Hâla Şükretmeyecekmisiniz ?
Bazı insanlar “Allah bana ne verdi ki bende ona ne vereyim” yada niye şükredeyim. diyerek Allaha ve verdiği hadsiz nimetlere karşı nankörlük etmektedirler.Bu tür insanlar eğer gözlerini mevcudata çevirseler Allaha şükretmek için milyonlarca sebebin olduğunu görürlerdi.ve böyle bir sözü söyleme gafletini göstermemiş olurlardı.
Ey gaflette giden insan başını kaldır ve bütün mevcudata bak şükretmek için rabbimiz bizlere neler vermiş.dar aklının nazarıyla göremiyorsan bari vicdanını akıl ve kalp gözüyle bak görmeye çalış.
Allah bütün canlılara hayat vermiş ve kainattaki bütün canlıları da hayata hizmetkar etmiştir.Güneş hayatın devamı için dönüyor.ısı ışık veriyor.ay, yıldızlar, mevsimler ,seneler yani bütün dünyadaki kanunlar hep hayata hizmet ediyor.Hayat ise insana hizmet ediyor.İnsana lazım olan levazımatı yetiştiriyor.Yani insanın yaşaması için gerekli olan havayı, suyu, gıdaları ve gazları üretip insanın emrine sunuyor.Eğer insan yaşaması için gerekli olan şartları ve ihtiyacı olan ortamı kendisi sağlamaya kalksaydı belki bir saniye bir yaşayamazdı.Çünkü yaşaması için Trilyonlarca şart gerekiyor.Güneş ısısından tut,havadaki gazları, tüketeceği yiyecekleri hayvanlardan elde ettiği gıdaları,topraktan çıkan yiyeceklerden temin ettiği gıdaları vb. gibi hepsini teker teker kendisi idare edip vücuduna gerekli olan gıdaları ,vitaminleri ,proteinleri ve kısaca vücudunun temel yapı taşı olan 114 temel maddeyi misal bakırı,fosfatı tuzu çinkosu ve ötekilerini bütün kainattan toplaması gerekirdi. yaşaması için vücuduna lazım olan temel maddelerden bazıları uzaydan dünyaya geldiği için sadece dünyaya değil bütün kainata sözünü geçirmesi gerekecekti.Bırakın bu zahmeti yaşaması için gerekli bir milyon şart olsa ve elini her şıklattığın da bir şart yerine gelse yine elini her gün bir milyon defa şıklatması gerekirdi ki yaşamın şartları yerine gelsin.Buna dahi insan tahammül edemez . Vücuduna günlük giren ve tükettiği yiyeceklerin gıdaların ne kadarının ihtiyacı olduğunu kendisine bırakılmamış, eğer bırakılsaydı onları karşılamak için bile bakliyat, sebzeler ve gıdalara ihtiyacı olacaktı.o zaman toprağa hüküm geçirip ,ağaca hukuk geçirip o gıdaların rengini kokusunu ,tadını içindeki vitamin miktarlarını, şeklini hepsini insanın kendisi ayarlaması gerekirdi.ama buna da ilmi, zamanı, kudreti, gücü yetmezdi sadece bir elmanın bile vücuda gelmesi için milyonlarca şart lazım.Küçük bir elma tanesi için şu kainatın çarkları dönüyor.Eğer Allah o vazifeyi insana verseydi hangi birini yapabilirdi.
Evet kainattaki her şey insanın hizmetine verilmiştir.Ona hizmetkar kılınmıştır.Ona kaldıramayacağı vazifeler yüklenmemiştir.Allahü teala güneşi insana bir soba, bir lamba yapmıştır.Yıldızları ona birer gece lambası hükmüne geçirmiştir.Baharı ve yazı ona bir nimet sofrası yapmıştır.En güzel yiyeceklerle süslemiştir.Hayvanatı insanın emrine verdirmiş etinden, sütünden, derisinden, gücünden faydalanacağı hale getirmiştir.Nebatatları, bitkileri ona yiyecek, şifa, giyecek suretine getirmiş emrine vermiştir.
Bostanlar sebze,ağaçlar meyve hayvanlar süt, bal yumurta verdirip insanı nazlı, nazdar ve nazenin bir misafir gibi besletiyor büyütüyor.İnsanın emrine verdiği bu kadar hizmetkarın hiç birisi vazifesini ihmal etmiyor.Şu dünya hanı misafirhanesi her gün dolup boşanıyor.Kirleniyor, batıyor, bulaşık hale geliyor.Şu dünyayı kainatın sahibi bir oda bir ev gibi temizletiyor.Rüzgarlara süpürtüp, yağmurlarla yıkattırıyor.Bir kir pas göze ilişmiyor.Bir senede meydana gelen kara sineklerin ölüleri toplanmayıp yerde kalsaydı yeryüzü bir metre kara sinek ölüleriyle kaplanırdı .Sadece bir kara sineğin bir yazda ölümü bu kadar dehşetli yeryüzünü kirletiyorsa acaba öteki sivrisineklerin,kuşların,denizdeki balıkların ve karada hayvanların ölüleri dünyayı yaşanmaz hale getirirdi düşünün.Her yer cenazelerle dolup taşan dünya bir günde kokuşurdu.İnsan içinde bir saniye bile duramazdı,
Ya başımızda üzerimizde ince hassas mizanlarla ölçülerle donatılmış yıldızların, gezegenlerin, ölüleri, peykleri ve parçacıkları kara deliklere atılıp yok edilmeseydi ve atmosfer tabakamız olmasaydı, dağlar kadar taşlar başımıza düşecekti.Eğer havadaki gaz oranları biraz fazla olsaydı yaşayamayacaktık.Ya güneş bizden ısı, ışık parası isteseydi.Ya hayvanlar bizden süt karşılığı para isteseydi.Bostanlar sebze, ağaçlar meyve vermeseydi.Arı bala para isteseydi.Yağmur para isteseydi.Halimiz nice olurdu.ya kendi kendimizi yönetmek kendi vücudumuzu yönetmek zahmeti bize verilseydi.hangi hücreye söz geçirecektik.yediğimiz yiyeceklerin vücudumuzun neresine lazım olduğunu ne kadar vitamine ihtiyacı olduğunu nasıl karar verecektik.
Hem insan ücretini peşin almıştır.göz ,kulak ,beden, dil, akıl, duygular, hissiyatlar ve bunun gibi en mükemmel ve paha biçilmez aletlerle donatılmış.acayip antika sanatlı bir varlıktır.bu kadar mükemmel donanımlı bir insanın daha ne isteme hakkı vardır.bana ne verildi ki deme hakkı vardır.bu hissiyatlar azalar Allah için kullanılmadığı zaman beş para etmez adileşir ve ahrette emanetlere hıyanet cezası görür.yüksek işler ve gayeler için verilen bu aletleri neden adi işler için kullandın denir.azaba müstehak olur.
İnsan olarak dünyaya gelmemiz,Müslüman olara doğmamız en büyük bir nimettir.nimete şükür edilmezse azalır şükür edilirse ziyadeleşir.Allah bizi bir kapıda köpek ,bir ahırda inek,dağ başında bir ayı,çölde sürüngen bir yılan olarak da yaratabilirdi.kapıda bir binek değil de şu dünya sarayına sultan yapmıştır.güneşi ayı, yıldızları, hayvanları tüm hayat sahiplerini terbiye edip emrimize vermiştir.insan beş yüz sene ibadet etmekle sadece bir gözünün şükrünün ödeyemezken öteki nimetlerin şükrünü kaç yüz bin seneye ödeyebilir.insana düşen en büyük şükürlerden birisi aczini fakrını bilmesidir. mikroskopla bile zor görülen küçücük bir mikrobu akciğerine koyarak, verem kanser vb. gibi hastalıklarla onu mağlup edeni tanımaktır. Küçük bir mikroba bile sözü ve hükmü geçmediğini anlayıp haddini bilmektir.
Aczini bilen der ki”benim hükmüm ne güneşe, ne yıldızlara, nede rızkımı getiren hiçbir hayvana nebatata geçmiyor.demek beni tanıyan bilen rahmet sahibi birisi bunları emrime vermiş”.ispat istersen işte Allahın aczinden dolayı annesini çocuğunun emrine verimesi, hayvanların yavrularının emrine verilmesi gösteriyor. insanın elinde bulunan tek sermayesi aczidir.Fakirliği ise nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde hiç birine elinin yetişmemesi, ihtiyaçlarının ona hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, yağmurlar ve baharın eliyle gönderilmesidir.insan bu nimetleri sebeplerden bilirse gafil olur ,sebepleri tanır nimetleri gönderenden gafil olur.şükür yerine şekva eder.nimete nankörlük eder.nimetleri hakiki sahibinden değil de getirenden bilir.şükrü unutur,ibadeti ve kulluğu unutur buda ahmaklıktır. Çünkü ilmi kudreti aklı olmayan bir hayvandan böyle mükemmel gıdalar yaptığını beklemek akıllı işi değildir.sen aklın olduğu halde öyle akılsız ineğin yaptığı işi sütü ,tavuğun yaptığı yumurtayı,arının yaptığı balı,ipek böceğinin yaptığı ipeği yapamıyorsan bu akılsız hayvanlar nasıl yapsınlar.demek işi bunlara yaptıran birisi var.yoksa hayvan böyle harika gıdaların insanın ihtiyacı olduğunu,midesine göre ayarlanmasını nereden bilecekti
İşte.Allahın marifetleriyle bilen insan baktığı her nimete Allahın ihsanını kemalatanı ve cemalini görür şükür ve hamd eder.İnsanın Allaha şekva etmeye bir şey istemeye hakkı yoktur.şu imtihan ve tecrübe meydanındaki dünyada tattığı nimetler birer numunedir.Ahiretteki asıl nimetlere müşteri edip iştiyak vermek içindir.şu kısa ömrü şükür ve ibadetle geçirmenin bedeli ahirette dünya kadar büyük bir cennettir.Allahın insana şükretmesi için verdikleri yetmediyse al başka numuneleri.
Ey şekvacı ve şükürsüz insan Gözünü aç ve neler verildiğini gör.Etrafındaki yatalak insanlara bak şükret.Etrafındaki sakat insanlara bak sağlam olduğuna şükret.Etrafındaki çirkin insanlara bak şükret.Etrafındaki evsiz insanlara .aç insanlara ,bak şükret.Etrafındaki hayvanlara bak insan olduğuna şükret.Etrafındaki sağır dilsiz kör insanlara bak şükret.Ülkende ve dünyada açlıkla boğuşan insanlara bak şükret.Savaşlarda ölen masum insanlara bak şükret.Çocuğun varsa olmayanlara bak şükret.Evliysen evlenemeyenlere bak şükret..annen varsa olmayanlara bak şükret.Allahın şu kainatları senin için yarattım dediği,sevgilim dediği Peygamberimiz bile senin kadar rahat yaşayamamıştır.Günlerce aç kalmış, karnına taş bağlamıştır.Namaz kılarken müşrikler üzerine deve işkembesi koymuşlar,taife dini tebliğ etmeye gittiğinde taşlanmış ayakları kanlar içinde kalmıştır. Uhut savaşında mübarek dişi kırılmıştır,yine de Allah demiştir.yine şükretmiştir.hasırların üzerinde yatmış mübarek vücuduna hasrın izi çıkmıştır.ömrü çileyle geçmiştir.ama yinede sabahlara kadar namaz kılmış “Şükreden kul olmayayım mı” diyerek Allaha kul olmaya çalışmıştır.Hz Bilaller kızgın çöllerde kocaman kayalar vücudunun üzerine konduğu halde ,Sümeyye hatunlar kızgın çöllerde günlerce aç ve susuz bırakıldığı halde yine Allah ,yine elhamdülillah demişlerdir.ama şükretmek için sebep bulamayan gafil insan ,rahat döşeklerinde bile şükredip elhamdülillah diyemiyor.Allahı hatırlamıyor.Allahın vermiş olduğu hayatı, nefsi,ömrü malı ve vücudu onun rızasına göre değil de kendi heva ve hevesinize göre kullanarak fani dünyaya sarf ediyor. böyle Müslümanlık ne dünyada nede ahirette insana fayda vermez.
Hem şükür etmek sadece öyle dille olmaz. Şükrün en büyüğü namazdır. Çünkü namazla insan direkt vasıtasız rabbin katına çıkar ve ona bütün canlıların şükrünü hamdini onların halifesi namıyla sunar.Böyle Allahın şerefli davetine lakayıd kalmak akıl karı değil.
Hem insanın kıldığı namazda ağaçların güneşin hayvanların, dağların, nebatatın kısaca bütün canlı ve cansızların hissesi vardır.İnsan secdeye gidemeyen sadece kendi lisanı ile hamd eden bütün ağaçların,dağların ve taşların yerinede onların hamdlerini, şükürlerini onların yerine secdeye, ruküya giderek yapar.Yapmayanlardan namaz kılmayanlardan bütün canlı cansız ona hizmet eden her şey yarın ahirette bu namazsız insanlardan şikayetçi olacaklardır.ve belki” Allahım biz bu insana hizmet ettik o kendisinin ve bizim şükrümüzü sana iletmedi,yapmadı” diye şikayetçi olacaklar.
Hem insan namaz ile ruhuna bir pencere açarak ruhunu şu dünyanın sıkıcı boğucu kasavetli elemli musibetli zulüm atlı dünya zindanından kurtarıp ona o namaz penceresinden nefes aldırıp kurtarır.Allaha sığınır.şu buhranlı hayatın ilacı olan namaz merhemini kullanır.
Hem namaz cisme de ağır bir yük değildir insanlardan istenen 24 saatten bir saattir.oda insanın menfaatı iyiliği içindir.kabrine ışık,hesap gününde berat senedi,sırattan geçerken Burak olan binekle 500 bin senelik bir mesafeyi şimşek hızıyla geçmek içindir.
Hem namaz kılanın diğer dünyevi işleri de ibadet hükmüne geçer semereli olur.namazsız insanların yaptıkları ise semeresiz karşılıksız kalır.
Hem namaz 70 senelik bir hayatta sadece 3 seneye tekabül eder.72 sene ekmek yiyen su için havayı tenefüs eden insan bunları yapmaktan usanmazda günde bir saatini alan namazdan usanması ne kadar divaneliktir.
Hem namaz kılmayan insanlar kılmadığı namazlarının kazasını cehennemde yapacaklar.ister inanan isterse inanmayan olsun herkes kızgın saclar ,narlar üzerinde milyonlarca sene öyle dünyada emir edilen kılmadıkları namazları kaza edecekler.
Hem namaz insana Allahı unutmaktan alıkoyar.günde beş kerede olsa Allahı insana hatırlatıp şükrettirir.insanın gaflete düşmesine mani olur.
Şimdide ey isyankar Müslüman kardeşim ve arkadaşım ne hakkın var Allaha asi olmaya ona karşı edebini haddini bilmemeye sen kendini ne zannediyorsun senin sözün hükmün bir mikroba bile geçmiyor başkalarını öldüren, kanser mikrobu bir gün gelir belki senide öldürür.
İsyan edip meydan okuduğun Allah insanı bir sivri sinek, bir mikropla, gözsüz bir akreple ayaksız bir yılanla ve aklının alamayacağı kabul edemeyeceği şeylerle insanı gebertirken hangi akılla ona isyan ediyorsunuz.
Ahmak bir arkadaş demişti:
Gel içelim eğlenelim hayatımızı yaşayalım
Bende ona dedim “hayatı veren devam ettiren Allahtır. Hayatımı yaşattıranda odur vücudumda ki bir hücreye bile sözüm geçmezken nasıl başıboş hayatımı yaşarım
Arkadaşım Dedi:
“Dünyaya bir daha mı geleceğiz, boş ver”
Ona dedim :”evet dünyaya bir daha geleceğiz Allahın vermiş olduğu bu kadar nimetin emanetin hesabını vermeye, yaptıklarımızın iyiliklerin ve kötülüklerin ve azgınlıkların hesabını vermeye mükafat veya ceza almaya geleceğiz” .
Arkadaşım dedi” bu içkiyi içmeyince de hayatın kahrı çekilmiyor ne yapayım”
Ona dedim: “şu dünya bir tecrübe meydanıdır. İmtihan yeridir zahmetli ve meşakatli çileli ve kasaveti elemli ve dağdağalı hiç bir şeyin kararında kalmadığı herkesin bir birbirine kabir kapısına kadar eşlik ettiği bir meydandır. Burası ücret yeri değildir. Ücret yeri Cennet ve Cehennemdir. Elmas ve kömür ruhlar birbirinden ayrılsın diye bu imtihan açılmıştır kimi iyi bir kul olacak, kimi ise isyan edip asi olacak diye şu dünyaya insan bir asker bir memur bir misafir olarak gönderilmiştir. İnsanın vazifesi Allahı tanıyıp ona itaat edip emir ve yasaklarına riayet etmektir. . Başına gelen her bir musibette bir kemali hikmet ve cemali adalet görüp sabır içinde tevekkül edip isyan etmemektir.
Senin bana vaat ettiğin mutluluk zehirli bala benzer içindeki bir lezzetin yanında yüzlerce zehrin acı kıvranmalı vardır.senin bana saadet nimet esrar iltifat lezzet zevk diye sunduğun şeyler şekavet,elem,keder,ve helaketten başka bir şey değildir.
İçkici arkadaşa son söz olarak dedim: “benim şartlarımı yerine getirirsin seninle birlikte içerim, yerim ve eğlenirim.
Tamam dedi.
Dedim: “her an pusuda bekleyen ölümü öldürebilirsen,ağzını açmış yılanı çıyanı ve akrebi ile bizi bekleyen kabir kapısını kapatabilirsen, arkadan da durup canını almak için her an bekleyen ecel arslanını ardımdan kaldırabilirsen seninle yer içer vur patlasın çal oynasın havalarına tutuşurum yok eğer bunlara gücün yetmiyorsa defol git beni şerre çağırıp hayırdan mahrum etmeye çalışarak,beni ebedi sevimli hakiki,saadetli bir hayattan alıkoymaya çalışan olsa olsa şeytan olur sende şeytansın yada onun sadık bir hizmetçisisin.
Ey arkadaş ve kardeşim siz siz olun sizi şükürden kulluktan duadan acz ve fakrınızı unutturup isyana sevk edecek olan cini ve insi şeytanlardan ve nefsinizin desiselerinden Allaha sığının. Allahın sizlere verdiği nimetleri saymaya ne ömrünüz, ne yazarak kalemleriniz, nede tartmaya gücünüz yetmez.sonsuz kerem ve ihsan sahibi olan zata hiç bir şey nispet edilmez.hadsiz nimetlerine şükür ile mukabele ediniz,kulluğunuz ile ibadetiniz ile duanız ile aczi ve fakrı en makbul bir kul olunuz. Fazlı ilahiye ile cennetine giriniz. İnşallah.
Ey gaflette giden insan başını kaldır ve bütün mevcudata bak şükretmek için rabbimiz bizlere neler vermiş.dar aklının nazarıyla göremiyorsan bari vicdanını akıl ve kalp gözüyle bak görmeye çalış.
Allah bütün canlılara hayat vermiş ve kainattaki bütün canlıları da hayata hizmetkar etmiştir.Güneş hayatın devamı için dönüyor.ısı ışık veriyor.ay, yıldızlar, mevsimler ,seneler yani bütün dünyadaki kanunlar hep hayata hizmet ediyor.Hayat ise insana hizmet ediyor.İnsana lazım olan levazımatı yetiştiriyor.Yani insanın yaşaması için gerekli olan havayı, suyu, gıdaları ve gazları üretip insanın emrine sunuyor.Eğer insan yaşaması için gerekli olan şartları ve ihtiyacı olan ortamı kendisi sağlamaya kalksaydı belki bir saniye bir yaşayamazdı.Çünkü yaşaması için Trilyonlarca şart gerekiyor.Güneş ısısından tut,havadaki gazları, tüketeceği yiyecekleri hayvanlardan elde ettiği gıdaları,topraktan çıkan yiyeceklerden temin ettiği gıdaları vb. gibi hepsini teker teker kendisi idare edip vücuduna gerekli olan gıdaları ,vitaminleri ,proteinleri ve kısaca vücudunun temel yapı taşı olan 114 temel maddeyi misal bakırı,fosfatı tuzu çinkosu ve ötekilerini bütün kainattan toplaması gerekirdi. yaşaması için vücuduna lazım olan temel maddelerden bazıları uzaydan dünyaya geldiği için sadece dünyaya değil bütün kainata sözünü geçirmesi gerekecekti.Bırakın bu zahmeti yaşaması için gerekli bir milyon şart olsa ve elini her şıklattığın da bir şart yerine gelse yine elini her gün bir milyon defa şıklatması gerekirdi ki yaşamın şartları yerine gelsin.Buna dahi insan tahammül edemez . Vücuduna günlük giren ve tükettiği yiyeceklerin gıdaların ne kadarının ihtiyacı olduğunu kendisine bırakılmamış, eğer bırakılsaydı onları karşılamak için bile bakliyat, sebzeler ve gıdalara ihtiyacı olacaktı.o zaman toprağa hüküm geçirip ,ağaca hukuk geçirip o gıdaların rengini kokusunu ,tadını içindeki vitamin miktarlarını, şeklini hepsini insanın kendisi ayarlaması gerekirdi.ama buna da ilmi, zamanı, kudreti, gücü yetmezdi sadece bir elmanın bile vücuda gelmesi için milyonlarca şart lazım.Küçük bir elma tanesi için şu kainatın çarkları dönüyor.Eğer Allah o vazifeyi insana verseydi hangi birini yapabilirdi.
Evet kainattaki her şey insanın hizmetine verilmiştir.Ona hizmetkar kılınmıştır.Ona kaldıramayacağı vazifeler yüklenmemiştir.Allahü teala güneşi insana bir soba, bir lamba yapmıştır.Yıldızları ona birer gece lambası hükmüne geçirmiştir.Baharı ve yazı ona bir nimet sofrası yapmıştır.En güzel yiyeceklerle süslemiştir.Hayvanatı insanın emrine verdirmiş etinden, sütünden, derisinden, gücünden faydalanacağı hale getirmiştir.Nebatatları, bitkileri ona yiyecek, şifa, giyecek suretine getirmiş emrine vermiştir.
Bostanlar sebze,ağaçlar meyve hayvanlar süt, bal yumurta verdirip insanı nazlı, nazdar ve nazenin bir misafir gibi besletiyor büyütüyor.İnsanın emrine verdiği bu kadar hizmetkarın hiç birisi vazifesini ihmal etmiyor.Şu dünya hanı misafirhanesi her gün dolup boşanıyor.Kirleniyor, batıyor, bulaşık hale geliyor.Şu dünyayı kainatın sahibi bir oda bir ev gibi temizletiyor.Rüzgarlara süpürtüp, yağmurlarla yıkattırıyor.Bir kir pas göze ilişmiyor.Bir senede meydana gelen kara sineklerin ölüleri toplanmayıp yerde kalsaydı yeryüzü bir metre kara sinek ölüleriyle kaplanırdı .Sadece bir kara sineğin bir yazda ölümü bu kadar dehşetli yeryüzünü kirletiyorsa acaba öteki sivrisineklerin,kuşların,denizdeki balıkların ve karada hayvanların ölüleri dünyayı yaşanmaz hale getirirdi düşünün.Her yer cenazelerle dolup taşan dünya bir günde kokuşurdu.İnsan içinde bir saniye bile duramazdı,
Ya başımızda üzerimizde ince hassas mizanlarla ölçülerle donatılmış yıldızların, gezegenlerin, ölüleri, peykleri ve parçacıkları kara deliklere atılıp yok edilmeseydi ve atmosfer tabakamız olmasaydı, dağlar kadar taşlar başımıza düşecekti.Eğer havadaki gaz oranları biraz fazla olsaydı yaşayamayacaktık.Ya güneş bizden ısı, ışık parası isteseydi.Ya hayvanlar bizden süt karşılığı para isteseydi.Bostanlar sebze, ağaçlar meyve vermeseydi.Arı bala para isteseydi.Yağmur para isteseydi.Halimiz nice olurdu.ya kendi kendimizi yönetmek kendi vücudumuzu yönetmek zahmeti bize verilseydi.hangi hücreye söz geçirecektik.yediğimiz yiyeceklerin vücudumuzun neresine lazım olduğunu ne kadar vitamine ihtiyacı olduğunu nasıl karar verecektik.
Hem insan ücretini peşin almıştır.göz ,kulak ,beden, dil, akıl, duygular, hissiyatlar ve bunun gibi en mükemmel ve paha biçilmez aletlerle donatılmış.acayip antika sanatlı bir varlıktır.bu kadar mükemmel donanımlı bir insanın daha ne isteme hakkı vardır.bana ne verildi ki deme hakkı vardır.bu hissiyatlar azalar Allah için kullanılmadığı zaman beş para etmez adileşir ve ahrette emanetlere hıyanet cezası görür.yüksek işler ve gayeler için verilen bu aletleri neden adi işler için kullandın denir.azaba müstehak olur.
İnsan olarak dünyaya gelmemiz,Müslüman olara doğmamız en büyük bir nimettir.nimete şükür edilmezse azalır şükür edilirse ziyadeleşir.Allah bizi bir kapıda köpek ,bir ahırda inek,dağ başında bir ayı,çölde sürüngen bir yılan olarak da yaratabilirdi.kapıda bir binek değil de şu dünya sarayına sultan yapmıştır.güneşi ayı, yıldızları, hayvanları tüm hayat sahiplerini terbiye edip emrimize vermiştir.insan beş yüz sene ibadet etmekle sadece bir gözünün şükrünün ödeyemezken öteki nimetlerin şükrünü kaç yüz bin seneye ödeyebilir.insana düşen en büyük şükürlerden birisi aczini fakrını bilmesidir. mikroskopla bile zor görülen küçücük bir mikrobu akciğerine koyarak, verem kanser vb. gibi hastalıklarla onu mağlup edeni tanımaktır. Küçük bir mikroba bile sözü ve hükmü geçmediğini anlayıp haddini bilmektir.
Aczini bilen der ki”benim hükmüm ne güneşe, ne yıldızlara, nede rızkımı getiren hiçbir hayvana nebatata geçmiyor.demek beni tanıyan bilen rahmet sahibi birisi bunları emrime vermiş”.ispat istersen işte Allahın aczinden dolayı annesini çocuğunun emrine verimesi, hayvanların yavrularının emrine verilmesi gösteriyor. insanın elinde bulunan tek sermayesi aczidir.Fakirliği ise nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde hiç birine elinin yetişmemesi, ihtiyaçlarının ona hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, yağmurlar ve baharın eliyle gönderilmesidir.insan bu nimetleri sebeplerden bilirse gafil olur ,sebepleri tanır nimetleri gönderenden gafil olur.şükür yerine şekva eder.nimete nankörlük eder.nimetleri hakiki sahibinden değil de getirenden bilir.şükrü unutur,ibadeti ve kulluğu unutur buda ahmaklıktır. Çünkü ilmi kudreti aklı olmayan bir hayvandan böyle mükemmel gıdalar yaptığını beklemek akıllı işi değildir.sen aklın olduğu halde öyle akılsız ineğin yaptığı işi sütü ,tavuğun yaptığı yumurtayı,arının yaptığı balı,ipek böceğinin yaptığı ipeği yapamıyorsan bu akılsız hayvanlar nasıl yapsınlar.demek işi bunlara yaptıran birisi var.yoksa hayvan böyle harika gıdaların insanın ihtiyacı olduğunu,midesine göre ayarlanmasını nereden bilecekti
İşte.Allahın marifetleriyle bilen insan baktığı her nimete Allahın ihsanını kemalatanı ve cemalini görür şükür ve hamd eder.İnsanın Allaha şekva etmeye bir şey istemeye hakkı yoktur.şu imtihan ve tecrübe meydanındaki dünyada tattığı nimetler birer numunedir.Ahiretteki asıl nimetlere müşteri edip iştiyak vermek içindir.şu kısa ömrü şükür ve ibadetle geçirmenin bedeli ahirette dünya kadar büyük bir cennettir.Allahın insana şükretmesi için verdikleri yetmediyse al başka numuneleri.
Ey şekvacı ve şükürsüz insan Gözünü aç ve neler verildiğini gör.Etrafındaki yatalak insanlara bak şükret.Etrafındaki sakat insanlara bak sağlam olduğuna şükret.Etrafındaki çirkin insanlara bak şükret.Etrafındaki evsiz insanlara .aç insanlara ,bak şükret.Etrafındaki hayvanlara bak insan olduğuna şükret.Etrafındaki sağır dilsiz kör insanlara bak şükret.Ülkende ve dünyada açlıkla boğuşan insanlara bak şükret.Savaşlarda ölen masum insanlara bak şükret.Çocuğun varsa olmayanlara bak şükret.Evliysen evlenemeyenlere bak şükret..annen varsa olmayanlara bak şükret.Allahın şu kainatları senin için yarattım dediği,sevgilim dediği Peygamberimiz bile senin kadar rahat yaşayamamıştır.Günlerce aç kalmış, karnına taş bağlamıştır.Namaz kılarken müşrikler üzerine deve işkembesi koymuşlar,taife dini tebliğ etmeye gittiğinde taşlanmış ayakları kanlar içinde kalmıştır. Uhut savaşında mübarek dişi kırılmıştır,yine de Allah demiştir.yine şükretmiştir.hasırların üzerinde yatmış mübarek vücuduna hasrın izi çıkmıştır.ömrü çileyle geçmiştir.ama yinede sabahlara kadar namaz kılmış “Şükreden kul olmayayım mı” diyerek Allaha kul olmaya çalışmıştır.Hz Bilaller kızgın çöllerde kocaman kayalar vücudunun üzerine konduğu halde ,Sümeyye hatunlar kızgın çöllerde günlerce aç ve susuz bırakıldığı halde yine Allah ,yine elhamdülillah demişlerdir.ama şükretmek için sebep bulamayan gafil insan ,rahat döşeklerinde bile şükredip elhamdülillah diyemiyor.Allahı hatırlamıyor.Allahın vermiş olduğu hayatı, nefsi,ömrü malı ve vücudu onun rızasına göre değil de kendi heva ve hevesinize göre kullanarak fani dünyaya sarf ediyor. böyle Müslümanlık ne dünyada nede ahirette insana fayda vermez.
Hem şükür etmek sadece öyle dille olmaz. Şükrün en büyüğü namazdır. Çünkü namazla insan direkt vasıtasız rabbin katına çıkar ve ona bütün canlıların şükrünü hamdini onların halifesi namıyla sunar.Böyle Allahın şerefli davetine lakayıd kalmak akıl karı değil.
Hem insanın kıldığı namazda ağaçların güneşin hayvanların, dağların, nebatatın kısaca bütün canlı ve cansızların hissesi vardır.İnsan secdeye gidemeyen sadece kendi lisanı ile hamd eden bütün ağaçların,dağların ve taşların yerinede onların hamdlerini, şükürlerini onların yerine secdeye, ruküya giderek yapar.Yapmayanlardan namaz kılmayanlardan bütün canlı cansız ona hizmet eden her şey yarın ahirette bu namazsız insanlardan şikayetçi olacaklardır.ve belki” Allahım biz bu insana hizmet ettik o kendisinin ve bizim şükrümüzü sana iletmedi,yapmadı” diye şikayetçi olacaklar.
Hem insan namaz ile ruhuna bir pencere açarak ruhunu şu dünyanın sıkıcı boğucu kasavetli elemli musibetli zulüm atlı dünya zindanından kurtarıp ona o namaz penceresinden nefes aldırıp kurtarır.Allaha sığınır.şu buhranlı hayatın ilacı olan namaz merhemini kullanır.
Hem namaz cisme de ağır bir yük değildir insanlardan istenen 24 saatten bir saattir.oda insanın menfaatı iyiliği içindir.kabrine ışık,hesap gününde berat senedi,sırattan geçerken Burak olan binekle 500 bin senelik bir mesafeyi şimşek hızıyla geçmek içindir.
Hem namaz kılanın diğer dünyevi işleri de ibadet hükmüne geçer semereli olur.namazsız insanların yaptıkları ise semeresiz karşılıksız kalır.
Hem namaz 70 senelik bir hayatta sadece 3 seneye tekabül eder.72 sene ekmek yiyen su için havayı tenefüs eden insan bunları yapmaktan usanmazda günde bir saatini alan namazdan usanması ne kadar divaneliktir.
Hem namaz kılmayan insanlar kılmadığı namazlarının kazasını cehennemde yapacaklar.ister inanan isterse inanmayan olsun herkes kızgın saclar ,narlar üzerinde milyonlarca sene öyle dünyada emir edilen kılmadıkları namazları kaza edecekler.
Hem namaz insana Allahı unutmaktan alıkoyar.günde beş kerede olsa Allahı insana hatırlatıp şükrettirir.insanın gaflete düşmesine mani olur.
Şimdide ey isyankar Müslüman kardeşim ve arkadaşım ne hakkın var Allaha asi olmaya ona karşı edebini haddini bilmemeye sen kendini ne zannediyorsun senin sözün hükmün bir mikroba bile geçmiyor başkalarını öldüren, kanser mikrobu bir gün gelir belki senide öldürür.
İsyan edip meydan okuduğun Allah insanı bir sivri sinek, bir mikropla, gözsüz bir akreple ayaksız bir yılanla ve aklının alamayacağı kabul edemeyeceği şeylerle insanı gebertirken hangi akılla ona isyan ediyorsunuz.
Ahmak bir arkadaş demişti:
Gel içelim eğlenelim hayatımızı yaşayalım
Bende ona dedim “hayatı veren devam ettiren Allahtır. Hayatımı yaşattıranda odur vücudumda ki bir hücreye bile sözüm geçmezken nasıl başıboş hayatımı yaşarım
Arkadaşım Dedi:
“Dünyaya bir daha mı geleceğiz, boş ver”
Ona dedim :”evet dünyaya bir daha geleceğiz Allahın vermiş olduğu bu kadar nimetin emanetin hesabını vermeye, yaptıklarımızın iyiliklerin ve kötülüklerin ve azgınlıkların hesabını vermeye mükafat veya ceza almaya geleceğiz” .
Arkadaşım dedi” bu içkiyi içmeyince de hayatın kahrı çekilmiyor ne yapayım”
Ona dedim: “şu dünya bir tecrübe meydanıdır. İmtihan yeridir zahmetli ve meşakatli çileli ve kasaveti elemli ve dağdağalı hiç bir şeyin kararında kalmadığı herkesin bir birbirine kabir kapısına kadar eşlik ettiği bir meydandır. Burası ücret yeri değildir. Ücret yeri Cennet ve Cehennemdir. Elmas ve kömür ruhlar birbirinden ayrılsın diye bu imtihan açılmıştır kimi iyi bir kul olacak, kimi ise isyan edip asi olacak diye şu dünyaya insan bir asker bir memur bir misafir olarak gönderilmiştir. İnsanın vazifesi Allahı tanıyıp ona itaat edip emir ve yasaklarına riayet etmektir. . Başına gelen her bir musibette bir kemali hikmet ve cemali adalet görüp sabır içinde tevekkül edip isyan etmemektir.
Senin bana vaat ettiğin mutluluk zehirli bala benzer içindeki bir lezzetin yanında yüzlerce zehrin acı kıvranmalı vardır.senin bana saadet nimet esrar iltifat lezzet zevk diye sunduğun şeyler şekavet,elem,keder,ve helaketten başka bir şey değildir.
İçkici arkadaşa son söz olarak dedim: “benim şartlarımı yerine getirirsin seninle birlikte içerim, yerim ve eğlenirim.
Tamam dedi.
Dedim: “her an pusuda bekleyen ölümü öldürebilirsen,ağzını açmış yılanı çıyanı ve akrebi ile bizi bekleyen kabir kapısını kapatabilirsen, arkadan da durup canını almak için her an bekleyen ecel arslanını ardımdan kaldırabilirsen seninle yer içer vur patlasın çal oynasın havalarına tutuşurum yok eğer bunlara gücün yetmiyorsa defol git beni şerre çağırıp hayırdan mahrum etmeye çalışarak,beni ebedi sevimli hakiki,saadetli bir hayattan alıkoymaya çalışan olsa olsa şeytan olur sende şeytansın yada onun sadık bir hizmetçisisin.
Ey arkadaş ve kardeşim siz siz olun sizi şükürden kulluktan duadan acz ve fakrınızı unutturup isyana sevk edecek olan cini ve insi şeytanlardan ve nefsinizin desiselerinden Allaha sığının. Allahın sizlere verdiği nimetleri saymaya ne ömrünüz, ne yazarak kalemleriniz, nede tartmaya gücünüz yetmez.sonsuz kerem ve ihsan sahibi olan zata hiç bir şey nispet edilmez.hadsiz nimetlerine şükür ile mukabele ediniz,kulluğunuz ile ibadetiniz ile duanız ile aczi ve fakrı en makbul bir kul olunuz. Fazlı ilahiye ile cennetine giriniz. İnşallah.
Konular
- Porno film izlemenin ibretlik sonu
- Yassıada'dan İmralı'ya son yolculuk: Adnan Menderes'in idamı
- Porno Filmde Oynayan Üniversiteli Kız
- Aşk Denilen Sahtekâr
- Flörtle Kirlenen Namus ve Hayaller...
- İhya Rüya Tabirleri
- Bİ YARDIM EDİN YA
- Adet Döneminde Namaz kılmanın ve Kuran okumanın hükmü
- Üniversite mezunu cahillerin yarışı… 6 Kasım 2014 yenisafak.com yazısı
- yardım
- yardım
- Evli bir kadını aldatmaya iten şeytanın vesveseleri
- Başörtüsünü bir araç olarak kullanmayınız!
- Kapalı kadın ile evlenirken dikkat edilmesi gerekenler
- Evlilik yasak, seks çağdaşlık
- istemden bosalma
- Sapıklar internet üzerinden peydahlanıyor
- Fuhuş çeteleri internete dadandı
- İnternetten darbe yapanların başka tuzakları
- Şu anki meşguliyetin geleceğini tayin edecek!
- Orospuya sponsor olmanın vebali var mıdır
- Evlilikte eşlerin ebced değeri nasıl bakılır
- Günümüzde Özellikle Genç Fidanlarımızın Çevresini Kuşatmış Şehvet Taarruz Kuvvetleri için Etkili Stratejiler
- İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ..
- EŞCİNSELE SAYGI DUYAN MÜNAFIK BEYLER, CEHENNEME KADAR YOLUNUZ VAR.
- DUA İLE ALAY EDEN KIZ!
- Ahlaksız ve Pornocu Medyanın Sevmediği Kavramlar
- Toplumun Yüz Karası Ahlaksız Suikastçılar ve Kadın Düşmanları.
- KADIN CİNAYETLERİNDE SUÇLU ARAYANLAR!
- Kadın Hakları Havarilerinin Gerçek Yüzleri..