Eğitim

BİR TÜRK KIZININ DÜNYA GÜZELİ SEÇİLMESİ VE JÜRİNİN YAPTIĞI TARİHİ KONUŞMA

Bu ilginç olay Halit Turhan Bey'in hatıralarında yer almaktadır: “1932 yılında Cumhuriyet gazetesinin tertiplediği güzellik yarışmasını Keriman Halis kazanmıştı. Aynı yıl Belçika'nın Spa şehrinde 28 ülkenin katılmasıyla dünya güzellik yarışması düzenlenmişti. 1913 yılında doğan Keriman Halis, bu yarışmaya Türkiye'yi temsilen katıldı. Günlerce Spa şehrinde kalan güzeller, çeşitli kişilerle görüştü ve konuştular. Yarışma gününde jürinin önünde kızlar birer birer geçip giyimleriyle, bakışlarıyla, tebessümleriyle puan toplamaya çalıştılar. Jüri salona geçip, puan değerlendirmesi yapmak istedi. Başkan kürsüye geçerek :

Başörtüsünü aç, etekleri kısalt...

Yetişkin iki ayrı cinsin bir arada bulunmasını normal karşılamayan bu millete önceleri şöyle deniliyordu:

“Kızlarla erkekler karışık okur/karışık olurlarsa, aralarında kardeşlik duyguları gelişir. Dolayısıyla birbirlerine cinsî hislerle, kötü niyetle yaklaşmazlar.”

Bunun doğru olmadığını, söyleyenler de bal gibi biliyorlardı ama o zaman böyle konuşmaları icap ediyordu. Gençlerin senli benli oldukları görülünce bu sefer de ağız değiştirip, “Gençler arkadaşlık ortamında birbirlerini yakından tanırlarsa, ilerde sıhhatli evlilikler olur” demeye başladılar.

Eşarpların Efendisi

Sevgili patron.

Dün bütün televizyon kanallarında senin “tesettür defileni” ve şu manken kızları gösterdiler; bütün haberlerde o kızlardan bahsedildi, bütün kameralar o kızların baygın bakışlarına mevzilendi. İnce kızlardı doğrusu, güzel yürüyorlardı. Tam bedenlerine göreydi diktirdiğin giysiler, o giysilerle salınınca daha bir göz alıcı oldular. Kuşkusuz habercilerin arasında “münafıkça” davrananlar da vardı. Senin özenle giydirdiğin kızların, başka zamanlarda başka yerlerde çekilmiş görüntülerini de esirgemediler bizden. Böylece onların ve senin sayende, bir bedenin bütün ihtimallerini aynı bağlamda görme imkanı bulduk. Yani sen, ekranın bir yarısında kızları bin bir meşakkatle giyindirirken, ekranın öbür yarısında başka patronlar inatla senin giydirdiklerini çıkarıp, kendi giydirdikleri çamaşırları sergiliyorlardı onların üzerinde. Elbette bu bir “kültür” savaşıydı patron. Sen bizim için savaşıyordun, öbür patronlarsa başkaları için. Zaten iki patron vardır, değil mi patron? Bizim ve onların patronu. Tabi ki bizim görevimiz bizim patronu tutmaktır. Dün biz de seni tuttuk patron, “eşarpların efendisi” sensin...

İnsanları ruhen/fizîken/flört etmeden nasıl tanıyabiliriz?

Uhrevîlik ahlâkı bizi sarmalı

İmanda kemale yürüyen ve Allah'la böyle bir münasebete geçen insanın düşünce ve tavırlarında şaşmayan bir doğruluk, mütemâdî bir samimiyet, sürekli bir ciddiyet ve bir uhrevîlik ahlâkı belirir. O insanın iç fotoğrafı haline gelen bu ahlak, diyanet mülahazasıyla işlene işlene zamanla onun bütün davranışlarına akseder.. eline-ayağına, gözüne-kulağına, diline-dudağına, sesinin tonuna, vurgularına ve hatta mimiklerine bile hükmünü geçirir.. ve nihayet insanın ruhuna kendi mânâsının şeklini veren bu iç resim onun tavırlarında okunan mânevî bir kaside hâline gelir; zaten, Görüldüğünde Allah hatırlanır hakikati de bu kıvamdaki bir mü'mini belirtir.

EY KAVMİM

Ey Kavmim! ..

Ey kavmim! …
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine.
Lût Kavmi’nden de değilsin sen; hazdan olmayacak mahvın.
Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın.
Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını.
Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlara.
Tanrıya yakarır ama firavunlara taparsın.
Musa Kızıldeniz’i açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.

Ey Kavmim! …
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.

ŞİMDİ VE BURADAYI YAŞAMAKLA İLGİLİ GÜZEL YAZILAR

NOT:Aşağıdaki yazıların hepsi, birer iktibastır.Muhtelif sitelerden alınmıştır.


Bir GÜN

"Hadi oğlum, dersine çalışsana!" dedi, yalvaran gözlerle annesi... "Bir gün" dedi ve uyumasına devam etti çocuk.
Zaman su gibi akıp geçti. Bir-iki yıl hazırlık kursu aldıktan sonra üniversiteye girebildi. Bir gün fakülte arkadaşlarının; "Bizimle cumaya gelmeye ne dersin?" teklifine, "Siz gidin bir gün olur ben de giderim." diye kaçamak bir cevap verdi.
İkinci sınıfa geçemeden fakülteden atıldı, "Bir gün" olup da çalışmak nasip olmadığından... İşsiz güçsüz dolaşırken, bir arkadaşı elinden tutup onu bir işe yerleştirdi.

MÜSLÜMAN ÇOCUĞUNA BAZI DİNİ SUALLER

SUAL - Sen müslüman mısın?

CEVAP - Müslümanım Elhamdülillâh.

SUAL - Müslümanım demenin mânası nedir?

CEVAP - Allâh'ı bir bilmek, Kur'ân-ı Kerîm'i ve Muhammed Aleyhisselâm'ı tasdik etmektir.

SUAL - Ne zamandan beri müslümansın?

CEVAP - „Belâ" dediğimiz zamandan beri müslümanım.

SUAL - „Belâ" zamanı neye derler?

CEVAP - Misâk'a derler. Yâni Cenâb-ı Hakk ruhlarımızı yarattığı vakit bunlara hitaben „Elestü birabbiküm" yâni (Ben sizin rabbiniz değil miyim?) diye sordu. Onlar da „Belâ" (Evet Rabbimizsin) dediler. O zamandan beri müslümanım demektir.

Kelime Oyunlarıyla Ahlak Nasıl Çökertilir?

Ahlakımızı çökertmek için, aile mefhumunu kaldırma, rezaletleri meşru gibi, meşru olanları da kötü gibi gösterme gayretleri devam etmektedir.

Hırsızlık, fuhuş, kumar, esrarkeş ve sarhoş olmak gibi dinimizde kötülükleri, iyi bir şey gibi göstermeye, hafife almaya çalışıyorlar.

Birkaç örnek verelim:

Hırsızlık yapana çok uyanık veya uyanığın biri diyorlar. Halbuki uyanık açıkgöz, zeki demektir.

Çocuklarını Kendi Elleriyle Mahvedenler

Dünyada bizim gibi çocuklarının geleceğini karartan kaç ülke var bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa; gelecek adına çocuklarımızın geleceğini karartıyoruz.

Bu karatma işleminde gerek devlet olsun gerekse ebeveynler olsun elinden geleni ardına koymuyor!

Biz ebeveynler sanki çocuklarımızın dünyaya geliş gayelerinin “doktor olmak, mühendis olmak…” zannediyoruz. Etiketli bir mesleği, lüks bir evi ve arabası bir de bolca bir maaşı olunca o çocuğa bu dünyada her şeyi verdiğimizi düşünüyoruz.

Bir liselinin ürperten itirafları.....

“Neden aileye önem vermeliyiz?” sorusuna geçen ay (12 Kasım) Hürriyet gazetesinde ismi yayınlanmayan bir genç kızın, turizm ve eğlencenin başkenti olarak nitelenen Bodrum’da yaşadıklarını aktararak cevap verebiliriz.
Haberde Bodrumlu gençlerin, aileleriyle aralarındaki kopukluğa dikkat çektikleri ifade ediliyordu. Bakın 14 yaşındaki genç kız neler söylemiş:


“Sigara içiyorum, ablam da. Annemin çenesinden kurtulmak için eve gitmek istemiyoruz.

Yaşıtlarımızın yüzde 90’ına yakını sigara ve alkol kullanıyor, birçoğu hapla başlayarak uyuşturucuyu denedi bile. Sevgilisi olmayan yok gibi, lisede bakire olan kızlara aptal gözüyle bakıyorlar. Namus, ahlak ve özgürlük gibi değerleri öğreten yok.”

Kötürüm tilki mi yoksa aslan mı olmak isterdiniz?

Kalenderin biri,bir gün gündelik rizkini kazanmak üzere evinden çikar.Dag ,ova demeden aksama kadar dolasirda dolasir;fakat karnini doyuracak hiç bir sey bulamaz.Hava kararmaya yüz tutmus;gün aksam olmustur.Yeni bir günün sabahinda tekrar geçimini aramaya çikmak üzere geriye dönerek evinin yolunu tutar.Göz gözü görürken yuvama ulasayim diyerek hizli adimlarla bir düzlüge iner.Iyiden iyiye yorulmus,adim atacak takadi kalmamisti.

Bir kayanin dibinde bir kaç dakikalik nefes almak için mola vererek seriliverir.Az sonra kulagina inelmeye benzer bazi sesler gelir.Nefesini tutup dikkatle dinleyince inleme seslerinin gölgesine sigindigi kayanin üst tarafindan gelmekte oldugunu anlar.Yavasça yerinden dogrularak kayaya tirmanir.Öteyi beriyi yoklarken önüne karanlik bir kaya çikar.Zaten kesik

Liselere Bakınız Halimizi Anlarsınız

RÜZGAR eken fırtına biçermiş... Fırtına eken kasırga biçermiş... Kasırga eken tayfun biçermiş... Dinsizlik ve densizlik eken acaba ne biçermiş?.. Cevap vermek için uzun uzun düşünmeye hacet yok. A benim cânım, manzaraya bak anlarsın...

*

Bir ülkenin halini, geleceğini anlamak isteyenler onun liselerine baksınlar. Liseleri parlak ve vasıflı ise hal ve gelecek de parlaktır. Berbat ise, istikbal karanlıktır.

*

Yıl 1928. İstanbul’un ve ülkenin ünlü liselerinden İstanbul Erkek Lisesi’nde yaramaz bir öğrenci muallimin sandalyasına bir raptiye koyuyor, adamcağız oturunca batıyor ve hâdiseye hemen el konuluyor. “Raptiyeyi kim koydu?” Öğrenciler sır vermiyor, suçluyu söylemiyor. Bunun üzerine, o sınıftaki bütün öğrencilerin hepsi birden hemen okuldan atılıyor...

Üniversiteli Kız Anneleri Aman Dikkat!..

Üniversite kayıtları yakında başlayacak. Yine binlerce lise mezunu kızımız üniversite okumak için gurbete gidecek. İstanbullu öğrenci kız, ta Van'a, Erzurumlu çalışkan öğrenci taa İzmir'e... Kızı olan ana-babalara sesleniyorum, aman dikkat.


Eliniz ve gözünüz yavrunuzun üstünden hiç eksik olmasın. Hatta mümkün ise beraber gidin. Eşiniz size mutlaka anlayış gösterecektir. Çünkü son yıllarda kulağıma Anadolu'dan çok kötü şeyler geliyor. İstanbul ve Ankara gecelerinde küçük öğrencileri görüyorum. Bazıları sanki zincirlerini koparmış gibi. Saçı, kıyafet, konuşması ve yaşamı... Sanki kırk yıllık Avrupalı... Hele 'arkadaşlarla ev tutacağız' veya 'ben çalışıp okurum' diyenlere daha çok dikkat. Onların şeytana uyması daha yakın...

Cinsel eğitimi abartmayın

ÇUKUROVA Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanı Prof.Dr. Yaşare Aktaş Arnas, bazı anne-babaların çocuklarına cinsel bilgi verirken olayı abarttığını, ‘kaş yapayım’ derken göz çıkarttıklarını söyledi.

Cinsel bilginin seks anlamına gelmediğini belirten Prof.Dr. Yaşare Aktaş Arnas, bazı ailelerin cinsel gelişim olayını ‘çocukla yüz göz olurum’ kaygısıyla görmezden gelip yok saydığını ya da çocuğa cinsel bilgi yerine seks yapmayı anlattığını belirtti. Çocuklara cinsel eğitim verildiğinde ileride sorun olacak birçok şeyin önünün alındığını kaydeden Prof. Dr. Arnas, “Çocukların her yaşta öğrenme ihtiyacı duyduğu cinsel bilgi vardır. Ama okul öncesinde ya da ilk ve orta öğretim sıralarında verilecek cinsel bilgi farklı olmalıdır. Aksi takdirde çocuk daha ilköğretim sıralarında arkadaşlarıyla cinsel ilişkiye girmeye kalkar ya da kötü niyetli kişilerin istismarına uğrar. Bu nedenle cinsel bilgi abartmadan yeteri kadar ve amacına uygun verilmelidir'' dedi.

Liseli Gençlere

SEVGİLİ liseli gençler!.. Sizler bu ülkenin, bu milletin, bu devletin geleceğisiniz, ümidisiniz, en kıymetli varlığısınız. Türkiye’nin yaşaması, ayakta durması, yücelmesi, dünyaya örnek ve model olması ancak ve ancak sizlerin iyi, doğru, güzel insanlar olmasıyla mümkündür. Siz bozulursanız, siz vasıflı vatandaşlar olarak yetişemezseniz istikbalimiz (geleceğimiz) karanlıktır. Aşağıda sizlere bazı öğütlerim ve tavsiyelerim olacaktır. Herkesin bunları kabul etmesi ve hayata uygulaması belki mümkün olamaz ama bir kısmınız mutlaka kabul edecektir, beni haklı bulacaktır.