Hür

ALİ ŞERİATİ


Hür , Muaviye oğlu Yezid tarafında - Hz.Hüseyin'in ordusuna karşı galip gelerek- , ya onun bozuk,çürümüş düzenini sağlama ya da Hz Hüseyin ve tüm efradını öldürmekle görevlendirilmiş, Hz Peygamber (S.A.S.)’in torunu ile karşı karşıya gelen Ömer ibn Saad’ın ordusunun yüksek rütbeli kumandanlarından birinin adıdır.

İmam Hüseyin ile ilk karşı karşıya gelen ve akabinde onları kuşatma altında tutarak su kaynaklarına ulaşmasını engelleyen kişi “Hür” idi.

Aşure gününde Hür,muazzam bir karar verdi.Savaş başlamadan hemen önce mevkiini ve komuta ettiği orduyu terk ederek İmam Hüseyin’e iltihak etti. Allah yolunda, çok değil, sadece birkaç saat önce, komutanı olduğu ordu tarafından şehit edilen ilk kişi oldu.

Kader bazen bize oyunlar oynar.Her daim sayısız şeyler;taşlar,ağaçlar, nehirler;hayvanlar böcekler,sürüngenler ve insanlar var eden yaratılış fabrikası, bazen mizah perdesini aralar ve istisnai durumları yaratır.Bir şiir yazar;incelikli bir sanat ve mahir fırçasıyla şaheser bir tablo yaratır..Tek kelimeyle denilebilir ki; bu cüzlerin hepsi ,tek başına bir karaktere sahiptir.Evler arasında Kabe;sedler,duvarlar arasında Çin Seddi; güneş etrafında dönen gezegenler arasında dünya; ve tüm şehitler arasında Hür.

Kaderin sanatkar elleri, sanki bu sahneyi mutlak bir irade ile tertip etmiş ve tarihin haiz olduğu ehemmiyet vurgulansın diye hikayeyi ziyadesiyle etkili kılarak, oyunun tüm karakterlerini işte bu kemalâttan seçmiştir.

Hikaye tercih hakkındadır;insanoğlunun ifade ettiği anlamın en mühim tezahürü…Fakat nedir bu tercih ? Hepimiz gündelik yaşantımızda,iş hayatımızda,arkadaşlıklarımızda,ailemizle olan ilişkilerimizde ve benzer bir çok mevzuu hakkında çeşitli tercihler yapmakla karşı karşıyayızdır.Fakat bu hikayedeki tercih çok daha zordur: ‘’İyi ve kötü’’,’’Hayır ve şer’’ tercihi.Bununla birlikte tercih;felsefi,ilmi ya da kelâmi (teolojik) bakış açısıyla değerlendirilen ‘’iyi ve kötü’’ ya da ‘’Hayır ve şer’’ tercihi değil;bunun yerine, buradaki tercih,gerçek ve hilekar din anlayışı;adil ve zulmü şiar edinmiş siyaset anlayışları arasında,bedeli hayat ile ödenen tercihtir.

Durumun hassasiyetini daha ileri götürerek ifade etmek için yazar,’’iyi ve kötü’’,‘’hayır ve şer’’ arasında eşitlik gözeterek bu hikayenin kahramanını ,hikayenin ortasında sahneye koymamıştır. Buna karşılık kahraman şer ordusunun başıydı.Diğer taraftan bu oyunun yönetmeni onları (hikayenin kahramanlarını) daha etkili kılmak için hikayesinde remizler bulmak zorundadır.Bir tarafta Promete, diğer tarafta birtakım şeytanlar mı olmalıdır? Bu,hikayeyi haddinden fazla esatiri (mistik) kılacaktır. Spartaküs ve Krasios ? Hayır…Bu hikayeyi milli yapacak ve ona muayyen bir sınıfa özgüymüş havası verecektir.Peki ya İbrahim(A.S.) ve Nemrud? Musa (A.S) ve Ferruh? İsa (A.S) ve Yahuda? Hayır…Yine bir çok insan için bunlar,metafiziksel (doğaüstü) ,sıradan,alelade insanlardan farklı ilahi kişiliklerdir.(1)

Bunları kahraman olarak değerlendirmek hikayenin etkisini azaltır.İnsanların, onların hayatlarındaki örnek alınacak davranışları takip etmesi ve düşünmesine değil de, onlara hayran olmasına sebep olur.Bununla birlikte hikayenin temel amacı,insanın –mizacı icabı hakikate,iyi ve güzele doğru- değişebilme kudretini öğretmek,göstermek;sıradan ve hatta günahkar insan için bile kendi sosyal,ailevi ve ait olduğu sınıfsal bağları reddetmesinin nasıl mümkün olabileceğini, ilahı değişimi, dönüşümü ifşa etmektir.

İslam tarihi bir çok tezat örnekleriyle doludur.Farklı farklı simalarda,çehrelerde olmasına rağmen,tarih boyunca yan yana ,iç içe varolan Habil ve Kabil’den itibaren başlayan bu iki ana istikamet İslam döneminde de devam etmiştir.

Şimdi bu iki istikamet, akım İslam elbisesi giymiş lakin,ironik bir şekilde,kahramanımız en vahim akıbetleri içinde barındıran bu iki zıt istikamet (Yezid tarafında kalırsa elde edeceği ve koruyacağı dünyalık;aksi tercihte Hz Hüseyin’e iltihak ederse kazanacağı ahiret ve şeref) arasında tercih yapmakla karşı karşıyadır.

“ YEZİD VE HÜSEYİN “

Bu hikaye hakikaten yazar tarafından yaratıldıysa O’nun dehası ve sanatı takdir edilmelidir.Bu kahramanın ismi nedir ? Tarihi bir şahsiyet olarak ismi değil,onun oynadığı rol önemlidir. Çünkü onun ismi , ailesinin beğenisine göre, O’nun için ailesi tarafından tercih edilmiştir. Öte yandan hikaye, maharetli bir yazar tarafından yaratılmış madem , o halde kahramanın icra edeceği role ve kahramana münasip bir isim seçecektir.

Bununla beraber,ismini kendisine veren annesi, bu hikayede Hür’ün oynayacağı hayati rolü, sanki önceden görmüş gibidir.Ve bu yüzden ,Özgür İmam (Hz.Hüseyin),Hür’ün şehadetinden az önce kana bulanmış bedenine refakat ederken O’na :

“Ey Hür! Allah seni mübarek kılsın! Sen, hem bu hem de öteki dünyada hürsün,özgürsün ; tıpkı annenin sana “Hür” diye seslendiği gibi” der.

Hür,tarih sahnesinde eşsiz bir rol oynamasına rağmen , rolünün mahiyeti bizatihi kendisiyle sınırlandırılamaz. Onun bu davranışının anlamı,aslında tüm insanlığa şamildir ve hakikatte ‘insan’ın nasıl olabileceğinin tarifidir.İşte bu tariftir ki,insanoğlunu diğer mahlukattan ayırır.Allah,insan ve onun kendisi bağlamında insan sorumluluğunun ehemmiyetini vurgular.Haddizatında Hür,bu rolü sözlerle,kavramlarla değil;bilakis ‘aşk ve kan’ ile ifa etti.Eğer insan,İmam Sadık’ın ‘’Tüm günler Aşure’dir, tüm yerler Kerbela’dır ve tüm aylar Muharrem’dir’’ veciz sözünü derinliğine kavrarsa ‘’ tüm insanoğlu Hür’dür’’ün ifade ettiği anlamın şümullüğünü canı gönülden idrak edecektir.

Habil ve Kabil’den itibaren başlayan tarihimiz,tarihin her devrinde muhtelif şekillere bürünmesine rağmen,iki kutup ; yani Allah ve Şeytan arasındaki daimi mücadelenin tezahürüdür.(2) Bu sıfatla,tarihin her devrinde insanoğlu kendini tıpkı Hür’ün olduğu vaziyette bulmuştur ve arada; maksatları zahiren aynı imiş gibi görünen iki ordu arasında bulmaktadır.

Bir taraftan şer ordusunun kumandanı ordusuna :

‘’ Ey Allah’ın ordusu! Saldır!’’ diye seslenirken ,aynı şekilde diğer tarafta Hz Hüseyin tüm insanlık tarihini aksettiren bir sedayla, emir değil ama davet ederek :

‘’ Aranızda bana yardım edecek kimse var mı ?’’ diye seslenir ve siz insanlık, tercih yapmakla karşı karşıyasınızdır.İşte bu tercih sayesinde ki insan, insan olabiliyor.Bu tercihi yapmadan önce sen,ey insanoğlu, ‘hiçbir şey’sin;ruhsuz bir varlıksın sadece. ‘Arada’ durmaktasın.Bu bakımdan,doğuşu sayesinde ‘varlığını’ keşfeden,varlığının bilincine varan insan,tercihi sayesinde de ruhunu keşfeder.Bu, insan yaratılışını kemale erdiren tercih sayesinde ve insanın omuzlarındaki ağır yükü kusursuz bir şekilde hissettiğinde,kendini yapayalnız bulduğundadır;tıpkı Allah ve Tabiat’ın onu, kendi başına bu son derece zor kararı vermek üzere yalnız bırakması gibi.

Şimdi kahramanımızın üzere olduğu hal değerlendirilebilir.Çok kısa bir müddet içinde onun,Yezid’i Hür’den , Hüseyni Hür’e dönüşürken tecrübe ettiği uzun seyahatin nasıl bir seyahat olduğunu idrak edebiliriz.Eğer Yezid’in ordusunda kalsaydı,dünyası,hayatı teminat altında olacak ve eğer Hüseyin’in sayıca az küçük ordusuna(Ki topu topu 72 kişidir ve bu topluluğa ordu demeye olanak yoktur) katılırsa ölümü hemen hemen kesindi.

Gün Aşure günü sabahıdır ve henüz savaş meydanında kılıçlar çekilmemiştir.Hür,tercih yapması gerekeni yapması için fırsatın kaçmakta olduğunu fark etmiştir.Zaman çok hızlı akmaktadır,anlar sayılıdır.Hür’ün içindeki fırtınalar onu kasıp kavurmaya başlamıştır bile.

Başından itibaren Hür,savaşa gelinceye kadar meydana gelmiş olayların savaşa sebebiyet vermeyeceğini ümit etmekteydi; fakat şimdi savaşın kaçınılmazlığı aşikar olmuştu.

İnsanoğlu,bu hususlarda istidadı olanlar ve sınırsız bir şekilde onursuzluğu,haysiyetsizliği hoş görebilenler müstesna,utanç ve tahkire hoşgörü ile mukabele etmede sınırlı bir tahammüle sahiptir.

Hür, o güne kadar Yezid’in ordusunun bir kumandanı olmanın,Yezid’in tecavüzlerine,günahlarına ortak olmak anlamına geleceğini asla düşünmemişti.O’nun için vazifesi,aslında siyaset ve diniyle alakalı herhangi bir gerekçeyi haiz neticenin kaynağı değildir.

Hür,bu andan itibaren dini ile üzere olduğu vaziyeti bağdaştırmanın mümkün olmadığı, iki arasında bulunduğu halin tezat teşkil ettiğini idrak eder.İşte bu haleti ruhiye ile umutsuz bir şekilde son çare olarak,kendisini seven ordu kumandanı Ömer İbn Saad’a savaşa katılmaya gönülsüz olduğunu , Rey ve Gürgan bölgelerinin valisi olma görevini kabul ettiğini söyler.Peygamber(S.A.S.)’in torunu ve aile efradının kanına girmekten imtina ederek,muhtemel çareleri ortaya koymaktan daha iyisi ve güzeli ne olabilirdi ki.

Hür ve Ömer İbn Saad , Yezid’in aynı mevkii ve tabakayı paylaşan sarayının temsilcileriyle birlikte Kerbela’ya gelir.

Hür, Ömer’e sorar :

‘’Bu durum için barışçıl bir çözüm bulamaz mısın ?’’

Ömer cevap verir :

‘’Biliyorsun ki,elimden gelse teklif ettiğin gibi barışçıl bir çözüm bulabilirdim;lakin senin de efendin olan Ubeydullah Ziyad barışçıl bir çözümü kabul etmedi!’’

Hür,tekrar Ömer’e sorar:

‘’Peki,bu adam (Hz.Hüseyin)’le savaşacak mısın ?

‘’ Elbette,Allah’ın izniyle en küçük neticesinin koparılacak başlar ve kırılacak kolların olduğu bir savaş vereceğim.’’

Artık, Hür’ün dini ile oyun oynamayacağı aşikar olmuştu.Şimdi ikisinin yollarını ayırma zamanı gelmiştir.

Hür için, Yezid’in binlerce kişilik ordusu şimdi,anlamsız çehreleri olan bir güruhtan daha fazla bir anlam ifade etmemektedir.Nidalar atan, fakat ne için attığını bilmeyen;savaşan fakat kim için savaştığını bilmeyen;benlikten yoksun insan yığını…

Şimdi aşk ve vicdan’ın İsa’sı(A.S.) bir körün gözlerini açıyor ve bir katilden bir şehit yaratarak bir ölüyü diriltiyor.Bir seyahatte varılacak hedefi,ulaşılacak yeri gözetmek kafi değildir;haddizatında o hedefin menşei aranmalı , gözetilmelidir.Bu yüzden Hür’ün seyahatinin uzunluğu,bir kimsenin nereden başlayıp nerede son bulacağını , topu topu yarım gün gibi kısacık bir zaman diliminde idrak etmesinde aşikar oluyor.

Şeytan’dan Allah’a hicretinde Hür, felsefe ya da kelam tahsil etmedi,ne bilgi edinmek için konferanslara katıldı ne de herhangi bir okula devam etti.O, sadece istikamet değiştirdi; ve bu her şeye ;sanat,bilim,edebiyat,din,ibadet,Hac,Hz Muhammed(S.A.S.) ve Hz Ali’nin ifade ettiği anlamı hakkıyla ortaya koyan bir istikamettir.Seyahatini başlatarak,atını sürer,Yezid’in ordusundan Hz. Hüseyin’in ordusuna doğru yavaşça ayrılır.O’nu sarsılmış ve üzgün bir halde gören Muhacir İbn Avs sorar :

‘’Derdin nedir Hür?Bu halin sebebiyle hayretler içindeyim.Allah hakkı için, ordumuzdaki en cesur adamı sorsalar bir an tereddüt etmeden adını söylerdim.Söyle bana,bu tedirgin ve endişeli halin nedir?’’

Hür :

‘’Kendimi cehennem ve cennet arasında görüyorum ve ikisi arasında seçim yapmak zorundayım.İnşallah tercihim,keskin kılıçlarla paramparça edilsem ya da yanarak kül olsam bile, cennetten gayrisi olmayacak!’’

Hür’ün yaratılışı,kemale erdi ve şüphe ateşi O’nun kati Hakikat’e ulaşmasına rehberlik etti.

Yavaşça Hz Hüseyin’in ordugahına yaklaşır.Yaklaşırken çizmelerini boynuna asmış ve pişmanlık ifadesi olarak,zırhını yere doğru tutmuş bir vaziyettedir.

Hür,Hz. Hüseyin’e hitaben:

‘’Ben,senin yoluna yaklaşmış biriyim Ey Hüseyin!’’ diye seslenir.

Hz. Hüseyin’i bir müddet dinlenmesi için yaptığı telkini kabul etmez.Ve der ki:

‘’Benim için tevbe imkanı var mıdır?’’

Hür artık bekleyebilecek bir halde değildir.Cepheye döner ve eski ordusu,eski kumandanı, o’nun artık bir köle değil,özgür olduğunu;o’nun ‘’Hür’’ olduğuna şahit olsun diye,en haşin ve yırtıcı bir haykırışla Ömer’in ordusuna hücum eder.

Eski komutanı Ömer İbn Saad bir çığlık eşliğinde o’na ok atarak mukabele eder.

‘’Şahit olsun ve Müminlerin Emiri bilsin ki,ben Hz Hüseyin’in ordusuna ilk ok atan kişiyim!’’

İşte böylece Kerbela Savaşı başlar…

*****

Açıklamalar

(1)İlahi şahsiyetlerden kastedilen Hz. İbrahim,Musa,İsa(A.S.)’dir.

(2)Burada bir düzeltmeye ihtiyaç olsa gerekir;zira mücadele Allah ile şeytan arasında değildir.Şer’in mümessili şeytan değildir.Hayır ve şer Allah’tandır.Şeytan sadece mahlukattır.Şeytan,Haşa! Allah’a rakip değildir.