Değirmen

Birgece Lala ile beraber karşılıklı oturmuş, el değirmeni ile bulgur öğütüyorduk. Değirmeni çevirmek sırası bana geldi. Ben çevirirken baktım ki Lala’nın gözlerinden yaşlar dökülüyor, ağlıyordu. Sebebini sordum:
“Sen daha çocuksun, anlamazsın” dedi.

Ben ısrar ettim. Sonunda konuşmak zorunda kaldı:

“Bu değirmen, görünüşüyle ne söylüyor, bilir misin?” dedi.

Ben değirmenin konuştuğunu o zamana kadar işitmediğimden, merakla Lala’nın yüzüne baktım.

“Aman Lalacığım, değirmenin nasıl konuştuğunu bana söyle,” diye ısrar etmeye başladım.

Lala içinden bir ‘ah’ çekti.

“Evet değirmen konuşur. Bizden daha açık ve akla uygun konuşur. Fakat onu anlamaya kulak gerek. İşte bu değirmen, şu hâliyle diyor ki:

“Ey bana bakan gafiller! Gözlerinizi iyice açın, bana iyice bakın. Çünkü ben bu dünyanın örneğiyim. Bana koyduğunuz buğdaylar da dünyaya gelen insanların aynısıdır. Konulan taneleri ben iki taşın arasında yuvarlaya yuvarlaya kırıp ufaltırım. Ve istenilen şekle geldiklerinde bulgur olurlar, onları dışarı atarım.Yeni gelenlerle uğraşırım. Dünya da insanları gökyüzü ile yer arasında türlü belâlar ve imtihanlarla ezer. Bunları olgunlaştırır. Yani dünya, her insanı kaderinde olan ömrü tamamlanınca mezara atar ve yeni insanlarla ilgilenmeye başlar. ?