdotu da paylaşmak istedim.)

26.01.2013 - Zehirliok Ziyaretçisi

kadınlarda bu şartı arasınlar o zamannnnn!

yazdıklarınıza hiç şaşırmadımmmmm!tam bir erkek zihniyeti....ondan sonra da kadınlar niye feminizmin arkasından gidiyor diyorsunuz!
soruyorum size?bütün kadınlar güzel mi??veya;
siz evlendiğiniz hanımın çok güzel olduğunu söylemişsiniz,(en fazla 2-3 yıl sonra bıkarsınız!)onun güzelliği bitmeyecek mi?biraz başka bir gözle bakmanızı umuyordum siz erkeklerden.ama siz de evliya değilsiniz tabiii.bu gidişle de olmanız beklenemez zatennn.bu yazıda yazmayı unuttuğum kısım şuydu:
Peygamber efendimiz (s.a.v):'Bir kızla sırf güzelliği için evlenen erkek,evlenince o kızın güzelliğinden mahrum kalır,bir erkekle de sırf parası,maddiyatı için evlenen kız,evlenince fakir duruma düşer..'bilmem anlatabildim mi sayın Karateka rumuzlu kişi???,

yeni evli olduğunuzu söylüyorsunuz,(bu siteyi bayağı bi inceleme fırsatım oldu,başka yazıların altında da sizin yorumlarınızı gördüm)ama maaaşallah internet üzerinden bir bayana cevap yazıyorsunuz....!!!!nasıl bir evlilikse artıkkkk....
nerde varmış öyle...:hem namazında niyazında,hem fıstık gibii,hem edepli?bulursan bana da haber ver.biraz haddimi aşmış olacağım belki ama:eşin doğum yapsın,o zaman görürüz güzelliğini....okey


hadis-i şerife dönecek olursam,bu hadis i şerifin örneklerine o kadar şahit oldum kiiii.kadının güzelliği için evlenen erkekler,evlenince bir türlü karısıyla başbaşa kalamayan mı dersin...parası için bir erkekle evlenen kızın,evlendikten sonra kocasının iflas etmesi mi dersinnnnn.bu niyeti taşıyanlara acımıyorum,evlendikten sonra başına böyle olaylar gelsinnn....müstehaklar


sonuç olarak;bende bakıyorum bana görücüye gelen erkeklerin tipine.dış görüntü önemli tabii tamamen önemsiz demiyorum ama.geçmiş yaşantımda tipsiz olduğu halde aşık olduğum erkekler oldu.ben onların neyini sevdim?esprili olmalarını,yüreklerinin temiz olmasını sevdim,beni güldürmelerini sevdim.ayrıca konu kısmına yazdığım gibi,böyle birşeyi kadınlar yapsa siz erkekler evlenemezdiniz....!sanki hepiniz brad pitt ya da tom cruse kadar yakışıklıymış gibi kasılıyosunuz ama kadınlar siz yakışıklı olmasanız bile sizinle evleniyor!neyse...hiçbiriniz de yakışıklı değilsiniz işteeeee.hıh



Gönül kimi sevmişse o dünya güzeli olur(çirkin bir kız olsa bile,ama bu inceliği odun erkeklerin anlamasını beklemiyorum_sözüm meclisten dışarı_),siz sahtekarlar ise kendiniz tipsiz bi erkek olsanız bile manken hatun istersiniz kendinize

ayrıca huyu güzel olduktan sonra bütün kadınlar güzeldirrrr!huyu kötü olup güzel olmasındansa.

ama şimdi aklıma geldi!
sizz erkeklerin görsel ve işitsel zekası vardı.pardon unutmuşum!zekanız yetmiyor anlamaya....

10.10.2012 - yusuf a.s

Re: kadınlarda bu şartı arasınlar o zamannnnn!

"sağolun öğrendim,fiziksel açıdan yeterince güzel olmayan bi bayan olarak evlenemeyeceğimi,sevilmeye hakkım olmadığını anlamış oldum böylece yorumunuzdan.sağolun."

Hayır, sizin de sevmeye ve sevilmeye hakkınız vardır. Ben aksini söylemedim, yanlış anlamışsınız. Ayrıca güzellik kavramı görecelidir. Bir insanın kendini yeterince güzel bulmaması bir başkasının onu beğenmeyeceği ya da sevmeyeceği anlamına gelmez. Allah gönlünüze göre versin.

"siz evlendiğiniz hanımın çok güzel olduğunu söylemişsiniz,(en fazla 2-3 yıl sonra bıkarsınız!)onun güzelliği bitmeyecek mi?"

Gelecekten haber vermek gibi bir yeteneğiniz var galiba? Ben onun yanlızca dış güzelliği için evlenmedim ki bıkayım.

"Peygamber efendimiz (s.a.v):'Bir kızla sırf güzelliği için evlenen erkek,evlenince o kızın güzelliğinden mahrum kalır,bir erkekle de sırf parası,maddiyatı için evlenen kız,evlenince fakir duruma düşer..'bilmem anlatabildim mi sayın Karateka rumuzlu kişi???,"

Tekrarlıyorum. Ben evlenirken sırf güzellik aramadım. Ona ulaşana kadar başka güzel bayanlar da çıktı karşıma. Niye onu seçtim? Güzel olmasının yanında ahlaklı olması ve Allah'tan korkması olabilir mi?

"yeni evli olduğunuzu söylüyorsunuz,(bu siteyi bayağı bi inceleme fırsatım oldu,başka yazıların altında da sizin yorumlarınızı gördüm)ama maaaşallah internet üzerinden bir bayana cevap yazıyorsunuz....!!!!nasıl bir evlilikse artıkkkk...."

O halde sizin zihniyetinize göre, siz de evli bir erkeğe cevap yazarak aynı hataya düşmüş olmuyor musunuz? Dahası erkeklerin, sizin yazılarınızdaki tabirinizle uçkuruna düşkün ve yanlızca güzel buldukları bayanlara salya akıtıp saygı gösteren kişilerin, yorumlarını paylaştıkları bir sitede sizin yazı yazmanız ne derece doğru? Evliliğimi sorgulamadan evvel kendinizi bir sorgulayın.

"nerde varmış öyle...:hem namazında niyazında,hem fıstık gibii,hem edepli?bulursan bana da haber ver.biraz haddimi aşmış olacağım belki ama:eşin doğum yapsın,o zaman görürüz güzelliğini....okey"

Biraz haddinizi aştığınız fikrine katılıyorum.

Yorumlarınızın devamında erkeklerin dış görünüşlerini yargılayan, zekasını aşağılayan ifadelere yer vermişsiniz. Feminist bir yaklaşım var. Cevap vermenin lüzumu yok.

11.10.2012 - KarateKa

Re: Re: kadınlarda bu şartı arasınlar o zamannnnn!

(Ben onun yanlızca dış güzelliği için evlenmedim ki bıkayım.)

hahay...yüzü tanınmayacak kadar yansın.diyelim ki bi hastalığa yakalansın aşırı derecede zayıflasın.o zaman da sevecek misin hadi söyle sahtekar?nedense erkekler "sadece görünşü için evlenmedim ki"derler.ama başlangıçta hep dışı güzel olanı tercih etmişlerdir.neymiş,ben onu fiziği için almadımkiymiş.görüntüsü değişsin ertesi güne boşarsınız.yalan mı işte

kimsenin,hiçbir gözü açığın;temiz,masum,saf bir kızın pabucunu dama atmaya hakkı yok!

21.08.2013 - (yusuf a.s)

Re: Re: kadınlarda bu şartı arasınlar o zamannnnn!

Flört, zamanla tenhâda buluşmaya sevkeder. Sonunda, birçok gencin başı belâya girer. Önce kızı zorlar, arzûsuna kavuşunca da kızı ayıplar, düşük karakterli diye ona hakâret eder. Genelde bu hissî eğlencelerden sonra hep soğukluk olur. Genç erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar, sonra başka renkte bir çiçek arar. Artık gördüğü bu sahne onu avutmaz. Çünkü ondaki esrar, onu çeken câzibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir câzibe, daha esrarlı bir düğüm ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu durum evlendikten sonra da devam eder.

Sevgi kör eder

Bekârken çok kimseyle görüşen, çok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da çok kimseyle görüşme arzûsu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak, zamanla onu sıkmaya başlar, değişiklik arayışına girer. Bunun sonucu olarak, her gün gazetelerde boy boy resimlerini gördüğümüz cinâyetler meydana gelir. Bugün yüzlerce âile bu yüzden perişan olmaktadır. Bir kısmı hapishanede, bir kısmı da kendini mezarda bulmaktadır. Bir anlık gaflet, değişiklik arzûsu, kişilerin hem dünyasını, hem de âhıretlerini karartmaktadır.

Çok gence belki bunlar ma’nâsız gelir. Çünkü birisine gönlünü kaptıran gence verilecek nasîhat, deli saçması kabûl edilir. Onun için Peygamber efendimiz, (Sevgi insanı sağır ve kör eder) buyurmuştur. Sağıra ne anlatsanız duymaz. Görmeyen bir kimseye ne bâriz olayları gösterseniz görmez. Bu bakımdan ileri görüşlü, tecrübeli sâlih ana-babanın tavsiyelerine de mutlaka uymalıdır! Ana-baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlâtlarının gözü ile bakmaz. Acı tecrübelerin verdiği firâsetle bakar. Ana-baba sadece görünüşe değil, perdenin arkasına da bakar. Perde gerçeği görmeye mâni olur. İnsanı yanıltır.

(Mehmet Oruç/Toplumun temel taşı:AİLE)

03.12.2012 - (yusuf a.s)

Re: Re: kadınlarda bu şartı arasınlar o zamannnnn!

site yönetimi her yorumumu yayınlamıyor.işinize gelmedi heralde

12.10.2012 - yusuf a.s

Re: Re: kadınlarda bu şartı arasınlar o zamannnnn!

ayrıca ben feminist falan da değilimmmmmmmmmmmmmm




Umduğunuzu bulamadığınız kadına hemen 'feminist'damgası vurursunuz.işte bu da siz erkeklerin başka bi özelliği

12.10.2012 - yusuf a.s

Konular