20 yorum 2. sayfa

IHANET

Selamun aleykum ablacim bende senden kucuk biri olarak yaziyorum benimde basimdan boyle bir olay gecti belkide onceden sana yazmista olabilirim benide esim iki sene oncesinden aldatti ve bunu ogreneli henuz bir ay oldu cok zor gunler gecirdim intihari dusundum ama ygulayamadim cunku iki evladim var ve daha cok kuccukler esim cok pisman olugunu soyluyor artik degisecegini bir yanlis yaptigini bununda cok gec farkina vardigini ama daha fazla yanlis yapmadan dondugunu artik o kisiyle birdaha gorusmedigini soyluyor ben esime kactim zamaninda yani senin anlican cok sevdim dunyada sadece ona guvendim ve artik asla guvenmiyorum ama elimden geldigi kadarda yuzune vurmuyorum cunku esim bir cok erkek gibi boyle yanlis islicek insan degildi maalesefki seytana uymus o senin cektigin aciyi bende cekiyorum resmen cigerim yandi RABBIM e sigindim hep sabir istedim sukurler olsunki suan biraz daha iyiyim aklima getirmiyorum benim simdilik boyle rahat olmamin sebebi esimin pisman olmasi bana destek cikmasi eger yaptigindan utanmasaydi benimle beraber oturup aglamasaydi namaza baslayip tovbe etmeseydi belkide suan bu kadar rahat olamazdim RABBIM boyle derdi dusmanima bile vermesin ALLAH in izniyle sende bizde atlaticaz abla dua edicem senin icinde ALLAHA emanet ol selametle

17.09.2009 - sabir isterim

İhanet yaralarını neden ve niçinlerle deşerseniz içiniz acır.

Kardeşim kulluk sultanlığından kaçıp nefsin maskarası olmayıp keşke kulluğun manasını yaşasak da anlasak da uygulasak o zaman belki o maneviyat her şeyimizi evi sarar.eşi çocukları sarar,kuşatır.nuraniyeti her şeye sirayet eder.mesela oruç sanki hayvanı bir direğe bağlayıp akşama kadar aç bırakmak gibi olmuş,namaz eğilip kalkma merasimi olmuş,evlilik çocuk ve şehvetten ibare olmuş,insanlarda dilini bir nevi açlık ile bağlayıp bedenini serbestçe gezdiriyor.dilini bağlayan kadın bedenini açıyor hoyratça serbest bırakmış,dilini bağlayan erkekler gözünü açmış serbest bırakmış,dilini bağlayan erkekler kadınlar gıybeti serbest bırakmış haseti ahlaksızlığı vs vs .bedenimiz namaz kılıyor ama aklımız,hayalimiz,ruhumuz ahlakımız açık serseri gibi geziyor,haram gölgeleri peşinde geziyor.biz oruç tutuyoruz ama tv lerde her şey serbest .eşlerimiz zina ederken kahroluyoruz ama evlerimizde filmlerde akşama kadar sanat adı altında zina edenleri hayretle zevkle ibretle şevkle izliyoruz.o zaman insanın zina eden erkekten farkımız nedir.dikkatli olmak lazım bu küfür fısk selleri önüne kapılmamak gerekir.müslümanlığımızı daha ileri götürmek gerekir.çünkü kemalat sahibi olmak demek çocuklara insanlara faideli olmak demektir.malesef müminlerde bir siliklik var.tavizler var rehavet var.mükemmel kimse yok artık.insanlar eski hallerini arar oldular.erkekler eşlerini kıskanmaz oldular.kadınlar sadakatleri kırdılar.eşinin başını açması erkeklere karışması artık önemsenmez oldu.örtülüler Allahın değil modanın ereklerin zevklerinin seyrine girdi.islami kanallar insanları bozdu bitirdi.Alimler sahte alimler insanları mahvedip günaha harama attılar.müminler.yaşadıkları gibi inanmaya başladılar.bu değişimden bizde pay aldık.çünkü müminler garipleşti.mümin bayanlar hırs ile evlerini terk etti.mümin erkekler eşlerini vahşi kurtların içerisine attılar.islamın sünnetin adı kaldı.israf müminleri şımarttı,günah sefahete kapıldılar.mücadele ruhu öldü.islam zillete düştü.Avrupa islama girerken bizler avrupalı olmaya başladık.Üstadın dediği gibi batı islam devletini doğuruyor bizler ise avrupayı..şimdi dışarada çalışan kadın ve erkeği aldatmaya sefahete dünyaya lezzete özgürlüğe çağıran o kadar çok olumsuzluklar var ki, bu kadar çağırıcılar karşısında insanlar bocalayacaktır..önlerine kurulmuş olan tuzaklara ister istemez düşeceklerdir.bu elim dehşetli meraklı zamanda insanlar ister istemez mağdur olacaktır.bu mağdurlardan birisi siz ve eşiniz.

Bakın kardeşim bir şeyin alt yapısı iyi olursa sağlam olursa orayı sel su bassa da zarar vermez.ama alt yapı yoksa sel su basar mahveder.yıkar götürür.aşkın muhabbetin alt yapısı sevgi sadakat safı muhabbet ile sağlam olmazsa yıkılır gider.evliliğin alt yapısı sağlam olmazsa sadakat ile sevgi ile aşk ile ihanet rüzgarları yıkar götürür.şimdi bizler imani altyapımızı sağlam etmezsek ne olur.günah haram yağmurları selleri bizi batırır.yıkar götürür.boğar.çocuklar ve hayatımız içinde aynı durum var.bizlerde içtimai idari iktisadi olarak hayatımızdaki her şeyin alt yapısını sağlamlaştırmalıyız.bir annenin alt yapısı sağlam olmadır.çünkü dağıtması gereken sevgi vardır evlatlarına,her gün dağıtması gereken tebessüm vardır çocuklarına,her gün söylemesi gereken sözler vardır evlatlarına,o anne o sermayeyi nedenler niçinlerden nasıllarda gözyaşlarına dağıtırsa,sabır kuvvetini tüketip sevgi depolarını boşaltırsa,yapıcı olacağına yıkıcı olur,tamir edeceğine tahrip eder,sağlamlaştıracağına söker,motive edeceğine köstek olur.neşe dağıtacağına hüzün yağdırır.böyle bir ruhi halet içerisine giren bir evde hep kış hep sonbahar eser.kalbinizdeki sevgileri sonbahar yaprakları gibi dökmeyin,kalbinizdeki aşk ve muhabbeti saman alevi gibi söndürmeyin,siz evin direği olarak ortada merkezde durmazsanız ve şüphelerle o beden sevgi direğini şüphe kurtlarıyla çürütürseniz direk yıkılır,herkes hüznün kederin elemin acının altında kalır.Allah herkesi muhafaza etsin öyle bir tehlike ki kadın fitnesi cazibesi erkeğin ihtiyarını elinden alıyor.yani ihtiyar elden gidiyor.insanın iradesi elden çıkıyor.o cazibe etrafında erkeği pervane gibi çevirip sefahet ateşine atıyor.insanların çoğusu imanını hep zina yüzünden kadın yüzünden kaybediyor.eşler dışarıda fiili zina etse de unutmayın bayanlarda bir nevi akşama kadar merakla takip ettikleri dizelerdeki zinalara ortak oluyorlar.size bize göre sanat film dizi denilen şeyler dine islama kurana göre apaçık zinadır.pisliktir.bu noktadan da kendimizi yarılamamız gerekir.

Bir kardeşe dediğim gibi size de derim. imanın islamın kıyısında duranlar yada dışında kalanlar yada içerisinde zahiren olanlar yada ibadet kulluk kapısından kaçanlar öyle zannediyorlar ki bizler yaşıyoruz. halbu ki insanlar hayat adına yaşadıkları hayat hayat değil hayvanlıktır.hayat cinsellik,şehvet ve mide dairesine hapsolmuş, insanların sığıştığı yada sığındığı dünyalar ,zamanlar, olaylar hayatlar, zahiren çok geniş ihatalı daireler gibi görülse,de çok sığ daracık bir daire içerisindedir. evet bize göre solucana toprak altı dar gelebilir halbuki ,ona göre o toprak sığ kesafetli değildir daracık değildir o toprakta ona geniş bir sahra gibidir. bize o toprak kesafetli olduğu için öyle zannediyoruz ki ona da öyledir. işte kabirde böyledir kabir zahiren daracık bir kesafetli sığ bir toprak görünse de aslında geniş bir meydandır. insanın yatağı odası daracık bir yerdir o yatak içerisinde o evin daracık odasındadır ama ruh olarak nerdedir rüya olarak nerelerdedir. ihatasız bir alanda seyran eder, gezer geri döner.işte hayat daireleri de iç içe geçmiş bir şekildedir. sizin kendi iç aleminiz dünyanız odanınız evininiz anneniz kardeşleriniz hepsi birbirine tenteneli birer hayat dairesidir. evin bahçesi sokak komşular arkadaşlar iş okul mahalle şehir devlet millet hepsi birer dairedir mesela bütün insanların çabaladığı daireler içerisinde zahiren en büyüğü hangisidir desem ..Bütün kainatın hayatın merkezinde insanın neyi var desem dersiniz ki, sevmek cinsellik ve mide dairesi var.zahiren bakınca gerçekten bütün hayat sanki bu dairelerin etrafında dönüyormuş. gibi görünür çünkü çocuk olması için cinsellik sevgi muhabbet lazım, yaşamak için yemek lazım, yani zahirde bu daireler öteki dairelerden daha önemli olmuşlar bir nevi hayat çarkları insanların nazarlarında sanki bu daireler için dönüyormuş gibi anlaşılmaya başlanmış, “niye yaşıyorsunuz” denilse insanlara “yemek içmek çiftleşmek için denir.halbuki, bu kocaman görünen bu dairelerdeki vazifeler çok kısadır çok azdır ama hayat sanki hep bu daireler için varmış gibi algılanmış ve yaşanmaya başlamış. Sevmek neticeleri nereye götürdüğüne bakılır, şehvet için sevmek arzuların tatmini için sevmek var birde allah için sevmek var. benim burada ayırmak istediğim nokta işte burası yani bu yüzlerce dairelerin hepsinde ayrı ayrı vazifeleri var insanın.

Ama bu dairelerin kıymeti ve değeri ve büyüklüğü ve küçüklüğü noktasında aldanma var kanma var anlamama var. ibadet dairesi mi bu zamanda daha gözde ve çok tutuluyor seviliyor yoksa mide dairesi mi hangisi için çabalayan insanlar daha fazla mide dairesi için mi yoksa ubudiyet dairesi için mi.ibadetlerde gidenlerin sayısımı çok,yoksa günahta gidenlerin sayısımı .tabiki günahta gidenlerin sayısı çok.evet mide ve şehvet dairesi ön palana çıkınca ve ona daha çok ilgi ve alaka gösterince insanlar ahiret dairesi gerilere dördüncü beşinci planlara itilmiş.filmler şarkılar insanlar sokaklar hep bu dairelere insanları çağırıyorlar. sonsuzluğa nisbeti olan bir dairede mi daha cok vazifemiz var yoksa geçici fani zail nefsani şehvet ve arzular dairesindemi daha çok vazifelerimiz var. tabiî ki ubudiyet dairesinde ama maalesef bu asrın insanı küçük dairelerde büyük vazifeler olduğunu bilmiyor büyük görünen dairelerdeki kücük hayvani nefsani vazifelere takılıp kalıyor o zaman o insan işte dünyanın küçük zail geçici sığ elemli lezzetlerine müptela olup o küçük lezzetlerin içerisinde boğulup gidiyor ruhunu, aklını, kalbini ,hissiyatlarını boğuyor o küçük şehvetlerde, lezzetlerde,daimi geniş sürurlu hakiki daireler olan ibadet ve ihlas dairelerinden haberi olmuyor.

İşte yaşadığını zanneden ve her gün dünyanın dibine vuran her gün bir kadınla düşüp kalkan divane insanlar bilmiyor ki, küçücük dairelerin içerisinde boğulup gidiyor, geniş daimi ahiret dairelerinden habersiz yaşıyor. Küçük görünen ahiret dairesindeki ebedi daimi lezzetleri hayatların neticelerini göremeyip o küçükteki büyük vazifeleri terk ediyor. Bugün bakın insanın yüzde 80 ini bu dünyevi dairelerde çırpınıp duruyorlar. Bir küçük çocuğun leğenin içinde çırpınıp kendini denizde düşünmesi gibi çırpınıyorlar. küçücük zevk lezzet havuzlarında cennetin ebedi zevkli lezzet okyanuslarından bi haber yaşayarak ömrü bitiriyorlar. boğmamak gerekir ebedi isteyen sonsuzluğu isteyen ruhu kalbi aklı şu küçücük dairelerde. kandırmamak lazım onları küçük şekerlerle. zulmün haramın küçük lezzetlerinin karanlığına atmamak gerekir. şeker zehirli olsa tatlılılık bir zaman sonra acılaşmaya başlar. dünyanın haram şekerleri işte böyle zahirde tatlı haram olan her şey. böyledir zor çok zor bizim gibi düşünen bizim gibi yaşayan. insanlar yok etrafta herkes kitlesel düşman gibi hepsi küçücük dairelerin içerisinde batıp boğulup gidiyorlar.o insanlara denk gelenlerde işte onlara tabi oluiliyorlar.dün pazardan geçerken baktım kadınlarla doluydu,pazara değil defileye gelmişler. küfrün isyanın hayasızlığın son noktasına gelen bu zavallılar şehvetin arzuların hayasızlığın esiri olmuşlar. üzerlerinde şükrün hiç bir alameti yok. trilyonlarca para biçemeyecek kadar değerli namus iffet haya elmaslarını taşıyan bu kadınlar o elmaslardan haberleri yok. elmanın on çeşidini yemekle, elbisenin on çeşidini giymekle yada elde etmekle mutlu olduklarını zannediyorlar. halbuki hepsi küçücük dairelerde boğulup gittiklerinin farkında bile değiller.vitrinlerin modanın kozmetiğin kölesi bağımlısı olduklarının farkında değiller. büyük bir hırsla sebzelere ve meyvelere sarılmışlar,sanki onlara kalmayacak bir daha olmayacak gibi bir hal içerisindeler.sur-i küçük lezzetlerin ardına takılarak öyle zannediyorlar ki yaşıyoruz halbuki, ne kendisi ne ailesi sonsuz daimi hayatlardan haberleri yok, küçük iki üç dairede debelenip durmayı hayatta mutluluk zannediyorlar. Bilmiyorlar ki ebedi sermedi bir ferahlık kapısını kapatıyorlar o tavır giyim ve halleriyle.dairelerden haberleri yok bazen koca dünya onların ruhuna daracık zindan gibi geliyor insan acıyor başka bir şey yapmıyor.erkeklerin halleri farklı değil.kahve köşelerinde ömür sermayesini tüketenler,hayatı kadehlere boğanların farkı yok. Halbuki, insan Allah namına nimete bakınca pazardan bazen çıkamıyor ordan öylesine geçiyorsun ama o sanatı rabbani mücehhez mukaddes mualla Müberra musanna sanatlar karşı insan hangi dil kulak akıl yeter diyor şükrünü ödemeye. insan hayret ediyor kupkuru topraktan tatlı karpuz, sulu bir yerden pirinçler kuru ne kadar manevi parfüm fabrikası var şu yerin altında ne kadar boya fabrikası var şu yerin altında ne kadar tasarım kozmetik fabrikaları var şu yerin altında ağaçların içerisinde insan görmüyor akletmiyor azgın nefsin kör gözü göstermiyor ye iç keyfine bak diyor nerden kimden gelmiş umursama diyor. Tabi ki şuda var nimetleri şükür için yemekten bir sakınca yoktur diyor üstat önemli olan kimden geldiğini bilmektir lezzetteki iltifatı maneviyeyi görmektir. rabbinin inamı olduğunu bilmektir.nefsin bin bir halleri var. bazen lezzet binden bire düşer yoksa lezzet binden bire düşer işte nimetlere saldıranların halleri böyledir maalesef öyle zannediyorlar lezzetle yiyoruz nimetleri halbuki aldıkları bende bir lezzettir 9 u Manevidir rabbini nimette görmektedir.rabbim görenlerden eylesin.etrafımızda gördüğümüz mutlu zannettiğimiz.tvlerde gördüğümüz mutlu zannetiğimiz o şaşalı hayat sahipleri,ışıltılı hayat sahibi gibi görünenlerin hakiki hayatları işte böyle daracıktır.boğucudur.müminlerde bu hayatlara kaymaya başlamışlardır.rabbim onlara akıl versin.

Rabbim bizlere yalancı bahar kapılarını kapatıp hakiki bahar kapılarını açsın. Rabbim göz kapısını açmasaydı göremezdik.hayat kapısını açmasaydı sabaha çıkamazdık şifa kapısını açmasaydı şifa bulamazdık. Kalp kapısını açmasaydı sevemezdik.evlat kapısına açmasaydı mutlu olamazdık.elbette rabbimizin kapıları çok.rahmet kapıları açılmış sonsuzluk için.insan için açılmış bütün kapılar.hüzün keder kapıları kapıları belki sonuna kadar açık olmazsada bizler bazen ümitsizlikle açıyoruz.bazin eşler eşlerini ümitsizlik uçurumlarına getirip düşme noktasına iter.kimisi eşi yerine işine aşık olur kimisi eşi yerine başkasına aşık olur,kimisi içkiye aşık olur kimisi sigaraya aşık olup yalancı aşıklarla oyalanır.kimisi ahlak abidelerini bırakıp ahlaksızlara aşık olur,bu ayrılıklar kadını yada erkeği başka yerlere sığınmaya iter.işte böyle durumda tevekküle sığının,şüphelere değil,teslimiyete sığının hüzne değil,rabbinize sığının şeytanın vesveselerine değil, sonsuzluk yolunda ve hayat yolunda evlilik yolunda ümitsizlik ve günahlar haramlar ve şeytan ve hevamız bizlere ve eşlere çelme takacaktır.ama bizler hedefe varmak için ümit ile kalkacağız,kaldıracağız namaz dua dallarına tutunacağız.bize ilişen bütün bela ve musibetlerin mahiyetini bilirsek hakikatini bilirsek camiyetini bilirsek aldanmayız,ağlamayız yanmayız. Kadere inanan kederden emin olur. insan zulm eder kader adalet eder.insan bazen eşini hayalen aldatır,yada şeytan ona aldatma fikri verir yada bir söz söyler karşılığında kendisine bela musibet isabet eder.yada birilerini ayıplar kendi başına gelir.her şeyde kendi nefsimize pay çıkarmamız gerekir.bu musibete acaba benim katlim nedir.diye.acıyalım insanlara faiz yemeyenlerin bile tozuna bulaştığ bu zamanda.imanların okun yaydan çıktığı bu zamanda,gömlek çıkarır gibi imanların çıktığı bu zamanda,günahların insanlara temas ettiği kimsenin günahtan kaçamağı bir zamanda ahir zamanda insanlara acımak gerekir.onları kendi hallerine terk etmemek gerekir.
Şeytanın size verdiği nedenler niçenlerle uğraşmayın eğer nedenlerle uğraşacaksanız neden iyi hakiki bir kul olamadık neden rabbe tam itaat edemiyoruz,neden ibadetlerimizi hakkıyla yapamıyoruz,neden nefsimize mağlup oluyoruz neden şeytanı yenmemiz gerekir,vs gibi dinimize imanımıza kuvvet verecek ebedi hayatımızı kurtarıp iyi edecek nedenlere sorgulayın,günahın haramın geçmişin nedenlerini sorgulatarak şeytanın sizi ümitsizliğe itiyor.hiç şeytan eksik yaptığımız ibadetler için hakkıyla nedenler niçinlerle bizi uğraştırıyor mu asla,hiç işlediğimiz hata ve günahların kaynağını bulmak için bizi uğraştırıyormu nedenlerle asla,bizi hep bizi üzecek mahvedecek nedenlerle uğraştırıyor.rabbimizin yarattığı şeylerle uğraştırıp nedenlere niçinlere sevk etmiyor.rabbe ait şeylerde ki nedenler ve niçinler de hayret muhabbet varken sizin nedenleriniz ve niçinleriniz de ise ancak var olan acı keder yamaklarıdır.bırakın nedenleri niçinleri nasılları sorgulamayı.sizi eleme kedere acıya götüren şeyleri siz acılara bürününce kedere bürününce evlatlarınız sevince bürünecek değiller.nefsin binbir hallerinden yüzbirine aldanan bir insan eşiniz.peygamberin bile itimat etmediği göz açıp kapayıncaya kadar güvenmediği nefsin tuzaklarına düşmüş birisi eşiniz.bir kardeş islamı tanıdıkça Müslümanlardan nefret ettim diyor bana.bende ona kardeşim islamı tanımam güzel ama islamı tanıyan insanlara karşı nefret duymaz onlara acır ki onlar bilmiyorlar.onlara acı nefret etme.sizde acıyın.canınız yanması doğaldır ama o ihanet acılarını tevekkül merhemleri ile tedavi edin.şüphe hançerleri ile nasıl niçin çivileriyle deşip yeniden yeniden kanatmayın.yaralar ilişilmediği zaman kapanır.deşince yeniden nüks eder.peygamberi de acıtıyordu,amcasının ölümü kızlarının ölümü ama rabbine tevekkül ediyordu.sizde edin.güvendiğiniz insanda nefis taşıyor.sizde taşıyorsunuz.yapılanları kafir zalim nefsin tuzakları olarak görün.o aldatan makamda sizde olabilirdiniz.sonbaharda rüzgar esince sadece yaprakları döker çünkü ağacın kökü sağlamdır.ama yaz gelince meyvelere durur ağaçlar.sonbaharın hüznü gide yazın neşesi gelir.şimdi sizde ağaç gibi olun sevgi muhabbet yaprakları belki dökülmüş gönlünüzde ama gönlü yaza çevirirseniz yeniden sadakat muhabbet meyvelerine durabilir.sonbaharda ve kışta bırakmayın gönlünüzü.kışa sonbahara gönlünüzü çevirip çocuklarınızı da üşütmeyin.med cezirler yaşayan gönlünüzün kalbinizin fırtınalarını tevekkül ile dindirin.rabbinizin tevekkül limanlarına sığının.kırık el ile savaşılmaz.kafasını örse vuran kafasını ancak kırar.bağırmak çığırmak ile insan kendini iyice gerer.sükunet bulmak için bol bol dua namaz ve evrad ile meşgul olmak gerekir.
Eşinizin yaşadığı maddi sıkıntılar her ne kadar adalet gibi olsa da yinede onun zararı size olacaktır. Eskisi gibi üzülün. Adı üstünde zavallı diyorsunuz. Şehvet kadın ve arzu ve zina fırtınası ve baskısı öyle dehşetlidir ki insanı önüne katıp götüren sel gibidir. Ondan kurtulmak çok zordur.o selin önünde giden sizde olabilirdiniz.dikkatli olun.sağa dön neden niçin sola dön niden niçin geriye dön neden niçin önüne bak neden niçin rüyada neden niçin,böyle etrafınızı sorgu sual duvarlarıyla örüp içerisinde yarı kapalı cezaevi hayatı yaşamayın.içinizin acısını neden niçinlerle deşmekten vazgeçerseniz acımaz.







Boş ve abes sözlerin maskaralığını yapmaktansa
güzel sözlerin hamallığını yapmayı tercih ederim.

17.09.2009 - tahkik

Ve Aşk Evliliğin içine etti...

Sayın yazarımız:

1- Evlilik içinde aşk olamayacağını ve biteceğini..

2- Zaten aşkı besleyenin "hasret" ve "ayrılık" olduğunu, uzaktan "davulun" sesinin hoş geldiğini...

3- Aşkın kutsanacak/övülecek değil, bilakis yerilecek/tukaka edilecek birşey olduğunu...

4- Ehl-i dünyanın kutsalı aşkı, "ne yapıp etsekte, meşrulaştırsak!" hezeyanına kapıldıklarını..

5- Dindar/akıllı kadın ve erkeklerin ne benliğini ne de diğer kulları yüceltmekten, dolasıyla aşktan imtina edeceğini...

6- "Aşık kişiler ölürse şehid olur!" gibi uydurmaların Efendimiz'e iftira olduğunu...

7- Aşkın, şehvet ve nefsle sımsıkı yapışık olduğunu... Aslında ve pekala, karşı cinse olan fıtri cazibenin süzülmüş/inceltilmiş/süslenmiş hali olduğunu...

8- Evlilik için aşk değil; uyum, denklik ve "muhabbet" gerektiğini..

Bilsede itiraf etmez.. Niye?

Çünkü, kitapla, fikirle, ilimle, irfanla zerrece alakası olmayana cahillere 3 tür kitab satılır ve köşe dönülür:

1- Evlilik
2- Cinsellik
3- Aşk
4- Dedikodu.

28.01.2007 - Anlayış

sevgisiz, muhabbetsiz evlilik olmamalı...!

bence yanlış bir düşünce aşk denen şeyi evliliği emrettiği gibi eşlerin birbirini sevmesi için yaratmıştır Allah.. eşlerinin birbirini sevip muhabbete kavuşması için yaratılan bi duygudur ama şeytan olmaması gerekn zamanda nefsimizi dürtüp olmaması gerekn kişilere ayagımızı kaydırıp aşık ettiriyor.. bunları atalım biyana Efendimiz eşi hz.Haticeyide aşkla sevmişti ama bu Allah aşkıyla hiç bi zaman kıyaslanamazdı öldüğü zaman onun için kahroldu ve hüzünlenip durdu.. eşler arası aşk ve muhabbet olmayacaksa bu dünyanın ne anlamı kalıyor, helalin olanı sevmeyeceksen niye aynı çatı altında ömür harcayacaksınki.. Allah aşkından tamamen ayrı bişey bu.

25.08.2009 - cumle_muhendisi

ihanet ve aşk

arkadaşlar ALLAH c.c dünyayı yani tüm alemleri tanınmak için yaratmıştır bu yüce kitabımızda bu şekilde mealen bildirilmektedir.dünya coğrafyasına baktığımızda ve yaratılan fıtrat fıtrat insanları gördükçe şöyle düşünmekteyim ALLAH c.c dünyayı ve içindekileri sevgi için yaratmıştır çünkü ilk yarattığı mahluk Resulullah efendimizin nurudur. Sevgi-Aşk bunlar aşılabilir duygusal yoğunluklardır insanın amacı insan olmaktır insan olmanın tanımına aykırı duygular şeytanın tasallutu altındadır...evlilikler romantizim aşk ilişkinin devamı için gerekli olan duygusal yoğunluklardır akıllı ve kendine hakim olanlar bunların dozlarını ayarlayabilir geminin dümeninde gemiyi ahiret limanına sağ salim çekebilir her kamil insanın duygularını nasıl kontrol ettiklerini erenlerden ariflerin hayatlarından görebiliriz allah c.c hepimize gerçek aşkı ve sevgiyi yaşayanlardan eylesin..amin..

19.01.2010 - talinet

Konular