Nasihat
Değişimin neresindeyiz?
Bu nasıl bir değişimdir ki, gece ile günümüz birbirine girmiş; gelişigüzellik almış yürümüş; tek vuruşlu sazların sesi, orkestranın armonisini bastırmış, hayata anlam veren renk cümbüşü solmuş; doğallığın yerini, süslü, renkli ve boş hayatlar almış; dürüstlük, erdem olmaktan çıkmış, kalabalıkta yalnız, gürültüde sessiz, renkli camların arkasında ışıksız kalanlarımız, alimim diyenlerimiz çoğalmış. En acısı da dil, kulak, göz, burun birbirini tamamlayamaz ve güzellikleri hissedemez olmuştur.
Sorular
Alışkanlığın tekerine nasıl çomak sokulur?
Alışkanlıklar hem iyidir hem de kötü. İyidirler; çünkü çatalı doğru kullanmak için ayrıca bir zihnî çaba göstermiyorsanız bu edindiğiniz ‘alışkanlık’ sayesindedir. Kötüdürler; çünkü faydalı olmayan türünden kurtulmak bir hayli zordur. Değişmek isteyenlere, birkaç tavsiye...
ENE PSİKOLOJİSİ
“İşte, ey insan!
Eğer yalnız Ona
abd olsan,
bütün mahlûkat üstünde bir mevki kazanırsın.
Eğer ubudiyetten istinkâf etsen [çekinsen],
âciz mahlûkata
zelil bir abd olursun.”
—Said Nursi
İMAM GAZALÎ, insanın manevî yapısını tarif ederken kalbe en yüksek makam olan padişahlığı, akla ise vezirliği yakıştırır. Ona göre duyguları yöneten gadap ve şehvet kuvveleri daha alt kademede yer alırlar, almalıdırlar.
Bakış açısı
BU VARLIK ÂLEMİNDEKİ EŞYAYI Allah namına, O’nun isimlerine ayna olma yönüyle tefekkür etmek mânâ-i harfî ile, bu kutsî mânâları düşünmeksizin incelemek ise mânâ-i ismî iledir. Yani, “mânâ-i ismi,” bir şeyin bizzat kendisini, özelliklerini bilip tanımak, mânâ-i harfi ise o şeyi “sahibini ve yapıcısını göstermesi” yönüyle tanımak demektir.
‘İsim’ tek başına bir mânâ ifade eder; ‘harf’ ise başkasının mânâsını göstermek için bir alettir. Meselâ, ‘ev’ kelimesi bir isimdir ve başlı başına bir mânâsı vardır. Ama ‘e’ tek başına bize bir şey söylemez. Fakat ‘eve’ kelimesinde ‘e’ harfi ‘ev’ kelimesine yardımcı olarak bir görev yapmıştır.
BUGÜN BİR İYİLİK yapın kendinize...
BUGÜN BİR İYİLİK yapın kendinize...
Bir selam verin sevdiklerinize.
Yağmur damlalarıyla halleşin yahut...
Eski günlerdeki gibi masal diyarında yolculuğa çıkın şöyle bir.
Hatırlayın hayalin ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu.
Çünkü hayal, hayatın rengidir, tadıdır, tuzudur.
En fakiri zengin eder hayaller.
Çünkü cebi dolu, hayal dünyası boş insanlar vardır her yerde.
Kâinatta zerreyi göremeyenlerin yanında,
Zerrede kainatı görenlerden olun.
Bugün bir iyilik yapın kendinize...
Dostlarınızla güzel bir yemek paylaşın.
Tebessüm edin minik bir çocuğa.
Kapı Çalar ……Ve en son çalma !!!
Sabahın erken saatlerinde... Açarsınız. Sütçünüzdür gelen. Sütçünün litreliğinden kabınıza dökülen beyazlıkta sabahın güzelliğine kavuşursunuz. Gözünüzde pırıl pırıl bir sabah kahvaltısı canlanır. İçinizden " Bugün kahvaltıyı bahçede yapayım" diye geçirirsiniz...
Kapı Çalar... Gelen postacıdır. Kucağında büyükçe bir paket. Uzattığı kağıda imza atarsınız. Daha önceden ısmarladığınız kitaplara kavuşmanın sevincini yaşarsınız. Zaten tatilde olduğunuzdan bu kitaplara çok ihtiyacınız vardır. "Artık canım sıkılmayacak " deyip keyiflenirsiniz. En çok merak ettiğinizi alıp şezlonga uzanırsınız..
Çıkmaz sokakların çıkış yolları
Hayat bir sahnedir. Herkes, yaşadığı hayatı oynayan bir artisttir. Bu sahneyi yaratan, bizi bu sahneye getiren, bize bu rolü vermiş. Rolü beğenip beğenmemek bize düşmez. Verilen rolü en iyi şekilde oynamak, rejiyi memnun etmektir bize düşen.
Çıkmaz sokaklar insanın dünyasında da vardır. İçimizdeki inişler yokuşlar, coğrafyadan daha çoktur. Cevapsız kalan sorular, çıkmaz sokaktır. Dermansız sanılan dertler çıkmaz sokaktır. Halbuki insan, yol mühendisi gibi olmalıdır. Mühendisin karşısına bataklık çıkarsa etrafını dolaşır. Dağ çıkarsa tünel açar, yoluna devam eder. Nehir çıkarsa köprü yapar. Yol bitti diyen, 'kendi ulaşımını durdurur'.
***
sarhoş ve muezzın arasında geçen !!!
sarhos ve muezzın Sarhoş'un biri, şarabın tesiriyle bir camiye girer ve dua etmeye başlar:
- Yarabbi! Beni Cennetine koy, bana köşklerini ver, bana kevseri ver, bana hürülerine ver...
Bu yakarmaları işiten müezzin, sarhoşun yakasından tutarak:
- Ey akıldan, dinden gafil, senin camide işin ne? Sen ne yaptın ki, Allah'tan hem de bu sarhoş halinle diliyorsun? Hiç yakışıyormu?
Sarhoş bu sözleri işitince başlar ağlamaya ve:
ALLAH ( C.C.) KİMLERİ SEVER?
ALLAH C.C. KİMLERİ SEVER?
1. Dürüst davrananları sever. (Bakara, 190)
2. Tevbe edenleri ve temizlenenleri sever. (Bakara, 222)
3. Günahtan ve kötülükten sakınarak kendisine hesap vermekten korkanları sever. (Âl-i İmran, 76)
4. İyilik edenleri ve güzel davranışta bulunanları sever. (Maide, 13)
5. Adaletli davrananları sever. (Hucurat, 6)
6. Bela ve musibetlere, haramların cazibesine, farzların nefse yüklediği sorumluluklara/ ağırlıklara sabredenleri sever. (Âl-i İmran, 146)
7. Hades ve necasetten bedenen, küfür, şirk ve nifaktan ruhen çokça temizlenenleri sever. (Tevbe, 108)
8. Kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşan mücahitleri sever ( SAFF, 4 )
ALLAH ( C.C.) KİMLERİ SEVMEZ.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
• Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (BAKARA SURESİ / 190)
• O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (BAKARA SURESİ / 205)
• Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kâfirlerin hiç birini sevmez. (BAKARA SURESİ / 276)
• De ki: "Allah'a ve elçisine itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez. (AL-İ İMRAN SURESİ / 32
"ne olursan ol yine gel"
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin söylediği bir söz var ki ;
"GEL, GEL, NE OLURSAN OL YİNEDE GEL. İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."
"Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol."
"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok."
Tebbet Suresi ve iki yaşanmış olay üzerine...
Kıymetli Maslahat;
Katkıların için çok teşekkür ediyorum.Olayı gayet müdellel bir şekilde yazmışsınız.Allah razı olsun.Kelamınıza ve kaleminize sağlık.
Ölenlerine ağlayanlarla ilgili bir şerh düşelim ki yanlış anlaşılmasın. Efendimiz SAV, bağıra çağıra, saçını başını yolarak ağlamayı yasaklamıştır.
Erkeğin ve kadının hayırlısı
Kadının ve erkeğin hayırlısını Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde şöyle bildirmişlerdir:
"Mü'minlerin imanca en olgunu, ahlak itibariyle en güzel olanıdır. Sizin hayırlınız, kadınları için hayırlı olanlarınızdır"
"Sizin hayırlınız, aile fertlerine hayırlı olanınızdır. Ben ehlime, aileme hayırlı olmada sizin en hayırlınızım"
Güzel ahlaklı ve aile fertlerine karşı iyi niyetli olan kimse hayırlı bir erkektir.
Bir erkek, alacağı kadının hayırlı olmasını isterse onda şu hususları aramalıdır:
KADINLA ERKEĞİN EŞİT OLMADIKLARI KONULAR
Özet olarak söyleyeceklerimize şu soruyla başlayalım: Eşitlik mi yoksa adalet mi tercih edilir? Kadın erkeğe eşit değildir, denilince niçin bundan, erkeğin değil de kadının aşağılandığı anlamı çıkarılıyor? Iki şeyin birbirine eşit olmadığını söylemek, birinin diğerinden üstün olduğu anlamına mı gelir? Böyle olmadığı halde bundan kadının aşağılandığı anlamını çıkaranlar aslında bu tavırlarıyla eşitsizliği kabullenmişler demektir.
KALBE İLAÇ NASİHATLAR
Hâce Abdülhâlik Gücdevânî’den (K.S.) Saadet Reçetesi
“Ey oğul! Bütün hallerinde ilim, edeb ve takva üzere ol.
Geçmiş büyüklerin eserlerini oku, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolundan git.
Fıkıh ve hadis öğren. Cehaletten ve cahil kimselerden var gücünle kaç. Sakın cahil sofi olma!
Namazlarını mutlaka cemaatla kıl. Ancak, zaruret yoksa imam veya müezzin olma.
Şöhretten kaç; şöhrette afet vardır. Dünyanın makam ve mevkiine gönül bağlama, fani şeylere gözünü dikme, sevgine yazık olur.
Kendini halkın seviyesinde tut. Adının afişlere asılmasını isteme. Mahkeme işlerine pek bulaşma. Kimseye kefil olma, rezil olursun.