Çeyrek Tesettür Gerçek Tesettüre Karşı ya da Başörtülü Çıplaklar
Bu tavırlara bakarak "bu hanımlar kapanmak, Allah için örtünmek istediklerinden, nâmahrem bakışlara dur demek için başörtüsü takıyorlar" diyenler beri gelsin; Allah sorarsa bunlara olumlu şâhitlik yapabilecek kaç kişi çıkar dersiniz? Cinsel çekiciliği/câzibeyi kitabına/eşarba uydurup gözü açık safları kandırmak isteyen şeytan, insana sağdan yaklaşırken başörtüsü şeklinde flama kullanıyor olmasın? Yoksa bu yozlaşmış acınası başörtülüler, erkeklerin dikkatini bu şekilde daha çok çekmek için başörtüsünü yem ve istismar aracı mı görüyorlar?
Hayır, bin kere hayır! Medine'de Kaynuka Oğullarından Yahûdilerin, yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanın bu zulmü yapanı öldürüp sonra şehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah'ın bu olay akabinde uğrunda savaş verdiği hanımın örtüsü böyle değildi.
Maraş'ta savaş pahasına savunulan başörtüsü bu tip başörtüsü değildi.
Nur sûresi 31. âyette mü'min hanımlarının yakalarının üstüne örtmeleri emredilen 'humurhımâr' bu başörtüsü değildir. Ahzâb sûresi, 59. âyette mü'min hanımlara emredilen cilbâb; üstlerine giymeleri gereken dış elbise bu değildir, hayır!
Hz. Âişe annemizin, ensar kadınlarının özelliği olarak anlattığı, başörtüsü emrinin hemen ertesi sabahı, sanki başları üstünde karga var gibi örtüler içinde sabah namazına gelen kadınların örtüleri değildir bu.
Yirminci asrın ortalarına kadar dünyanın hiçbir yerinde ve Osmanlı'da namaz kılan mü'mine hanımların örtülerinin benzeri değildir bu çeyrek örtüler.
Doğuda, insanlar geniş/bol, uzun elbise giyerler, başlarını örterler iken; Batıda tam tersi dar, kısa giyerler ve başları açıktır. Günümüz dünyasında Batı ile Doğu özellikleri kaybolup dünya globalleşir/küreselleşirken, Batı Doğuyu her konuda kendine benzetir, kendi kültürünü dayatıp farklılıkları imhâ ettiği halde, yine de giysilerdeki bu farklılar kısmen korunmakta, özellikle dinin bu farklılıkları korumada özel konumu hâlâ direnci canlı tutmaktadır. Bir köyün, bir şehrin Müslüman beldesi mi, Hıristiyan yerleşim yeri mi olduğu daha uzaktan görünen minâresinden ya da çan kulesinden belli olduğu gibi, elbise de bir kimsenin mü'min mi, kâfir mi olduğunu zâhiren yansıtma özelliğini gösterebilir. Zâhirle bâtın, dış ile iç, kalıp ile kalp arasında, zannedildiğinden çok fazla ilişki vardır. Bu ilişki, eğer uyum içinde değilse; birinin tümüyle ötekine baskın çıkıp aradaki uzlaşmazlığı kaldırıncaya kadar sürer. Elbisenin sadece dinle, dinin emirlerine teslimiyetle değil; aynı zamanda dinin özü olan takvâ ile de yakın irtibatı vardır. İnsan, takvâ adlı elbiseye bürünmemiş ise, her tarafını çok kalın giysilerle tümüyle örtse bile bu giysi ona yeterli gelmeyecek, kendisini ve muhâtaplarını haramlardan korumaya yetmeyecektir. Edeb, hayâ, iffet gibi kelimelerle de ifâde edilen bu durum, Arapça'da hicab kelimesiyle ifâde edilir. Bu özellik, giyinmenin arka planını ortaya koyduğu için, "giysili çıplak" olmaya giden yolu tıkayacak, sözgelimi kadının cinsel tahrik unsuru olarak ayakkabı veya terliklerini kadınsı bir edâ ile tahrik edecek şekilde ses çıkararak kullanmasına, tahrik edici parfümler kullanmasına engel olacaktır. Haramlara dâvet edici şuh kahkahalar, kadınsı cilve, kırıtma ve aşırı rahat/özgür tavırlar ile sadece dış giysinin kapatamadığı çirkinlikleri ancak takvâ giysisi kapatır.
Takvâ giysisi, edeb, iffet ve hayâ günümüzün gençlerine doğal ortamda, evde, çevrede çocukluğundan beri verilemediği için çeyrek tesettürlüler, yani "örtülü ama tesettürsüz" kimseler ortalığı kaplamaya başladı. Takvâ giysisinin önemsenmemesine, biraz da diğer tamamlayıcı unsurlardan yalıtılmış şekilde, sadece "başörtüsü" vurgusunun sebep olduğu değerlendirilmelidir. İş, bırakın takvâ giysisini, fetvâ boyutunu bile hiçe sayan, sanki İslâm'ın tesettür ve hicap emriyle dalgasını geçen bir tuhaflığa, hatta maskaralığa bile dönüşebilmektedir. İşin sadece fıkhî/şekilsel boyutunu ele alan, ama takvâ giysisinden soyunmuş bir bayan sözgelimi parmağını göstermenin câiz olduğundan yola çıkarak yabancı bir erkeğe parmağıyla işaret ederek parmağına "haydi gel!" dedirtebilir, gözünü göstermenin câizliğinden yola çıkarak göz kırpabilir. Bu tür problemlerin ne kadar yaygın olduğunu belki sokağı caddeyi, okulu, gezinti yerlerini tanımayan kişiler bilmeyebilir, ama iş gerçekten çığırından çıkmış vaziyettedir. Sadece başörtülü olan, diğer giysileri ve tavırlarıyla takvâ giysisine hatta düşman olan ya da şeklen tesettürlü olduğu halde İslâmî edebe, hayâ ve iffete yeterli derecede sahip olmadığı hemen belli olan kişinin kapalı kıyâfeti de artık yadırganmamakta, her iki farklı, hatta birbirine düşman tavır normal görülebilmektedir. Elbise de konuşur. Evet, kişi, dili aracılığıyla konuştuğu gibi, elbisesi aracılığıyla da konuşur. "Bana, benim dişiliğime bakma, ben Allah'tan korkan bir müslümanım. Toplumun ve/veya kendimin ihtiyacından dolayı bulunduğum sosyal hayatta şu anda ben bir dişi olarak değil, kişi olarak varım. Sahip olduğumu düşündüğüm her şey gibi kendi vücudum da bana emânettir, Allah'ın emâneti. Onu nasıl kullanmam, nasıl örtmem gerektiğini de Sahibi bilir. Yanlış kıyafetim ve hatalı davranışım yüzünden de başka erkekleri günaha dâvet ederek mülkün sahibine ihânet edemem! Kıyâfet tercihimle ilân ediyorum ki, yabancı erkeklerin bana bakmasını istemiyorum" şeklinde kibarca mesaj vermesi gereken başörtüsü, bugün göz alıcı renk ve desenleri, diğer tamamlayıcı giysi ve tavırlarıyla cıyak cıyak bağırıyor: "Hey erkekler, ben buradayım, baksanıza! Sizin dikkatinizi ve ilginizi çekip kendime baktırmak için ben ne paralar sarfettim, kaç mağaza gezdim, ne uğraşlar verdim. Nasıl, yakışmış mı başörtüm, uyum sağlamış değil mi diğer giysilerimle. Karar veremedinse tekrar bak, bir daha bak! Ha, nasıl olmuşum, güzel miyim, bu giysilerimle daha güzelleşmiş miyim? Cevabını şimdilik gözlerinle ver e mi?"
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşrû olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Bir şey maksadından soyutlanarak algılanırsa işte böyle sulandırılır, yozlaştırılır.
Tesettür, kadının kimliğini öne çıkaran bir onurdur. Müslüman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle yer edinmesini sağlayan, kadının sömürülmesine ve eziyet edilmesine karşı koruyucu bir kalkandır. Kadının teniyle, derisiyle değil, insanî özellikleriyle topluma katılmasıdır. Bir bilinçtir, bir cihaddır, bir ibâdettir tesettür. İzzetine, iffetine, şeref ve namusuna düşkün müslüman kızlarımızın bu erdemi bazı iki ayaklı şeytanların gözüne batıyor. Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer alma isteklerine karşı kırmızı başörtüsü görmüş boğa gibi saldıracak yer arıyorlar. Özellikle İmamHatip'te, Üniversitede okuyan ve okumak isteyen müslüman kızın dünya âhiret tercihi ve cihadı da başörtüsü bayrağında ve onunla bütünleşen tesettür ve müslümanca kişilikte düğümleniyor. İslâmî örtünme iman alâmetidir. Ruhumuz gibi vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibâdettir. Örtünme, çağımızın zulüm egemenliğine karşı kadınımızın cihadı, örtü de özgürlük bayrağıdır. Materyalist modern insan; imajı, vitrini, kaportayı, yani madde cinsinden ve göz boyayacak şeylerin özün yerine koydu. Bunun kadın açısından durumu da şu: Fark edilip beğenilmek isteyen bir kadın, teniyle, çekici kıyâfetiyle, dişiliğiyle bunu gerçekleştirecek, toplumda bu özelliklerle yer edinecektir. İnsanî erdemlerle, hizmet ve hayırlı çalışmalarla kendini ispatlamak, ancak kulluk şuuruyla ve İslâm kimliğiyle sözkonusu olabilir. Kadın edilgenlikten, sömürüden, metâlaşmaktan, nesneleşmekten, kendi nefsine veya kendine nefsine köle olanlara kölelikten kurtulmak ve erkek egemen dünyada hak ettiği saygın yeri almak istiyorsa, bunun yolunun kesinlikle tesettürden, hicaptan, Allah korkusuna dayalı bir yaşayıştan, İslâmî bir aileden geçtiğini unutmamalıdır. Kadının huzur ve mutluluğu sokaktan geçmemektedir. Sokakta bulunanlar veya bulunduğu sanılanlar yine bir sokakta kaybedilecek şeylerdir. O olmadan tesettürün de olmayacağı, ama sadece kendisiyle bitmeyen başlangıç olan baş tâcı başörtüsü, dişiliğin örtülmesi olarak görüleceği yerde, dişiliği öne çıkarmanın çarpık bir aracı haline d(ön)üşmüşse, artık tesettürün bile bir parçası olmayan bu bez parçasını başına koyan örtülü çıplak, Allah'ın değil; hevâsının/hevesinin, ins ve cin şeytanlarının kulu olmuştur.
Sağduyu sahibi her insanın kabul edeceği gibi, İslâm'ın istediği gibi örtünmemek ve bunun sonucunda karşı tarafı tahrik etmek bir eziyettir. Bayanlara yönelik cinsel tâciz elbette bir eziyettir, zulümdür; ama buna sebep olan cinsel tahrik de erkeklere yönelik bir eziyet ve zulümdür. İslâm'ın istediği gibi tesettüre, hayâ ve edebe, takvâ giysisine özen göstermeden toplum içine çıkan bayanlar, özellikle nâmuslu müslüman erkeklere yönelik bir eziyet yapmakta, onların vebalini almakta, günahlarına vesile olmaktadır. Gereği gibi tesettür ve edep içinde olmayan bayanlar, kendilerini ister istemez gören erkeklerin haklarını gasp etmektedirler; en doğal hakları olan namuslu olma, Allah'a kulluk yapma, haram işlemeden yaşama hakkını çiğnemektedirler. O yüzden tesettüre ve hayâya tam dikkat etmeyen bayan, kendisine gözüktüğü tüm erkekleri taciz ederek kul hakkı suçu işlemektedir.
Örtü bir kalkan oluyor. Karşı tarafı tahrik edecek unsurları perdeliyor. Karşı tarafa karşı caydırıcı bir özellik taşıyor. Ve örtülü bir kadın böylece çok yönlü bir eziyetten de kurtuluyor. Tâciz gibi eziyetlerden, çirkin bakış ve düşüncelerden, teklif ve sataşmalardan korunmak isteyen bir bayanın şöyle düşünmesi gerekir: "Başkasının bana cinsî tâcizde bulunmasını istemiyorsam, bana ait güzellikleri allayıp pullayarak teşhir etmemeliyim. Tahrik ederek başkalarının bana cinsî tâciz yapmasına sebep olacak duygularını kabartmamalıyım."
Örtünmeden amaç korumak ve korunmaktır. Görüntü ile harekete geçen söz dinlemez erkek duygularına karşı yine erkeği koruyoruz. Tabii dolaysıyla erkeğin tahrik olup saldırmasına karşı kadın kendini de koruyor. Örtü, erkeğe İlâhî sınırları hatırlatma ve onun günaha girmesine engel olma fonksiyonunu yerine getirir. Erkeğin içindeki söz dinlemez duygular, örtü karşısında sessiz kalıp tahrik olmadan yuvalarına dönerler. Örtü erkeği kötü düşünceden korurken, kadını da kötü düşüncenin fiile dönüşmesinden korur.
Günümüzde cilbâb, yani pardösü benzeri dış elbise önemsenmez hale geldiği gibi, "başörtüsü zulmü" farklı bir tepkiyi aşırılaştırdı; tesettür denince sadece başörtüsü akla gelmeye başladı. Bazı genç bayanlar da sadece başörtüsüyle yetinmeye başladı. Giderek artan bir ucûbe olarak boneli, başörtülü, fakat makyajlı; başörtülü, ama eteği dizlerine kadar yırtmaçlı; başörtülü fakat üstünde sadece tişörtlü etekli kıyafetler boy göstermeye başladı. İslâm kadınının sadece tesettürü bile yeterli görmesi mümkün değilken, yani aynı zamanda takvâ elbisesi olan iffet, hayâ, saygın kişilik özelliklerini kuşanmak, tavır/yürüyüş/konuşma/gülme/aşırı serbest hareket vb. davranışlarda fitne unsuru olabilecek tüm hususlardan sakınmak mecbûriyetinde olduğu halde, sadece giysi olarak tesettür konusu bile uygulamada büyük çapta dejenereye uğramaya başladı. Kala kala sadece bir başörtüsü kaldı; o da zora gelinince, sözgelimi üniversite uğruna, öğretmenlik vb. amaçlar için çıkarılabilecek; pazarlık ve tâviz konusu olabilecek; türbanla, şapkayla, perukla... değiştirilebilecek bir ucuzluğa düştü. "Artık televizyonlarda ve halka açık salonlarda tesettür defileleri yapılıyor' deyin, gerisini onlar anlar" diyecek Bekri Mustafa'lara kaldı iş. Biraz alaylı, biraz da gerçeğin düşmanları tarafından müslümanların yüzüne tokat gibi vurulması kabilinden, boyalı basın buna "çeyrek tesettür" adını taktı. "Tesettür ya vardır, ya yoktur; bunun yarımı, çeyreği, ekmek arası olur mu?" demeyin, uygulamaya bakarsanız oluyormuş...
Başörtüsü, bir aksesuar gibi değerlendiriliyor bazı kızlarımızın gözünde. Kadınsı çekiciliğini yabancılar karşısında en aza indirmesi gereken tesettür, bir moda gibi düşünülüyor. "Tesettür(!) defilesi" denilen ucûbeler, bir taraftan talebe/isteğe cevap verirken, daha çok da arzı körüklüyor. Dışarıya çıkarken erkek bakışlarını üzerine çekmemeye gayret etmesi gereken müslüman bayan, kocasının karşısında belki bu kadar süslenip kıyâfetine özen göstermezken en az yarım saat ayna karşısında kendine çeki düzen vermeye çabalıyor, başörtüsünün rengine uygun olmayan pardösü ve ayakkabıyı giysiden saymıyor... Akşam olunca da evinde, Filistin'li kızların dramını, Irak'taki kadınlara yapılan zulmü gözünden yaşlar akıtarak seyrediyor.
Bütün bunlar, câhil bırakılmış ve okullar başta olmak üzere düzen ve onun tüm kurumlarıyla, gayrı İslâmî çevre şartlarıyla yozlaştırılıp bilinçsizleştirilen, çok kimliklileştirilen/kimliksizleştirilen, Batının ve bâtılın değersiz değerlerine özendirilmeye çalışılan toplum kurbanı şuursuz müslüman kızlarımıza kızmamıza ve suçu sadece onlara yüklememize sebep olmamalı. Zaten onlar da erkeklerin aynası, elmanın diğer yarısı. Müslüman erkeklerdeki dünyevîleşme, takvâyı hatta haramhelâl sınırlarını geri planlara atmayı dışarıdan hemen tespit etmek mümkün olmuyor; eğer kadındaki tesettür gibi dıştan hemen belli olan bir ölçüt olsaydı veya varsa, hemen bu diğer yarımda da benzer dejenerasyon aynı oranda sergilenecektir. Zaten bu bayanların da çoğu, bu çeşit şuursuz müslümanların eşleri, kızları, kardeşleri değil mi? Bunlara kızmaktan, hatta acımaktan da öte, kadın ve erkek hepimize bu yozlaşmanın sebeplerini doğru teşhis edip çareler üretmek için gece gündüz çalışmamız, fedâkârlıklarda bulunmamız, güzel örnek olmamız, fesat ortamını salâh ortamına çevirmek ve insanları ıslah için hilâfet görevimizi yerine getirme gayretiyle ha bire koşturmamız gerekiyor.
Eğer başörtülüler, gerçekten Allah rızâsı için ve O'nun emri olduğundan dolayı başörtüsü örtüyorlarsa, Peygamber ihtarları; modadan, yabancı erkekler tarafından beğenilme arzusundan ve hevâya uymaktan, şeytanı ve şeytanlaşanları da râzı etme çabasından daha etkili olacaktır. O yüzden insanımıza, özellikle başörtülü tesettürsüzlere şu hadisi şerifleri hatırlatalım:
"Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla (coplarla) insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen (örtülü çıplak) ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Müslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, Libâs 125, hadis no: 2128)
"Ümmetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saçlarının kıvrımları develerin hörgücü gibi olacaktır. Siz onları lânetleyin. Çünkü onlar mel'un kadınlardır." Başka bir rivâyette aynı hadise şu ibâre de ilâve edilmiştir: "Onlar cennete giremezler. Cennetin kokusunu alamazlar. Onlara cennet kokusu şu kadar şu kadar fersah mesafeden ulaşır." (Taberânî, Mu'cemu's-Sağîr; Müslim)
"Rasûlullah (s.a.s.), hafif bir elbise giyip tamamen vücut hatlarını örtmeyen elbiseler giyen kadınlara "Onlar adı örtülü ama gerçekten çıplaktırlar" buyurmuştur (Süyûtî, Tenvîru'l-Havâlif, c. 3, s.103).
"Kadın, örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker." (Tirmizî, Radâ 1)
Hz. Âişe'den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Rasûlünün huzuruna girmişti. Rasûlullah (s.a.s.) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebû Davûd, Libâs 31, 34, h. no: 4104)
Yüce Peygamberimiz, zevceleri Ümmü Seleme ve Meymûne vâlidelerimizle oturuyorlarken ashâbı kirâmdan görme özürlü Abdullah ibn Ümmi Mektûm çıkagelince Peygamberimiz eşlerine: "Bu zâttan korunun, ona karşı örtünün" buyurdu. Ümmü Seleme annemiz de: "Yâ Rasûlallah! Bu zât a'mâ değil midir? O bizi görmez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!" deyiverdi. Bu söz üzerine Peygamberimiz mü' min kadınlara ölçü olan şu cevabı verdiler: "Evet (o a'mâdır, görmüyor), ama siz de mi körsünüz? Siz de mi onu görmüyorsunuz? (Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun)." (Ebû Dâvud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283)
"Allah, peruk takana ve taktıran kadına lânet etsin!" (Buhârî, Libâs 86, Tıbb 36; Müslim, Libâs 119, hadis no: 2124; Nesâî, Ziynet 25)
Rasûlullah (s.a.s.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti." (Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)
"Allah'ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah'ın en fazla nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır." (Müslim, Mesâcid 288, hadis no: 671)
"Gözler de zinâ eder; onların zinâsı (bakılması haram olan kimselere şehvetle) bakmaktır." (Buhârî, İsti'zân 12; Müslim, Kader 20)
Cerîr (r.a.) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.s.)'a ansızın görmenin hükmünü sordum. "Hemen gözünü başka tarafa çevir!" buyurdu. (Müslim, Âdâb 4; Ebû Dâvud, Nikâh 43; Tirmizî, Edeb 2
"Erkek, erkeğin avret yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz..." (Müslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137)
"Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın." (Buhârî, Nikâh 11, Cihâd 140; Müslim, Hacc 424; Tirmizî, Radâ' 1; Fiten 7)
"Kim dünyada şöhret için elbise giyerse Allah ona kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde yakar." (Ebû Dâvud, Libas 5, h. No: 4029, 4030). Şöhret elbisesinden maksat, başkalarına câzip görünmek ve fors satmak için giyilen elbisedir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, c. 2, s. 94). İbnü'l-Esir ise şöhret elbisesinden maksat insanların arasında göz alıcı elbiseler giyerek büyüklük taslamak, kibirli tavra bürünmektir diye belirtir.
"Kim (dünyada, dikkatleri üzerine çeken) şöhret elbisesi giyerse, Allah, alçaltacağı gün alçaltıncaya kadar, o kimseden yüz çevirir (rahmet nazarıyla bakmaz)." (Kütübi Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 465)
"Cennette bir kadının nasifı, dünyadan ve bir o kadar daha şeyden de hayırlıdır." Dedim ki: 'Ya Rasûlallah, nasif nedir?' "Başörtüsüdür" buyurdular." (Ahmed bin Hanbel, II/483)
Ve bir âyeti kerime: "Ey Âdem oğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takvâ elbisesi (takvâ ile kuşanıp donanmak) ise daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi)." (7/A'râf, 26). Daha hayırlı olan "takvâ elbisesi" nedir? Takvâ (din örtüsü) ile kişi, kendini korumaya, dinî hayatına zarar verecek şeylerden sakınmaya çalışır. O örtü ile korunur, o örtü ile temiz fıtratını savunur, o örtü ile edep dışı işlerden kendini muhâfaza eder. O örtü onun için zırh gibidir, sağlam bir kale gibidir, çevresinde onu tehlikelerden saklayan nöbetçiler gibidir. İşte takvâ elbisesi budur. İnsanın rûhunu giydiren ve doyuran elbise. İnsanın mânevî dünyasını kollayan, yüzünü kızartacak bütün yanlış hareketlerden koruyan bir mânevî giysi, bir örtünüş ve davranış biçimi. Mü'minin onuruna, kişiliğine, inancı, ahlâkı ve namusuna zarar verecek davranışlardan onu koruyan bir giysidir takvâ elbisesi.
Takvâ elbisesi, sırf Allah rızâsı için ve emredildiği gibi, şuurla sevgi dolu teslimiyetle örtünmektir. Takvâ elbisesi, takvâ hissi veya takvâ duygusu ile giyim, yani hayâ duygusu ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci ile giyilen ve Allah'ın izniyle maddî mânevî ayıptan, çirkinlikten, zarar ve tehlikeden koruyacak olan bu elbise daha güzeldir, sırf faydadır. Takvâ duygusu olmayanlar ne kadar kalın giyseler de çıplaklıktan kurtulamazlar. Asıl hayır takvâ elbisesidir ki, örtülmesi gereken yerlerin örtünmesini sağlar, kişiyi maddî ve mânevî hayâsızlıklardan korur.
Vahye dayalı gerçek ilimden uzaklaştırılmış, tefekkür nedir bilmez hale getirilmiş, Kur'an'ı okuyup anlamayı ve ona göre yaşamayı tek çıkar yol olarak düşünemeyen, imanı çalınarak ibâdet zevkinden mahrum bırakılmış, kısacası çağdaşlaştırılmış insanın şu veya bu oranda cinselliğinin ya da cinsî isteğinin istismârına yönelik kapitalist tuzaklara kapılmaması imkânsız gibi bir şeydir. Bunlara ahlâkî nasihatlerin pek bir fayda vereceği düşünülmemelidir. İman olmadan ahlâkın da olmayacağını, gerçek ahlâkın Kur'an'ı yaşamak olduğunu bu çevre ve düzen kurbanlarına anlatmak, inandırmak, benimsetmekten başka çıkar yol gözükmüyor. Tevhidî anlamda gerçek bir iman olmadan insanın ahlâklı, nâmuslu ve şerefli olması da mümkün değildir. Çünkü izzet; ancak Allah'ın, Rasûlünün ve mü'minlerindir (63/Münâfıkun, .)
Hanımların dişiliğiyle değil; kişiliğiyle toplumda yer etmesi, erkekleri tahrik edecek veya onların dikkatlerini üzerine çekecek kıyafet, davranış ve tavırlarda bulunmaması gereklidir. Bazı müslüman kadın ve kızların gayri müslim bayanlardan toplum içinde sadece başörtüsüyle ayrıldığı, onun dışında davranış ve hatta giysi yönüyle pek farklı olmadıkları görülen bir vâkıadır. Şuh kahkahalar, yabancı bir erkekle samimi tavırlar, aşırı serbest hareketler, müslüman bir hanıma yakışmayacak basitlikler içinde toplum içine çıktıkları giderek çokça görülen bir şahsiyet problemidir. Bu davranışların hem kendilerini küçülttükleri, hem örtülü bayanlar hakkında yanlış ve kasıtlı yargıda bulunanlara koz verdikleri ve hem de dini yanlış tanıttıkları yönüyle fitneye sebep olan "çeyrek tesettürlü" bayanlar gittikçe daha artmaktadır. Ama, bunu toplumdaki tüm müslüman bayanlara şâmil kılmak veya böyle davrananlar yüzünden diğerlerini de toplumdan tümüyle uzaklaştırmak doğru olmasa gerektir.
Tesettür, hanımlar için Allah'ın emirlerine uygun olarak örtünme demektir, iman alâmetidir, İslâm şiarıdır. Ruhumuz gibi, vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibâdettir tesettür. Örtünme; çağımızın zulüm egemenliğine karşı bayanların cihadı, başörtüsü de özgürlük bayrağıdır. Başörtüsü ve onunla beraber İslâmî tesettür, hicap ve iffet/hayâ, müslüman bayanların şiarıdır. Başörtüsü, Allah'ın emri olması yanında, nice hikmetleri de olan, müslümanın vazgeçemeyeceği bir semboldür. Bunu bilen İslâm düşmanları başörtüsüne, al görmüş boğa gibi saldırmaktan vazgeçmiyor, onu kamusal alanlardan uzaklaştırmak için bütün güçlerini kullanıyorlar.
Başörtüsünün tek başına ele alınıp öyle anlatılması ve anlaşılması, onun yozlaştırılmasına sebep olabilmektedir. Başörtüsü dinin emirlerinden bir emirdir. Birçok dinî görevin yerine getirilmesiyle başörtüsü İslâmî bir anlam kazanır. Dinin emirlerini yerine getirmeyen ya da diğer giysi ve davranışları başörtüsünün ruhuyla bağdaşmayan insanının başında ise o sadece bir bez parçasıdır.
Bir ev düşünün onun üzerinde bulunduğu arâzinin toprağı gevşekse, yağan yağmur, esen rüzgâr onun toprağını oradan alıp götürüyorsa; bu durum, ev içinde oturanlara güven vermeyecektir. İşte aynen bunun gibi, iman da sağlam bir zemindir. Ameller ise bu zemin üzerinde yükselen binadır; başörtüsü ise bu binanın çatısı, tesettür/örtü ise onun dış cephesidir. Temeldeki çürüklük binanın her yerine yansıyacaktır.
Sağlam bir iman olmadan, başta duran başörtüsü ne kadar sıkı bağlanırsa bağlansın, temsil ettiği değerler; nefis, şeytan veya onların dıştaki temsilcilerinden gelen en ufak bir rüzgârda uçup gidecek veya başörtülü ama çıplak denilecek tip oluşacaktır.
İçinde olması gereken iman esaslarını taşıyanlar için başörtüsü, "başı gitmeden başından gitmeyecek" kadar değer ifâde ederken, içinde olması gereken imanî değerleri olmayan veya zayıf olanlar için ise, o hizmet için, üniversite için tâviz verilebilecek bir teferruattır, olmasa da olur; ya da haram bakışları uzaklaştırmak yerine çekiciliği artıracak şekilde istismar edilebilecek bir oyuncak haline gelir.
Tesettür modası, başörtünün aksesuar görevi gibi kullanılması, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir konudur ve takvâ elbisesini bürünmeyen bayan, tesettürü de bazen istismar edip kirletebilmekte, düşmanlardan daha zararlı olabilmektedir.
Sadece insan elbise giymez, giysi de insanı giyer, yönetir, yönlendirir. Dış, için aynasıdır. Dışı İslâm'ın anladığı anlamda temiz olmayanın içinin de çok temiz olmasına imkân yoktur. Kıyâfetin insan rûhuna etki ettiği de bir vâkıadır. O yüzden kadın giysisi giyen erkek artık kadın gibi tavırlar takınır. Bunun tersi de geçerlidir. O yüzden Peygamberimiz, çok küçük yaştaki çocukların bile karşı cinsin elbiselerini giyinmelerini yasaklar, hatta karşı cinsi çağrıştıracak renklerdeki giysileri de. İşte giysinin insan rûhuna bu etkisi, İslâm'ın uygun görmediği tarzda kıyâfetin imana da zarar vermesine sebep olabilecektir. Aynen gerçek imanın tam tesettürü, takvâ giysisini zorunlu kıldığı gibi.
1820. Yüzyıl Türk tarihi, biraz da kıyâfetlerdeki acâyip ve hızlı değişimin tarihidir. Tanzimat denilen Batıya entegre olma, yönetimi ve halkı Batılılaştırma çabası, hayatın her alanında olduğu gibi, kıyâfetlerde de büyük kırılmanın başlangıcı olmuştur. Bu kırılma, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki devrimlerle kop(arıl)ma noktasına getirilmiştir. En önemli devrimlerin kıyâfetle ilgili olması, giysinin sadece bir görüntüden ibâret olmayıp oradaki değişimin kişinin inanç dâhil, tüm dünyasını değiştireceği gerçeğinden yola çıkılarak yapılmıştır. Tanzimat'la birlikte halkın giysi özgürlüğü baskı altına alınmış, devlet zoruyla kişiler Batılı giysilere mecbur edilmiştir.
Ahmet Kalkan
Çeyrek Tesettür Gerçek Tesettüre Karşı ya da Başörtülü Çıplaklar yorumları
minanur
30.03.2008A.S.İÇ TEMİZLİĞİNİN YEERLİ OLDUĞUNA İNANANLARA SORARIM.PEYGAMBER(S.A.V) VE ONUN MUBAREK EŞLERİNİN KALPLERİ VE İÇLERİ SÜMME HAŞ BİZLERİNKİNDEN DAHA MI KİRLİYDİDE KAYITSIZ ŞARTSIZ ALLAHA TESLİM OLMUŞ SÜREKLİ EDEP İMAN İBADETE TESLİM OLMUŞLARDI YAPMAYIN KARDEŞLER..........
keceemre
10.08.2007Türban takanlara laf soyliyeceğinize sokakta yarıçıplak dolaşan bayanları soyleyip uyarın bu sadece kızların suçumu hayır erkeklerinde suçu açık bir bayan güzel bir bayan dinden dahi once gelir düşüncesinde bazı insanlar ne kadar güzel kız fıstık gibi vs vs halbvuki erkekler için asıl güzellik kızların namus ve ruh güzellikleri ve din güzellikleri plmalıdır zaten oyle olmuş olsa ayna karsısında 1 sat duran bayan durmamaya başlar kendini boyamamaya baslarben onun için diyorumki hareket sizxdede olsa sizi bu harekete itenler biz erkeklerdir Allah erkeklerede bayanlarımızada rahmet etsin acısın bizim günahlarımızı afetsin inşAllah...
Ya göründüğün gibi ol Yada olduğun gibi görün
Hz MeVLANAcile
18.07.2007her şeyin en doğrusunu Allah(cc)bilir ama burada yazılanları okuyunca çok şaşırdım.ablalarım o başörtüsünü okul kapısında binbir ızdırapla çıkarıp hizmet deyip giriyorlar.neden kişilere takılıyorsunuz insanlar saf değil kimin gerçek kimin sözde müslüman olduğunu anlıyorlar ama bazıları kandırır kendini bazıları gerçeklerden kaçmaz o tür şeylere izin vermez hayatında.ben kız başımla ehliyet kursuna gidiyorum ve gerçekten durum kötü ama en azından bayan arkadaşlarla(arkadaş da değil hepsi koca koca evli ablalar iletişim kurmaya çalışıyorum)belli bir yere oturmaya başladık onlarla sohbet ediyorum başka taraflara kaymasınlar diye hep beraber konuşuyoruz falan.ben bu düşüncede olmasam kendi halimde yaşasam bir köşede dersimi dinleyip gitsem onlar erkeklerin arasına karışır onları bilemiycem ama benim vicdanım rahat eder mi?evde otursam mükemmel bir hayatım olsa dünyayı cennet sansam etrafa pembe pembe baksam ama dışarıda neler oluyor ben kendimi kandırmış olmaz mıyım?takvasını korumaya çalışan erkekleri o bayanlarla yalnız mı bırakalım?yoksa gelip ortalığı toplamaya mı çalışalım?tesettürlüler başını açsa da açmasa da bir sorun var.iman sorunu.ve inanın ablalarımız sayesinde adam olmaz denilen insanlar sohbetlere gitmeye başlıyor yavaş yavaş iman tohumları atılıyor kalbine Allahı(cc)ve Rasülünü(sallallahu aleyhi ve sellem) sevmeye başlıyor namaza gönlü ısınıyor(irşatta metodlar farklı her zaman korkutmakla olmuyor) ve yavaş yavaş helal dairesine yaklaşıyor.
günlerce ağladım başımı açacağım için ama bu hizmetleri gördükçe kendimi düşünmek bencillik gibi geldi.
Allah her şeyin en doğrusunu bilir.berra
16.07.2007ÇOK GÜZELBİR YAZI OLMUŞ MAŞŞALLAH.. ÇOK YERİNDE OLMUŞ ARKADAŞLAR İNSANIN İÇ GÜZELLİĞİNDEN BAHSETMİŞLER BİR İNSANIN İÇİNDE GÜZELLİK VE ALLAH SEVGİSİ OLSA BU ŞEKİLDE MİNİ ETEK GİYİP BAŞINI ÖRTMEZ SÖYLEYİN SEVEN SEVDİĞİNE İHANET EDERMİ MADEM ALLAHI SEVİYORSUNUZ NİÇİN İHANET EDİYORSUNUZ. YA ÖRTTÜĞÜNÜZ ÖRTÜNÜN HAKKINI VERİN YADA ÇIKARIN ONU BAŞINIZDAN. EĞER İNSAN ALLAH SEVGİSİYLE ÖRTERSE BAŞINI ÜNİVERSİTELERDE RAHATLIKLA BUNDAN TAVİZ VEREMEZ. İLİM SADECE OKULLARDA OLMUYOR. İNSAN YETERKİ KENDİNİ YETİŞTİRMEK GELİŞTİRMEK İSTESİN ZAMAN MEKAN HİÇ FARKETMEZ... SİZ BAŞINIZI İNSANLARDAN YADA AİLENİZDEN GÖRDÜĞÜNÜZ İÇİN ÖRTENLARSİNİZ. ALLAH SEVGİSİYLE ÖRTSENİZ BU KADAR KOLAY AÇMAZSINIZ BU KADAR BASİRETSİZCE DAVRANMAZSINIZ.. ALLAH RAZI OLSUN..
başörtülüleredeğil de kendimize çeki düzen versek!!!!
08.06.2007arkadaşlar yapmayın neden başörtüsüne takılıyosunuz ki bu kadar kıyafetler insanın ruh halini etkiler renk uyumu diye bir şey var uYgun bir eşarp takınca bunun kime ne zararı var ki bunlar zevk meselesi niyetler öneml değil mi.bazı arkadaşlarım var cırt renkleri sevmiyo,bazıları da seviyo,bazıları var uyumlu bazıları var uyumsuz.Bize ne.Tabi ki uyarcaz dar giyinip,iç çamaşırı belli olanları.Dikkat çekiosa bırakın da kendisi düşünsün.O da farkındadır.Topuğuna kadar örtülü,dikkat çekmiyo ama bir kaş göz ya da el işaretiyle yapcağını yapıyo ya da mesajla, sözle erkeği baştan çıkarıo,başına eşarp takmıştır ama tam örtülü değildir eline erkek eli bile değmemiştir açıktır ama ALLAHH aşkıyla yanıyodur.Kimsenin içini bilemeyiz ki neden kul hakkına giriyoruz başkalarının eksiklerini araştırıyoruz eleştirilecek o kadar konu varken neden başörtülülere takılıyoruz bu kadar... onlarda insan,onlarda bu dünyada yaşıyor.Eğer bir kişi içinde yoksa namusunu koruyorsa 1000 erkek içinde de olsa o yine kendini korur bunun kıyafetle alakası yok.İçinde varsa bi şekilde yapcağını yapmıyo mu?Aynı şekilde içinde varsa doğru yolu bulmuyor mu insan?Ne kadar güzel örtülüler var tam anlamıyla yerine getiren ALLAH için örtünen,aynı şekilde örtülü olmayıp ALLAH için yaşıyanlar var.Tutturmuş bir başörtüsü muhabbeti gidiyor.Yakışıyor mu hiç bu güzel anlamılı kelimeye;BAŞÖRTÜLÜ ÇIPLAKLAR????? Bırakında isminin güzelliği kirlenmesin.Yerine getirenleden Allah razı olsun,Allah;herkese O'nun rızası için örtünmeyi nasip etsin...(amin...)
nisyan
08.06.2007ÖRTÜNMEK FARZDIR.ALLAH İÇİNİZ GÜZEL OLSUN YETERLİ DEMEMİŞ.SİZ BÖYLE DEMEKLE BİRŞEY İDDİA EDİYORSUNUZ.BEN ALLAH TAN DAHA İYİ BİLİYORUM.İÇİNİZ TEMİZ OLSUN,TESETTÜR (DOĞRU DÜRÜST)GEREKLİ DEĞİLDİR.NAMAZ KILMAK GEREKLİ DEĞİLDİR.ORUÇ TUTMAK DA.AMA ALLAH ÖYLE DEMİYOR BAKINIZ.
103/1,2- Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.
103/3- Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).
13/29- İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.
14/23- İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedi kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri “selam” dır.
18/107,108- Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince onlar için, içlerinde ebedi kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler.
18/30- Gerçek şu ki iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.
18/88- “Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükafat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.”
19/59- Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.11 11
19/60,61- Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va’di kesinlikle gerçekleşir.
19/96- İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.
2/25- İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
2/277- Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.
İÇ TEMİZLİĞİYMİŞ.BU DİNSİZ AMA DİNDAR GÖZÜKENLERİN UYDURDUĞU BİR SAFSATA.HESAP VERİRKEN.ÖRTÜNMEDİM,NAMAZ KILMADIM,AZICIK İÇKİ DE İÇTİM,KUMAR DA OYNADIM.AMA İÇİM TEMİZ RABBİM GERÇEKTEN Mİ DİYECEKSİNİZ?RABBİM KİMİN TEMİZ OLDUĞUNU DAHA İYİ BİLİR.YAZILACAK ÇOK ŞEY VAR FAKAT VAKTİM KISITLI.
================================================================
Neredesin..!
Ey İsmail'in boğazındaki merhamet..!
Üzerimizdeki bu acıyı kaldır..!
Ya ebabilleri gönder, ya bizi de oraya aldır..!arif
31.12.2006Hissiyat ve hikemiyat farkı demiştim, farkı farkediniz... Kadınla ve erkeğin, ihtilat halinde olduğu okullarda, diploma dilenciliği marazî bir durumdur. Daha ötesi, meşru bir ortam olsa dahi, "kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan erkeksi kadınlar imalatına girişmek" daha da feci bir fecaettir. Örtülü veya örtüsüz, kadının sosyal hayata bulaştıkça, aşındığı, yıprandığı, hatta ahlakını ve iffetin kaybedebildiği bir bedahettir. Nice nice misallerini seyrettik, hala seyrediyoruz. Herifler, heveslerine uyup kadınlaşırsa, elbette kadınlar da erkekleşecektir, tabiatın boşluk kabul etmediğini hepimiz biliyoruz. Kadınların, anne ve eş olacak donanımla yetiştirilmesi gerekirken, takılıp tökezleyeceği yabanî patikalara sokmanın, ipini koparıp sokağa salmanın alemi yoktur. Özgürlük naraları atan feminist bir kadına ancak "kadınlaşmış herifler" tahammül edebilir. Uyduruk bir renkli başörtüsü varmış, yokmuş, hiç farketmez!
Kusura bakılmasın, piyasada Erzurum İbrahim Hazretleri çapında kimse pek yok! İlimden, hikmetten hissesi tam, itimad edebileceğimiz kamil bir mürşid! Bazı sözler makamında ve yerince değerlendirilmelidir. İlim öğreniyoruz kisvesi altında birsürü malayani ve fuzuli bilgiyle kadınların zihinlerini kirletmek, gözünü açmak, ruhunu açmak, ev hanımlığı yolunu kapamak iş değildir. Kadınlara hangi ilimlerin farz olduğunu zaten söylemiştik...
İlk emir oku, kadınların canına değil! Eşya ve hadiseleri, ilim, hikmet ve basiret gözlüğüyle oku! Şaşı kalple değil, basiretini dört açarak oku!
Arif olan anladı...Yasin Bilkil
29.12.2006Güzel bir hazine, güzide bir insana emanet edilmiş.
Güzide insandan güzel hazinenin saklanması istenmiş.
Güzel hazine güzide insanın en değerli varlığı olan başında taşıdığı her bir saçın tekbir tanesinin uçlarıymış...
Bu paha biçilmez, eşsiz hazinenin sahibi olan güzide insan ise ;
Şu an kendisine çocuk gözüyle bakılan, geleceğin anası,
Ama : İstanbul’u fetheden kumandanları bu dünyaya getiren ana !
Kendisinden ufak gördüğü bütün kardeşlerin ablası,
Ama : Nice sultan, nice padişahları yetiştiren abla !
Belki de yaşlı bir ninemiz ?
Ama sırtındaki hırkasını başörtüsüne el uzanmasın diye çektiği kağnıdaki mermilere saran Fatma ninemiz !
Ey güzide insan !
Sendeki kutlu emaneti , o güzel hazineyi ben sana bir iki kelime ile nasıl ifade ederim ?
O kutlu emanetin sahibi güzide insan sensin !
Sen gül peygamberimizi karnında taşıyan hz. Amine’sin !
Sen hz. İsa’yı dünyaya getiren hz. Meryem’sin !
Sen dünün ufağı, bugünün ablası, yarının anası,
Ama daha önemlisi gönül hazinelerinde saklı olan incilerin sahibi güzide insan sensin !
Bırak bez diye nitelendirdikleri başörtünle istihza etsinler,
Ama gönül hazinenle asla !
Bırak sendeki o güzel hazineyi açmak için zor kullansınlar,
Ama gönlünü onlara açma asla !
Bırak başörtüsü bahanesi ile diplomana mani olsunlar,
Ama unutma sana diplomanı Allah cc. verecektir !
Bırak sendeki hazinenin değerini bilmeyen insanlar bu dünyada saltanatını sürsünler,
Ama unutma senin saltanatın öbür dünyadadır !
Süreceğin saltanatın için savaş vermelisin ve asla mağlup olmamalısın...!tahkik
29.12.2006FARKINDAMISINIZ BAŞÖRTÜSÜ BİR NEVİ İMAN ÖLÇER BİR ALET HÜKMÜNE GELMİŞ İŞYERLERİNDE ,ÜNİVERSİTELERDE O BAYANIN İMANIN DERECESİNİ GÖSTERİYOR.O İMANIN DERECESİNİ ÖLÇEN ÜNİVERSİTE KAPISINDAKİ DEVLET KAPISINDAKİ LAİK BEKÇİLER MUKADDESATINTAN RÜŞVET VEREN BU BAYANLARA KARŞI ZAFER KAZANMIŞ BİR EDAYLA AĞIZLARINDAN SALYALAR AKITARAK BELKİ ONLARA KARŞI HİTABEN "BUNLARDAN KORKMAYA GEREK YOK ÇÜNKÜ DİNİNİ SATAN KANUNLARIMIZA BOYUN EĞENLERDEN HİÇ BİR ŞEY OLMAZ.BUNLAR BU İTİKATTA OLDUĞU SÜRE BİZ BUNLARA HER ZAMAN GALİP GELECEĞİZ ŞEYTANIN İZNİYLE.ASLINDA ORADA AYAKLAR ALTINA ALINAN BAŞÖRTÜLERİ DEĞİL İSLAMIN DEĞERLERİ ŞEREFİDİR.İNSANLARIN DİLLERİNE BÖYLE KOMİK BAŞ ÖRTÜLERİ İLE MASKARA OLAN BAYANLAR ŞEYTANIN NEYİ OLMUŞLARDIR.RUHANİ VE MELAİKEYİ NASIL KAHR EDİYORLAR.BAŞ KAPALI AHLAK VE EDEP AÇIK,BAŞINI KAPATMIŞ YIRMACINI AÇMIŞ BAŞ KAPALI ALTI AÇIK,BAŞTA ÖRTÜ ALTA BLUE JEAN KOT,BAŞ KAPALI YAŞAYIŞ ECNEBİ,BAŞ ÖRTÜSÜ ŞA SIKMA BAŞ,YA BOHÇA BAŞ ,YA NÜKLER BAŞ,YA UZAY BAŞ,ÜSTÜ ŞİŞHANE ALTI KAVAKLI,ÜSTÜ MEKKE ALTI PARİS,ÜSTÜ MABET ALTI DİSKOTEK,ÜSTÜ İSLAMİYET ALTI SEFİH MEDENİYET.ADI TESETTÜR AMA NEYİ SETR ETMİŞLER BELLİ DEĞİL.HER ŞEY CÖMERTCE ORTADA.SANKİ ÖRTÜNMELERİNİN SEBEBİ BASKI İLE OLMUŞ İMAJI ÇIKMIŞ ORTAYA.TESETTÜR AYETLERİNİN İÇİ BOŞALTILIMIŞ,FIKHİ ÖRTÜNÜN ÖLÇÜSÜYLE OYNANMIŞ,HEVA VE HEVESLERE,MODAYA ve ERKEKLERİN BEĞENİSİNİ KAZANMA SEVDASINA ENDEKSLENMİŞ ,SURETPERSTLİĞE ESİR EDİLMİŞBİR ÖRTÜ.İŞİN GARİBİ BU ÇEYREK TESETTÜRLÜLERİN BAŞINI TAHSİL EĞİTİM İŞ PEŞİNDE KOŞAN OKUMUŞLAR ÇEKİYOR.ERKEKLERLE ETKİLEŞİM İÇİNDE OLURSAN OLACAĞI BUDUR.
BİR DÜSTUR VARDIR.DEF-İ MEFASİD CELBİ MENAFİDEN EVLADIR.YANİ İFSAT EDİCİLERİ DEF ETMEK MENFAATLERİ CELP ETMEKTEN DAHA ÖNEMLİDİR..BUGÜN SERBESİYETLE SOSYAL VE İÇTİMAİ HAYATA GİREN KADINLAR YÜZÜNDEN AHLAKI SEYYİE NETİCE VERMİŞ.YANİ KÖTÜ AHLAK YAYGINLAŞMIŞ.HEP AYNI TERENNÜM OLAN OKUMAZSAK MEVKİLERİ ,YERLERİ MASONLAR DİNSİZLERMİ DOLDURSUN SAKAT MANTIĞINA SIĞINARAK HAREKET EDİP MUKADDESATINDAN RÜŞVET VEREREK MENFAATLERİ CELP EDEYİM DERKEN MEFASİDİ CELP ETTİKLERİNİ, KARDAN ÇOK ZARAR VERDİKLERİNİ GÖRMÜYORLAR YADA GÖRMEK İSTEMİYORLAR.TÜRBANLI İLİM İÇİN OKUDUĞUNU SÖYLÜYOR.ÖRTÜSÜZ BAYANLAR İSE İŞ VE MESLEK VE EKONOMİK ÖZGÜRLÜK İÇİN OKUDUKLARINI SÖYLÜYORLAR.BANA ÖRTÜSÜZLERİN SÖYLEDİKLERİ DAHA İNANDIRICI GELİYOR.ÖRTÜLÜLERİN DAVA ETTİKLERİ İLİM ÖĞRENME İDDİASINDALAR.HALBUKİ MATERYALİST DİNSİZ FELSEFE VE TABİATPEREST İLİMLERİN HAKİM OLDUĞU ÜNİİVERSİTEDE HANGİ İLİMDEN BAHS EDİYORLAR.KİMSE KENDİNİ KANDIRMASIN HERKES İŞ, AŞ, MEVKİ VE ÖZGÜRLÜK SEVDASIYLA OKUYOR.HER GEÇEN GÜN BU TÜR KENDİNİ KANDIRAN İNSANLARA KARŞI NEFRETİM ARTIYOR.ÇÜNKÜ ÇALIŞTIKLARI ORTAMLARI GÖZLEMLİYORUM İSLAMDAN VE İFFETTEN VE EDEPTEN ELLERİNDE HİÇ BİR ŞEY KALMAMIŞ.ÖRTÜ GİTTİKTEN SONRA NAMAZDA KISMİ OLARAK GİTMİŞ.GİYİM DEĞİŞMİŞ.HAYAT TARZI DEĞİŞMİŞ,KAPİTALİZMİN ÇARKLARINININ ARASINDA ÖRTÜSÜZ KARDEŞLERİNİN EZİLDİĞİ GİBİ EZİLYORLAR.ONLARINDA ÇOCUKLARI KREŞLERDE SAHTE ŞEFKAT KUCAKLARINDA BÜYÜYOR.ONLARDA ÖTEKİ EHLİ DÜNYA GİBİ VİTRİNLERİN EŞYANIN MODANIN KOZMETİĞİN ESİRİ OLUYORLAR.BUNLARIN ELİNDE GÜNAHLAR VE PİŞMANLIKLARDAN BAŞKA BİR ŞEY KALMIYOR.!ŞU SÖZÜ KULAĞINA KÜPE YAPSIN TÜRBANLI MÜCAHİDELER..İMAM GAZALİ DİYORKİ(İSLAMA İSLAMIN ONAYLAMADIĞI BİR YOLLA YARDIM ETMEK İSTEYEN KİMSENİN ZARARI,İSLAMA İSLAMIN ONAYLADIĞI BİR YOLU KULLANARAK ZARAR VERENİN ZARARINDAN DAHA BÜYÜKTÜR.(BAŞLARINI AÇIP FAİDELİ OLMAYA ÇALIŞANLARA DUYURULUR.aysu
28.12.2006YÜCE RABBİMİN İLK EMRİ OKU... BUNU YALNIZCA ERKEKLERE SÖYLEDİĞİNİ DÜŞÜNEN BİR ZİHNİYETİN KENDİSİ ULTRA MÜSLÜMAN OLARAK GÖREN BİR HANIMA RABBİMİN EMRİYLE OKUMA YAZMA ÖĞRETMEYİ FİTNE SAYAN BİR ZİHNİYET SADECE YÜCE RABBİMİN İLK EMRİNE KARŞI GELMEKLE KALMAZ DA NE YAPAR
gencc
20.12.2006ALLAH RAZI OLSUN sağolun:::::::::::::::
arif
19.12.2006Hissî ve nefsî müdafalara şaşmamak gerek. Daha önce başka biryere yazdığım yazıyı aktaracağım:
-"Moderen" telakkilere zihnini kurban edip, erkekle kadını aynı kefede, eşitmişcesine değerlendiren, geleneği(1400 yıllık kadîm birikimi değil de, geleneklerimiz göreneklerimiz çerçevesini anlıyor bunlar) beğenmeyenlere ne demek lazım? Gülelim mi, ağlayalım mı, kızalım mı...
-Madem evin geçimi erkeğin omzundadır ve farzdır, öyleyse meslek edinmeye mecburdur, geçerli bir meslek! Her erkekten işçi, amele, esnaf olması beklenemez, zira istidad sahipleri de var. Kabul edilebilir bir meslek sahibi olmanın yolu da genellikle üniversiteden geçiyor. Ayrıca "üniversite mezunu koca isterim!" diye tutturan türbanlıların çelişkisine de gülüp geçmek gerek.
-Namahremle muhatab olma noktasında, erkekle kadın tam olarak bir değildir. Erkeğe, namahrem bir kadın, o istemedikçe zarar veremez. Kadın öyle mi?
-İhtilat noktasında, üniversite neyse, çarşı pazar da odur. Geçim/alışveriş gereği, erkeğin çarsı pazarda bulunması bir derece tabii iken, kadınların taarruzu sonucu yine "karışıklıklar" bitmemektedir. Hiç sakınmaksızın, kapalı veya açık, salına salına, o pazar senin, bu mağaza benim, pervasızca gezen kadınlar malum. "Türbanlıyız nası olsa..."
-Meydanı ve üniversiteleri "zıtlarımıza" bırakmak müslüman erkekler için uygun olmayabilir. Hem tebliğ ve telkin için müsait bir zemindir, hem de İslamî mücadelenin bir cephesi de kilit noktalara hakim olmaktan geçer, hatta ve elbette bütünüyle idareye...
-Kadınlar üniversitelerden kendini tecrit etse zaten ihtilat sorun olmayacaktır, onlar "haddini aşıp sokağa salındıkça" menfîliklerden birinci derecede mesuldürler.
-Yerin göre, en arsız tarafından ihtilatın işlendiği üniversiteler(liseler de tabi) şöyle dursun, -hakikî bir zaruret yoksa- kadının dışarı çıkması dahi uygun değildir:
Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
Ahzab Suresi 33. Ayet
Kadin bir avrettir. Disari cikti mi seytan onu gözetler. Kadinin rabbinin rahmetine en yakin oldugu hal, evinin icinde bulundugu vakittir. (Tirmizi ve Ibn Hibban)
Kadınlar, zaruret olmadıkça sokağa çıkamazlar, çıkınca da yolda değil, ancak kenardan yürüyebilir. (Taberani)
Ulema şu yedi yere kadınların çıkması hususunda cevaz vermişler, kendilerine gitmeleri haram olan (çalgılı, kadın-erkek karışık düğünler gibi) yerlere gitmelerine kocaları izin verdiği takdirde her ikisinin de günahkar olacağını beyan etmişlerdir;
1-Kadının hasta ebeveynlerini ziyareti,
2-Onlardan birini taziye etmek için çıkması,
3-Mahrem olan akrabalarını taziye ve ziyaretleri,
4-Kadının doktor, ebe veya ölü yıkayıcısı olması halinde,
5-Başkasında hakkı olup çıkmadan alamaması halinde,
6-Erkek bir mahremiyle farz olan hacca gitmesinde,
7-Kendisine dini bir mesele lazım olup, en güvenilir bir alime sormak için çıkabilir.
Muhammed Rebhami Rıyadun Nasıhin(s.146) Kadızade Ahmed Cevheretül Behiyye(s.221) Hadımi Berika(5/72) İsmail Çetin Ölçüler(s.76)
-Farz-ı ayn olan ilim; fıkıh-ilmihal bilgilerdir, daha da genişletirsek iman ilmidir. Ve bunun tahsili için, diplomaya gerek yoktur, hatta ve belki zararı da vardır(ilahiyatlar malum)! Hatta, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.lerinin(Marifetname), kadınlara okuma yazma öğretmenin "fitne olduğunu" yazdığını söylersek "moderenleri" hepten çıldırtmış mı oluruz...
-"Ekonomik özgürlük!" naraları atan, kariyerli bir kadını idare etme zordur, her erkek bunu bilir, hisseder... O bir yönüyle "muktedir olmuş", aslında erkekleşmiştir. Hatta dindar bir abi:
"Şunların parası olsun, en ufak tartışmada kesin boşanmaya kalkarlar!" Demişti. Çalışan kadınların boşanma oranın, diğerlerine nispetle ne derece fazla olduğu herkezçe malum.
Basiret, iz'an ve irfanla kalınız...aslııı
13.07.2007Rabbim herkese gerçek tesettürü nasib etsin inşallah.dışının ve içinin tesettürlü olması lazım bana göre ve bu erkekler içinde geçerli diye düşünüyorum ama sizin yazdıklarınıza katılmıyorum işte sizin gibi katı tavırlarla yazılan yazılar yüzünden islamda kadın anlayışı tamamen korkutucu görünüyor .kadınlarında erkekler gibi okuma ve çalışma özgürlükleri olmalı çalışan kadının parası olunca eşini boşar demişya bi arkadaşınız eğerki kadını mutlu edemiyosa eşi, ve eziyor küçümsüyosa kadın elbette eline geçen ilk fırsatta onu boşayacaktır. lütfen böyle yazılar yazarken dikkat edelim kadın ı sadece erkeğe hizmet için yaratmadıki CANIM RABBİM .EŞ OLSUN CAN OLSUN SIRDAŞ OLSUN DOST OLSUN TAMAMLAYANI OLSUN DİYE YARATTI.bir kadının okuması nasıl fitne sayılabilir ya bunu anlamam mümkün değil yazmayın böyle şeyler ne olur .islamiyette hor görme kısıtlama vede kayırma yoktur erkekve kadın eşit değildir ama kadın ondan düşük ahlakta yaratılmamıştır ki okuması fitne olsun dışarı çıkaması fitne olsun çok üzücü bu yazdıklarınız :(
AYSU
28.12.2006KADINLARA OKUMA YAZMA ÖĞRETMENİN FİTNE OLDUĞUNU SÖYLERSENİZ MODERNLERİ ÇILDIRTMAKTAN ÖTE ALLAH'IN İLK EMRİ OLAN IKRA (OKU) YA KARŞI ÇIKMIŞ OLURSUNUZ. BUNUN MODERNLİKLE FALAN BİR İLGİSİ YOK. SADECE İSLAMI KUR2AN-I KERİME GÖRE YAŞAMAMAKLA BİR İLGİSİ VAR.ZİRA RABBİMİZ BU EMRİ SADECE ERKEKLERE VERMEMİŞTİR. AMA ELBETTE İSLAMIN ERKEKLERE İNDİRİLMİŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNEN ZİHNİYETE BUNU ANLATMAK ÇOK ZOR. ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN. SELAM VE DUA İLE...
Harun300
09.02.2007Asla güzel kardeşim. Kadınlara okum ayazma öğretmeyin diyen yokki. Öğrensinler cahil kalmasınlar ki kendi ortamlarında kendilerini her yönüyle savunabilsinler. Burda ki maksat bu öğrenme islami kurallara uygun bir şekilde olması. Müslümanların istediği bu yoksa sizin söylediğiniz gibi enterans birşey değil. Tabiki kadına okucak, öğrenecek, anlatacakki davamızı sürdürebilelim bayanlar için. Ama şu kesinlikle unutulmamalı bu öğrenim islamiyettin emrettiği şekilde olması gerekiyor kayıtsız şartsız. Nasıl mı dersen onada müslümanlar el birliği ile bi çare bulacak ve bulunuyoda.
Yeterki Gayret gayret gayret
Konular
- Cenazesine 70.000 meleğin iştirak ettiği Sa´d b. Muaz (r.a.)
- Allah Resulü (s.a.v.) Gözyaşlarını Tutamamıştı
- Allah Yaratmada Dilediğini Artırır
- PEYGAMBERE DİL UZATAN KADINA VERİLEN CEVAP.
- Çözüm İslam Birliği
- İBADETLER HAYATIN İKTİSADIR...
- Gurur ve Kibir Sahipleri Nasihat,İkaz ve Uyarı Dinlemezler…
- Hâra düştüm,dilime kan değdi yüreğime od..Dâra düştüm Ey Rab bana bir inşirah..
- Allah Yaratmada Dilediğini Artırır
- Gerçek Başarı Müminlerindir
- Kitap Ehline Düşman Olursanız İslam Dünyaya Nasıl Hakim Olacak?
- Namaz Benim Huzurum ve Mutluluğumdur.
- Evlilikte Cazibe ve Güzelliğin Önemi Varmıdır?
- KALBİM TEMİZ NAMAZ KILMAZSAM DA OLUR.
- Şükür derdimi binden bire indirir.
- YÜREĞİMDEKİ TARİFİ İMKANSIZ DOSTTA
- Yüzleşme Zamanı
- Yüce Pîr Hz. Mevlânâ’da aşk.
- ""Ezan duası ve fazileti""
- Hayat Tesadüf Değildir
- ZİLHİCCE AYI VE FAZİLETİ
- KADIN NE ZAMAN vazgecer...
- Teşrik tekbiri
- CAN PEYGAMBERİM Hz. MUHAMMED MUSTAFA'NIN KURBANLARI...
- Helal Lokma = Hayırlı Amel
- // Herşeyi Allah’tan İste!..//
- Müslümanlara Yapılan Zulme Göz Yummak, Zulme Ortak Olmaktır!
- Yardım edin yalvarırım
- Biçereyim ne yapmalıyım :(
- Burun Estetiği Caiz midir..?