Peygambere Nasıl Komşu Oluruz?

Alemlere rahmet olarak gönderilen, en güzel ahlak üzere yaratılan, Kainatın Sultanı olan Peygamber Efendimize yakın olmak ,onun komşusu olmak ,onunla beraber bulunmak ,her müslümanın arzusu ve hayalidir.Çünkü o ahlakı mucize zatı nurani öyle bir hayat yaşamıştır ki o ahlakı ile insanlığı ışıklandırmıştır.Öyle bir hayat yaşamıştır ki, milyarlarca insanın sevgilisi ve mahbubu olmuştur.Öyle bir hayat yaşamıştır ki, Müslümanlar onu canlarından ,kanlarından, ailelerinden daha çok sevmişlerdir.Öyle bir hayat yaşamıştır ki, Allah’a Habib ve insanlığa Sultan olmuştur.Öyle bir hayat yaşamıştır ki, her asırda milyonlarca seveni, takdir edeni, muhabbet edeni, aşık olanı, uğrunda öleni olmuştur…Öyle bir hayat yaşamıştır ki, Onu görme, Onunla beraber olma arzusu ve heyecanı Müslümanları yakıp kavurmuştur.Bütün Müslümanların ümidi ve hayalini cennette ona komşu olmak süslemiştir.Müslamanlar dualarında , niyazında, ibadetinde, yakarışında ve taleplerinde onunla beraber olmayı, ona cennette komşu olmayı, onun şefaatine mazhar olmayı istemiştir.

Evet Peygamber Efendimize cennette komşu olmak isteyen her müslüman onun efallerinden, etvarlarından ve ahvallerinden ibaret olan sünneti seniyyesine ittiba etmekle o Habibe komşu olabilir.Çünkü Allahı sevmenin ölçüsü Peygambere ittiba etmek ile olduğu ve bütün kemalatların ve faziletlerin menbaı sünnete ittiba etmek olduğu için sünnete ittiba etmeyip onu taklit etmeyen insanların ,ona benzemeye çalışmayan insanlar nasıl o hikmet, edep, hakikat menbaı olan Zata komşu olacak seviyeye gelebilirler.

Allahın en çok sevdiği o zata sevgili olmak isteyen onu her haliyle taklit ederek,onun katında kıymet kesp etmesi iktiza eder.Bir insanı seven ona benzemeye çalışır.Onun gibi hareket etmek suretiyle taklit ederek sevdiği insan ile özdeşleşmeye çalışır.Onun gibi yaşamaya çalışan insanlar dünyada bile şahsi kemalat noktasında insanların en efdali olmuşlar.Her halleriyle o Peygamberi taklit ederek Allah Rasulünün nurunu, hikmetini, rahmetini, haikikatini insanlara göstermişlerdir.Allah Rasulünün yolunda ve izinde giderek insanları Onun ahlakıyla ahlaklanmasına vesile olmuslardır.Sünneti hem yaşayarak hem yaşatarak Peygambere komşu olacak liyakatı kesp etmişlerdir.Peygamberin ahlakı ile ahlaklananların başında gelen Sahabi Efendilerimiz o Zatın sünnetine ittiba noktasında o kadar hassas ve ince hareket etmişlerdir ki, yemeleri, içmeleri, giymeleri, hareketlerini ve hallerini o zata benzetmeye çalışmışlar hatta öyle Sahabi vardır ki Peygamberin nasıl karpuz yediğini bilmeyip duymadığı için ömür boyu karpuz yememiştir.Sünnete uyma noktasında o kadar hasas davranmaları karşılığı Allah katında büyük bir değer kazanmışlardır.

Acaba o Allahın Sevgilisi olan zatın bütün hallerini, ahvallerini, tavırlarını, içtimai hayatını taklit etmeyen ona ve Allaha sevgili olmazsa nasıl o zata cennete komşu olabilir? Onun sarığını, Onun ibadetini, onun yaşayışını taklit etmeden,onun bütün hareketlerini hayatına tatbik etmeye çalışmazsa ona nasıl komşu olabilir.

Peygamber Efendimize ahirette komşu olmak isteyen müslamanların salavat yanında yapacağı en önemli şey o Zata salatı selam getirmek olmalıdır. Çünkü ayeti kerimede Rabbimiz “Allah ve melekleri o zata salat ve selam ederler.Ey insanlar sizde Allah Rasulüne salat ve selam getirin” demektedir.Bütün mevcudatın salat ve selam getirdiği peygamberimizin şanı ve namı o kadar büyüktür ki melekler ve Rabbimiz bile Peygamber Efendimize salat ediyor ve insanlarında salat etmelerini istiyor.

“İnsanların bana en yakın olanı bana en çok salat ve selam edendir” diyen Efendimiz bir çok hadisi şerifinde salat selamın insanlara kazandıracağı büyük sevapları ve mükafatları beyan ederek insanların salat ve selam ettikçe Allaha ve Peygambere yakın olacağını ve o salat ve selamlar ile hem dünyada kalp huzuru ve rahatı yanında ahrette bile mükafat ve rahatlık kazanacağını bildirmektedir.Salavata ihtiyacı olamayan Efendimizin merhametidir ki bizleri salatı selam vesilesiyle sevap kapısı ve muhabbet kapısı açmıştır.Kainatın sebebi medarı olan ve insanlığın kurtuluşuna vesile olan ve insanlığı nurlara gark eden ve cennetin kapısını açan insanlara merhameti, hürmeti, sevgiyi, şefkati ve Rabbini öğreten bir zata karşı onu her gün tanzim edip yüceltmek saygı ve tevazü ile anmak ne kadar faydalı ve gereklidir.

Nasıl ki kalp kalbe karşıdır der insanlar öylede bizler kalbimizi Sahabiler gibi Peygamber Efendimize çevirirsek ve kalplerimiz, dillerimiz, fikirlerimiz Peygamber Efendimizi daima anarsa ve hatırlarsa kalbimizdeki o sevgi elbet Peygamber Efendimize ulaşacaktır.Çünkü hadisi şerifte deniliyor ki seyyar melekler vardır ve bana yapılan salavatları bana ulaştırır.“Sizin salavatlarınız bana bildirilir.”Her bir salavatımız kabrinde Habibe bildiridği gibi amel defterine dahi yazılmaktadır.Peygamber Efendimizin şefaatine, muhabbetine ve yardımına ve sevabını aldıracak olan salavatları çekmek bizler için ne kadar elzemdir ve zaruridir. Bizler Efendimize ne kadar çok salatı selam getirirsek Ona olan muhabbetimiz artar arttıkça kalben huzur bulacağımız gibi Allahın Habibini böyle sevmemiz bizi Rabbimizin sevgisine götürür.Rabbimiz elbette Habibini ananları sevenleri hatarlayanları ve unutmayanları daha çok sever. O Habibe salatı şerif getirme sıklımız arttıkça sadakatimiz artar, sevaplarımız artar, kalbi ve ruhi rahatlığımız artar.Ona yakınlığımız dahi artar.Bu yakınlık neticesi hayatımız, anımız, her şeyimiz Onunla hem dem olur.Bütünleşir bir olur.Bir insanın bir insanı sevmesinin en büyük alemeti onun sevdiğini dilinden düşürmemesidir. Seven sevdiğini asla dilinden düşürmez.Kendisini sevdiğine devamlı hatırlatan nasıl unutulur, işte kendisini salatı selam ile Efendimize hatırlatıp sevdiren Müslümanlar ona komşu olma liyaktanı kazanabilirler.

Acaba Onu anmayan ismi geçince anmayan salatı şerif ile hatırlamayan ve o salatlarla Ona muhabbet bağı kurmayan ve sevgisini açığa salat ile çıkarmayan insanların o zatın cennette komşuluğunu istemeye hangi hakları vardır.Sevgili sevgisini ispat etmezse sevgisini göstermezse itiraf etmezse sevgili ne bilsin sevgilinin sevgisini.

Peygamber Efendimize komşu olmak isteyen ve Onunla sonsuz hayatta beraber olmak isteyenlere Peygamber Efendimizin bir rivayeti ışık tutacak ve yol gösterecek mahiyettedir.Peygamber Efendimizin sohbeti nebevisinde bir saat bulunan insanlar bile öyle bir noktaya geliyormuş ki o insibağ ve inikas sırrıyla öteki milletlere imam, önder, muallim olacak bir seviyeye geliyormuş.Onun nebevi dersine katılan, ilahi hakikatlere taze ve sıcak olarak alan Sahabileri Peygamberimizin şefkat ve merhametine ve hikmetine karşı öyle aşık öyle müştak öyle muhabbet beslemişlerdir ki onlar için Peygamber Efendimiz öyle bir sevgi ile muhabbetle bağlanmışlardır ki “Anam babam sana feda olsun Ya Resulallah” diyecek kadar onu analarından babalarından ve sevdiklerinden üstün tutuyorlardı.O Peygambere olan sevgileri o kadar saf, temiz ve güzeldi ki o Zata olan aşk ve muhabbetleri o kadar çoktu ki Onu görmeden Onunla olmadan Onunla konuşmadan Ondan feyiz almadan duramıyorlardı.Onun sevgisi ve muhabbetiyle dopdolu olan ve Ona canıyla kanıyla hayatıyla bağlanan ve gönül veren Sahabiler Onunla ahrette beraber olmak için bile canlarını feda etmekten çekinmemişlerdir.Onun yolunda ölmeyi, işkence görmeyi, Onun iltifatına mazhar olmayı hayatlarının en büyük gayesi görmüşlerdir.Onlar biliyordu ki Allaha sevgili olan bir Zata sevgili olmak demek Allahın sevgilisi olmak demektir.Bu iltifata, şerefe, devlete ve saadete ermek için Onun sünnetini ve yolundan kıl kadar bile ayrılmamışlardır.Peygamber Efendimizden bir gün ayrılacağını ve Ondan ayrı düşeceğini belkide uzak kalacağını düşünen bir Sahabi Efendimiz, Habibin huzuruna bir gün dertli ve kederli çıkmış.Ona ızdırabanı arz etmiş ve şöyle demişti.”Ya Rasulallah Seni o kadar çok seviyorum ki, Seni görmediğim zamanlar kalbim hasretinle yuvasından çıkacakmış gibi ölüyor.İstiyorum ki hep Senin yanında olayım.Hem cennete gitsek bile Sizinle belki devamlı beraber olmayacağız çünkü belki Siz Peygamberlerle beraber olacaksanız, belki Size orada komşu olamayacağım.Bu da beni üzüyor.”dediği zaman Efendimiz: “Korkma kişi sevdiğiyle beraberdir.Sen çok secde yaparak bana yardımcı ol ki muradına eresin.”

Evet bu hadisin hakikati gösteriyor ki, Peygambere gönülden, içten, samimi bağlanan Onu canından ailesinden herkesten çok seven ve Onun aşkıyla yanan insanlar Ona cennette komşu olmak istiyorlarsa Peygamber Efendimizin dediği gibi çok secde etmeleri gerekir.Çok secde ederek demek ki, Nebilere ve Peygamberlere insan benzemiş olur.Çok secde ederek Rabbine yakınlaşmış olur.Çok secde ederek şükrünü artırmış olur.Çok secde ederek Peygamber Efendimizi takip etmiş olur.Çok secde ederek cennetini mekanını genişletmiş olur.Çok secde ile kemalatını ve hamdini artırmış ve ibadetini külli yapmış olur.

Yoksa yarım yamalak secdeler ile yarım yamalak sevgi ile muhabbet ile aşk ile o Rasulün dini ve islamı için hiçbir gayret göstermeyerek ve çırpınmayarak ,muhabbetini ve sevgisini fani mahbuplara vererek, Onu sevmeyerek ya da yarım yamalak sevgiyle cenneti ve cennete Ona komşu olmayı hayal etmek hayaldan öteye geçmez.Secdelerle, şükürlerle ,hamdlerle ve kullukla ve zikirle Allaha yakın olmayan ve yakınlaşmayan ve Habibine benzemeyen nasıl ona komşu olabilir.

Peygamber efendimize komyşu olmak isteyen Müslümanların onun mucize olan ahlakı ile ahlaklanmaları ve mucize olan Kuranı ile amel etmeleri gerekir.Evet Peygamber Efendimizin ahlakı dahi beşerin fevkinde bir ahlaktır.İnsanların yetişemeyeceği bir güzel ahlaktır.Bunun için ayeti kerime “Muhakkak sen yüce bir ahlak üzeresin” diyerek Onun ahlakının yüceleğini göstermiştir.o Habibin yüce, temiz, nezih ahlakı ile ahlaklanan ve paklanan bir insan o haliyle Peygambere layık komşu olmaya liyakat kasp edebilir.Ona komşu olacak hale gelebilir, o makamlara ve yerlere hak kazanabilir.Peygamberin yüce ahlakı ve Kuranı ahlakı ile ahlaklanmak insanı alayi illiyine çıkarabilir.Kuran ahlakı Peygamberin mucize ahlakının numunesi olduğunu bizlere açıklayan Hz.Aişedir.Ona sormuşlar “Peygamberin ahlakı nasıldır? O validemiz demiş: Onun ahlakı Kurandır, siz hiç Kuran okumuyor musunuz?

Demek Kuran ahlakı rabbin koyduğu ahlak kritirlerinin en yükseği ve alisi olduğu için ve Kuran ahlakı, ahlakı mucize olan Peygamberin ahlakını yansıttığı için o Kuranı okuyan hayatına tatbik eden ve Peygamber sünneti ile ahlaklanan insanlar Allah katında büyük derecelere mevkilere ve manevi derecelere ererek Peygambere cennete arkadaş komşu olacak liyakata gelmiş olurlar.

Acaba onun ahlakı ile ahlaklanmayan ve getirdiği Kuranın ilahi hükümleri ile beslenmeyen ve Kuran ahlakını kendisine program yapmayan bir insan nasıl Peygambere komşu olacak arkadaş olacak bir hale gelebilir.Nasıl Ona komşu olmayı arz edebilir.Nasıl Onunla yanyana olmayı hayal edebilir.

HERKESİN HER MÜSLÜMANIN HAYALİ Peygambere komşu olmak, o Kainatın Efendisi, Allahın Habibi, insanlığın kurtarıcısı ve şefkat zirvesine komşu olmaktır.Ona komşu olacak liyakata ermek için şartlar ağır olabilir.Ama o şartların ağırlığı ne olursa olsun onun aşkıyla yanan kavrulan ve tutuşan o saadete ermek için elinden geleni yapmalıdır.İnsan ancak Sahabiler gibi bir teslimiyet, tevekkül, iman, sadakat ve metanet ve sabır ile buna erebilir.

Tabiki ki,ona komşu olmanın dahi derecesi olacaktır.Belki Allahu alem Onun yanıbaşında Peygamberler şehrinde , belki o Peygamber şehrinin mahallesinde, belki Peygamber şehrinin yakın bir köyünde oturan bir komşuluk, belki Peygamberler şehri ile evliyalar şehri gibi bir şehir komşuluğu olacak..Belki bir cennet mesafesi kadar uzuklakta bir komşuluk , belki de cennetler arası kadar uzaklıkta bir komşuluk olacaktır.Bu komşulukların hepsi saadet ve mutluluk ve rahmettir.Yeter ki ona komşu olunsun da şehrinde mahallesinde köyünde ülkesinde olsun..Bu bile müslamana yeter.Muhammed Şamil


Konular