Maneviyat

BİR TÜRK KIZININ DÜNYA GÜZELİ SEÇİLMESİ VE JÜRİNİN YAPTIĞI TARİHİ KONUŞMA

Bu ilginç olay Halit Turhan Bey'in hatıralarında yer almaktadır: “1932 yılında Cumhuriyet gazetesinin tertiplediği güzellik yarışmasını Keriman Halis kazanmıştı. Aynı yıl Belçika'nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmasıyla dünya güzellik yarışması düzenlenmişti. 1913 yılında doğan Keriman Halis, bu yarışmaya Türkiye'yi temsilen katıldı. Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller, çeşitli kişilerle görüştü ve konuştular. Yarışma gününde jürinin önünde kızlar birer birer geçip giyimleriyle, bakışlarıyla, tebessümleriyle puan toplamaya çalıştılar. Jüri salona geçip, puan değerlendirmesi yapmak istedi. Başkan kürsüye geçerek :

İnsanın dengesini bozan benlik duygusu!

İnsanın dengesini bozan benlik duygusu!

Ayet-i kerime şu ikazı yapmaktadır:- Yaptığın iyilikleri Allah'tan, kötülükleri ise nefsinden bil!.. (Nisa-79)
İşte bu ikaz insanı dengede tutar, benlik ve enaniyet duygusuna düşmekten kurtarır. Nasıl mı kurtarır? Çünkü Allah'ın kendinde tecelli ettirdiği iyilikleri nefsine almıyor ki, kibre yönelsin, gurura sapsın, benlik tuzağına düşsün... Ayrıca yaptığı yanlışları, hataları da nefsinden biliyor, kendi kusuru ve hatası olarak görüyor. Bu sebeple hep tövbe, istiğfar halinde oluyor, şımarma ve haddini aşmaya nefsinde gerekçe bulamıyor. İşte bu sağlam anlayış insanı dengede tutuyor. Dengesini böyle kurmayıp da iyilikleri hep kendinden bilen insan ise bir de bakıyorsunuz ki, kibir, gurur örneği haline geliyor, itici ve iddiacı bir tip ortaya çıkıyor.

Ölçüsü olmayanın, dinî yorumu da ölçüsüz olur

Ölçüsü olmayanın, dinî yorumu da ölçüsüz olur

Kumaşı metre ile ölçeriz. Ağırlığı da kilo ile tartarız. Sıvıların ölçüsü ise litredir. Yanlıştan kurtulmak için bu ölçülere muhtacız.
Dinî hayatımızda da durum aynıdır. Yanlış yorum yapmamak için ölçüye ihtiyacımız vardır. Ölçüsü olmayanın dinî hayatı yorumlaması da ölçüsüzdür..

Bu itibarla bugün sizlere bazı ölçüler arz etmek istiyorum. Ümit ediyorum ki, bu ölçüleri siz de tefekkürle okuyacak, tebessümle değerlendireceksiniz. ****

-"Kendiniz için takvayı tercih edebilirisiniz. Ama başkaları için fetvayı kâfi bulun!." Çünkü herkesin mecbur olduğu fetvadır, takva değildir. Takva tercihe bağlıdır.

Riyazet

Selamun aleykum ben bir çok internet sayfalarını takip etmekteyim ama bir sorunun cevabını bulamadım aynı şekilde bu sitede tam olarak net bir cevap yok.
Lütfen bana Riyazetin nasıl yapıldığını detaylı bir şekilde açıklaya bilir misiniz?
Hem böyle neyin ne miktar alınacağı filan şeklinde olursa çok iyi olur.
Önceden teşekkür ederim, Allah razı olsun.

Dinledğiniz ve bildiğiniz tasavvuf müziği

SELAMUN ALEYKÜM . Dinlediğiniz tasavvuf sanatçılarını ben ve okuyanlar ile paylaşır iseniz ALLAH RAZI OLSUN derim . Hoşuma giden bir kaç santçı var (Yusuf İslam ,Sami Yusuf , Mercan dede) daha çok ney ve vurmalı sazların olduğu zikir ve dinlendirici ilahiler hoşuma gidiyor . Paylaşır iseniz çok memnun olurum . ALLAH paylaşmayan kardeşlerimizden de razı olsun tabiki .

Manevi çöküntü ve medya çıkmazı

İnsanı iyi tanıyalım

Teknoloji güzel bir nimet. İnsanın hayatını kolaylaştırıyor, aklını iyi kullananlar için güzel imkânlar hazırlıyor. Elbette, teknolojinin yan tesirlerini de gözardı etmemek lâzım. Cep telefonu, TV ve bilgisayarların radyasyon yayması gibi. Bunların da tedbirini almak ayrı bir çalışma konusu.

Her çalışma insan için olmalı. İnsanın mutluluğu ve insanın ihtiyaçlarını karşılamak için. İnsanı merkeze almayan çalışmaların kıymeti harbiyesi yok. Bu sebeple, insanı iyi tanımak gerekiyor. Maddî ve manevî özelliği, aklı, iradesi, ünsiyet duygusu ve hissetme gibi cevherleriyle bir bütün olarak tanımalıyız insanı.

Din Kardeşliği Tâlimatı

1. KUR’ÂN-IKERÎM’de “Şüphesiz bütün mü’minler kardeştir” buyuruluyor.

2. Bir Müslüman -maazallah- dinden imandan çıkmadıkça onunla olan kardeşliğimizi bozamayız. Böyle bir bozma haramdır.

3. Müslümanlar arasında çeşitlilik olabilir, meşreb farklılıkları olabilir, ihtilâf olabilir. Bunlar kardeşliği izâle etmez (ortadan kaldırmaz).

4. Kendisiyle aynı mezheb, meşreb, tarikattan olduğumuz Müslüman bizim bir kere kardeşimizse; aramızda görüş farklılığı, ihtilâf bulunan Müslüman on kere kardeşimizdir. Ta ki fitne fesat çıkmasın...

Eşarpların Efendisi

Sevgili patron.

Dün bütün televizyon kanallarında senin “tesettür defileni” ve şu manken kızları gösterdiler; bütün haberlerde o kızlardan bahsedildi, bütün kameralar o kızların baygın bakışlarına mevzilendi. İnce kızlardı doğrusu, güzel yürüyorlardı. Tam bedenlerine göreydi diktirdiğin giysiler, o giysilerle salınınca daha bir göz alıcı oldular. Kuşkusuz habercilerin arasında “münafıkça” davrananlar da vardı. Senin özenle giydirdiğin kızların, başka zamanlarda başka yerlerde çekilmiş görüntülerini de esirgemediler bizden. Böylece onların ve senin sayende, bir bedenin bütün ihtimallerini aynı bağlamda görme imkanı bulduk. Yani sen, ekranın bir yarısında kızları bin bir meşakkatle giyindirirken, ekranın öbür yarısında başka patronlar inatla senin giydirdiklerini çıkarıp, kendi giydirdikleri çamaşırları sergiliyorlardı onların üzerinde. Elbette bu bir “kültür” savaşıydı patron. Sen bizim için savaşıyordun, öbür patronlarsa başkaları için. Zaten iki patron vardır, değil mi patron? Bizim ve onların patronu. Tabi ki bizim görevimiz bizim patronu tutmaktır. Dün biz de seni tuttuk patron, “eşarpların efendisi” sensin...

Şeytan'ın Kalbe Giriş Yolları

Kalbin misali, bir kalenin misaline benzer. Şeytan, kaleye girmek isteyen bir düşmandır. Onu kuşatıp sahip olmak ister. Kaleyi düşmandan korumak ancak kapılarını, giriş noktalarını ve kalede açılan delikleri korumak ve oralarda nöbet beklemek sûretiyle mümkündür. Kalenin kapılarını bilmeyen bir kimse, o kapıların nöbetçiliğini yapamaz. Bu bakımdan kalbi, şeytanın vesveselerinden korumak farzdır. Hem de her mükellef kulun üzerine farz-ı ayındır. İnsanın, sayesinde farza yetiştiği şey de farzdır. Şeytanı defetmeye insanoğlu ancak onun giriş noktalarını bilmekle muktedir olabilir. Bu bakımdan onun giriş noktalarının bilinmesi farzdır. Şeytanın giriş noktaları ve kapıları kulun sıfatlarıdır. Bu sıfatlar pek çoktur. Fakat biz kocaman yollar ve geçitler mesabesinde olan büyük yollarına işaret edeceğiz. O yollar ki binlerce askerin yürümesiyle dahi daralmaz. Bu bakımdan şeytanın büyük kapılarından biri gazap (öfke) ve şehvettir. Çünkü öfke, aklın kandırıcısı ve helâk edicisidir. Ne zaman aklın askeri zayıflarsa, şeytanın askeri hücuma geçer ve ne zaman insan öfkelenirse, şeytan onunla oynar, tıpkı çocukların topla oynadığı gibi...

Kabul olunan duanin meyvesi

Remzi ihtiyar bir adamdi.

Fakat o cok mutlu ve huzurlu bir ihtiyardi.
Bu mutlu ihtiyar mutlulugunu ve huzurunu her zaman her yerde dile getiriyordu ve Allah'a sonsuz sükrler ediyordu.

Bir oglu vardi.

Ve tüm olumsuzluklara ragmen onu en iyi bir sekilde yetistirmeye Kuran ve sünnetle egitmeye calismisti.

Kendisi yetim büyümüs,bir cok yavrusunuda kücük yasta kaybetmesine ragmen bu ihtiyarin gözlerinden fiskiran mutluluk ve huzuruna millet akil sir erdiremiyordu.
Onun icin ona sormadan edemiyorlardi.

- Siz neden bu kadar mutlu ve huzurlusunuz?
O bu soruya söyle cevap verirdi:

Dualar neden kabul olmaz ?

İbrahim bin Edhem bir gün Basra çarşısında gezerken halk başına toplandı ve 'Bana duâ edin icabet edeyim' meâlindeki âyet-i celileyi sordular ve: 'Biz Allah'a dua ediyoruz. Fakat müstecap olmuyor. Acaba neden?' diye yakındılar.

Dedi ki: Kalbiniz on şeyden ölmüştür:

1) Allah'ı tanırsınız, ama hakkını edâ etmezsiniz.

2) Allah'ın kitabını okursunuz, ama onunla amel etmezsiniz.

3) İblis'in düşmanlığını iddia edersiniz, ama ona tâbi olursunuz.

4) Resûlullah'ın sevgisini iddia edersiniz, ama onun izini ve sünnetini terk edersiniz.

Dalâletten Sakınmak

Allah kimi saptırırsa onu yola getirecek yoktur." (Sûre-i Ârâf 186).

İslâmî ölçülerden uzak duran insanların letâif kandilleri kararır ve görüşlerinde isabetsizlik olur. Böyle bir şahsın aklı hakikatı tespitte acze düşer ve batılı doğru gibi görmeye başlar. İnsanın dalâlete saplanmasına ve doğru yoldan ayrılmasına sebep olan amilleri, arzettiği tehlike noktasından ele alıp açıklamak istiyorum.

a) Allah'a Şirk Koşmak ve Ortak Tanımak:
Mutlak varlığın ve birliğin sahibi bulunan Cenabı Hak, zatı ilâhisine eş tanıyan ve ortak kabul eden kimseye gadap eder ve onu rahmetinden uzaklaş­tırır. Böylesine bir dalâlet bataklığına yuvarlanan şahıs, bocaladıkça sapıklığın derinliklerine batmış olur. Şirk, tıpkı zehir gibidir. Onun azı da çoğu da in­sanı helake sevkeder. Şirkin sebep olduğu dalalete karşı kullarını uyaran Cenab-ı Hak şöyle buyurmak­tadır:

5. NEFSİ YENMEK VE ŞEYTANA KARŞI KOYMAK

Aklı başında olan kimsenin, nefsin azgın arzularını açlıkla sindirmesi gerekir. Çünkü Allah'ın (C.C.) düşmanını (nefsin azgın arzularını) ancak açlık gemleyebilir.

Nefsin azgın arzuları, yemek ve içmek şeytanın vasıtalarıdır. Nitekim Peygamberimiz (S.A.S.) şöyle buyurur:

— Şeytan, insan vücudunda kan damarları yolu ile dolaşır, Binan-aleyh siz onun dolaşım yolunu açlıkla daraltınız. Kıyamet günü, insanla-rın Allah'a en yakın olanı, en uzun müddet aç ve susuz kalanıdır.»

İnsanoğlu hesabına en büyük tehlike kaynağı, midenin doyumsuz ar-zularıdır. Hz. Adem (A.S.) ile Havva'nın huzur ve istikrar yurdundan (cen-netten) çıkarılarak horluk ve yokluk diyarına (dünyaya) gönderilmeleri-nin sebebi odur.

1. ALLAH KORKUSU

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«-Ulu Allah (C.C.), kanatlarının biri doğuya, öbürü batıya uza-nan ve ayaklan yedinci kat yere inen bir kuş yarattı. Kuşun üzerinde bütün varlıkların sayısı kadar tüy vardır.

Ümmetimden kadın - erkek herhangi bir kimse bana selât-ü selâm getirdiği zaman ulu Allah bu kuşa, Arş'ın altında bulunan nurdan bir denize dalmasını emreder. Kuş denize dalıp çıkarak kanatlarını silke-leyince her tüyünden bir damla akar. Ulu Allah akan her damladan, üzerime kıyamete kadar selât-ü selâm getiren kul hesabına istiğfar edecek bir melek yaratır.»

MÜKÂŞEFETÜ'L-KULÛB

Kalplerin Keşfi / Mükaşefetül Kulub , Salih Uçan,İmam Gazali


İman ve İslâm'ın Vasıfları:

İmâm-ı Gazâli Hazretlerinin bu eseri, mevzuu itibariyle tasavvufî ve ahlâkî bir eserdir. Eşsiz bir vaaz, nasihat, öğüt ve irşat kitabıdır. Kalbleri hassas bir İslâmi hayata sevk etmeyi, oraya İslâmî yaşayışı yerleştirmeyi hedefler. Büyük bir ehemmiyeti haizdir. İçerisinde tam 111 müstakil bölüm (konu) yer almaktadır.

Tercüme: Salih Uçan
İmam Gazali
ÇELİK YAYINEVİ