Korku Ve Cinsel Yaşam
Normal koşullarda insandaki cinsel dürtü öylesine doğal ve kendiliğindendir ki, henüz evlenmemiş veya bir eşle ilişki kurmamış insanların çoğu, başarılı ve doyurucu bir cinsel birliğin otomatik olarak gerçekleşeceğini sanırlar. Oysa cinsel faaliyet çok hassas bir mekanizmadır: kolayca arızalanabilir.
İnsanın doğal dürtülerinden biri olan cinsel istek, normal koşullarda, bir uyarıcıyla karşılaştığında kendiliğinden ortaya çıkar ve herhangi bir engele takılmadığı takdirde orgazmla sonuçlanır.
Wilhelm Reich’ın dediği gibi, doğal ve sağlıklı bir cinsellik kişinin hiç bir iç yasaklanma duymaksızın cinsel heyecana kendini bırakabilme yetisidir. Bu, içgüdüsel bir faaliyettir ama sanıldığı gibi otomatik değildir; bazı psikolojik koşulları vardır. Bu koşullar olmadığında en kışkırtıcı görüntüler bile kişilerde gerekli cinsel tepkileri doğurmayacaktır. Çünkü bunların eksikliği, insan gövdesinde, cinsel ilişki için gerekli olan fizyolojik dönüşümlerin gerçekleşmesini önleyecektir.
Diğer yandan, insanlarda, cinsellik gibi temel dürtülere müdahale eden, bunların işlenmesini önleyen ikincil dürtüler de bulunmaktadır. Bu dürtüler, toplumsal yaşamda doğal cinselliğin bastırılmış olmasından kaynaklanmakta ve insanın haz duyma kapasitesini sınırlamaktadır. Bu ikincil dürtülerin en iyi örneği “korku” dur. Genellikle korkuyla cinsel ilişki birbirine ters düşer.
Ani bir korku insan vücudunda adrenalin salgılanmasına yol açar. Bu madde, insana tehlikeye karşı koyabilmesi için gerekli olan enerjiyi sağlar ama, cinsel isteği de söndürür. Bir yandan da savunma refleksleri, kanın sindirim ve üreme organlarından çekilip kol ve bacak kaslarına dolmasına neden olur. Böylece insanın “savaş organları” güçlenir, ama cinsel organları büzülür: birleşme olanaksızlaşır.
Korkunun cinsel arzuları öldürmesi gerçekte çok anlaşılabilir bir durumdur. Çiftleşme anı, canlının dış tehlikelere karşı en açık, en korunmasız olduğu andır. Böyle bir durumda canlı çiftleşmeyi sürdürecek olsa, hayatta kalması olanaksızlaşabilir.
Yüzbinlerce yıl önce vahşi bir ormanda bir insan çiftinin sevişmekte olduğu ve çevrede de aç bir aslanın dolaştığı düşünülürse; kuşkusuz, birleşme eyleminin yarıda kesilmesi gerekecektir. Böylece, tarih içinde, korkunun cinselliği bastırması insanda yerleşik bir refleks mekanizması haline gelmiştir. Bu sadece “Vahşi aslan” türünden somut ve dıştan gelen tehditler için değil, kaynağı daha belirsiz, bulanık psikolojik tehlike ve endişeler için de geçerlidir.
Kaynağı ne olursa olsun, korku, şiddetli sıkıntı ve kaygı duyguları, insanları cinsel uyarılara karşı genellikle duyarsızlaştırır.
Çocukluk yıllarında veya ergenlik döneminde herhangi bir nedenden ötürü kadınlara karşı korku beslemiş bir insan, ilk cinsel deneyinde de bu sıkıntılı duyguyu üzerinden atamadığı için büyük bir olasılıkla başarılı olamayacaktır.
Erkeklerde ereksiyonun gerçekleşmesini veya orgazma ulaşılmasını, kadınlardaysa aynı şekilde dölyolunun nemlenmesini ve orgazma varılmasını önleyen bazı korkular oldukça basit ve yüzeyseldir. “Bu gece penisim sertleşecek mi?” gibi bir kaygı, birçok erkeğin geçici olarak iktidarsız kalmasına neden olmuştur. Ancak, bu gibi cinsel korkular, insanın kendisi tarafından tahlil edilebildiği için çoğu zaman geçicidir.
Buna karşılık, kaynakları ve nedenleri kişinin kendisince bilinemeyen bazı daha derin korku ve kaygı duyguları için bir psikologa başvurulması gerekebilir.
İnsanın doğal dürtülerinden biri olan cinsel istek, normal koşullarda, bir uyarıcıyla karşılaştığında kendiliğinden ortaya çıkar ve herhangi bir engele takılmadığı takdirde orgazmla sonuçlanır.
Wilhelm Reich’ın dediği gibi, doğal ve sağlıklı bir cinsellik kişinin hiç bir iç yasaklanma duymaksızın cinsel heyecana kendini bırakabilme yetisidir. Bu, içgüdüsel bir faaliyettir ama sanıldığı gibi otomatik değildir; bazı psikolojik koşulları vardır. Bu koşullar olmadığında en kışkırtıcı görüntüler bile kişilerde gerekli cinsel tepkileri doğurmayacaktır. Çünkü bunların eksikliği, insan gövdesinde, cinsel ilişki için gerekli olan fizyolojik dönüşümlerin gerçekleşmesini önleyecektir.
Diğer yandan, insanlarda, cinsellik gibi temel dürtülere müdahale eden, bunların işlenmesini önleyen ikincil dürtüler de bulunmaktadır. Bu dürtüler, toplumsal yaşamda doğal cinselliğin bastırılmış olmasından kaynaklanmakta ve insanın haz duyma kapasitesini sınırlamaktadır. Bu ikincil dürtülerin en iyi örneği “korku” dur. Genellikle korkuyla cinsel ilişki birbirine ters düşer.
Ani bir korku insan vücudunda adrenalin salgılanmasına yol açar. Bu madde, insana tehlikeye karşı koyabilmesi için gerekli olan enerjiyi sağlar ama, cinsel isteği de söndürür. Bir yandan da savunma refleksleri, kanın sindirim ve üreme organlarından çekilip kol ve bacak kaslarına dolmasına neden olur. Böylece insanın “savaş organları” güçlenir, ama cinsel organları büzülür: birleşme olanaksızlaşır.
Korkunun cinsel arzuları öldürmesi gerçekte çok anlaşılabilir bir durumdur. Çiftleşme anı, canlının dış tehlikelere karşı en açık, en korunmasız olduğu andır. Böyle bir durumda canlı çiftleşmeyi sürdürecek olsa, hayatta kalması olanaksızlaşabilir.
Yüzbinlerce yıl önce vahşi bir ormanda bir insan çiftinin sevişmekte olduğu ve çevrede de aç bir aslanın dolaştığı düşünülürse; kuşkusuz, birleşme eyleminin yarıda kesilmesi gerekecektir. Böylece, tarih içinde, korkunun cinselliği bastırması insanda yerleşik bir refleks mekanizması haline gelmiştir. Bu sadece “Vahşi aslan” türünden somut ve dıştan gelen tehditler için değil, kaynağı daha belirsiz, bulanık psikolojik tehlike ve endişeler için de geçerlidir.
Kaynağı ne olursa olsun, korku, şiddetli sıkıntı ve kaygı duyguları, insanları cinsel uyarılara karşı genellikle duyarsızlaştırır.
Çocukluk yıllarında veya ergenlik döneminde herhangi bir nedenden ötürü kadınlara karşı korku beslemiş bir insan, ilk cinsel deneyinde de bu sıkıntılı duyguyu üzerinden atamadığı için büyük bir olasılıkla başarılı olamayacaktır.
Erkeklerde ereksiyonun gerçekleşmesini veya orgazma ulaşılmasını, kadınlardaysa aynı şekilde dölyolunun nemlenmesini ve orgazma varılmasını önleyen bazı korkular oldukça basit ve yüzeyseldir. “Bu gece penisim sertleşecek mi?” gibi bir kaygı, birçok erkeğin geçici olarak iktidarsız kalmasına neden olmuştur. Ancak, bu gibi cinsel korkular, insanın kendisi tarafından tahlil edilebildiği için çoğu zaman geçicidir.
Buna karşılık, kaynakları ve nedenleri kişinin kendisince bilinemeyen bazı daha derin korku ve kaygı duyguları için bir psikologa başvurulması gerekebilir.
Konular
- İslam'ı Tebliğ Etmiyorsanız İçiniz Rahat Olmasın!
- Ümitsizlik Şeytandandır
- Sevilmek isteriz...
- MEVLİD KANDİLİ ( 03 Şubat Cuma)
- Evlilikte olmazsa olmaz 3 S ve 3 Z
- Tesettür Modası Ve Kefen Defilesi
- Dikkat ! İnternet Bağımlılık Yapabilir..
- Allaha Ne Zaman Teşekkür Edeceksiniz....
- Facebook Ve Diğer Paylaşım Siteleri Hakkında Bilmediğimiz Gerçekler…
- Zamanımızı Gasp Edip Maneviyatımızı Çalan Hırsızlar...
- Peygamberin Eşine Olan Sevgisi Kördüğüm Aşktır..
- Malik ismin'den zina meselesi
- Anne Şefkati
- Karanlık Kalplere Ve Huzursuz Ruhlara Bir Kandil Yakın.
- Evlilikte İletişim Eksikliğinin Feci Sonuçları..
- Güzel Ahlak Nasıl Olmalı?
- Allah'ın Üzerimizdeki Nimetini Analım
- İnsanın En Mühim Vazifesi.....
- Büyük Günahlar Büyük Tövbe Ve İstiğfarla İster.
- Çıplak ve Hayasız Kadınlara Kocalarınızı Kaptırmayın....
- Ahlaksızlığın Toplumda Yayılmasında Üniversite Gençliğinin Rolü..
- Beş Dakikalık Zevklerin Dipsiz Kuyularına ve Bataklığına Düşenler.
- Evlilik Problemlerini Çözmek İçin Formüller.
- Gayri Meşru Zevklerin Mahkumu Olanlar…
- Namaz Zikirlerin En Efdalidir.
- Allah’ın KAPISI
- Rabbiyle Arası İyi Olanlar Günaha Düşman Olur....
- Aşk Evliliği Oyunları Neden Çabuk Bitiyor.
- Zenginlik ve İhtişam Müminler İçindir
- "" SIKÇA SORULAN SORULAR""