HELALİ VE HARAMI BELİRLEYEN ALLAHTIR

59.
De ki: Allah'in size verdigi rızkın bir kısmını haram, bir kısmını helâl kıldığınızı görmüyor musunuz? De ki: Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a karşı yalan mı uyduruyordunuz?














De ki, şu Rabbinizin size indirdiği rızık konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizler kendi kendinize Allah’ın size indirdiği bu rızıkların bir kısmına helâl bir kısmına da haram mı demeye çalışıyorsunuz? Kendi kendinize haram helâl yasaları mı belirlemeye kalkışıyorsunuz? Ne hakkınız var buna? Kimden aldınız bu yetkiyi? Yoksa bu rızıklar sizin mi ki şu haramdır, bu helâldir demeye çalışıyorsunuz? Bu yetkiyi size Allah mı verdi? Yoksa Allah’a karşı yalan mı uyduruyorsunuz?












Rabbimiz burada kendisinin belirlediği haram helâl sınırlarının dışına çıkan, ya da hiçbir yetkileri olmadığı halde kendi hevâ ve heveslerine göre haram helâl sınırları belirlemeye kalkışan insanları sorgulamaktadır.











Allah bu konuda kimseye yetki vermemiştir. Haram helâl yasalarını belirleme sadece Allah’a aittir. Kendi kafasına göre şu yiyecekler helâl, bu içecekler haramdır diyenler Allah adına yalan söyleyenlerdir.










Yeryüzünde Allah’ın bu konuda verdiği yetkiye dayanan Rasulullah efendimiz hariç hiçbir beşerin, hiçbir makamın, şu haramdır, bu helâldir demeye hakkı yoktur. İster yeme-içme konusunda olsun, ister giyim-kuşam konusunda olsun, isterse hayatın başka alanlarında olsun Allah ve Rasûlünden bir bilgi, bir belge olmadıkça hiç kimsenin haram helâl belirleme hakkı yoktur. Hayatın tamamında ancak o hayatın sahibinin haram dedikleri haram, helâl dedikleri de helâldir. Bir dilim ekmeği, bir damla suyu, bir tek elmayı, bir tek üzümü bile yaratmaya gücü yetmeyen insanların bunları haram kılmaya da, helâl kılmaya da hakları olamaz.










Lâkin şu anda gerek kâfirlerden gerekse müslümanlardan Allah’ın haramlarını helâl, helâllerini de haramlaştırmaya çalışarak, bu konuda Allah’a iftira ederek yeryüzünde hakları olmadığı halde fesat çıkaranlar, insanların düzenlerini bozmaya çalışanlar dünyanın en büyük müfterileridirler.








Rabbimiz buyurur ki: “Ey yahudiler! Ey hıristiyanlar! Ey kitap ehli olanlar! Ve siz ey Kur’an kitabıyla karşı karşıya gelenler! Haram ve helâl konusunda ne diye Allah’a kafa tutarsınız da kendi kendinize haram ve helâl belirlemesine kalkarsınız? Ne diye kendi kendinize hüküm çıkarırsınız? Allah bir şeyi haram ya da helâl kılarsa ne âlâ, nerden çıkardınız bu işi? Allah haram kılmamış da siz daha mı iyi biliyorsunuz?”










Düşünün hayatımıza koyduğumuz haramları. Bugün kendi hayatımıza kendi ellerimizle koyduğumuz negatif ve pozitif haramları bir düşünün. Adam diyor ki o elbiseyi giyme! Neden? Yakışmıyor. Yahu İslâm yakıştırıyorsa sana ne bundan? Ya da ben bir daha evlenmem! diyor adam. Neden? Toplumun baskısı var da ondan. Eee Allah’ın baskısı yoksa sana ne? İki evlenenleri Allah kınamıyor ve bu işe haram demiyorsa sana ne bundan?









Veya diyor ki ben böyle bir evde oturamam! Ben bunu misafirime ikram edemem! Ben aileme böyle bir şeyi giydiremem! Neden o? Yâni neden var o yasaklar bizim hayatımızda? Neden var o haramlar, o hürmetler? Kim koydu bu haramları? Kim haram etmiş bütün bunları? Kendi kendimize kendi hayatınıza koyduğumuz haramlardır bunlar.











Ayrıca haramın bir de hürmet anlamını düşünürsek, yâni dokunulmazlık yüklediğimiz şeyler varsa. Yâni meselâ düğünde şöyle olacak, nişanda böyle olacak, giyimde böyle olacak, sosyal ilişkilerde böyle olacak. Şöyle saygılar, böyle eğilmeler, şöyle törenler, böyle bayramlar diye kutsadığımız şeyler varsa hayatımızda o zaman bu âyeti bir daha anlamaya çalışacağız. Allah tüm bunları haram kılmadığına göre size ne oluyor ey kitap ehli?











Ve size ne oluyor ey müslümanlar? Eğer sizler de kitabınız ve peygamberinizin sünnetiyle tanışmadan önce hayatınıza bir kısım yasaklar koymuşsanız tamam olsun. Ama Kur’an’ı tanıdıktan sonra artık o yasakların ne anlamı kalır? Niye hâlâ o hesap peşindesiniz? Allah yasak demişse yasaktır, dememişse yasak değildir.















60. “Allah'a karşı yalan uyduranlar kıyâmet gününü ne zannederler? Doğrusu Allah'ın insanlara olan nîmeti boldur, fakat çoğu şükretmezler.”












Allah’a karşı, Allah demediği halde bu haramdır, bu helâldir diyerek, haramı helâli belirleme yetkisini Allah’tan alarak, Allah’ı hayata karıştırmayarak, Allah’ın hayata egemenliğini reddederek, hayatın programını kendi hevâ ve hevesleriyle düzenlemeye çalışan bu insanların kıyâmet günü hakkındaki bu bozuk düşünceleri de ne oluyor? Kıyâmet gününü ne zannediyor bu insanlar? Nasıl hesap ediyorlar? Hiç düşünmüyorlar mı kıyâmet gününün sorgulamasını? Ne kadar da pervasızlar böyle? Hiç mi korkuları yok kıyâmet gününden? Hâlbuki Allah’ın insanlara, Allah’ın kullarına nîmetleri ne kadar da boldur. Fakat insanlardan pek çoğu şükretmemektedir. Allah kullarına sayısız nîmetler vermiş. Bu nîmetler konusunda haram olanları, helâl olanları bildirmiş.














Örnek bir kul göndererek, örnek bir peygamber seçerek onun örnek hayatıyla bu nîmetlerin yasasını belirlemiş. Ama buna rağmen, Allah’ın bunca fazlına, keremine, rahmetine rağmen insanlar yine de Allah’ın istediği hayatı yaşamaya, ya da hayatı Allah’ın belirlediği ölçüler içinde yaşamaya yanaşmıyorlar, Rab’lerine şükretmiyorlar, nîmetleri o nîmetlerin vericisinin yolunda kullanmıyor, nîmetleri nîmetin sahibinin haram helâl yasalarıyla değerlendirmiyorlar.











Ama şunu asla unutmayalım ki yaşadığımız hayatta bizler sadece Allah’a karşı sorumluyuz. Sadece Allah’a hesap vereceğiz. Bizi yaratan, bize yığınlarla nîmetler göndererek şu anda hayatımızı sürdüren, bizi gören gözeten, bizi kontrol eden sadece Allah’tır. Başka hiç kimseye karşı bir sorumluluğumuz yoktur. Hiç kimseye minnet borcumuz yoktur. Ceza ve mükâfat sahibi sadece Allah’tır. Cennet ve cehennemin sahibi sadece Allah’tır. Zannetmeyelim ki bizi cezalandırıp mükâfatlandıracak, bize cennet ve cehennem verecek Allah’tan başka güçler, Allah’tan başka otoriteler, söz sahipleri vardır. Bakın bu hususu Rabbimiz bundan sonraki âyetinde çok hoş anlatır:












61. “Ey Muhammed! Ne iş yaparsan yap ve sizler ona dair Kur’an'dan ne okursanız okuyun; ne yaparsanız yapın; yaptıklarınıza daldığınız anda, mutlaka Biz sizi görürüz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçüğü veya daha büyüğü şüphesiz apaçık bir Kitap’tadır.”




Ali Küçük


Konular