Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri

Çağımız insanı için zaman son derece önemli bir kavramdır. Daha iyi şartlarda yaşayabilmek adına çok çalışan insanlar çoğu zaman ne kendilerine ne de sevdiklerine zaman ayıramaz hale gelirler. Bu yoğun koşuşturmaca içinde yapmaları gereken görevlerini ve yükümlülüklerini ihmal eder ve bunu da ancak sahip olduklarını kaybettiklerinde anlar ve derin bir pişmanlık duyarlar.

Değişmeyen bu durum hayatımızın en önemli gerçeği içinde geçerlidir. İnsanlar hiç ölmeyecekmiş gibi sadece bu dünya için yaşayıp ölümü akıllarına dahi getirmezler. Zamanlarının büyük bir kısmını para kazanmak için çalışmakla, geriye kalan kısmını da tatil ya da eğlencelerle geçiren bu insanlar Allah yolunda yapılması gereken ibadetleri ise hayatlarının yaşlılık dönemine ertelerler. Oysa ölümün ne zaman karşımıza çıkacağını bilemediğimiz bu dünyada böyle bir riske girmek oldukça tehlikelidir. ‘Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız.’ (Secde Suresi, 11) Kesin olarak gerçekleşecek ölüm anında gaflet içinde, Allah’tan uzak yaşamış insanların düşeceği durum ‘Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." ’ (En'am Suresi, 27) ayetiyle açıkça bildirilmiştir. İnsanlar tarafından göz ardı edilen bu durum mutlaka gerçekleşecek ve o büyük pişmanlık mutlaka yaşanacak fakat geri dönüş kesinlikle olmayacaktır.

‘Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.’ (En'am Suresi, 31)

Ölümü bir son değil, asıl hayatın başlangıcı olarak gören ve bunun önemini fark eden insan tüm hayatını Allah’a adar ve boş şeylerden tamamiyle yüz çevirir. Bu arada tabi ki bütün sorumluluklarını yerine getirmeye devam eder ancak bunları yaparken sadece Allah’ın rızasını gözetir. Kendi nefsini tatmin etmeyi ya da çevresindekilerin rızasını gözetmeyi düşünmez. Günlük yaşamda karşılaştığı olumsuzluklar karşısında sabırlı ve tevekküllü davranır, her şeyin Allah’tan geldiğine inanıp O’na sığınır, Allah’ı sürekli aklında tutar ve attığı her adımda O’nun rızasını gözetir. Para kazanırken de Allah’ın sınırlarını korur, her zaman dürüst ve adaletli olmak için çabalar, insanların haklarına tecavüz etmez, haram ve faiz yemekten kaçınır. Kısaca bu dünya için değil ahireti için yaşar.

Hayatımızın her anı çok değerlidir. Ancak önceliklerimizi düşündüğümüzde aslında kaybedecek tek bir saniyemiz bile olmadığını fark etmek ve hayatımızı bu doğrultuda yaşamak çok önemlidir. ‘.Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.’ (İnşirah Suresi, 7) ayetinden de anlaşılacağı gibi dua ve ibadet belli zamanlara sığdırılmadan hayatın her anına yayılmalıdır.

Allah’ı sıkça anmak ve üzerimizdeki nimetlerini anlatmak, şükretmek belki de bizi sonsuz cehennem azabından kurtarabilir.. ‘O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır.’ (Araf Suresi, 8)

‘Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.’ (Kehf Suresi, 28)

ALTUĞ ÖZTÜRK