Allah'tan istemenin esası, usulü ve âdâbı

“Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz.” (1:4)

Fatiha’da bize kıldığımız namazların her rekatında tekrarlatılan bu tevhidi ilke, şöyle de Türkçeleştirilebilir: “Yalnız sana kulluk ederiz, zira yalnız senden yardım isteriz.” Yani biz, kulluğumuzu kime hasrediyorsak, yardımı da O’ndan isteriz.

İnsanca var olmak, dua etmektir.



Onun için Kur’an öyle der: “Eğer duanız olmasaydı, Rabbinizin ne işine yarardınız!”

Bu ayete bakarak diyebiliriz ki: İnsan, dua etmek için yaratıldı. İnsanın Allah karşısındaki esas duruşu, dua halidir. Namaz anlamına gelen salât, aynı zamanda “dua” demektir. Hayatın namazla donatılması, hayatın günde beş kez duayla donatılmasıdır. Günün eklem yerlerine duanın yerleştirilmesidir.



Dua, sadece insanın Allah karşısındaki acziyetini ifade etmez, aynı zamanda diğer mahlukat karşısındaki izzetini de ifade eder. Çünkü dua “istemek”tir. Ne isteyeceğini bilmeyen, dua edemez. İrade ve idrak sahibi olmayan ne istediğini bilemez. İstemek, meşietten pay almaktır. İstemek, şuur sahibi olmaktır. İstemek insan olmaktır. Ve dua işte bu yüzden bir ayrıcalıktır.



Haddini bilen dua eder. Çünkü haddini bilen yetersizliğini bilir. Haddini bilen Rabbini bilir. Haddini bilen insan, kulluğunu bilir. Kulluğun en güzel ifadesi duadır. Duanın zamanı ve mekanı yoktur. Her yerde ve her zaman dua edilir. Her hal ve şartta dua edilir.

Dua kalbin Allah’la konuşmasıdır. Dua diller üstü bir dildir. Kalbin dilidir dua eden. Kalp duaya durunca, değil sadece dil, her bir hücre ona katılır. İnsanın bütün varlığı “istemek” olur. Böyle bir duanın kendisi bizzat icabettir. Bütün hücreleri istemek kesilen birinin duasının kabul olup olmadığı merak edilmez. Çünkü böyle bir hal, kabul olmuş bir duanın ta kendisidir. Böylesine dua eden bir yüreğe sahip olmak, tüm duaların getireceği her şeyden daha üstününe sahip olmaktır. İnsan, dua ile istemeden önce, duayı istemelidir. Bunu istemek, Allah’la konuşan bir kalp istemektir.



Ta yürekten yapılmış bir dua, insanın iç enerjisini istediği alana yoğunlaştırması demektir. İnsan bütün benliğiyle bir şeyi ister ve o alana yoğunlaşırsa, duanın yarısı tutmuş demektir. Diğer yarısı da İlahi desteğe kalmıştır.



Dua aklın bitip aşkın başladığı bir haldir. İnsan dua ederken akıl modundan aşk moduna geçer. Geçerse, gereği gibi dua edebilir. Geçerse, dua kalbin Allah’la konuşması olur. Şah damarından yakın olan merkez, şah damarından yakın olanla temasa geçer. Orada söz biter, öz başlar. Orada tedbir biter, takdir başlar. Orada ceset biter, ruh başlar. O makam talep makamıdır. Böyle yapılmış bir dua dergah-ı ehadiyyete varır. Tıpkı Hz. İbrahim’in, İmran’ın kadını Hz. Hanne’nin, Hz. Zekeriyya’nın duası gibi. Hz. Zekeriyya, bahçıvan kılındığı Hz. Meryem’e bakıp içindeki evlat hasreti yekindi, tüm hücreleriyle “istemek” kesildi ve “Rabbim!” dedi, “Katından bana temiz bir nesil ver! Şüphesiz sen duayı işitensin!” Duayı aşk halinde etmişti. Anında kabul edildi ve kendisine bildirildi. Bu kez Hz. Zekeriyya şöyle sordu: “Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir? Şu kesin ki, ben ihtiyarlık çağımdayım, karımsa kısır!”



Oysa, Allah’tan evlat isterken de aynı durumdaydı. Ama durumuna bakmadan isteyen kendisiydi. İsteği kabul edilince “Ama bu nasıl olabilir ki?” diye soran da kendisi. İki tavır da aynı kişiden sadır oldu, fakat aynı yerden değil. O duayı aşk modunda yaptı, soruyu akıl modunda sordu. İşte dua böyle olmalıydı.



Allah Rasulü duayı “İbadetlerin beyni/iliği” olarak tavsif eder. Evet, dua ibadetlerin özüdür, iliğidir, beynidir. İbadetler, aslında duanın çeşitli halleridirler. Zekat ibadeti servetle dua, oruç ibadeti bedenle dua, cihad ibadeti canla dua, iyiliği emir kötülükten nehiy ibadeti lisanla dua, ilim ibadeti zihinle duadır.



Vahyin hayatımızın her halini ve anını dua ile donatması, duanın dinin ve vahye dayalı dindarlığın merkezinde yer alması, İslam’ın inşa ettiği Allah tasavvurunun bir neticesidir. Çünkü bu Allah tasavvuru “uzak” değil, “yakın”, hatta “şah damarından daha yakın” bir Allah inancıdır. Allah tasavvurları yamuk olan Mekke müşriklerini dua ederken görmüyoruz. Aslında onları putlara taptıran hangi tasavvursa, dua etmekten uzak tutan da aynı tasavvurdu. İşte Allah’ın “yakın” olduğunu beyan eden şu ayet, bu tasavvuru yerle bir eder:

“Eğer kullarım sana Benden soracak olurlarsa, iyi bilsinler ki Ben çok yakınım. Bana dua edenin çağrısına hemen karşılık veririm. Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki, hak yoluna yöneltilsinler.” (2:186)



Bu ayet, sadece duayı talim etmez, aynı zamanda duanın gerekçesini de ele verir. Aynı zamanda, “uzak” Allah tasavvurunun özünde kişinin kendisinden uzaklaşmasının yattığını îmâ eder. Kulun şah damarından yakın olanı fark etmesi için kendine gelmesi, özüne dönmesi, içine yönelmesi gerekir.



Duayı ellerimizle yaparız. Çünkü her şeyi ellerimizle işleriz. Ellerimiz, Allah’ın yarattığı bir çift fiziki duadır. Onlarla işlediğimiz her şey, duamızın bir parçasıdır. Dua ederken kaldırdığımız ellerimizle, aslında “Ya Rab! Bu ellerle yaptım!” demiş oluruz. “Ya Rab! Elimden geleni yaptım, gelmeyen konusunda sana sığınıyorum!” demiş oluruz. “Ya Rab! Ellerim bana yetmedi! Tut ellerimi, bırakma beni!” demiş oluruz.



DUA“Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz.” (1:4)

Fatiha’da bize kıldığımız namazların her rekatında tekrarlatılan bu tevhidi ilke, şöyle de Türkçeleştirilebilir: “Yalnız sana kulluk ederiz, zira yalnız senden yardım isteriz.” Yani biz, kulluğumuzu kime hasrediyorsak, yardımı da O’ndan isteriz.

İnsanca var olmak, dua etmektir.



Onun için Kur’an öyle der: “Eğer duanız olmasaydı, Rabbinizin ne işine yarardınız!”

Bu ayete bakarak diyebiliriz ki: İnsan, dua etmek için yaratıldı. İnsanın Allah karşısındaki esas duruşu, dua halidir. Namaz anlamına gelen salât, aynı zamanda “dua” demektir. Hayatın namazla donatılması, hayatın günde beş kez duayla donatılmasıdır. Günün eklem yerlerine duanın yerleştirilmesidir.



Dua, sadece insanın Allah karşısındaki acziyetini ifade etmez, aynı zamanda diğer mahlukat karşısındaki izzetini de ifade eder. Çünkü dua “istemek”tir. Ne isteyeceğini bilmeyen, dua edemez. İrade ve idrak sahibi olmayan ne istediğini bilemez. İstemek, meşietten pay almaktır. İstemek, şuur sahibi olmaktır. İstemek insan olmaktır. Ve dua işte bu yüzden bir ayrıcalıktır.



Haddini bilen dua eder. Çünkü haddini bilen yetersizliğini bilir. Haddini bilen Rabbini bilir. Haddini bilen insan, kulluğunu bilir. Kulluğun en güzel ifadesi duadır. Duanın zamanı ve mekanı yoktur. Her yerde ve her zaman dua edilir. Her hal ve şartta dua edilir.

Dua kalbin Allah’la konuşmasıdır. Dua diller üstü bir dildir. Kalbin dilidir dua eden. Kalp duaya durunca, değil sadece dil, her bir hücre ona katılır. İnsanın bütün varlığı “istemek” olur. Böyle bir duanın kendisi bizzat icabettir. Bütün hücreleri istemek kesilen birinin duasının kabul olup olmadığı merak edilmez. Çünkü böyle bir hal, kabul olmuş bir duanın ta kendisidir. Böylesine dua eden bir yüreğe sahip olmak, tüm duaların getireceği her şeyden daha üstününe sahip olmaktır. İnsan, dua ile istemeden önce, duayı istemelidir. Bunu istemek, Allah’la konuşan bir kalp istemektir.



Ta yürekten yapılmış bir dua, insanın iç enerjisini istediği alana yoğunlaştırması demektir. İnsan bütün benliğiyle bir şeyi ister ve o alana yoğunlaşırsa, duanın yarısı tutmuş demektir. Diğer yarısı da İlahi desteğe kalmıştır.



Dua aklın bitip aşkın başladığı bir haldir. İnsan dua ederken akıl modundan aşk moduna geçer. Geçerse, gereği gibi dua edebilir. Geçerse, dua kalbin Allah’la konuşması olur. Şah damarından yakın olan merkez, şah damarından yakın olanla temasa geçer. Orada söz biter, öz başlar. Orada tedbir biter, takdir başlar. Orada ceset biter, ruh başlar. O makam talep makamıdır. Böyle yapılmış bir dua dergah-ı ehadiyyete varır. Tıpkı Hz. İbrahim’in, İmran’ın kadını Hz. Hanne’nin, Hz. Zekeriyya’nın duası gibi. Hz. Zekeriyya, bahçıvan kılındığı Hz. Meryem’e bakıp içindeki evlat hasreti yekindi, tüm hücreleriyle “istemek” kesildi ve “Rabbim!” dedi, “Katından bana temiz bir nesil ver! Şüphesiz sen duayı işitensin!” Duayı aşk halinde etmişti. Anında kabul edildi ve kendisine bildirildi. Bu kez Hz. Zekeriyya şöyle sordu: “Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir? Şu kesin ki, ben ihtiyarlık çağımdayım, karımsa kısır!”



Oysa, Allah’tan evlat isterken de aynı durumdaydı. Ama durumuna bakmadan isteyen kendisiydi. İsteği kabul edilince “Ama bu nasıl olabilir ki?” diye soran da kendisi. İki tavır da aynı kişiden sadır oldu, fakat aynı yerden değil. O duayı aşk modunda yaptı, soruyu akıl modunda sordu. İşte dua böyle olmalıydı.



Allah Rasulü duayı “İbadetlerin beyni/iliği” olarak tavsif eder. Evet, dua ibadetlerin özüdür, iliğidir, beynidir. İbadetler, aslında duanın çeşitli halleridirler. Zekat ibadeti servetle dua, oruç ibadeti bedenle dua, cihad ibadeti canla dua, iyiliği emir kötülükten nehiy ibadeti lisanla dua, ilim ibadeti zihinle duadır.



Vahyin hayatımızın her halini ve anını dua ile donatması, duanın dinin ve vahye dayalı dindarlığın merkezinde yer alması, İslam’ın inşa ettiği Allah tasavvurunun bir neticesidir. Çünkü bu Allah tasavvuru “uzak” değil, “yakın”, hatta “şah damarından daha yakın” bir Allah inancıdır. Allah tasavvurları yamuk olan Mekke müşriklerini dua ederken görmüyoruz. Aslında onları putlara taptıran hangi tasavvursa, dua etmekten uzak tutan da aynı tasavvurdu. İşte Allah’ın “yakın” olduğunu beyan eden şu ayet, bu tasavvuru yerle bir eder:

“Eğer kullarım sana Benden soracak olurlarsa, iyi bilsinler ki Ben çok yakınım. Bana dua edenin çağrısına hemen karşılık veririm. Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki, hak yoluna yöneltilsinler.” (2:186)



Bu ayet, sadece duayı talim etmez, aynı zamanda duanın gerekçesini de ele verir. Aynı zamanda, “uzak” Allah tasavvurunun özünde kişinin kendisinden uzaklaşmasının yattığını îmâ eder. Kulun şah damarından yakın olanı fark etmesi için kendine gelmesi, özüne dönmesi, içine yönelmesi gerekir.



Duayı ellerimizle yaparız. Çünkü her şeyi ellerimizle işleriz. Ellerimiz, Allah’ın yarattığı bir çift fiziki duadır. Onlarla işlediğimiz her şey, duamızın bir parçasıdır. Dua ederken kaldırdığımız ellerimizle, aslında “Ya Rab! Bu ellerle yaptım!” demiş oluruz. “Ya Rab! Elimden geleni yaptım, gelmeyen konusunda sana sığınıyorum!” demiş oluruz. “Ya Rab! Ellerim bana yetmedi! Tut ellerimi, bırakma beni!” demiş oluruz.



DUA


Allah’ım!

Ey âlemlerin Rabbi!

Ey sevgiyi sevgiyle yaratan!

Ey seven, sevdiren ve sevindiren!

Ey rahmetin sonsuz kaynağı!

Ey merhametlilerin en merhametlisi!

Ey gönüllerin mutlak hakimi!



Ey zatını hamd ile azîz olduğum!

Ey zatını hamdden âciz olduğum!

Ben, layıkıyla övemem Seni!

Sen, övdüğün gibisin kendini!

Seni, layıkıyla ancak Sen tanırsın!

Seni, layıkıyla ancak Sen översin!

Hamd’im Sana mahsustur, senâ’m Sanadır!

Umudum, korkum ve sevdam Sanadır!

Özümü Sana çevirdim, Sana tutundum!

Elimi Sana açtım, gönlümü Sana sundum!

Beni kovmaz diye kapına geldim!

Affı boldur diye affına geldim!

Tuttum günahımdan yüzüme perde!

Kulluk edemedim lütfuna geldim!



Allah’ım!

Kanadı kırık bir kuş gibiyim.

Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.

Yarım bırakılmış bir düş gibiyim.

Yardan da serden de geçemiyorum.

Menzile erememe korkusu sardı benliğimi

Kolum kanadım kırık, gönlüm bin pare!

Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi!

Yaraları saran, dağılanı toplayan Sensin!

Varlığım Senin varlığının şahidi!

Varlığım Senin Rahmetinin şahidi!



Allah’ım!

Ey Vedûd olan!

Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.

Ey varlığı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynağı!

Biz var ettiğini severiz, Sen sevince var edersin!

O sonsuz hazinenden bizim için de bir sevgi var et!

O sonsuz sevgi selinin içine bizi de kat: sev bizi!

Sen seversen sevdirirsin: sevdir bizi!

Sevdiğini cennetinle sevindirirsin: sevindir bizi!



Allah’ım!

Varsın, bütün kâinat varlığının aynası.

Birsin, bütün mevcudat birliğinin şâhidi.

İnanmışız: her ne ki tek, o Yaratan’dır.

Biliriz ki: her ne ki çift, o yaratılandır.

Her şey Sana muhtaç, hiçbir şeye muhtaç değilsin Sen.

Ehad’sin, Vahid’sin, Samed’sin Sen.



Allah’ım!

Maddedeki her atomun tesbih ettiği Sensin.

Nefes alan her canlının zikrettiği Sensin.

Akıl emanet ettiğin her varlığın aklettiği Sen,

Duyan ve duyuran her duyunun hissettiği Sensin.

Kadrü kıymet bilenlerin şükrettiği Sen,

Varlığı nimet bilenlerin hamd ettiği Sensin.



Allah’ım!

Yalnız senden yardım diler yalnız sana sığınırız.

Seni sığınak, barınak, tutamak bilir Ya Allah deriz.

Şeytandan sana sığınır e’ûzu billah deriz

Her işe seninle başlar bismillah deriz.

Nimet verdiğinde gönülden şükrederiz.

Versen de alsan da elhamdülillah deriz.

Hayran kaldığımızda maşaallah,

Pişman olduğumuzda estağfirullah deriz.

Sevindiğimizde Allahüekber,

Üzüldüğümüzde innâ lillah deriz.

Canımız sıkıldığında fe-sübhanallah,

İlendiğimizde kâtelehumullah deriz.

Zafer kazandığımızda nasrun minallah,

Rızık kazandığımızda er-rizku ‘alallah deriz.

Bir işi arzu ettiğimizde inşaallah,

Bir işi başardığımızda biiznillah deriz

Güçlük karşısında la-havle ve-la kuvvete illa billah,

Söz verdiğimizde v’Allah ve billah deriz.











Allah’ım!

Ben kulum, Sen Allah’sın.

Ben isteyenim, Sen verensin.

Ben susayanım, Sen suvaransın.

Ben muhtacım, Sen ihtiyaç giderensin.

Ben kendine yetmeyen, Sen her şeye yetensin.

Ben beni bilmeyen, Sen beni benden iyi bilensin.

Ben bende olmayan, Sen şahdamarımdan yakın olansın.

Kul kulca ister, Sen Allah’ça verensin.

Halim arzuhalimdir, duruşum duam.

Sensizsem neyim var, Senliysem ne gam?







Allah’ım!

İmanı olanın imkanı tükenmez.

İmandan ve Kur’an’dan ayırma!

Kur’an’dan mahrum olana ışık erişmez.

Kitaba uyanlardan kıl, kitabına uyduranlardan kılma!

Kur’an’ı bizden razı, bizi Kur’an’dan razı kıl!

Hesap Günü’nde Kur’anı şahit kıl, şekvacı kılma!

Kur’an’ı bize aç, bize Kur’an’ı aç!

Susuz yüreklere vahyi ellerimizle saç!

İnsanlık zaman çölünde bu suya muhtaç Ya Rabbi!



Allah’ım!

Sorunlarımızın elinde imanımızı kar gibi eritme!

İmanımızın elinde sorunlarımızı kar gibi erit.

Bizi dünyalıklarımızın altında at etme.

Dünyalıklarımızı altımızda Burak et!

Sahip olduklarımızın bize sahip olmasına izin verme!

Aklımızı ak, aşkımızı ak, yüzümüzü ak eyle!

İmtihan potasında bizi cevher et, bizi cüruf etme!

Bize götüreceğimiz yükü yüklet!

Götüremeyeceklerimizi yükletme!

Kahrından lütfuna sığınırız Allah’ım!

Celalinden cemaline sığınırız Allah’ım!

Senden Sana sığınırız Allah’ım!

Yalnız Sana sığınırız Allah’ım!



Allah’ım!

Beni Allah’la aldatanlardan etme!

Allah’la aldatanlara aldananlardan etme!

Şeytanın eylemlerimizi süslemesine izin verme!

Şeytanın süslediği eylemlerimize izin verme!

Bana Hz. Adem’in tevbesini, Hz. Nuh’un direncini ver!

Hz. İbrahim’in imanını, Hz. İsmail’in teslimiyetini ver!

Hz. Yakub’un dirayetini, Hz. Yusuf’un iffetini ver!

Hz. Musa’nın celadetini, Hz. Harun’un sadakatini ver!

Hz. Davud’un sadasını, Hz. Süleyman’ın gayretini ver!

Hz. Eyyub’un sabrını, Hz. Lokman’ın hikmetini ver!

Hz. Zekeriyya’nın hizmetini, Hz. Yahya’nın şehadetini ver!

Hz. Meryem’in adanmışlığını, Hz. İsa’nın safiyetini ver!

Ve Hz. Muhammed’in muhabbetini ver Ya Rab!



Allah’ım!

Bana eşyanın hakikatini göster!

Bana hakikate itaat, batıla isyan liyakati lütfet!

Dininin derdini derdim kıl, özel dertlerimi satın al!

Öyle aziz dertlere müptela kıl ki, dermana bakmayayım!

Bana, tadına doyum olmayan kerim acılar yaşat!

İrademi inayetsiz, bilgimi hikmetsiz bırakma!

İmanımı gayretsiz, sadakatimi mesnetsiz bırakma!

Mizacımı fıtratsız, ahlakımı nezaketsiz bırakma!

Hayatımı muhabbetsiz, ahiretimi cennetsiz bırakma!

İmanımı aklımın elinde esir etme!

Aklımı hissiyatımın elinde rezil etme!

Hissiyatımı şehvetimin elinde zelil etme!



Allah’ım!

Ağlamayan gözden, sızlamayan özden,

kızarmayan yüzden Sana sığınırım.

Şirkten, küfürden, müşrikten,

Cahilden, gafilden, kafirden Sana sığınırım.

Harama dayalı servetten,

hak edilmemiş şöhretten Sana sığınırım.

Korkaklıktan, pısırıklıktan,

kıskançlıktan Sana sığınırım.

Hasetten, fesattan, kesattan, nifaktan,

fısktan, fücurdan Sana sığınırım.

İftiradan, ihanetten,

cimrilikten, kincilikten Sana sığınırım.



Allah’ım!

Benliğimin yaktığı ateşte yakma beni!

Beni nefsime kul etme, kul et nefsimi Sana!

Bir lahza dahi bana bırakma beni!

Sen bana yetersin, yetmem ben bana.

Bilmediğimi bildir, görmediğimi göster!

Sen bildirmezsen bilemem, göremem göstermezsen.

Gönlüme huzur, gözlerime nur, dizime derman ver!

Sen “Ol!” deyince olur, olmaz “Ol!” demezsen.

Canana can, cana canan, kalbe ferman ver!

Al işte ellerim, uzattım sana!

Ne olur, ne olur bırakma beni bana!

Sen bana yetersin, yetmem ben bana!

Allah’ım, ellerimi bırakma!



Allah’ım!

Bırakma bizi!

Tut elimizi!





Allah’ım!

Ey âlemlerin Rabbi!

Ey sevgiyi sevgiyle yaratan!

Ey seven, sevdiren ve sevindiren!

Ey rahmetin sonsuz kaynağı!

Ey merhametlilerin en merhametlisi!

Ey gönüllerin mutlak hakimi!



Ey zatını hamd ile azîz olduğum!

Ey zatını hamdden âciz olduğum!

Ben, layıkıyla övemem Seni!

Sen, övdüğün gibisin kendini!

Seni, layıkıyla ancak Sen tanırsın!

Seni, layıkıyla ancak Sen översin!

Hamd’im Sana mahsustur, senâ’m Sanadır!

Umudum, korkum ve sevdam Sanadır!

Özümü Sana çevirdim, Sana tutundum!

Elimi Sana açtım, gönlümü Sana sundum!

Affı boldur diye affına geldim!

Tuttum günahımdan yüzüme perde!

Kulluk edemedim lütfuna geldim!



Allah’ım!

Kanadı kırık bir kuş gibiyim.

Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.

Yarım bırakılmış bir düş gibiyim.

Yardan da serden de geçemiyorum.

Menzile erememe korkusu sardı benliğimi

Kolum kanadım kırık, gönlüm bin pare!

Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi!

Yaraları saran, dağılanı toplayan Sensin!

Varlığım Senin varlığının şahidi!

Varlığım Senin Rahmetinin şahidi!



Allah’ım!

Ey Vedûd olan!

Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.

Ey varlığı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynağı!

Biz var ettiğini severiz, Sen sevince var edersin!

O sonsuz hazinenden bizim için de bir sevgi var et!

O sonsuz sevgi selinin içine bizi de kat: sev bizi!

Sen seversen sevdirirsin: sevdir bizi!

Sevdiğini cennetinle sevindirirsin: sevindir bizi!



Allah’ım!

Varsın, bütün kâinat varlığının aynası.

Birsin, bütün mevcudat birliğinin şâhidi.

İnanmışız: her ne ki tek, o Yaratan’dır.

Biliriz ki: her ne ki çift, o yaratılandır.

Her şey Sana muhtaç, hiçbir şeye muhtaç değilsin Sen.

Ehad’sin, Vahid’sin, Samed’sin Sen.



Allah’ım!

Maddedeki her atomun tesbih ettiği Sensin.

Nefes alan her canlının zikrettiği Sensin.

Akıl emanet ettiğin her varlığın aklettiği Sen,

Duyan ve duyuran her duyunun hissettiği Sensin.

Kadrü kıymet bilenlerin şükrettiği Sen,

Varlığı nimet bilenlerin hamd ettiği Sensin.



Allah’ım!

Yalnız senden yardım diler yalnız sana sığınırız.

Seni sığınak, barınak, tutamak bilir Ya Allah deriz.

Şeytandan sana sığınır e’ûzu billah deriz

Her işe seninle başlar bismillah deriz.

Nimet verdiğinde gönülden şükrederiz.

Versen de alsan da elhamdülillah deriz.

Hayran kaldığımızda maşaallah,

Pişman olduğumuzda estağfirullah deriz.

Sevindiğimizde Allahüekber,

Üzüldüğümüzde innâ lillah deriz.

Canımız sıkıldığında fe-sübhanallah,

İlendiğimizde kâtelehumullah deriz.

Zafer kazandığımızda nasrun minallah,

Rızık kazandığımızda er-rizku ‘alallah deriz.

Bir işi arzu ettiğimizde inşaallah,

Bir işi başardığımızda biiznillah deriz

Güçlük karşısında la-havle ve-la kuvvete illa billah,

Söz verdiğimizde v’Allah ve billah deriz.











Allah’ım!

Ben kulum, Sen Allah’sın.

Ben isteyenim, Sen verensin.

Ben susayanım, Sen suvaransın.

Ben muhtacım, Sen ihtiyaç giderensin.

Ben kendine yetmeyen, Sen her şeye yetensin.

Ben beni bilmeyen, Sen beni benden iyi bilensin.

Ben bende olmayan, Sen şahdamarımdan yakın olansın.

Kul kulca ister, Sen Allah’ça verensin.

Halim arzuhalimdir, duruşum duam.

Sensizsem neyim var, Senliysem ne gam?







Allah’ım!

İmanı olanın imkanı tükenmez.

İmandan ve Kur’an’dan ayırma!

Kur’an’dan mahrum olana ışık erişmez.

Kitaba uyanlardan kıl, kitabına uyduranlardan kılma!

Kur’an’ı bizden razı, bizi Kur’an’dan razı kıl!

Hesap Günü’nde Kur’anı şahit kıl, şekvacı kılma!

Kur’an’ı bize aç, bize Kur’an’ı aç!

Susuz yüreklere vahyi ellerimizle saç!

İnsanlık zaman çölünde bu suya muhtaç Ya Rabbi!



Allah’ım!

Sorunlarımızın elinde imanımızı kar gibi eritme!

İmanımızın elinde sorunlarımızı kar gibi erit.

Bizi dünyalıklarımızın altında at etme.

Dünyalıklarımızı altımızda Burak et!

Sahip olduklarımızın bize sahip olmasına izin verme!

Aklımızı ak, aşkımızı ak, yüzümüzü ak eyle!

İmtihan potasında bizi cevher et, bizi cüruf etme!

Bize götüreceğimiz yükü yüklet!

Götüremeyeceklerimizi yükletme!

Kahrından lütfuna sığınırız Allah’ım!

Celalinden cemaline sığınırız Allah’ım!

Senden Sana sığınırız Allah’ım!

Yalnız Sana sığınırız Allah’ım!



Allah’ım!

Beni Allah’la aldatanlardan etme!

Allah’la aldatanlara aldananlardan etme!

Şeytanın eylemlerimizi süslemesine izin verme!

Şeytanın süslediği eylemlerimize izin verme!

Bana Hz. Adem’in tevbesini, Hz. Nuh’un direncini ver!

Hz. İbrahim’in imanını, Hz. İsmail’in teslimiyetini ver!

Hz. Yakub’un dirayetini, Hz. Yusuf’un iffetini ver!

Hz. Musa’nın celadetini, Hz. Harun’un sadakatini ver!

Hz. Davud’un sadasını, Hz. Süleyman’ın gayretini ver!

Hz. Eyyub’un sabrını, Hz. Lokman’ın hikmetini ver!

Hz. Zekeriyya’nın hizmetini, Hz. Yahya’nın şehadetini ver!

Hz. Meryem’in adanmışlığını, Hz. İsa’nın safiyetini ver!

Ve Hz. Muhammed’in muhabbetini ver Ya Rab!



Allah’ım!

Bana eşyanın hakikatini göster!

Bana hakikate itaat, batıla isyan liyakati lütfet!

Dininin derdini derdim kıl, özel dertlerimi satın al!

Öyle aziz dertlere müptela kıl ki, dermana bakmayayım!

Bana, tadına doyum olmayan kerim acılar yaşat!

İrademi inayetsiz, bilgimi hikmetsiz bırakma!

İmanımı gayretsiz, sadakatimi mesnetsiz bırakma!

Mizacımı fıtratsız, ahlakımı nezaketsiz bırakma!

Hayatımı muhabbetsiz, ahiretimi cennetsiz bırakma!

İmanımı aklımın elinde esir etme!

Aklımı hissiyatımın elinde rezil etme!

Hissiyatımı şehvetimin elinde zelil etme!



Allah’ım!

Ağlamayan gözden, sızlamayan özden,

kızarmayan yüzden Sana sığınırım.

Şirkten, küfürden, müşrikten,

Cahilden, gafilden, kafirden Sana sığınırım.

Harama dayalı servetten,

hak edilmemiş şöhretten Sana sığınırım.

Korkaklıktan, pısırıklıktan,

kıskançlıktan Sana sığınırım.

Hasetten, fesattan, kesattan, nifaktan,

fısktan, fücurdan Sana sığınırım.

İftiradan, ihanetten,

cimrilikten, kincilikten Sana sığınırım.



Allah’ım!

Benliğimin yaktığı ateşte yakma beni!

Beni nefsime kul etme, kul et nefsimi Sana!

Bir lahza dahi bana bırakma beni!

Sen bana yetersin, yetmem ben bana.

Bilmediğimi bildir, görmediğimi göster!

Sen bildirmezsen bilemem, göremem göstermezsen.

Gönlüme huzur, gözlerime nur, dizime derman ver!

Sen “Ol!” deyince olur, olmaz “Ol!” demezsen.

Canana can, cana canan, kalbe ferman ver!

Al işte ellerim, uzattım sana!

Ne olur, ne olur bırakma beni bana!

Sen bana yetersin, yetmem ben bana!

Allah’ım, ellerimi bırakma!



Allah’ım!

Bırakma bizi!

Tut elimizi!



Mustafa İslamoğlu

Allah'tan istemenin esası, usulü ve âdâbı yorumları

  • Image Description
    Zehirliok Ziyaretçisi
    24.09.2013

    allah razi olsun süper dua

  • Image Description
    bahri karakaş
    25.10.2012

    allah bin razı olsun bu duayı yazandan bizi allahla yakınlaştırdı bize dua etmeyi öğrettgi soğolsun varolsun mustafa hoca efendiden allah bin razı olsun

  • Image Description
    Zehirliok Ziyaretçisi
    09.08.2012

    ALLAHU TEALA RAZI OLSUN OKUDUKÇA İŞTİYAK GELİYOR HEPİMİZ İMANLI ÖLELİM İNŞAALLAH

  • Image Description
    Zehirliok Ziyaretçisi
    23.07.2012

    ALLAH CÜMLEMİZİ İSLAHETSİN DOGRU YOLAULAŞTIRSIN DİNİN YAYILMASINI GENÇLERİMİZİN KURANLA MEŞKUL OLMASINI NASİP EYLESİN AMİN

  • Image Description
    ertugrul can
    29.06.2011

    Emek verip yazandan, böyle bir site hazırlayandan, bunu bugün burada okumamda emeği geçen herkesten Allah razı olsun...

    Miraçımız mübarek, dualarım/nız kabul olsun!

  • Image Description
    mustafa adıguzel
    21.09.2008

    allah yazı olsun bu bu siteden

  • Image Description
    ladybird
    24.01.2007

    duayı anlatan çok hoş bir yazı...

    dua edebilmemiz bile Rabbimin dilemesiyle...
    dilimizden duayı kalbimizden sevgini eksit etme Allah'ım!