Allahın Koyduğu Kanunlar Özgürlüklerin Sınırıdır
Özgürlük kavramı her inanç, kesim, toplumda olan ve olması gereken bir haktır. Ama bu hakkın ölçüsü ve belirleyici kimin olduğu önemlidir. Özgürlük kavramı ilahi bir kudret tarafından koyulmuş ise o özgürlüklerin bir sınırı ve ölçüsü vardır. O ölçüler ve sınırlar içerisinde yaşanılan özgürlüklerde hak ve adalet hakkıyla icra edilir. Herkes kendi özgürlüğünün sınırını bilir. Allahın kendi hayatına, gözüne, kulağına, azalarına ve hayatına çizdiği özgürlük sınırlarını bilir onları çiğnemez.
Ama özgürlüklerin sınırları çizilirken, Allahın koyduğu ve çizdiği sınırlar değil insanların kendi hevaları ve arzuları ve nefisleri doğrultusunda olduğu için birçok mağduriyetlere, sorunlara, haksızlıklara, cinayetlere, kavgalara, zulümlere ve acılara sebep olmuştur ve oluyor. Özgürlük ele birde şeytan tarafından insanlara telkin ediliyorsa o özgürlüklerde sınırsız ve kuralsız ve yasaksız yaşama telkini vardır. Şeytanın insanlara sınırsız ve kuralsız yaşama hakkını vermeye çalıştığı bir tuzaktır. Şeytanın bu özgürlük sloganları, ilhamları ve çığırtkanlıkları insi şeytanları olan medya, sanat ve edebiyat eliyle tahmin edilmeyecek kadar geniş kitlelere yayılmıştır..
Özgürlüklerin tanımı yapılırken Allahın koyduğu özgürlük kuralları gözetilmediği ve göz ardı edildiği için bir çok insan zalimliğe, hayâsızlığa, hırsa, bencilliğe, sapkınlığa düşmüştür. Her gün özgürlük sloganı ile ve özgürsün ve özgürüz nidalarıyla yatıp kalkan toplum, öyle bir isyan ve dalalet sınırına gelmiştir ki herkes istediği gibi yaşama, yapma, hareket etme, inanma mantığına inanmıştır. Allahın koyduğu kanunlar ve nizamlar ve kurallar hayatın içerisinden soyutlanıp ve inanç sistemi olmaktan çıkarıldığı için ve insanların koyduğu kurallar ve kanunlar icra edildiği için yapılan bütün iyi kötü yanlış ve doğru işlerin ölçüsü içtimai kanunlara göre olduğu için insanlar düştükleri tuzakların, haramların ve isyanların farkına bile varamaz olmuşlar. Kendilerini başıboş ve sahipsiz zanneden insanlık, evlerde ve toplumlarda ahlaka,edebe hayaya ve imana ve şeref ve namusa uymayan eğlenceler, oyunlar, işler, sanatsal faaliyetler baş tacı olmuş. Kendisini özgür tevehhüm eden insanlık giyiminde, eğlencelerinde ve oyunlarında ve yaşayışında ve hareketlerinde kuralsız ve yasaksız hareket etmeye başlamış. Sanki bedeni ve hayatı ve dünyası ve kudreti ve nimeti kendininmiş ve sanki sadece zevk, eğlence, keyif ve oyunlar için dünyaya gelmiş gibi hareket etmeye başlamış. Özgürlük yalanları ve özgürlük çığırtkanlıkları ona öyle cesaret vermiş ki bedenini, hayatını ve azalarını istediği gibi kuralsız ve yasaksız kullanmaya başlamış. Özgürlük dürtüsü ve güdüsü ile öyle şartlandırılmış ki istediğini yaşayacağına ve kimsenin kendisine karışamayacağını ifade etmeye başlamış. Bu özgürlük safsatası ile kadınlar modanın ahlaksızlığına kendilerini kaptırmış, haram ve günah olan eğlencelerine, oyunlarına, sanatlarına ve yollarına kendisini kaptırmış. Bedenim ve hayatım benimdir fikrine o kadar inandırılmış ki, bedeni açmaya, resimlerle teşhir etmeye, satmaya, istediği ve hoşuna gidenlere peşkeş çekmeye kadar vardırmış. Bu özgürlük safsatasıyla keza erkekler eğlencelere, içkiye, kumara, zinaya ve istediği gibi yaşamaya o kadar inandırılmış ki, eğlenceler, zevkler, oyunlar üzerine sanayiler, sistemler ve düzenler kurmuş. Dünyanın ahlakını ve hayasını ve değerlerini yerle bir etmiş.
Nereden gelip nereye gittiğini, ne için geldiğini, kendisini kimin gönderdiğini unutan veya unutturulan insanlık özgürlük safsatası ile ahlakta, imanda, insanlıkta ve kullukta sukut ederek aşağıların aşağısına düşmüştür. Kendisine büyük hakikatler ve hikmetler için tevdi edilen azalarını adi ve basit işlerle adileştirmiştir. Muhim gayeler için emanet edilen kutsal namus, şeref ve ahlak gibi emanetleri çirkinleştirmiştir. Ebedi hayatı kazanması için teslim edilen hayatı, şerli ve batıl hale getirmiştir. Allaha kulluk edip onun kendisine çizdiği sınırlar içerisinde hareket ederek ve kendisine verilen emanetleri, nimetleri, keremleri onun istediği razı olduğu ve beğendiği tarzda kullanmasını istemişken o emanetleri nefsin ve hevanın ve şeytanın istediği tarzda kullanarak ihanet etmiştir. Bu ihanet ettiği ve değerini düşürdüğü ve kıymetini hiçe attığı ve manasını öldürdüğü emanetlerin elbet bir hesabı ve cezası vardır. Trilyonlarca dolar değerindeki bu azaların hikmeti vardır. Milyonlarca tadı ayrı ayrı tadan dilin, milyonlarca rengi ayrı ayrı gören gözün, milyonlarca sesi ayrı işiten kulağın, her şeyi akleden ve fikreden aklın, hayvanlardan daha güzel bir surette yaratılan cildin, trilyonlarca hikmete ve hakikate hizmet eden bedenin bir bedeli, hesabı ve ücreti olacaktır. Bedenini kafasına göre tasarruf eden, onu açan, saçan, peşkeş çeken, suistimal eden, bozan, değiştirenlerin elbet bir hesabı olacaktır. Hayatını haram ve yasak olan yollarda karartmanın, bozmanın, çirkinleştirmenin ve adileştirmenin elbet bir bedeli olacaktır. Azalarını ve aklını ve kalbini baş batıl işe yaramaz, adi, fuzuli ve çirkin yol, yöntem ve işlerde kullanmanın elbet bir cezası olacaktır. Bedenim benimdir istediğim gibi kullanırım, hayatım benimdir istediğim gibi yaşarım, mal benimdir istediğim gibi harcarım, sağlığım benimdir istediğim gibi kullanırım, aklım, kuvvetim ve ilmim benimdir istediğim gibi yaparım demenin bir sorgusu ve suali ve bedeli olacaktır. Kendinin zannettiği her şeyi bırakıp ölüme kefeniyle gidecek olan insanlık, kabirde haşirde “hayatın senin ise niye öldün, malın senin ise niye bırakıp bize geldin, bedenin senin ise niye çürüttün ve kabir içerisine girdi, azaların senin ise niye ölüme karşı duramadın” denildiği zaman çaresiz, korku içerisinde, dehşet içerisinde ve endişe içerisinde kalmak istemiyorsa; özgürlük safsatalarına aldanmasın, özgürlüğün sınırlarını hayatı, nimeti, canı, gözü, azaları veren zatın çizdiğini bilsin. Ben özgürüm istediğim gibi yaşarım yerim ve içerim ve gezerim yalanlarına kanmasın. Hayatın, ölümün, nimetin ve kudretin sahibi Allah olduğunu bilsin onun emrettiği ve gösterdiği özgürlük sınırlarına riayet etsin. Bu paha biçilemez olan hayatın, bedenin ve azalarını özgürlük adı altında adi, pis, çirkin ve zelil ve boş işlerde değerini düşürmesin. Mukaddes, mücella, mualla, ve mukaddes emanetler olan kalp, akıl, beden ve duyguları adi zevk ve eğlencelerde, işlerde kullanarak emanete hıyanet etme cezasını çekmesin. Allah’ın koyduğu yasaklar, kanunlar, ölçüler, sınırlar içerisinde güzellik, gençlik, sağlık, para, mal ve evlat ve çocuk nimetlerinden istifade edip emanete hıyanet cezası çekmesin. Ta saadet yurdu olan cennetin sınırsız ve ölçüsüz eğlence, zevk ve oyunlarına kavuşsun. Vesselam.
Ama özgürlüklerin sınırları çizilirken, Allahın koyduğu ve çizdiği sınırlar değil insanların kendi hevaları ve arzuları ve nefisleri doğrultusunda olduğu için birçok mağduriyetlere, sorunlara, haksızlıklara, cinayetlere, kavgalara, zulümlere ve acılara sebep olmuştur ve oluyor. Özgürlük ele birde şeytan tarafından insanlara telkin ediliyorsa o özgürlüklerde sınırsız ve kuralsız ve yasaksız yaşama telkini vardır. Şeytanın insanlara sınırsız ve kuralsız yaşama hakkını vermeye çalıştığı bir tuzaktır. Şeytanın bu özgürlük sloganları, ilhamları ve çığırtkanlıkları insi şeytanları olan medya, sanat ve edebiyat eliyle tahmin edilmeyecek kadar geniş kitlelere yayılmıştır..
Özgürlüklerin tanımı yapılırken Allahın koyduğu özgürlük kuralları gözetilmediği ve göz ardı edildiği için bir çok insan zalimliğe, hayâsızlığa, hırsa, bencilliğe, sapkınlığa düşmüştür. Her gün özgürlük sloganı ile ve özgürsün ve özgürüz nidalarıyla yatıp kalkan toplum, öyle bir isyan ve dalalet sınırına gelmiştir ki herkes istediği gibi yaşama, yapma, hareket etme, inanma mantığına inanmıştır. Allahın koyduğu kanunlar ve nizamlar ve kurallar hayatın içerisinden soyutlanıp ve inanç sistemi olmaktan çıkarıldığı için ve insanların koyduğu kurallar ve kanunlar icra edildiği için yapılan bütün iyi kötü yanlış ve doğru işlerin ölçüsü içtimai kanunlara göre olduğu için insanlar düştükleri tuzakların, haramların ve isyanların farkına bile varamaz olmuşlar. Kendilerini başıboş ve sahipsiz zanneden insanlık, evlerde ve toplumlarda ahlaka,edebe hayaya ve imana ve şeref ve namusa uymayan eğlenceler, oyunlar, işler, sanatsal faaliyetler baş tacı olmuş. Kendisini özgür tevehhüm eden insanlık giyiminde, eğlencelerinde ve oyunlarında ve yaşayışında ve hareketlerinde kuralsız ve yasaksız hareket etmeye başlamış. Sanki bedeni ve hayatı ve dünyası ve kudreti ve nimeti kendininmiş ve sanki sadece zevk, eğlence, keyif ve oyunlar için dünyaya gelmiş gibi hareket etmeye başlamış. Özgürlük yalanları ve özgürlük çığırtkanlıkları ona öyle cesaret vermiş ki bedenini, hayatını ve azalarını istediği gibi kuralsız ve yasaksız kullanmaya başlamış. Özgürlük dürtüsü ve güdüsü ile öyle şartlandırılmış ki istediğini yaşayacağına ve kimsenin kendisine karışamayacağını ifade etmeye başlamış. Bu özgürlük safsatası ile kadınlar modanın ahlaksızlığına kendilerini kaptırmış, haram ve günah olan eğlencelerine, oyunlarına, sanatlarına ve yollarına kendisini kaptırmış. Bedenim ve hayatım benimdir fikrine o kadar inandırılmış ki, bedeni açmaya, resimlerle teşhir etmeye, satmaya, istediği ve hoşuna gidenlere peşkeş çekmeye kadar vardırmış. Bu özgürlük safsatasıyla keza erkekler eğlencelere, içkiye, kumara, zinaya ve istediği gibi yaşamaya o kadar inandırılmış ki, eğlenceler, zevkler, oyunlar üzerine sanayiler, sistemler ve düzenler kurmuş. Dünyanın ahlakını ve hayasını ve değerlerini yerle bir etmiş.
Nereden gelip nereye gittiğini, ne için geldiğini, kendisini kimin gönderdiğini unutan veya unutturulan insanlık özgürlük safsatası ile ahlakta, imanda, insanlıkta ve kullukta sukut ederek aşağıların aşağısına düşmüştür. Kendisine büyük hakikatler ve hikmetler için tevdi edilen azalarını adi ve basit işlerle adileştirmiştir. Muhim gayeler için emanet edilen kutsal namus, şeref ve ahlak gibi emanetleri çirkinleştirmiştir. Ebedi hayatı kazanması için teslim edilen hayatı, şerli ve batıl hale getirmiştir. Allaha kulluk edip onun kendisine çizdiği sınırlar içerisinde hareket ederek ve kendisine verilen emanetleri, nimetleri, keremleri onun istediği razı olduğu ve beğendiği tarzda kullanmasını istemişken o emanetleri nefsin ve hevanın ve şeytanın istediği tarzda kullanarak ihanet etmiştir. Bu ihanet ettiği ve değerini düşürdüğü ve kıymetini hiçe attığı ve manasını öldürdüğü emanetlerin elbet bir hesabı ve cezası vardır. Trilyonlarca dolar değerindeki bu azaların hikmeti vardır. Milyonlarca tadı ayrı ayrı tadan dilin, milyonlarca rengi ayrı ayrı gören gözün, milyonlarca sesi ayrı işiten kulağın, her şeyi akleden ve fikreden aklın, hayvanlardan daha güzel bir surette yaratılan cildin, trilyonlarca hikmete ve hakikate hizmet eden bedenin bir bedeli, hesabı ve ücreti olacaktır. Bedenini kafasına göre tasarruf eden, onu açan, saçan, peşkeş çeken, suistimal eden, bozan, değiştirenlerin elbet bir hesabı olacaktır. Hayatını haram ve yasak olan yollarda karartmanın, bozmanın, çirkinleştirmenin ve adileştirmenin elbet bir bedeli olacaktır. Azalarını ve aklını ve kalbini baş batıl işe yaramaz, adi, fuzuli ve çirkin yol, yöntem ve işlerde kullanmanın elbet bir cezası olacaktır. Bedenim benimdir istediğim gibi kullanırım, hayatım benimdir istediğim gibi yaşarım, mal benimdir istediğim gibi harcarım, sağlığım benimdir istediğim gibi kullanırım, aklım, kuvvetim ve ilmim benimdir istediğim gibi yaparım demenin bir sorgusu ve suali ve bedeli olacaktır. Kendinin zannettiği her şeyi bırakıp ölüme kefeniyle gidecek olan insanlık, kabirde haşirde “hayatın senin ise niye öldün, malın senin ise niye bırakıp bize geldin, bedenin senin ise niye çürüttün ve kabir içerisine girdi, azaların senin ise niye ölüme karşı duramadın” denildiği zaman çaresiz, korku içerisinde, dehşet içerisinde ve endişe içerisinde kalmak istemiyorsa; özgürlük safsatalarına aldanmasın, özgürlüğün sınırlarını hayatı, nimeti, canı, gözü, azaları veren zatın çizdiğini bilsin. Ben özgürüm istediğim gibi yaşarım yerim ve içerim ve gezerim yalanlarına kanmasın. Hayatın, ölümün, nimetin ve kudretin sahibi Allah olduğunu bilsin onun emrettiği ve gösterdiği özgürlük sınırlarına riayet etsin. Bu paha biçilemez olan hayatın, bedenin ve azalarını özgürlük adı altında adi, pis, çirkin ve zelil ve boş işlerde değerini düşürmesin. Mukaddes, mücella, mualla, ve mukaddes emanetler olan kalp, akıl, beden ve duyguları adi zevk ve eğlencelerde, işlerde kullanarak emanete hıyanet etme cezasını çekmesin. Allah’ın koyduğu yasaklar, kanunlar, ölçüler, sınırlar içerisinde güzellik, gençlik, sağlık, para, mal ve evlat ve çocuk nimetlerinden istifade edip emanete hıyanet cezası çekmesin. Ta saadet yurdu olan cennetin sınırsız ve ölçüsüz eğlence, zevk ve oyunlarına kavuşsun. Vesselam.
Konular
- Porno film izlemenin ibretlik sonu
- Yassıada'dan İmralı'ya son yolculuk: Adnan Menderes'in idamı
- Porno Filmde Oynayan Üniversiteli Kız
- Aşk Denilen Sahtekâr
- Flörtle Kirlenen Namus ve Hayaller...
- İhya Rüya Tabirleri
- Bİ YARDIM EDİN YA
- Adet Döneminde Namaz kılmanın ve Kuran okumanın hükmü
- Üniversite mezunu cahillerin yarışı… 6 Kasım 2014 yenisafak.com yazısı
- yardım
- yardım
- Evli bir kadını aldatmaya iten şeytanın vesveseleri
- Başörtüsünü bir araç olarak kullanmayınız!
- Kapalı kadın ile evlenirken dikkat edilmesi gerekenler
- Evlilik yasak, seks çağdaşlık
- istemden bosalma
- Sapıklar internet üzerinden peydahlanıyor
- Fuhuş çeteleri internete dadandı
- İnternetten darbe yapanların başka tuzakları
- Şu anki meşguliyetin geleceğini tayin edecek!
- Orospuya sponsor olmanın vebali var mıdır
- Evlilikte eşlerin ebced değeri nasıl bakılır
- Günümüzde Özellikle Genç Fidanlarımızın Çevresini Kuşatmış Şehvet Taarruz Kuvvetleri için Etkili Stratejiler
- İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ..
- EŞCİNSELE SAYGI DUYAN MÜNAFIK BEYLER, CEHENNEME KADAR YOLUNUZ VAR.
- DUA İLE ALAY EDEN KIZ!
- Ahlaksız ve Pornocu Medyanın Sevmediği Kavramlar
- Toplumun Yüz Karası Ahlaksız Suikastçılar ve Kadın Düşmanları.
- KADIN CİNAYETLERİNDE SUÇLU ARAYANLAR!
- Kadın Hakları Havarilerinin Gerçek Yüzleri..