son pısmanlık

Çocukluğumdan beri dar mekanlardan sıkılır ve bu tür yerlerden feryat
edercesine uzaklaşırdım. İleri yaşlarda bunun bir hastalık
olduğunu anlamış, fakat bu illetten bir türlü kurtulamamıştım...
Oysa ki dar mekanlara, şimdi ister istemez girecektim...
Beni sarıp sarmalamışlar ve uzunca bir tabuta yerleştirmişlerdi.
Çevremde dolaşanların sesini gayet iyi duyuyor ve gözlerim kapalı
Olmasına rağmen, her nasılsa onları görebiliyordum...
- Genç yaşta öldü zavallı, diyorlardı. Halbuki yapacak ne kadar çok iş vardı...
Gerçekten de bir çok işim yarım kalmıştı.
Mesela oğluma iyi bir işyeri
açamamış, araba ile renkli televizyonun
taksitlerini henüz bitirememiştim.
Büyük bir firma kurup dostlarımı orada toplamak
da artık hayal olmuştu.Üstelik kış çok yaklaştığı halde odun- kömür
işini halledememiş ve çatının akan yerlerini aktaramamıştım...
Yarıda kalan işlerimi arka arkaya sıralarken,
kulaklarımı çınlatan bir sesle irkildim Sanki mikrofonla söylenen bu ses,
beynimin en ücra köşelerinde yankılanıyor ve : "Geçti artık,
geçti.."diyordu...
İçimden "Keşke geçmemiş olsaydı." diyordum.
Nereden başıma gelmişti o kaza bilmem ki..? Halbuki ne kadar da iyi araba
kullanırdım. Olup bitenleri hatırlamaya çalışırken,
dostlarımın çevremi sardığını ve
içinde bulunduğum tabutun kapağını örtmeye çalıştıklarını
fark ettim. Onları engellemek için avazım çıktığı kadar
bağırmak ve çırpınmak istediğim halde ne kımıldayabiliyor, ne de bir ses
çıkartabiliyordum.
Biraz sonra koyu bir karanlıkta kalmış ve gözlerimi tabutun
tahtaları arasından sızan ışığa çevirmiştim. Dehşet içinde :
Aman Allah'ım dedim. Ne olacak şimdi halim..?
Korkudan hiçbir şey düşünemiyordum. Bu arada omuzlara kaldırılmış
Ve sallana sallana götürülmeye başlanmıştım.
Dışarıdaki
seslerden yağmur yağdığı belli oluyor ve su damlacıklarının
sesi, tabutumun gıcırtısına karışıyordu.
Cenaze namazı için camiye gidiyor olmalıydık.
Cami deyince aklıma gelmişti. Çok yakınımızda olmasına ve her gün 5
defa davet edilmeme rağmen bir türlü vakit bulup
gidememiştim. Ama her zaman söylediğim gibi 50 yaşına gelince
namaza başlayacak ve herkesin şikayet ettiği kötü alışkanlıklarımı terk
edecektim. Evet evet, şu kaza olmasaydı, ileride ne iyi bir insan
olacaktım...Daha önceden duyduğum ve nereden geldiğini
kestiremediğim ses :
- "Geçti artık, geçti."diye tekrarladı.. "Bitti
artık."Biraz sonra namazım kılınmış ve tekrar omuzlara
kaldırılmıştım.Mahallemizdeki kahvehanenin önünden geçerken,
her gün iskambil oynadığımız arkadaşların neşeli kahkahalarını işitiyor ve
"herhalde ölüm haberimi duymamış olacaklar" diye düşünüyordum.Sesler iyice
uzaklaştığında eğik bir şekilde taşındığımı hissederek, mezarlığa çıkan
yokuşu tırmandığımızı anladım. Şiddetle yağan yağmurun tabuttaki
çatlaklardan sızarak kefenimi yer yer ıslattığının da farkındaydım. Buna
rağmen dışarıda konuşulanlara kulak verdim. Dostlarımın bir kısmı piyasadaki durgunluktan bahsediyor,bir kısmı da milli takımın son oyununu methediyordu.
Tabutumu taşıyan diğer biri ise yanındakinin kulağına fısıldayarak :
Rahmetlinin tersliği, öldüğü günden belli, diyordu.
Sırılsıklam olduk birader..!
Duyduklarım herhalde yanlış olmalıydı.
Yoksa bunlar, uykularımı onlar için feda ettiğim dostlarım değil miydi?
Yolculuğum bir müddet sonra bitmiş ve tabutum yere indirilmişti.
Kapak tekrar açıldı ve cansız vücudumu yakalayan
kollar, beni dibinde su toplanmış olan çukura doğru indirdi...
Boylu boyunca yattığım yerden etrafıma baktım...
Aman Allah'ım, bu kabir değil miydi?
O ana kadar buraya gireceğimi neden düşünmemiştim...
Sessiz feryatlarımı kimseye duyuramıyor ve dostlarımın
Üzerimi örtmek için yarıştığını hissediyordum.
Tekrar zifiri karanlıkta kalmış ve bütün acizliğimle dua
etmeye başlamıştım...
Ya Rabbi, diyordum. Bir fırsat daha yok mu, senin
istediğin gibi bir kul olayım. Ve kabrimi, Cennet bahçelerinden bir
bahçeye çevireyim? Aynı ses, her zamankinden daha şiddetli olarak :
"Geçti artık, geçti." Diye tekrarladı. "Her şey bitti artık."
Mezarımı örten tahtaların üzerine atılan toprakların çıkardığı ses
Gök gürültüsünü andırıyor ve bütün benliğimi sarsıyordu...
Son bir gayretle yerimden fırlayarak gözlerimi açtım.
Odamdaki rahat yatağımda yatıyor, fakat korkunç bir kabus
görüyordum.
Bitişik dairede oturan doktor arkadaşım beni ayıltmaya
çalışarak : "Geçti artık, geçti." diye bağırıp duruyordu. "Geçti, bak hiç bir şey kalmadı."
Yattığım yerden yavaşça doğruldum. Terden sırılsıklam
olmuş ve sanki 20 kilo birden vermiştim. Dışarıda sağanak halinde yağmur
yağıyor, şimşek ve gök gürültüsünden bütün ev sarsılıyordu.
Etrafımdakilerin şaşkın bakışları arasında kendimi toparlamaya çalışırken :
- Ya Rabbi sana zerrelerim adedince şükürler olsun,
diyordum. İyi bir kul olmak için ya bir fırsat daha vermeseydin !...
Gerçekleri görmeniz dileğiyle...

ALINTI DIR