Ümmet
Ümmet
İslam ümmeti, ilim, ahlak, hikmet, sağlıklı ilişki ve adaletli toplumdan yararlanan insanlar topluluğudur ve tüm bu özellikler insanın, yüce Allah’ın mukadder buyurduğu konuma yükselmesini sağlar. Böylece İslam ümmeti insanları erdemliğe ulaştıran bir toplumdur. Kuşkusuz İslam ümmetinin temel dayanağı yüce İslam dininin değer ve öğretileridir ve bu yüzden bu ilkelerden uzaklaştığı an zayıf konuma düşer.
İslam ümmeti ne zaman ahlak, ilim, sosyal ilişkiler, manevi iktidar, izzet, vahdet ve en önemlisi adaleti göz ardı ettiyse gelişmesi durmuş ve gerilemiştir, öyle ki, saldırgan ve sultacı güçler onlara musallat olmuştur. Buna karşın İslam ümmeti bir süre gaflet ve bilinçsizliğin ardından çağımızda yeniden uyanmış ve İslamî izzet zirvesine ulaşmak için yeni bir hareket başlatmıştır. Bu hareketin zirvesi de İran’da İslam cumhuriyetinin kurulmasıyla sonuçlanan İslam inkılâbıdır. Şimdi bu hareket dünya Müslümanları için örnek olmuş ve özellikle İslam ümmetinin izzeti için çalışanları umutlandırmıştır. İşte bu yüzden İslam düşmanları tüm çabalarını bu hareketin uyandırıcı etkisini söndürmeye yönlendirmiş bulunuyor.
Demokrasi ve insan hakları bahanesiyle düşmanın İslam ümmetine karşı yürüttüğü savaşa dikkat edersek, bu savaşın perde arkasında şu gerçekler göze çarpar; İşin gerçek yüzü İslam dinini yok etmektir. İşin gerçek yüzü direnişi yok etmek ve böylece bölgede yeni dünya zorbalarına karşı koyabilecek hiç bir engelin var olmadığından emin olmaktır. Bu noktada yeni dünya zorbalığının İslamla olan düşmanlığının amacı sadece Müslümanların milli zenginliklerini yağmalamak değil, ayni zamanda medeniyetler çatışması tezini körüklemektir
Kuskusuz günümüz çağında İslam ümmetinin en büyük düşmanı Amerika’dır. Rahmetli İmam Humeyni bu devleti “Büyük Şeytan” olarak adlandırmıştır. Çünkü Vaşington yönetimi sürekli komplolarıyla çeşitli ülkelerin ve özellikle İslam ülkelerinin haklarını çiğnemeye çalışmaktadır. Beyaz Saray’ın bu bağlamdaki son bahanesi terörle mücadeledir. Bugün Amerikalılar terörle mücadele bahanesiyle diğer ülkelere saldırıyor ve böylece milletlere zulmediyor. Amerika, savunmasız insanları bombalıyor, kadın, çocuk, yaşlı demeden masum insanları katlediyor…. Amerika’nın Irak’taki uygulamalarını su şekilde sorgularsak:Terör, birilerinin amaca ulaşmak için illegal yollara başvurmasıdır. Simdi acaba Amerika’nın Irak’ta yaptıkları bundan farklı midir? Amerikalı işgalci askerlerin Irak’taki varlıkları kendi başına zulüm ve tecavüzdür.
Filistin meselesi Amerika’nın desteği ile Siyonist İsrail rejiminin İslam ümmetine yönelik islediği cinayetlerin bir örneğidir. 60 yılı aşkındır Siyonistler baskı ve illegal zorbalıklarıyla Filistin halkını mağdur etmektedir. Bunun adı terörden başka ne olabilir? Gerçek teröristler bugün yalan ve nifakla terörle mücadele bayrağını taşıyor ve bu bahane ile İslam topraklarını işgal ediyor. Amerika bir tek güce karşı hiç bir şey yapamaz, o da milletlerin iradesidir. Milletlerin iradesine güvenmek, onları çıkarları konusunda bilinçlendirmek ve yanlış kuruntulardan kurtarmak ve yine hakikati anlatmak; milletleri yeni dünya zorbalığına karşı mücadelede bilinçlendirmek toplum önderlerinin en birinci sorumluluğu olmalıdır.
Amerika ve bölgedeki işbirlikçi zulmün şerrini defetmek ve komplolarını etkisiz hale getirmenin tek yolunun direniş olduğu vurgulanmaktadır. Bu yolda her türlü uzlaşı ve hoşgörünün yararsız olacağı aşikârdır. Bugün Filistin ve Irak direnişi bize, Amerika’nın Irak’ta tam bir bataklığa saplandığını, Siyonistlerin de iman ve iradeden başka hiç bir silahı bulunmayan Filistin halkı karsısında diz çöktüğünü gösteriyor. milletlerin iradeleri, vahdet ve gönül birlikteliği ile beraber olması gerektiğini böylece zorbalığa karşı daha etkin mücadele verilebileceği açıktır. Günümüzde İslam dünyasının en çok ihtiyaç duyduğu konu, vahdet ve gönül birliğidir. Tabii bu vahdet sadece siyasi ve askeri alanda değil, iktisadi alanlarda da olmalı ve böylece İslam dünyası güçlü bir konum kazanmalı. İslam dünyası düzenli planlama ve karşılıklı işbirliği ile güçlü ve muktedir bir İslami blok oluşturabilir. Asrımızda İslam ümmetinin muzaffer olmasının yolu akla gelen her sahada birlik ve işbirliğinden geçmektedir. Bir vücudun azaları gibi hareket ettiğimiz taktirde asla mağlup olamayacağız.
Bilal Atış
b.atis73@gmail.com
İslam ümmeti, ilim, ahlak, hikmet, sağlıklı ilişki ve adaletli toplumdan yararlanan insanlar topluluğudur ve tüm bu özellikler insanın, yüce Allah’ın mukadder buyurduğu konuma yükselmesini sağlar. Böylece İslam ümmeti insanları erdemliğe ulaştıran bir toplumdur. Kuşkusuz İslam ümmetinin temel dayanağı yüce İslam dininin değer ve öğretileridir ve bu yüzden bu ilkelerden uzaklaştığı an zayıf konuma düşer.
İslam ümmeti ne zaman ahlak, ilim, sosyal ilişkiler, manevi iktidar, izzet, vahdet ve en önemlisi adaleti göz ardı ettiyse gelişmesi durmuş ve gerilemiştir, öyle ki, saldırgan ve sultacı güçler onlara musallat olmuştur. Buna karşın İslam ümmeti bir süre gaflet ve bilinçsizliğin ardından çağımızda yeniden uyanmış ve İslamî izzet zirvesine ulaşmak için yeni bir hareket başlatmıştır. Bu hareketin zirvesi de İran’da İslam cumhuriyetinin kurulmasıyla sonuçlanan İslam inkılâbıdır. Şimdi bu hareket dünya Müslümanları için örnek olmuş ve özellikle İslam ümmetinin izzeti için çalışanları umutlandırmıştır. İşte bu yüzden İslam düşmanları tüm çabalarını bu hareketin uyandırıcı etkisini söndürmeye yönlendirmiş bulunuyor.
Demokrasi ve insan hakları bahanesiyle düşmanın İslam ümmetine karşı yürüttüğü savaşa dikkat edersek, bu savaşın perde arkasında şu gerçekler göze çarpar; İşin gerçek yüzü İslam dinini yok etmektir. İşin gerçek yüzü direnişi yok etmek ve böylece bölgede yeni dünya zorbalarına karşı koyabilecek hiç bir engelin var olmadığından emin olmaktır. Bu noktada yeni dünya zorbalığının İslamla olan düşmanlığının amacı sadece Müslümanların milli zenginliklerini yağmalamak değil, ayni zamanda medeniyetler çatışması tezini körüklemektir
Kuskusuz günümüz çağında İslam ümmetinin en büyük düşmanı Amerika’dır. Rahmetli İmam Humeyni bu devleti “Büyük Şeytan” olarak adlandırmıştır. Çünkü Vaşington yönetimi sürekli komplolarıyla çeşitli ülkelerin ve özellikle İslam ülkelerinin haklarını çiğnemeye çalışmaktadır. Beyaz Saray’ın bu bağlamdaki son bahanesi terörle mücadeledir. Bugün Amerikalılar terörle mücadele bahanesiyle diğer ülkelere saldırıyor ve böylece milletlere zulmediyor. Amerika, savunmasız insanları bombalıyor, kadın, çocuk, yaşlı demeden masum insanları katlediyor…. Amerika’nın Irak’taki uygulamalarını su şekilde sorgularsak:Terör, birilerinin amaca ulaşmak için illegal yollara başvurmasıdır. Simdi acaba Amerika’nın Irak’ta yaptıkları bundan farklı midir? Amerikalı işgalci askerlerin Irak’taki varlıkları kendi başına zulüm ve tecavüzdür.
Filistin meselesi Amerika’nın desteği ile Siyonist İsrail rejiminin İslam ümmetine yönelik islediği cinayetlerin bir örneğidir. 60 yılı aşkındır Siyonistler baskı ve illegal zorbalıklarıyla Filistin halkını mağdur etmektedir. Bunun adı terörden başka ne olabilir? Gerçek teröristler bugün yalan ve nifakla terörle mücadele bayrağını taşıyor ve bu bahane ile İslam topraklarını işgal ediyor. Amerika bir tek güce karşı hiç bir şey yapamaz, o da milletlerin iradesidir. Milletlerin iradesine güvenmek, onları çıkarları konusunda bilinçlendirmek ve yanlış kuruntulardan kurtarmak ve yine hakikati anlatmak; milletleri yeni dünya zorbalığına karşı mücadelede bilinçlendirmek toplum önderlerinin en birinci sorumluluğu olmalıdır.
Amerika ve bölgedeki işbirlikçi zulmün şerrini defetmek ve komplolarını etkisiz hale getirmenin tek yolunun direniş olduğu vurgulanmaktadır. Bu yolda her türlü uzlaşı ve hoşgörünün yararsız olacağı aşikârdır. Bugün Filistin ve Irak direnişi bize, Amerika’nın Irak’ta tam bir bataklığa saplandığını, Siyonistlerin de iman ve iradeden başka hiç bir silahı bulunmayan Filistin halkı karsısında diz çöktüğünü gösteriyor. milletlerin iradeleri, vahdet ve gönül birlikteliği ile beraber olması gerektiğini böylece zorbalığa karşı daha etkin mücadele verilebileceği açıktır. Günümüzde İslam dünyasının en çok ihtiyaç duyduğu konu, vahdet ve gönül birliğidir. Tabii bu vahdet sadece siyasi ve askeri alanda değil, iktisadi alanlarda da olmalı ve böylece İslam dünyası güçlü bir konum kazanmalı. İslam dünyası düzenli planlama ve karşılıklı işbirliği ile güçlü ve muktedir bir İslami blok oluşturabilir. Asrımızda İslam ümmetinin muzaffer olmasının yolu akla gelen her sahada birlik ve işbirliğinden geçmektedir. Bir vücudun azaları gibi hareket ettiğimiz taktirde asla mağlup olamayacağız.
Bilal Atış
b.atis73@gmail.com
Konular
- Porno film izlemenin ibretlik sonu
- Yassıada'dan İmralı'ya son yolculuk: Adnan Menderes'in idamı
- Porno Filmde Oynayan Üniversiteli Kız
- Aşk Denilen Sahtekâr
- Flörtle Kirlenen Namus ve Hayaller...
- İhya Rüya Tabirleri
- Bİ YARDIM EDİN YA
- Adet Döneminde Namaz kılmanın ve Kuran okumanın hükmü
- Üniversite mezunu cahillerin yarışı… 6 Kasım 2014 yenisafak.com yazısı
- yardım
- yardım
- Evli bir kadını aldatmaya iten şeytanın vesveseleri
- Başörtüsünü bir araç olarak kullanmayınız!
- Kapalı kadın ile evlenirken dikkat edilmesi gerekenler
- Evlilik yasak, seks çağdaşlık
- istemden bosalma
- Sapıklar internet üzerinden peydahlanıyor
- Fuhuş çeteleri internete dadandı
- İnternetten darbe yapanların başka tuzakları
- Şu anki meşguliyetin geleceğini tayin edecek!
- Orospuya sponsor olmanın vebali var mıdır
- Evlilikte eşlerin ebced değeri nasıl bakılır
- Günümüzde Özellikle Genç Fidanlarımızın Çevresini Kuşatmış Şehvet Taarruz Kuvvetleri için Etkili Stratejiler
- İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ..
- EŞCİNSELE SAYGI DUYAN MÜNAFIK BEYLER, CEHENNEME KADAR YOLUNUZ VAR.
- DUA İLE ALAY EDEN KIZ!
- Ahlaksız ve Pornocu Medyanın Sevmediği Kavramlar
- Toplumun Yüz Karası Ahlaksız Suikastçılar ve Kadın Düşmanları.
- KADIN CİNAYETLERİNDE SUÇLU ARAYANLAR!
- Kadın Hakları Havarilerinin Gerçek Yüzleri..