Şeytanın Dostlarının Sıfatları

Yüce Allah, kullarından daha ilk başta şeytana karşı teyakkuz halinde olmaları için söz almıştır: “Ey Âdemoğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.” Hz. Allah (c.c) kullarına; şeytana tapmama ve şeytanın vermiş olduğu vesveselere itaat etmeme konusunda tavsiyelerde bulunmuş, aklî ve naklî bir çok deliller de sunmuştur. “Şeytana ibadet etmeme” ifadesinin anlamı; “şeytana itaat etme” demektir. Yani insan, sadece şeytana secde etmekten men olunmakla kalmıyor, aynı zamanda ona uymaktan ve itaat etmekten de men olunuyor. İşte bu bağlamda itaat, ibadet anlamı taşır.








Şeytana itaat eden insan kıyamet günü kendisine ondan başka dost bulamaz: “Andolsun Allah’a, senden önceki ümmetlere de (Peygamberler) gönderdik; fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velîsi odur ve onlar için acıklı bir azap vardır.” Azabı hak eden bu insanlar şeytana uyup, peygamberin yoluna tâbi olmadılar. Böylece de şeytana arkadaş oldular. Dostluğun neticesi de cehennemle noktalandı.







İnsanı dosdoğru yoldan çıkarmak için Allah’tan mühlet isteyen şeytanın; mü’minlere, hakkın karşısında direnmeleri için sürekli vesvese verdiğine şu ayet işaret etmektedir: “Üzerinde Allah’ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu bir fısktır (yoldan çıkıştır). Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.” Kâfirlerden ve müşriklerden olan şeytanlar insanların akıllarını karıştırmak ve onları üzerinde bulundukları veya yaklaşmakta oldukları doğru yolda tereddüde düşürmek amacıyla ortaya çeşitli şüpheler atmak yolunda birbirlerine yardımcı olurlar. İbni Abbas (r.a)’nın da ifade ettiği gibi; iki çeşit vahiy vardır. Birisi Allah’tan olan ki; Resûlüne vahyeder. Diğeri de ilham şeklinde olan şeytanın vahyidir ki; o da dostlarına vahyeder. İnsanlar, Allah’ın haram kıldığı şeylerde şeytanın vahyine itaat ederlerse müşrik olurlar.






Şeytana itaat ederek takva yolundan sapan kişi; şeytanın velîsi olur. Şeytanı velî edinen insanların birtakım özellikleri vardır. Bunları tanıyıp bu vasıflarla sıfatlanmamak gerekir.







1- Şeytanın dostları taklitçidir. Onların taklitçi olduklarını şu ayetten öğreniyoruz: “Onlara, Allah’ın indirdiğine ve elçiye (itaate) gelin! dense, ‘babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter’ derler. Babaları hiçbir şey bilmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsada mı?” Âdetlere değer vermek, atalara, geçmişe saygıyla uymak tamamen yasaklanmış değildir. Bir çok durumlarda gereklidir bile. Fakat bu uymayı cahillik ve sapıklığa değil, ilim ve doğru yola çevirmek gerekir. Uyma ve taklit etme, sadece âlim olana bile değil, ancak; doğruyu gösterip söyleyen ve ilmiyle yaşantısı doğru orantılı olan kimseler olmalıdır. Daha doğrusu, âlimin şahsına değil onun doğru olan ilminedir.





2- Şeytanın dostları isyankârdır: Şeytanın velîlerinin isyankâr olduklarını haber veren Yüce Allah, ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dîni taşlayarak ‘işittik ve isyan ettik’, ‘dinle, dinlemez olası’ ve “râina“ diyorlar. Eğer onlar: “işittik ve itaat ettik’, ‘dinle ve bize bak’ deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allah, inkârlarından dolayı onları lânetlemiştir, pek az inanırlar.”11 İsyanlarına dayanak bulmak için de Allah’ın ayetlerini, O’nun kastettiği mânânın aksine tefsir edip yorumlarlar.12






3- Allah’ın ayetlerinden yüz çevirirler. Onların yüz çevirici karekterlerini Kur’an şu şekilde dile getiriyor: “Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Gerçekten biz, suçlu günahkârlardan intikam alıcılarız.” Rabbinin ayetleri; tüm ayet çeşitlerini içine alır. Kur’an bu açıdan incelenirse şeytanların yüz çevirdiği bu ayetlerin aşağıda zikredildiği şekilde beş çeşit olduğu görülür.


a- Yer ve göklerdeki her şeyda bulunan, bir bütün olarak kâinat nizamında görülen ayetler.

b- İnsanın kendi yaratılışında ve fizyolojik yapısında görülen ayetler.


c- İnsanın sezgisinde, bilinçdışı ve bilinçaltında ve mânevî kavrayış biçimlerinde bulunulan ayetler.


d- İnsanlık tarihinin sürekli tecrübesinde kendini gösteren ayetler.


e- Tüm bunların ötesinde, Allah’ın peygamberlerine gönderdiği ayetler. Sayısız ayetin ihtarıyla bu denli farklı kanallardan uyarılan, kendisine görmek için göz, işitmek için kulak, düşünmek için akıl verilen; hâlâ tüm bu ayetlere gözünü, kendisine hakkı tavsiye edene kulağını kapayan, aklını yalnızca aptalca ve kör felsefeler üretmeye harcayan bir insan, sâdece lânetli bir zâlim olabilir.



4- Şeytanın dostları, dünyayı ahirete tercih edip sadece lezzetlere tutunurlar. Onları dünyaya olan aşırı tutkularını şu ayetten anlıyoruz: “(Küfre sapan), o kimseler dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.”15 Ahirette kendilerine fayda verecek değerli işler ve Allah’ın rızasını kazanmak suretiyle O’na yaklaştıracak olan itaatin yerine isyanı ve dünya hayatının geçimliğini seçerler. Allah’a iman edip, Allah katından Resulullah’a gelen şeyleri arzu eden insanları da bundan caydırmayı arzu ederler.16



5- Şeytanın dostları, velîlerini Allah yolunda mücadeleden men ederler. Mü’minleri, cihad ibadetinden alıkoyma isteğini şu ayette görüyoruz: “Gerçek şu ki; küfre sapanlar, (insanları) Allah’ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Küfredenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.”17 Bir takım kandırma vasıtaları ve baskı unsurları kullanarak inanç ve eylemde onları Allah Teâlâ’nın yolundan uzaklaştırarak, hak yolda yürümekten engeller.





6- Şeytanın velîlleri alaycıdırlar: Onların alaycı kimliklerini bize şu ayet öğretmektedir: “İnkâr edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.”18 Kâfirler ve onları bakış açısıyla değerlendirme yapan zavallılar, mü’minlerin yüklendikleri bütün bu işlerin ahmaklık ve gaflet gösterileri olduğunu tahayyül ederler. Çünkü bunlar, Allah’ın verdiği karşılığın, yâni; “sevab”ın ne olduğunu bilmediklerinden Allah yolunda kendini fedâ etmenin anlamını kavrayamazlar.19




7- Şeytanın velîleri korkak olur: Kur’an bize korkaklığın şeytânî bir sıfat olduğunu şöyle ilan etmektedir: “İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü’minlerseniz benden korkun.”20 İnsan şeytanın içine soktuğu olumsuzluk hislerine kapılarak korkar ve hareketsiz kalır. Böylece hayat mücadelesindeki etkinliğini yitirir. Çünkü bu hisler, insana eşyayı olduğundan başka gösterir. Küçük problemler zihinde büyük ve çözülmez olur. Büyük meseleler küçülür ve önemsiz gözükür. Böylece, gerek korkuya kapılarak gerekse yanlış hesaplara düşerek Allah yolunda cihaddan geri kalır. Ancak bu, şeytanın dostlarının durumudur. Şeytanın dostları, Allah Resulüyle cihada çıkmayıp, oturup kalanlardır. İmanın varlığı; Allah korkusunu insanların korkusuna tercih etmeyi gerektirir.21




8- Şeytanın dostları fıtratı değiştirmek isterler: Şeytanın, fıtratı dejenere etme isteğini Yüce Allah, kullarına şu ayetle bildirmiştir: “Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp, saptıracağım. En olmadık kuruntulara düşüreceğim. Onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini ve Allah’ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim. Kim Allah’ı bırakıpta şeytanı velî (dost) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır.


” İnsanın ve diğer yaratıkların, inanç dahil mânevî yapısını dejenere etmeye çalışan, fiziki durumlarını altüst eden bir anlayış şeytandan referans almıştır. Fıtratı değiştirme arzusuyla ilgili, tefsirlerde verilen örneklere göre; kadını erkek, erkeği kadın yapmaya çalışacaklar, bıyıklarını sakallarını yolacaklar, suratlarını boyayacaklar, kılık kıyafetlerini değiştireceklerdir. Erkekleri burup hadım ağası yapacaklar, uzuvlarını yaratılıştaki asıl görevlerinin dışında kullanacaklar, nikah yerine zina edecekler, temiz olanı bırakıp pisliklere koşacaklardır. Faydayı bırakıp zararı tercih edeceklerdir. Doğruluğu budalalık, eğriliği hüner sayacaklardır. Helâle haram, harama helâl, iyiye kötü, kötüye iyi diyeceklerdir.

Hayır yerine şer işleyecekler, imar edilmesi gerekeni, tahrip edecekler, tahrip edilmesi gerekeni imar edeceklerdir. Ruhların yaratılışındaki selâmet ve saflıklarını bozacaklar, gerçek kanun olan dosdoğru dini bırakacaklar ve yaratığı yaratan yerine koyacaklardır. Allah’ın birliği yolundan çıkıp bâtıl dinler ve düşünceler arkasında koşacaklardır. Şuna buna kullukta bulunacaklar, şeytanlığın arkasında dolaşacaklardır.”




Şeytan, özellikle şu konularda düşmanlık gösterisinde bulunur:




1- Evvelâ, kişinin Allah’a küfredip şirke koşmasını, Allah’a ve Resûlüne düşman olmasını ister. Bu konuda başarı kazanınca kendisine tâbi olanlarla beraber istirahat eder ve mutlu olur. İblisin askerleri ve vekilleri zafer kazandığında, İblisin çağrısıyla o kişiden el çekerler. Eğer küfür ve şirk durumundan ümit keserse ikinci mertebeye geçer.




2- Büyük günahlardan birisini işlemeye teşvik eder. Özellikle de kendisine uyulan âlimlerin “kebîre/büyük günah” işlemesine gayret sarfeder. Eğer üzerinde gayret edilen bu şahıs dalâlet ve bid’at ehline karşı gelir, onlara mağlup olmazsa şeytan diğer mertebeye geçer.




3- Kişiyi bid’at işlemeye sevkeder. Bid’at, şeytan için fâsıklıktan ve isyan etmekten daha sevimlidir. İsyanın zararı bireysel iken bid’atin zararı ise daha yaygındır. Çünkü bid’at, Allah Resûlü’nün dâvâsına karşı gelmektir. Kişi eğer bid’at sahiplerine karşı gelir, onları kabul etmezse başka bir günahı teşvik eder.



4- Çoğaldıkça sahibini helâke götüren bir çok günahı işlemeye teşvik eder. Kul bundan da başarılı olursa şeytan, başka bir durumla onu aldatmaya çalışır.



5- Kulu, sevabı da günahı da olmayan mübahlarla oyalar. Sevabı olmayan şeylerle uğraştırmak suretiyle büyük sevabı kaçırmasına sebep olur. Bunda da başarı elde edemezse;



6- En faziletli olana karşılık az faziletli olanla uğraştırır ve en faziletli olanın sevabının kaçırılmasını sağlar.



7- Tüm bunlardan âciz kaldığında ise insanlardan ve cinlerden olan ordusunu toplar ve küfrün, bid’atin, sapıklığın her türlüsü ile insana saldırır. Kişi, şeytanı velî edinerek ona itaat ve tapmak yerine, şeytanı ve onun tüm fonksiyonlarını üstlenmiş olan kurumları yeryüzünden silmekle görevlidir. Şeytana tapmanın marjinal boyutunu temsil eden “satanizm”in yanında, şeytanın isteklerini kayıtsız şartsız yerine getirmeyi amaçlayan kitlesel bir şeytana ibadet dini var. Satanizm, sadece bunun bir türü. Bu türe karşı duyarlı olmakla beraber; tüm insanları, vahye karşı tavır almak ve ilâhî buyruklara savaş açmak şeklinde kendini gösteren “büyük şeytana” ibadet etmemeye karşı da dâimî olarak uyarmak gerekir.


1 yorum

şeytan...

"...size kendi ruhumdan üfledim"
"...size şahdamarınızdan daha yakınım..."
demiştir yaradan.

şeytan ise "O" ndan aldığı izin ve mühlet ile her insanın bünyesine sızmış ve "nefs" olarak yaşar olmuştur.
Bazı kişilerin tasvirleri gibi,kuyruklu/boynuzlu/elinde sopası olan birşey olmasa gerektir şeytan.
Her insanın kendi şeytanı/şeytan'dan eseri nefs'i olup,buna boyun eğmeyenler şeytan'a galebe çalmış,
boyun eğenler ise şeytan'a mağlup olmuşlardır...

30.05.2008 - yanlış harf

Konular