Kadin

KADININ DIŞARI ÇIKABİLECEĞİ DURUMLAR:

Ulema şu yedi yere kadınların çıkması hususunda cevaz vermişler, kendilerine gitmeleri haram olan (çalgılı, kadın-erkek karışık düğünler gibi) yerlere gitmelerine kocaları izin verdiği takdirde her ikisinin de günahkar olacağını beyan etmişlerdir;

1-Kadının hasta ebeveynlerini ziyareti,
2-Onlardan birini taziye etmek için çıkması,
3-Mahrem olan akrabalarını taziye ve ziyaretleri,
4-Kadının doktor, ebe veya ölü yıkayıcısı olması halinde,
5-Başkasında hakkı olup çıkmadan alamaması halinde,
6-Erkek bir mahremiyle farz olan hacca gitmesinde,

Kadın ve erkek farkı (Bediüzzaman'dan)

Dördüncü Hikmet: Malûmdur ki; kesret-i nesil herkesçe matlubdur. Hiçbir millet ve hükûmet yoktur ki, kesret-i tenasüle tarafdar olmasın. Hatta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
تَنَاكَحُوا تَكْثُرُوا فَاِنِّى اُبَاهِى بِكُمُ اْلاُمَمَ

- ev kema kal- Yâni: "İzdivaç ediniz; çoğalınız. Ben kıyamette, sizin kesretinizle iftihar edeceğim." Halbuki tesettürün ref'i, izdivacı teksir etmeyip, çok azaltıyor. Çünki en serseri ve asrî bir genç dahi, refika-i hayatını namuslu ister. Kendi gibi asrî, yâni açık-saçık olmasını istemediğinden bekâr kalır, belki de fuhuşa sülûk eder. Kadın öyle değil, o derece kocasını inhisar altına alamaz. Çünki kadının -aile hayatında müdür-ü dâhilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan- en esaslı hasleti sadakattır, emniyettir. Açık-saçıklık ise bu sadakatı kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir. Hatta erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sehavet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadakata zarar olduğu için, ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmettir. Onun için, o erkek inhisar altına alınmaz. Başka kadınları da nikâh edebilir.

EY KADINLAR!

''Ey kadınlar!En iyi barındığınız,oturacağınız yer,herşeyden evvel kendi evinizdir.Aile çevresi dışında kalan meselelerden sizi sorumlu tutan yok...

Huzur içinde,rahat rahat,size yakışan bir vakarla evinizde oturunuz.Evinizin işlerini görünüz.Ve evinizle ilgileniniz.Fakat zaruret icabı sokağa çıkmanız gerekiyorsa,bu konuda size izin verilmiştir.Fakat iffetinizi ve namusunuzu korumalısınız.

Herkesin dikkatini çekecek şekilde giyinmeyiniz.Başkalarını sizinle meşgul olmaya zorlamayınız.
Gözleri aracılığıyla insanların gönüllerini avlayacak şekilde güzellik gösterilerinde bulunmayınız.

Başörtülü Hanımlara Açık Mektup

Muhterem Başörtülü Hanımefendi Kardeşlerim,

Bendeniz İlahiyat Fakültesi mezunu, evli ve iki çocuk babası bir kardeşinizim. Hergün binlerce insanın geçtiği işlek bir yol üzerinde bir dükkanım var. Bu yüzden birçok farklı insan görüyor ve yine birçok insanla görüşüyorum.

Sizlere bu mektubu yazmamın sebebi hergün gördüğüm insanların içinde yer alan yüzlerce başörtülü kardeşimin bazılarında tesbit ettiğim giyinme yanlışları hakkında sizleri uyarmak istememdir.

Buna cür`et etmemin sebebi de Yüce Rabbimiz Allah`ın şu ayeti ve önderimiz Hz. Muhammed`in (s.a.v.) şu sözleridir:

Tesettür Emrinin Neresindeyiz?

Geçtiğimiz günlerde gazeteleri karıştırırken bir haber dikkatimi çekti. Haberde, beş yıldızlı bir otelde tesettürlü giyim üzerine yapılan defilenin çok ses getirdiği ifâde ediliyordu. Pahalı mankenlerin makyajlı, -güya- tesettürlü(!) boy boy fotoğrafları haberi tamamlıyordu. Fotoğraflara acı acı baktım. Çünkü resimler hiçbir şekliyle İslam ölçülerine göre tesettürlü bir hanımı tarif etmiyordu. Fakat bu resimler, moda rüzgârı sayesinde tesettür ismini siper ederek nicelerini bir yaprak gibi peşinde koşturuyordu. Bu garâbet ne kadar üzücüydü. İşte bir yansıma:

Geçenlerde çocuklarımı evimin yakınındaki parkta dolaştırıyordum. Genç bir kız dikkatimi çekti. Altında oldukça dar uzun bir etek, üzerinde uzun kollu dar bir penye ve uçları ensesine sıkıca bağlanmış başörtülü genç bir kızdı bu. Gazetelerden taklit ettiği -güya- tesettürü(!) ile elinde sigarası, yanındaki şımarık gence lâubali ve gevrek kahkahalar atarak bir şeyler anlatıyordu.

TESETTÜRÜN, KADIN HAKLARI ÇERÇEVESİNE İNDİRİLMESİ

TESETTÜRÜN, KADIN HAKLARI ÇERÇEVESİNE İNDİRİLMESİ

Başörtüsünün yasaklanması nihayet "en olgun" meyvelerini vermeye başladı. Bundan on yıl önce başörtüsünün kadın hakları çerçevesinde değerlendirileceği söylenseydi ihtimal söyleyenin payına müshehzi bir bakış düşer ve kimse tarafından ciddiye alınmazdı. 90'lı yıllardan itibaren tek tük seslendirilmeye başlanan ve başlangıç olarak daha ziyade Feminist Pazartesi dergisi tarafından ortaya konmuş olan inanç yasaklamasının sadece kadınlara yönelik olduğu "tespiti" geçen zaman içinde Müslüman kadınlar ve hatta erkekler tarafından içselleştirilmiş bir boyuta taşınmış oldu.

Aile yapısı sağlam olmayan milletler ayakta kalamaz

Bugün özellikle Batı’da aile can çekişmektedir. Batılılaşma hevesiyle, manevi değerlerimizi terk edip, meydana gelen boşluğu Batı’nın yaşayışı ile doldurduğumuz için, biz de aynı tehlike ile karşı karşıyayız. Halbuki, sağlam bir aile yapısı olmayan bir milletin, bir devletin ayakta kalması mümkün değildir.

Aile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü önemli bir birimdir. Büyük-küçük, bütün fertlerinin olgunlaştığı bir hayat okuludur. Aile içerisinde bireyler, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu devam eder.

Kadın olmak

"Kadın, batının kendi insanlık şartından kurtulmak için özellikle başvurduğu çaredir.” S.M.

Kadın... İnsanlık tarihi boyunca üzerinde konuşulmuş, fikrî-felsefî, dinî-ahlâkî, ferdî-psikolojik, içtimaî-sosyolojik açıdan tartışılmış ve hâlâ konuşulmakta, hâlâ tartışılmaktadır. Şu farkla ki, bugün üzerinde kalem oynatılan ve konuşulan kadın, dünün ve daha öncesinin kadınından görünüşte tamamen farklıdır. Ülkemizde, anne, torun, nineden oluşan üç kuşağa üstünkörü bir gözatmakla bile bu farkı anlayabiliriz. Nineler ve torunları birbirinden farklı olduğu gibi, anne onlardan da farklıdır. Sanki sihirli bir değnek, çok kısa bir sürede, dünyaları birbirinden tamamen farklı üç temsilci çıkarmıştır karşımıza!

Adet Düzensizlikleri

Tanım:
Her kadın zaman zaman adet duzeninde sapmalar, gecikmeler ya da ara kanamalar yaşayabilir. Normal insan hayatında yaşanılan stresler, sıkıntılar, ani kilo değişiklikleri, spor, üzüntüler gibi pekçok faktör adet düzenini etkileyebilir ve adeta bir saat gibi işleyen bu mekanizmada sapmalara neden olabilir. Adet düzenindeki sapmaların hiçbir türlüsü normal değildir ve araştırılması gerekir. Çünkü kadın üreme sistemindeki hemen hemen bütün patolojilerin en sık verdiği belirti adet düzensizlikleridir. Her adet duzensizliği anormal olmasına rağmen herzaman bir patolojiyi, kisti, myomu ya da en korkuncu kanseri işaret etmez. Altta yatan anatomik bir patoloji olmadığı halde normal adet düzeninde meydana gelen anormal kanamalara disfonksiyonel uterin kanama (DUK) adı verilir.Burada önemli olan nokta kanama bozukluğunu açıklayacak organik bir lezyonun bulunmamasıdır. İlk kez 1927 yılında tanımlanan bu tabloya methropathia hemorrhagica ya da başka bir deyişle metropatik uterus adı verilmiştir, günümüzde ise disfonksiyonel uterin kanamalar başlığı altında incelenmektedir.

Modern dünyada dindar kadın olmak

İslamda kadın meselesi durup durup ısıtılıyor. İslamda kadının hakları konuşuluyor tekrar tekrar. Her seferinde müslümanların kendilerine ve etrafındakilere karşı göstermek zorunda oldukları muhabbet dili biraz daha yara almış olarak tarihin sokaklarına dönülüyor. Bugüne dair karşımıza çıkmış her problemi İslamda kadına projekte ederek anlamaya çalışıyoruz.

İslamda kadın ile erkeğin eşitliğini konuşuyoruz. Modern dünyada kadınların kadınlara eşit olmadığını unutarak.

"Ultramodern türbanlı kızlar" ve muhafazakar erkekler

29.12.2003 tarihinde Radikal gazetesinden Neşe Düzel'in siyaset felsefecisi Tülin Bumin ile yapmış olduğu röportaj enteresan tesbitlerle dolu. Bumin'in din üzerine yapmış olduğu tespitlere bir mümin olarak katılmam sözkonusu değil. Fakat türbanlı kızlarla ilgili olarak yapmış olduğu tespitlerin önemli bir kısmına katıldığımı söylemek durumundayım.

Röportajda Tülin Bumin Türkiye'de üç tip kadın olduğunu belirtiyor:

"Başı örtülü, başı açık ve türbanlı. Yani geleneksel, modern ve ultramodern, postmodern."

Tülin Bumin türbanlı kızların postmodern olmasını birey olmaları bağlamında belirliyor: "Çünkü o daha bir birey. Laikçi bir din içinde olan başı açık kadının yanında o, türbanıyla modernitenin daha ileri bir aşamasını gösteriyor genelde. Geleneksel kesimden gelse de türbanlı kadın ne geleneksel kültürün, ne de cumhuriyetçi kültürün bir kadın tipi. O geleneksel kültüre de boyun eğmiyor, annesi gibi görünmek ve yaşamak istemiyor. Cumhuriyet geleneğinin empoze ettiği "ille başını açacaksın, baloya gideceksin, şöyle görüneceksin" dayatmasını da kabul etmiyor."

Erkekler kazaklaştığı için kadınlar erkekleşir

Aklen olgunlaşana 'er', bedenen olgunlaşana 'ergen' ve kalben olgunlaşana 'eren' veya 'ermiş' dendiğini söylemiştik.

Kimse bilfiil Hz. İNSAN olarak doğmaz, bilâkis herkes bilkuvve Hz. İNSAN olarak doğar ve çabalar, gayret ederse, dahi nasibi varsa belki o takdirde Hz. İnsan olmayı da başarabilir. Hikmet sevgisi, bizlere esasen Hz. İnsan olmak konusunda içimizde duyduğumuz iştiyakın bir ikramıdır. Hikmeti sevmek, biraz da kendimizi sevmek, ellerimizi kendi başımızın üzerinde gezdirip kendi ellerimizle kendi saçlarımızı okşamak, insanî özümüze özen göstermek, onu beslemek, korumak ve kollamak demek değil midir?

Çeyrek Tesettür Gerçek Tesettüre Karşı ya da Başörtülü Çıplaklar

Makyajın rengine uygun başörtüsü ya da başörtüsüne uygun renk ve biçimde kıyafet; başörtüsü modası denilen yeni moda türedi. Her dışarıya çıkmadan ütüden geçirilen, ayna karşısında yarım saat uğraşılarak takılan, kendisine verilen para ile Afrika'da bir kadının hayat boyu kendini tümüyle örtecek giysi alabileceği bir aksesuar.

Bu tavırlara bakarak "bu hanımlar kapanmak, Allah için örtünmek istediklerinden, nâmahrem bakışlara dur demek için başörtüsü takıyorlar" diyenler beri gelsin; Allah sorarsa bunlara olumlu şâhitlik yapabilecek kaç kişi çıkar dersiniz? Cinsel çekiciliği/câzibeyi kitabına/eşarba uydurup gözü açık safları kandırmak isteyen şeytan, insana sağdan yaklaşırken başörtüsü şeklinde flama kullanıyor olmasın? Yoksa bu yozlaşmış acınası başörtülüler, erkeklerin dikkatini bu şekilde daha çok çekmek için başörtüsünü yem ve istismar aracı mı görüyorlar?

KADIN BEDENİNİ İSTİSMAR

Namus ile beden ilişkisi hiçbir zaman geçerliliğini kaybetmeyecek bir normdur. Çünkü elbette bekaret, çıplak beden ile örtünme arasında doğrudan bir bağ var. Bugün dünyada farklı iki bakış açısından biri kadını kişiliğiyle öne çıkaran İslam, diğeri çıplak bedeni, yani dişiliğiyle istismar eden modern/Batılı bakıştır. Bilinçaltından modern bakış açısı, kadını bir sex objesi olarak erkeğin beğenisine sunmakta, cinsel tüketimin nesnesi haline getirmektedir. Batı’yı derinden rahatsız eden ve İslam dünyasındaki kadın araştırmalarına büyük yatırımlara sevk eden husus, bu toplumlarda sahiden kadının sosyal, ekonomik ve siyasi durumunun düzeltilmesi değil, dişiliğin teşhirine odaklanmış bakış açısına karşı kişiliği temel alan farklı bir kadın felsefesinin kök salması ve kadın sorunlarıyla ilgili sahte perdeleri indirmesidir.

Kadınlar,DİKKAT!

BİR 'ERKEK HAREKETİ' olarak feminizmin kadına verdiği zarar onu erkekleştirmesi, erkeğe verdiği zarar onu kadınlaştırması, aileye verdiği zarar taşları yerinden oynatması, çocuklara verdiği zarar onları 'babalaşmış anneler' ve 'anneleşmiş babalar' ile yüzyüze getirmesidir. Rabb-ı Rahîm'in çok hikmetler ile koyduğu ve birbirini tamamlar nitelikteki farklı özellikler, feminizmin elinde bir rakibe dönüşmüş; sonuç itibarıyla, kadınlar erkekleşmiştir.

Feminizm bir erkek hareketidir, dedik. Çünkü, feministlerin tezlerine ve icraatlarına bakarsak, bütün yapıp ettikleri, erkeğin yaptığı işleri kadının da yapabildiğini göstermektir. Kadın da erkek gibi işadamlığı yapabilir, onun kadar hızlı koşabilir, onun kadar iyi siyasetçi olabilir, vs. vs. Feminizm, güya kadını 'aşağı' mevkiinden kurtarma uğruna ona hedef olarak erkeklerin yaptığı işleri gösterdiğine göre, feminizmin ölümcül zaafını tesbit etmek hiç de zor değildir. Feminizm, erkeklerin konumunu yücelten, o yüzden kadını da 'yücelmek' için erkekleşmeye zorlayan bir harekettir. Saikleri itibarıyla, bir 'kadın hareketi' değil, bir 'erkek hareketi'dir; erkekleşme hareketidir.