Kadınların tabiatında denetlenemeyen bir tür vahşilik olduğunu söylerken ne demek istiyoruz? Bu, bazı kriz anlarında ortaya çıkan birşey olsa gerek. Psikologlar, kadınlardaki bu denetlenemeyen yönün güvensizlik, korku, güçsüzlük, kıskançlık gibi zayıf ânlarda ortaya çıktığını ve bunun sürekli hale gelerek bir “gölge karakter” oluşturduğunu söylüyorlar.
Çocukken eğer sevimli-şirin olmak, gülümsemek işe yaramazsa, somurtmanın ve sessiz olmanın anne babamızın dikkatini çektiğini öğrendik. Ya da anne babamızı bıktırıp bize istediğimiz ilgiyi gösterene kadar huysuzluk etmeyi, bağırıp-çağırmayı. O da olmazsa sürekli hoş görünmeye çalışarak istediğimiz ilgiyi elde etmeyi. Bu çocukluğumuza has yöntemleri, bir yetişkin olarak, çevremizdeki insanların ilgisini çekmek için kullanmaya devam ediyorsak, bu çocuksu masumluğu aşar ve artık adı konulur; bunun adı vahşiliktir. Yetişkin olmak, ahlâkî olarak gelişmek, şahsiyetimizi oluşturmak, varlığımızı anlamlandırmak demekse, çocukken oynadığımız bu oyunlar büyüdükçe sevimliliğini kaybeder ve vahşi bir hâl alır. Anlayacağınız, bu vahşi gölgemiz, eğer yetişkinler olarak bizi hala takib ediyorsa yüzleşmemiz gerektiğini anlamamız gerekir. Doğrusunu söylemek gerekirse, kızlar genelde böyle çocuksu bir rol üzerinde eğitilmekteler. Sevimli, güzel, çekici “görünmek” ekseninde yönlendirmelerle bazı kalıpların içine sokulmaktalar. Görünmek değil “olmak” hedeflendiği zaman eğitimden sözedilebilir halbuki; “görüntü” adı üstünde hayâlî birşeydir çünkü. Bu da karşımıza çıtkırıldım, aşırı hassas, güvensiz veya tam tersi aşırı erkeksi kızlar çıkarmaktadır. Neticede ehlileştirilmesi gereken bazı vahşi gölgeler peşimizde tırıs giderken, “kadın olmak” ile “kadın gibi görünmek” arasında seçim yapmamız gerekecektir er veya geç.