Evimdeki namussuz..!

Malum, bizim hayatımızda televizyonun yeri çok ayrı. İstemesen bile izlemek zorundasın.. Çünkü gazetecisin.. Her programdan, her filmden bir haber çıkarma gibi bir durumun var.

O rezil gece de bu niyetle açtım televizyonu. Evime gelen bir iki misafirimle birlikte şöyle bir göz gezdirelim istedik. Eşleri ile birlikte oturuyoruz. Kumandadaki sıralamaya göre aşağıdan yukarıya doğru ilerleyip, bize göre bir kanal bulacağız sözde..

Benim televizyonumda birinci sırada TRT var. Biraz da güvenerek açtım tabi ki.. Ne de olsa devletin kanalı..

Ama o da ne?

Daha TRT'yi açar açmaz kadınlar başını önüne eğdi. Reklamlar dönüyor. Bir telefon markasının reklamı. Erkek kadını merdiven başında kıstırmış, neredeyse ayakta götürecek. Dilleri dışarıda, hayvani bir şehvetle birbirlerine saldırıyorlar. Bir adam ise onları cep kamerası ile görüntülüyor. Reklam şöyle sona eriyor:
"Hello Moto"

Bir diğer kanala geçiyoruz. Hanımlar, ayıplı sahneyi kapattığım için başlarını kaldırıyor. Zapladığım diğer kanalda da reklam oynuyor.

Haydiiii..
Hanımların başları bir kez daha öne eğiliyor.

Bu kanalda, tüy alan bir cihazın reklamı yapılıyor ama karşımızda çırılçıplak, anadan doğma bir kadın.. Ortalıkta, iyi tüy aldığı söylenen cihaz yok. Kamera kadının çıplak tenini en mahrem yerlerine kadar yalayıp geçiyor. Kanalı değiştirinceye kadar ecel terleri döküyorum..
Önümüze çıkan üçüncü kanalda bir film var. İki adam konuşuyor. Adamlardan biri, karısı tarafından aldatılan bir koca. Diğeri ise karısının kendisini aldattığı aşığı. Aldatılan eş, karısını öldürmesi için karısının aşığına 500 bin dolar teklif ediyor. Ve bizi bu kanalı da atlamak zorunda bırakan söz: "Karınla yatmaya devam edecek miyim?"

Hanımlar bir kez daha başlarını öne eğiyor. Böyle üç beş kanal daha dolaşıyoruz ama hanımların başını kaldırmalarına neden olacak tek yayın yok. Ya reklam, ya da film..
"Yahu bari biraz müzik dinleyelim" diye bir kanal açıyoruz bu kez.. Mahsun Kırmızıgül'ün baştan sona erotik 'Sarı sarı' türküsünün sonuna yetişiyoruz. Mahsun'un önünde bir kadın yarı çıplak, orasını burasını Mahsun'un neredeyse ağzına sokarak dans ediyor. O türkü bitiyor, biraz rahat nefes alıyoruz ki, hemen devreye Serdar Ortaç'ın klibi giriyor. Klip değil, porno film demek daha doğru neredeyse. Serdar bir havuzda, bir havuz kenarında kızla sevişirken ve (tabirimi mazur görün) kızın en mahrem yerlerini ellerken görülüyor..

Hanımlar bir kez daha başlarını öne eğiyor.. Hanımlardar biri kazağındaki tüylenmeyle ilgileniyor, bir diğeri elbisesinden sarkmış ipleri çekip koparıyor.

Son bir umut başka kanal diyoruz ki, üç-beş mankenin kaçamaklarını konu edinen magazin programı çıkıyor karşımıza. Kim kiminle yattı, kim kimin sevgilisini ya da karısını baştan çıkardı muhabbeti.

Dayanamayıp kapatıyorum utanç içinde. Hanımlar başlarını kaldırıyor ama bu kez biz erkeklerin onların yüzüne bakmaya yüzü yok.. Bunlar, bizim 5 dakikada şahit olduğumuz rezillikler. Süre biraz daha uzasa neler göreceğimizi tahmin ediyorum.

“Bu adam ne çok şeyi merak ediyor” diyeceksiniz ama ben yine de merak ediyorum.
Bu televizyonların başında olup da bu yayınlara izin veren zatı muhteremlere sadece iki soru soracağım:

-Acaba, reklam, klip ya da film adı altında yayına koyduğunuz bu rezil sahnelerde ailenizden birinin oynaması için size teklif gelse ne düşünürsünüz?

-Acaba eşiyle birlikte size misafirliğe gelen bir dostunuzla, ya da aile efradınızla, mesela kızınızla TV başında otururken bu yayınları izlediğinizde ne hissediyorsunuz?

Aslında bu iki soruyu sokaktaki bir vatandaşa sorsan, gözünü kırpmadan cinayet işler. Sizlerin kanına dokunmayacağını biliyorum ama yine de sordum işte...

Benim asıl üzerinde durduğum mesele şu.

İkide bir “Türk örf ve adetlerine aykırı yayın” diye program yayını durduran RTÜK, bu rezillikleri nasıl benim örf ve adetlerime uygun görüyor? Benim ve ailemin yararlanacağı en büyük hazine olacak televizyonun, evimdeki en büyük namussuz olmasına nasıl izin veriyor? Nasıl bunların yüzüne "RTÜKürmüyor" anlamış değilim..

”O zaman sen de kullanma kardeşim!” diyebilirsiniz.

Hay hay..

Gelin bana eşlik edin, söz verin. Hep birlikte bu rezilleri ve rezilliklerini karanlığa gömelim.

Ne dersiniz?

05 Temmuz 2004 Pazartesi

(Süleyman Özışık, İnternet Haber)