Zehirli Ok

Zehirli Ok web sitesi aciz.net üzerinden yayına devam ediyor.


Sevgiyi zehirlemek

Mustafa islamoglu sami hocaoglu ve benzeri isimlerle yaptigi mezhepsizlik ve sinsi islam düsmanligi yüzünden www.zehirliok.com sitesindeki cinsellige dair yazilari kaldirilmistir.

zehirli.org adresinden bu sahis hakkinda daha kapsamli bilgi alabilirsiniz.

Hayal dünyanızı günahlardan temizleyin

Osman Hoca, o gün her zamankinden daha çok dertliydi. Simasında içindeki ıstırabı yakalamak mümkündü.
Ses tonu o kadar etkiliydi ki, o samimi ifadeleri onu dinlemeye gelen gençlerin kulağından giriyor ve kalplerine yerleşiyordu.

Bir ara Osman Hoca’nın hemen karşısındaki koltukta oturan bir genç, asrımızdaki bütün gençlerin ortak bir derdi olan şu soruyu sordu:

- Hocam! Günümüzde çarşı-pazar, televizyonlar, gazeteler, dergiler, internet siteleri bizi günaha davet eden tablolarla dopdolu. Bu tür manzaralardan etkilenmemek için ne yapmalıyız?

Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma

İslâm dini ve onun yüce kitabı Kur'ân-ı Kerim, insanın ve insan neslinin muhafazasını ve korunmasını sağlamak amacıyla, önleyici bir takım ön tedbirler getirmiş ve bu tedbirlerin uygulanmasını da emretmiştir. Kur'ân'ın getirdiği ön tedbirlerin başında, önleyicilik ve caydırıcılık prensibi, ilk sıralarda yer almaktadır. Bu prensibe göre Kur'an, evlilik dışı cinsî münasebeti ve bu çeşit münasebetlere götüren yolları kesinlikle yasaklamış ve bu konuda tedbirler getirmiştir.

Eskiden olduğu gibi günümüzde de, insan ve insan nesli için tehlikeli olan bir takım bulaşıcı hastalıklar mevcuttur. Bu bulaşıcı hastalıklar arasında en başta gelenleri de, frengi, belsoğukluğu, yumuşak yara gibi zührevî hastalıklar ve bunlara ilaveten şimdilerde bütün insanlığı tehdît eden AIDS hastalığıdır. Bu hastalıkların bulaşmasında ise en önemli faktör, evlilik dışı cinsî münasebet ve livâta olması İslâm'ın bu fiiller karşısındaki kararlı ve ciddî tavrının hikmetini bir kere daha herkese göstermiş olmaktadır. (İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi., Akçağ yay., XI, 383.)

CİNSEL HASTALIKLAR İFFETSİZLİĞİN ÜRÜNÜDÜR.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir toplumda fuhuş ortaya çıkar ve açıktan işlenmeye başlarsa mutlaka orada daha önce atalarında görülmemiş taun ve hastalıklar yayılır.”

Yine bir diğer hadiste şöyle buyurmuştur: “Bir toplumda açıktan açığa zina yaygınlaşırsa orada ölüm artar”

(Bu hadisi İmam Malik Muvatta’da rivayet etmiştir.)

Messenger’da Çin’i bile solladık

Türklerin en sevdiği işlerin başında gelir sohbet etmek. Neredeyse genlerimize kadar işleyen bu özelliğimizi artık sanal âleme de taşıdık ve yeni bir dünya rekoruna imza attık.
Bu uğurda nüfusu bizden çok fazla olan ABD’yi geçmek şöyle dursun 1,3 milyar nüfusa sahip Çin’i bile bilgisayar başında sohbet yaparak solladık.

Adeta “Türkler sohbeti sever” sözünü boşa çıkarmamak için yemedik, içmedik bilgisayarın başında sabahladık. Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek bir performans sergileyen 118 milyon MSN Messenger abonesinin girişimleri neticesinde dünya beşinciliği koltuğuna kurula kurula oturduk. Ne mi kazandık? Bu sorunun cevabını henüz kimse net olarak açıklayamıyor; ama “Chatseverler, bu hızla giderse bir yıl sonra kesin birincilik koltuğuna otururuz” söylentileri şimdiden kulaktan kulağa dolaşmaya başladı bile.

Yaz mevsiminde kendinizi korumaya aliyor musunuz?

Geçenlerde yazdığım bir yazıda şöyle demiştim:

- Hayatını Yaratan’ın emrine uygun şekilde yaşamayı düşünmeyenlere bir diyeceğim yoktur. Onlar kendi hayat gayelerini kendileri tespit ederler. Nefsi alışkanlıklarının önüne kutsal doğrularla, haram helal inançlarıyla çıkılmasını uygun bulmayabilirler. Ben, hayatını inancına uygun şekilde yaşamak isteyenlere seslenmek istiyor ve diyorum ki:

-Bilhassa sizler dikkat ediyor, tedbirli oluyor musunuz bu sıcak yaz mevsiminde!

-Neye mi dikkat ediyor musunuz bu sıcak yaz mevsiminde?

-Dünyevi ihtiraslarınıza, makam mevki arzularınıza, para pul hırslarınıza.. dikkat edin demiyorum. Dindarlığınız, haram helal inancınız sizi bu türlü hırs ve arzularınızın baskı ve tazyikinden kurtarabilir. Ama mevsimlik fitnenin baskı ve tazyikinden asla!..

Zaruretsiz kadınlara bakmak ve tokalaşmak

Sual: Zaruretsiz kadınlara bakmak ve tokalaşmak günah mıdır?

CEVAPÇ Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, Cehenneme atılır.) [M. Enhür]

(Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]

(Gözlerin zinası harama bakmak, kulakların zinası zinaya götürecek sözleri dinlemek, dilin zinası zinaya sebep olacak sözleri konuşmak, ellerin zinası namahremi tutmak, ayakların zinası günah olan yerlere gitmektir.) [Buhari]

Dünyasını da, ahiretini de kurtarmak isteyen...

Bilindiği üzere geçmişte sokak bozulmamış, toplum hayatında kötülükler kol gezer hale gelmemişti.

O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık ahiretini kurtarma gayretinden başka bir mânâya gelmiyordu. İnsanlar sadece ahiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.

Ya bugün? Bugün de öyle mi?.. Hayır, bugün durum farklı. İnsanlar ahiretlerini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını kurtarmak için de dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp kol gezen kötülüklerden kendilerini, aile ve çoluk çocuklarını korumaya almaya çalışıyorlar...

Günah çeşmesi

Evliya Çelebi, Melek Ahmet Paşa’nın Özi valiliği sırasında (1650) neredeyse bütün Rumeli’ni dolaşarak ünlü seyahatnamesine zengin sahneler ilave etti. İşte Sofya civarında başına gelen bir hadise; kısaltarak anlatalım:

“(Votoş yaylalarından inerken) bir ihtiyar yörük dedi ki:

-Bunda bir kayada bir çeşme vardır ki Talih Çeşmesi derler; varın onda talih tutun.

Dere içine gittik. Refiizade Şefiî Çelebi dedi ki:

-Dinleyin ey vefalı ihvan! Bu çeşme o çeşmedir ki, her kim ömründe katil, zina gibi kebair işlemişse ondan su alıp içemez. Ancak eteği temiz ve tereddütsüz olanlar nûş edip safa kesb edebilirler. Yani ki içemeyenler daha sonra halktan utanıp bednâm olurlar, isterseniz geri dönelim.

İlginç bir vak’a

Peçevi İbrahim Efendi ile Gelibolulu Âlî’den naklen özetliyoruz:

Kanuni dönemi alimlerinden Sahn müderrisi iken şeyhülislam hakkında Rüstem Paşa’ya yazdığı bir şikayet mektubunda devlet itibarına saygısızlık ettiği için padişah huzurunda azarlanarak azledilmiş bir Arapzade vardır. Bilahare Semiz Ali Paşa vezir-i azam olunca ilk icraatı bu Arapzâde’yi Mısır kadılığına tayin etmek oldu. Âlî’ye göre o gece olanlar şöyledir:

Divandan sonra saadetlü padişah hasodayı teşrif buyurup canlarının sıkkın olduğu belli olunca Yakup Ağa;

-Düşmanlarınız mahzun olsun; padişahımın ıztırabı nedir? diye sormuş ve hünkar hazretleri;

Gençlere evlilik öncesinde eğitim veren okullar yaygınlaştırılıyor

Sivil toplum kuruluşları ve belediyeler evlilikle ilgili eğitim seminerlerini ücretsiz veriyor. Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da aile bağlarını güçlendirmek, boşanmaları önlemek için ‘Ana-Baba Okulu Projesi’ni hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Malezya, Kore ve Endonezya’da devlet politikası haline gelen ‘evlilik okulu’, Türkiye’de belediyelerin desteğiyle hayata geçiriliyor. Sağlam bir yuvanın eğitimli anne ve baba ile kurulacağını anlayan belediyeler, gençleri evlilik öncesinde eğitiyor. Şimdiye kadar danışmanlık şirketleri tarafından verilen eğitim seminerleri, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin desteğiyle ücretsiz olarak gerçekleştiriliyor. Bahçelievler’de evlilik okulu seminerlerine katılan ve sertifika alan Abdullah Tuğcu-Gülsüm Memiş çifti, evlenmeden önce aldıkları eğitimin faydalı olduğunu söylüyor. Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da aile bağlarını güçlendirmek, boşanmaları ve kuşaklar arası çatışmayı önlemek için 1880 yılından beri ABD’de, 1929’dan beri ise Fransa’da uygulanan ‘Ana-Baba Okulu Projesi’ni hayata geçirmeye hazırlanıyor. Belediyelerin bünyesinde faaliyete geçecek proje ile iletişim bozukluğu giderilmeye çalışılacak, ebeveynler ile çocukları kişisel ve duygusal yönden geliştirilecek. TCK hazırlanırken taslak metinlerde yer almadığı halde tartışılan “zina yasası” ailenin önemini gündeme getirdi. Hayat Akademi’nin yürüttüğü evlilik okulu projesinin koordinatörü İdris Hızır, “İnsanlar, ehliyet almak için bile 2 ay kursa gidiyor. Aile gibi kutsal bir kurum inşa edilirken hiçbir kursa gerek duyulmuyor.” diyerek evlilik öncesi eğitime önem verilmesini istiyor. Bilinçsiz yapılan evliliklerde evde terör estiren bireylere rastladıklarına işaret eden Hızır, “Malezya, Kore ve Endonezya gibi ülkelerde 2 ay süren eğitimlere katılmayan gençler evlendirilmiyor. Türkiye’de de böyle olsun.” diyor. Sosyolog Yusuf Özkan Özburun ise son yıllarda aile kurumunda ciddi bir yıpranma olduğunu dile getiriyor. Türkiye’de insanların, Doğu ile Batı arasında sıkışıp kaldığını ifade eden Özburun, bireylerin modern ile geleneğin sentezini yapamadığını ve bu belirsizliğin kurulan ailelere de yansıdığını söylüyor. Evlenecek çiftlerin birbiriyle iletişim kurmasını isteyen Özburun, rastgele yapılan evliliklerin boşanma ile sonuçlandığını ve bu oranın yüzde 33’e çıktığını kaydediyor. Evlilikte anlayışlı olmanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Özburun, çiftlerde bilinç düzeyi oluşturmaya çalıştıklarını vurguluyor. Ailelerde daha çok iletişim ve çatışma problemi ile karşılaştıklarını belirten sosyolog, eğitimin maliyetinin düşürülerek toplum geneline yayılmasını istiyor.

İSLAM VE GENÇLİK

Özellikle son yıllarda pozitivist anlayış, insanı inançlardan ve ahiret bilincinden uzaklaştırmıştır. Günümüzde birçok değer yargısı değişmiş ve ahlâkî bir erozyon hızla devam etmektedir. Dünyevîleşen insanın elinden tutulup Rabbiyle buluşturulması ve tekrar ona ahiret bilincinin verilmesi gerekmektedir. Her türlü kötülüğün temelinde inançsızlık vardır. Özellikle ahiret bilincinden uzaklaşan insanlar, daha kolay kötülük yapabilmekte ve günah işlemektedirler.

Dünyevîleşme gün geçtikçe artmakta, insan zevk peşinde koşmaya başlamakta ve sadece tatmin arayışına girmektedir. Dünyevîleşen günümüz insanı, nefsini tatmin için her türlü yola başvurmaktadır. Zevk ve sefa toplum sağlığını tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. Zevk kültürü, insanlar arası ilişkileri bir mücadele zemininde ele almaktadır.

“İffet”imizi nasıl koruyabiliriz?

“İffet”; çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, doğruluk, dürüstlük ve ahlâkî değerlere bağlılık üzere yaşama demektir.

Aslı Arapça olan bu kelime, namuslu, şerefli ve ahlâklı olma halini ifade edecek şekilde dilimize de geçmiştir. Özellikle eski nesir ve nazımlarda, izzet ve haysiyetiyle yaşayan, çalıp çırpmayan, haramlardan sakınan ve namusunu koruma mevzuunda fevkalâde hassas davranan kimseler hakkında “afîf” tabiri kullanılagelmiştir.

İslâm alimleri insanda üç temel duygunun bulunduğunu söylemiş; belli ölçüde de olsa hakikatleri görüp, fayda ya da zarar getirecek şeyleri birbirinden ayırma melekesine “kuvve-i akliye”; kin, hiddet, kızgınlık ve atılganlık gibi hislerin kaynağı sayılan güce “kuvve-i gadabiye”; arzu, iştiha ve cismânî hazların menşei kabul edilen duyguya da “kuvve-i şeheviye” demişlerdir. Kuvve-i şeheviye’nin, hayâ hissinden tamamen sıyrılarak her türlü cürmü işleyecek kadar kayıtsız kalma şeklindeki ifrat hâlini “fısk u fücûr”; helal nimet ve lezzetlere karşı dahi hissiz ve hareketsiz kalma durumunu da “humûd” olarak isimlendirmişlerdir. Bu açıdan istikamet üzere bulunarak, meşru dairedeki zevk ve lezzetlere karşı istekli davranmanın yanı sıra, gayri meşru arzu ve iştihalara şuurlu olarak kapalı kalma tavrını ise “iffet” kelimesiyle ifade etmişlerdir.

Chat arkadaşlığı ne kadar doğru?

İnsan tarih boyunca, her büyük keşifle toplumsal, ekonomik ve politik birçok gelişim yaşamıştır. Günümüzde de kısa zamanda çok hızlı bir şekilde yaygınlaşan, hayatın her kesimi; alışverişten ticarete, kurum ve kuruluşların örgütlenmesinden propagandalara, reklamlara, ciddi araştırmalardan eğlenceye ve en önemlisi aileye kadar her alan içinde yer alan bilgisayar ve internet ile insanlık yeni bir gelişim yaşamaktadır.

Günümüzde de kısa zamanda çok hızlı bir şekilde yaygınlaşan, hayatın her kesimi; alışverişten ticarete, kurum ve kuruluşların örgütlenmesinden propagandalara, reklamlara, ciddi araştırmalardan eğlenceye ve en önemlisi aileye kadar her alan içinde yer alan bilgisayar ve internet ile insanlık yeni bir gelişim yaşamaktadır.

Edep yâ hû!

Edep, bir toplumda örf, adet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir. Terbiye, kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlak, usluluk, haya, sünnete uygun hareket etmek demektir.

İmamı Rabbanî, edebi şöyle tarif eder: “Bilesin, âdaptan velev ki bir edebi muhafaza, mekruhlardan velev ki tenzihi olsun bir mekruhu terk etmek, zikirden, tefekkürden, murakabe ve teveccühten çok daha eftaldir.”

Şair ne güzel söylemiş:

Ehli diller arasında aradım, kıldım talep.

Her hüner makbul imiş, illa edep illa edep.