Şeytanın Elindeki İlim, Batının İkiyüzlülüğü

Şeytanın Elindeki İlim, Batının İkiyüzlülüğü

İlim, insanların erdemliğe ulaşması ve maddi-manevi refah ve saadete kavuşması için sunulan etkin bir araçtır. Buna karşın eğer ilim zorbaların ve zalimlerin eline geçecek olursa insanlık toplumunun güvenlik ve huzurunu aksi yönünde etkileyecektir. İlim ve akıl, iki tarafı keskin kılıç gibidir, yani hem değerlerin hizmetinde olabilir, hem de hayvanî davranışlara hizmet edebilir. İşte burada önemli olan, ilmin kimler tarafından kullanıldığıdır.

Günümüzde batı, ilim ve teknolojide öncüdür, ancak maalesef batılı devletler birçok yerde bu üstünlükten 3. Dünya ülkelerini yağmalama yolunda yararlanıyor.
Eğer ilim fani dünya, güç, servet ve sultacılık hırsı olan insanların eline düşerse, işte günümüz dünyasında gördüklerinizle karşılaşırsınız, yani ilim, sömürü, aşağılama, işgal, fuhuş ve uyuşturucunun yaygınlaşması için kullanılan bir vesile olur. Tabi bu arada batılı ülkeler çeşitli yöntemlere başvurarak diğer ülkelerin ilim ve teknolojiye erişmelerini engellemeye çalışıyor, çünkü bu durumda hiçbir millet onların zulüm, yağma ve zorbalıklarına boyun eğmeyecektir. Batılı devletlerin sulta altındaki ülkelerde engellediği konulardan biri de ilimin gelişmesidir, çünkü ilimin güç kaynağı olduğunu çok iyi biliyorlar.

Birçok ilim dalı gibi nükleer teknoloji de batılı devletlerin elinde bulunan ileri teknolojilerden biridir. Bu devletler ta baştan bu teknolojiden kitle imha silahları üretmek için yararlandılar. Nükleer bilimin ilk sahibi Amerika da atom bombası üreterek 2. dünya savaşı sonlarında Japonya’ya karşı kullandı ve yüz binlerce sivilin ölümüne sebebiyet verdi. Bu facianın sebebi, önemli bir araç olan nükleer teknolojinin, sorumsuz ve ipini koparmış bir devlet olan Amerika’nın elinde olmasıydı. Eğer nükleer enerjiyi keşfedenler fazilet ve takva sahibi kimseler olsaydı, eğer bu enerjiyi kullananlar sâlih insanlar olsaydı, Hiroşima faciası hiçbir zaman vuku bulmazdı.

Ancak şimdi işin ilginç tarafı, dünyada insanlığa karşı atom bombası kullanan tek ülke sıfatını taşıyan Amerika, diğer ülkelerin bu teknolojiyi elde etmesinden sözde endişe ediyor ve başkalarını engellemeye çalışıyor. Batının ve özellikle Amerika’nın bu iddiaları, kaçakçılıkla mücadele etmekle görevli bir kimsenin bizzat büyük bir kaçakçı olmasına benziyor. Batılı devletlerin bu doğrultuda nükleer bilime kavuşmasını engellemeye çalıştığı ülkelerden biri de İran İslam Cumhuriyetidir. Oysa İran defalarca sadece nükleer bilim ve teknolojiye kavuşmak istediğini ve nükleer silah üretmek peşinde olmadığını açıklamış bulunuyor.

İmam Hameney, İran’ın nükleer silah peşinde olmadığını ve esasen bu tür silahlara ihtiyacı da olmadığını belirtirken şöyle diyor: “İran’ın nükleer bilimi, tamamıyla yerli kaynaklı olup barış amaçlıdır ve İran İslam cumhuriyeti dinî ve fıkhî temelleri gereği kitle imha silahlarına kesinlikle karşıdır…” Ayetullah Hameney ayrıca, nükleer silahların masum insanları katliam ettiğine de değinerek şöyle devam ediyor: ”Nükleer silah kullanıldığında sadece düşman değil, düşman olmayan masum insanlar da ölüyor ve bu mesele bizim inanç ve görüşlerimize tamamen aykırıdır. Bizim nükleer silahlara ihtiyacımız yoktur. Eğer biz bugün düşmanlarımıza galip geldiysek bu, nükleer silahla olmamıştır. 25 yıldır İran milleti karşısında yenik düşen Amerika’yı nasıl yendik? Yoksa azim, irade, iman, bilinç ve vahdetimizle mi?” Ayetullah Hameney yine birçok örneğe değinerek nükleer silah sahibi olmanın zafer getirmeyeceğini ispatlıyor ve şöyle diyor: “Uluslararası arenada zafer elde etmek veya yenilmek, nükleer silah gibi şeylerle olmuyor. Eski Sovyetler birliğinin nükleer silahı yok muydu? Kim bilir belki de Sovyetler birliğinin nükleer silah sayısı Amerika’dan bile daha fazlaydı, peki ama nasıl yenik düştü?”

Uluslararası atom enerjisi ajansı başta olmak üzere dünyanın birçok uluslararası kurum ve kuruluşu Siyonist rejimin nükleer silahlara sahip olduğunu itiraf ediyor. Söylenenlere göre Siyonist rejim 200 belki de 300’ü aşkın nükleer başlığı depolamış durumda. Ancak bu katil rejim yıllardır ellerindeki taştan başka hiçbir silahı bulunmayan Filistinlilere karşı acziyet içinde yaşıyor. Tabi bu taşların arkasında büyük bir azim, irade ve iman yatıyor. Ancak İranlı yetkililerin de defalarca vurguladığı gibi İran, uluslararası kural ve anlaşmalar çerçevesinde nükleer teknolojiye kavuşmak istiyor. Eğer Avrupa ve başkaları gerçekten nükleer silah konusunda endişe ediyorsa İran onlara nükleer silah peşinde olmadığı mevzuğunda defalarca güvence veriyor. Ancak eğer onlar İran milleti tamamen yerli kaynaklı olan bu teknolojiyi elde ettiği için rahatsızlık duyuyor veya bu gelişmeyi durdurmak istiyorsa yine de onlara İran milleti bu tür baskılara boyun eğmeyeceğini de açıklıkla vurguluyor. Batılı devletlerin İran’ı nükleer teknolojiden mahrum bırakarak nükleer yakıt konusunda bağımlı hale getirmek istedikleri aşikârdır. Amerika’nın “petrol kaynakları olan İran, nükleer enerjiye ihtiyacı yoktur” gibi iddialarına İnkılab Rehberi şöyle cevap vermekte; “Onlar bize petrol tüketin, bitince de bizim kapımıza gelin, diyor. Oysa İran milleti bu zilleti kabul etmiyor ve ülkemizin gelecekte ihtiyacı olan nükleer enerji üretimine yönelmek istiyor.”
İslam inkılâbı rehberi, Amerika ve diğer batıl devletlerin İran’ın kendi bilim adamlarıyla nükleer teknolojiye kavuşmasından duyduğu kaygının esas sebebini şöyle açıklıyor: “Onlar çok iyi biliyorlar ki eğer İran milleti ve devleti bu teknolojinin doruğuna ulaşırsa, İslam ümmetinin izzet ve bağımsızlığını savunan İran’ın sözü, Müslümanlar ve İslam ülkeleri arasında daha çok benimsenecektir. İşte onlar bu meseleden korkuyor ve bu yüzden yaygara koparıyor…”

Bilal Atış
b.atis73@gmail.com