Zehirli Ok

Zehirli Ok web sitesi aciz.net üzerinden yayına devam ediyor.


Ahir Zamanda Genç Olmak!

BİR MAYIS GÜNÜ, artık orta yaşlılığa terfi etmiş biri olarak yollardaydım. Hava, tam bir bahar havasıydı. 'Ahir zamanda çocuk olma'nın bütün ağırlığını yaşayan çocuklarımızı, biraz hafiflemeleri arzusuyla, erkenden ninelerine götürmüştü hanım. Çocuklar hem nine, hem de toprak yüzü göreceklerdi. Ben ise ihtida öyküleriyle meşguldüm. Hayatında ilk kez üniversitede iken bir müslümanla, üniversite bitiminde ise İslâm'la tanışan bir hanımın önyargılarla cedelleştiği nice yıllardan sonra İslâm'a gelişinin öyküsünü Türkçe'ye aktarmaya çalışmış; bu arada, bir hayli bunalmıştım. Hava güneşliydi ve güneş yakmıyordu. Bahar beni dışarıya davet ediyor, yorgun zihnim yeni bir ihtida öyküsünün tercümesine elvermiyordu.

Evliliği Yürütmek İçin

TÜRKİYE’DE ‘evlilik okulu’ adı altında hizmet veren özel veya resmî bir eğitim kurumu biliyor musunuz? Ben bilmiyorum, en azından duymadım. Bazı üniversite hocalarının özel çabalarıyla ‘ana baba okulu’ adı altında halka açık kurslar düzenlendiğini biliyorum, ancak gençleri evliliğe hazırlayan bir ‘evlilik okulu’ bilmiyorum.

Amerika’da ve Avrupa ülkelerinin çoğunda değişik isimler altında hizmet veren evlilik ve ana baba okulları oldukça yaygın. Evlenmeye niyetli nişanlı veya sözlü gençler önce bir ‘evlilik okulu’nun kurslarına katılıyorlar. Burada evli çiftlere aile olmanın getireceği sorumluluklar, karşı cinsin psikolojisi, ‘ben’ kişiliği ile ‘biz’ kişiliğini ayıran sınırlar, eşler arası uyum, ailede iş bölümü, ortaya çıkan anlaşmazlık problemlerinin çözümü, arkadaş-akraba-komşu ve iş ilişkileri, ev ekonomisi gibi temel konular anlatılıyor. Amerika’da master yaptığım yıllarda sık sık bu okulları ziyaret etme ve derslerine katılma fırsatı bulmuştum.

Ergenlik çağı, gerginlik çağı!

15 YAŞ CİVARINDAKİ çocuklara, yani ergenlere nasıl davranılması gerektiği, öteden beri bütün anne ve babaların kafalarında yer eden bir sorundur. Bir başka yaygın ifade biçimiyle “gençleri anlamak” (ya da anlamamak), dedelerimiz zamanında bir problemdi, babalarımız zamanında da problemdi, şimdi de problem. Ergen olmak da zor, ergen ana-babası olmak da. Zorlukları kolaylaştıran ise bilgi. Bu sorunlarla defalarca karşılaşmış bir uzmanın bilgi ve tecrübelerine dayanan birkaç tavsiyesi ise faydalı olabilir umarım.

YENİ BİR ERİŞKİN GELİYOR

Psikolojik açıdan ergenlik çağı, çocukluk döneminde temel elemanları (yani hammaddesi) belirlenmiş olan kişiliğin, toplumda bir birey olarak, nasıl bir rolle, nasıl bir şekilde var olacağının belirlendiği, yani gencin erişkin bir insan olarak toplumda kendi adına var olmaya hazırlandığı bir dönemdir. Çocukken her şeyi ailesinden bekleyen, sürekli desteğe muhtaç olan insanın, kendi ayakları üstünde durup kendi yolunu çizebilmesi için de, böyle zorlu bir değişim dönemi geçirmesi kaçınılmazdır zaten. Zahmetsiz rahmet olmaz. Yeni ve kendinden öncekileri aşmış bir bireyin meydana atılması zamanıdır artık. Ve Bediüzzaman’ın ifadesi ile “anne-baba, kimsenin değil ama, çocuğunun kendisinden daha iyi olmasını ister.” İyi ama bu “kendisinden daha iyi” olma, nasıl olacaktır? Eğer çocuk anne-babanın dizinin dibinde, aynı yolda, onların izinde yürürse, ancak onlar kadar iyi olabilir; onları aşamaz ki. Onları aşabilmesi, kısmen de olsa onlardan ayrımlaşması, yeni şeyler denemesi ile mümkündür. Bu da gösterir ki, gencin kendine has bir yol çizmesi, değil şikayet etmek, istenmesi gereken bir şeydir aslında. İşte ergenlik çağı problemlerinin belki de en önemli püf noktası buradadır. Ebeveyn, çocuğunun hâlâ o eski uslu, ana kuzusu halinin devamını isterse, değişime karşı direnirse, bu dönem kolay atlatılamaz. Hatta bazen yirmili yaşlara kadar gecikir. Yoksa yirmibeş yaşında bile hâlâ dizinizin dibinde duran, her sorumluluğu size yıkan bir çocuğunuz mu olsun istiyorsunuz?

Aşk Nedir?

Aşk, evrenin muhteşem bir güzellik ve düzen içinde yaratıldığı zamandan beri var oldu. İlk insanla birlikte insanlar arasındaki en renkli, en zevkli, en zengin bir duygu çağlayanıdır aşk.

Sevginin, en yoğun ve en coşkun bir şelâle gibi çağlamasını anlatan aşk, insanları birbirine bağlayan, birbirine yaklaştıran bir sihir, bir efsun âdeta. İnsanları neredeyse gözü kapalı cezbeden bu sırlar yumağı, çok tatlıdır, çok güzeldir, çok şirindir, çok keyif vericidir...

Ancak her aşkın önünde nice tuzaklar, nice zorluklar ve nice engeller vardır. Onları aşmak; yürek, cesaret, akıl, mantık, bilgi, hüner, sabır, azim ve hepsinden önemlisi bir yöntem ister. Bu erdemleri taşımaz ve yöntemini uygulamazsanız, sevdanız yarım, aşkınız sonuçsuz, yuvanız mutsuz olur.

Şeytan'ın Kalbe Giriş Yolları

Kalbin misali, bir kalenin misaline benzer. Şeytan, kaleye girmek isteyen bir düşmandır. Onu kuşatıp sahip olmak ister. Kaleyi düşmandan korumak ancak kapılarını, giriş noktalarını ve kalede açılan delikleri korumak ve oralarda nöbet beklemek sûretiyle mümkündür. Kalenin kapılarını bilmeyen bir kimse, o kapıların nöbetçiliğini yapamaz. Bu bakımdan kalbi, şeytanın vesveselerinden korumak farzdır. Hem de her mükellef kulun üzerine farz-ı ayındır. İnsanın, sayesinde farza yetiştiği şey de farzdır. Şeytanı defetmeye insanoğlu ancak onun giriş noktalarını bilmekle muktedir olabilir. Bu bakımdan onun giriş noktalarının bilinmesi farzdır. Şeytanın giriş noktaları ve kapıları kulun sıfatlarıdır. Bu sıfatlar pek çoktur. Fakat biz kocaman yollar ve geçitler mesabesinde olan büyük yollarına işaret edeceğiz. O yollar ki binlerce askerin yürümesiyle dahi daralmaz. Bu bakımdan şeytanın büyük kapılarından biri gazap (öfke) ve şehvettir. Çünkü öfke, aklın kandırıcısı ve helâk edicisidir. Ne zaman aklın askeri zayıflarsa, şeytanın askeri hücuma geçer ve ne zaman insan öfkelenirse, şeytan onunla oynar, tıpkı çocukların topla oynadığı gibi...

Muhteşem Mutluluk Sarayları Kurabilirsiniz!!!

Belki yeni evlisiniz, belki de aynı yastıkta nice yıllar geçirdiniz. Zaman zaman eşinizle yaşadığınız tartışmaları, anlaşmazlıkları ve huzursuzluğu düşünüp, kendi kendinize şöyle sordunuz mu hiç:

"Acaba yanlış bir evlilik mi yaptım? Neden mutluluk çiçekleri açmasını beklediğim güzel yuvamda hazan mevsimini yaşıyorum? Yemyeşil ağaçlarımın yaprağı neden dökülüyor? Hani muhteşem bir mutluluğu doyasıya yaşıyacaktım? Neden huzursuzum, mutsuzum, şevksizim?"

Evlendikten bir süre sonra kendi kendine bu tür sorular sormayan kimse neredeyse yok gibidir. Evlenen insan, özellikle ilk günlerin renkli ve neşeli gülücükleri geçtikten sonra evliliğini sorgulamaya başlar.

Günahın Ardından Hemen Tevbe Etmenin Vücûbu

Günahın ardından hemen tevbe etmenin vâcib olduğunda şüphe yoktur; zira günahların helâk edici olduklarını bilmek, imana dahildir. İman etmek ise farzdır. Tevbe etmenin farziyye tinden kurtulan kimse, tiksindirici fiilden kendisini meneden bir marifetle Allah'ı tanımıştır. Çünkü bu mârifet, amelle alâkası bulunmayan mükâşefe ilimlerinden değil, muamele ilimlerindendir.

Her ilim bir amele teşvikçi olsun diye istenir, o ilmin mesuliyetinden ancak istenilen amele teşvikçi olduğu zaman kurtulunur. Bu bakımdan günahların zararını bildiren ilim, ancak insanı günahları terketmeye teşvik etmek için istenir. O halde günahları terketmeyen bir kimse, imanın bu parçasını kaybetmiş olur ve Hz. Peygamberin şu hadîs-i şerîfîyle de bu kastolunmuştur:

Zani bir kimse, mü'min olduğu halde zina etmez.7

Korkulan Şeye Nisbetle Korkunun Kısımları

Hastalığı veren devayı vermiş ve şifayı da va'detmiştir. Bu bakımdan sabır, her ne kadar zor ise de onun elde edilmesi, ilim ve amelden meydana gelen macun ile mümkündür. Bu bakımdan kalplerin hastalıkları için yapılan ilaçların karışımı ilim ve ameldir.

Fakat her hastalık başka bir ilim ve başka bir amele muhtaçtır. Nasıl ki sabrın kısımları değişik ise, sabra mâni olan illetlerin de kısımları değişiktir. İlletler değişik oldukları zaman ilâç da değişik olur; zira ilâcın mânâsı, illetin zıddı ve sökülmesidir. Bunu teker teker saymak, oldukça uzun sürer. Fakat biz yolu, bir kısım misallerle tanımış oluruz.

YÜZ KİŞİYE DANIŞMADAN EVLENMEYECEĞİM

İsrail oğullarından biri kendi kendine dediki:

yüz insana danışmadan evlenmeyeceğim .Doksan dokuz kişi ile müşavere etti biri kaldı niyet etti sabah erken kim karşısına çıkarsa onunla müşavere edip görüşü ile amel edecekti.
Sabah oldu evinden çıktı bir deliye rastladı. bir kamışı at yapıp binmişti.böyle bir deli ile karşılaşması onu üzdü ama verdiği sözdende dönmedi ona yaklaştı.

Deli onun yakşaltığını görünce dediki: Sakın kendini koru atım seni tepmesin.

Fakat o kimse deliye şöyle dedi: Atını tut sana bir şey soracağım.

Deli durunca şöyle anlattı: İlkkarşıma çıkanla müşavere edeyim diye allaha ahd ettim.ilk olarak da sen karşıma çıktın.şimdi söyle!ben evlenmek istiyorum nasıl evleneyim?

Deli şöyle anlattı: Kadınlar üç çeşitti biri senindir.biri aleyhine çalışır .biride hem lehine hemde aleyhine olur .

Bir derginin utanç veren kapağı...

Bazı haber dergilerinin editörlerinin, “din” ve “seks” ikilisinin her zaman çok sattığının bilincinde olduğu görülüyor.

Hatırlayanlar olacaktır; Tempo dergisi birkaç ay önce “İslam'da seks” üst başlığı ve “Türbanlı porno nasıl yapılır?” alt başlığını kapağa koymuştu..

Dergi, “Türbanlı porno” diye başlık attığına göre, şunu demeye getiriyor: Türbanlı bir kadın, Müslüman'dır; porno ise kötüdür. Müslüman nasıl olur da pornocu olur ve “bu ne ayaktır?”!

Eskilerin deyimiyle, hadisenin mefhum-u muhalifine bakarsak, yani olayı tersten değerlendirirsek, Tempocular aynı zamanda şunu da demek istiyordu:

Dinde tâviz yasak!

Cenab-ı Hak, dininden zerre kadar tâviz verilmesini yasakladığı gibi, tâviz vermeye ednâ, yani zerre kadar meyli de yasaklamaktadır. Bu hususta birinci muhatap olarak Peygamber Efendimizi (asm) almakta ve tâviz vermesi durumunda onu şiddetle cezalandıracağını beyan buyurmaktadır. Bu konu ile ilgili âyet-i kerimelerin meâline muteber tefsirlerde yer aldığı şekliyle bakalım:

“Habibim! Biz inâyet-i İlâhiyemizle seni hak üzere sabit kılmamış olsaydık onların hud’alarının kuvvetine binâen tekliflerini kabule meyleder ve azıcık yaklaşırdın.” Yani; meyletmedin velâkin hilelerinin kuvveti meyletmeye yaklaştırdı velâkin biz himaye ettik, sen de yaklaşmadın.” (Hülasatü’l Beyan, İsrâ Sûresi / 74)

OLAĞAN ÜSTÜ SÖZ VE TUZAKLAR

''En iyi zehir vücuda yavaş yavaş yayılanıdır. Kurbanına hiç fark ettirmeden zehirler. Katilden hiç şüphe ettirmeden öldürür. Evliliğin de böylesi yavaşça yayılan zehirleri vardır.''

BAŞKALARI BİRBİRİNE NE KADAR YAKIŞIYOR?

Başkaları eşinizden daha güzel ya da yakışıklı görünebilir. Reklamlarda gördüğünüz, filmlerde izlediğiniz, billboardlarda rastladığınız kadın ya da erkekler size daha sevimli gelebilir; unutmayın ki onlar sahici değil kurgulanmış kişilerdir; size özel değillerdir, herkese gülümserler, gerçek değillerdir; her zaman gülümserler. Dahası, sevimlilikleri sizin için de değildir; bir başka şeyi pazarlamak ya da temsil etmek için sevimli olmak zorundadırlar.

KADIN KOCASINI VEYA SEVDİĞİNİ ALDATINCA NE OLUYORDU?

İŞTE …….DEĞİLMİ?

YA PEKİ ERKEK KARISNI VEYA SEVDİĞİNİ ALDATTIĞINDA NE OLUYOR?

Ve bu noktada bazen insanların Allah’a nasıl inandıklarını çok merak ediyorum

Böyle bir yazı yazma ihtiyacını neden hissettim biliyormusunuz? Erkeklerin bu kadar pervasızca bu işi yapmaları ve sonrasında namus abidesi olarak ortalıklarda dolaşmalarından nefret ediyorum. İşte bu yüzden bu konuya değinmek istedim.

Artık hepiniz biliyorsunuz ben feminist değilim ve kadın-erkek ilişkilerinde her iki tarafa da verip veriştiririm. Hak neyse onu savunurum kimseyi haksız yere savunmam ya da yermem.

ERKEĞİN HAYATI NASIL KARARIR ??

ERKEK- Söyle.
KADIN- . . . . . . . . . . . .
ERKEK- Söylesene!
KADIN- Acelen varsa söylemiyim.
ERKEK- Acelem yok ama çıkıcam, söyle
KADIN- Söyle söyle diyip üstüme gelme.
ERKEK- Ya niye üstüne geliyim. Bişey söylemiycek miydin?
KADIN- Yok bişey yok. Ne söylicem ki sana?
ERKEK- Yanlış anladım demek ki. Çıkıyom ben o zaman.
KADIN- Çık sen, çık. Hep kaç!
ERKEK- Yok kaçırmam otobüsü bugün. Bak daha onbeş dakka var.
KADIN- Altında kalırsın inşallah!
ERKEK- Ne?
KADIN- Bişey söylicem demiştim. Ama beni dinliycek zamanın yok tabii.
ERKEK- E sen ne söyliyim ki demedin mi?
KADIN- Git, tamam git!

Net'te tanıdığınız kişi ve yazılarını ne kadar samimi buluyorsunuz?

* Her türden insan olabilir, kimseye güvenmiyorum!\n* Bir çoğunun yapmacık ve sıradan oldugunu düşünüyor ve samimi bulamıyorum\n* Olduklarından çok, olmak istedikleri yahut görünmek istedikleri şekilde yazdıklarını düşünüyorum\n* İnsanın içinde ne varsa dışına o çıkar bir kaç yazısından karakterini anlıyor yahut hissediyorum\n* Önyargılı olmamak gerektiğini düşünüyor ve zamana bırakıp zamanla görmeyi tercih ediyorum\n* Şahsen fazla paronayak olacak bir durum görmüyor ve karşımdakinin samimiyetine inanıyorum\n* İnsanların şahsiyeti ve kişiliğinden çok, paylaşımı ve yazdıkları benim için daha önemli \n* Kişiye, duruma, şartlara ve psikolojik yapıma göre düşüncelerim değişebilir\n* Üzgünüm ama tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki, kendimi bile samimi bulamıyorum\n* \n