Eğitim

MÜKEMMEL ÇOCUK YETİŞTİRMENİN ÜÇ ALTIN KURALI

BAŞLIK DİKKATİNİZİ ÇEKTİ ve yazıyı okumaya başladınız değil mi? İstediğim de buydu zaten. Yoksa ne mükemmel çocuk yetiştirmenin sadece birkaç kuralı vardır ve hatta ne de mükemmel çocuğun tarifi. Ama maalesef orada burada buna benzer başlıklarla yazılmış “mucizevi” reçeteler okuruz sık sık.

Sağlam bir dünya görüşü olmayan Batı medeniyetinin zavallı pedagog ve psikologları dipsiz kuyuya ipsiz inerek ortalama on yılda bir değişen fikirlerle ana-babalara yeni yeni reçeteler sunarlar. Hepsini de “Doğrusu budur, böyle davranın, çocuğunuz mükemmel yetişsin” diye pazarlarlar hep.

ÇOCUĞU KÖTÜ EĞİTMENİN YOLLARI

Kötü bir çocuk, ya babanın yahut da her ikisinin eseridir. Çocuğunuzda gördüğünüz kötü bir huyun suçunu, mutlaka kendinizde arayın. Her anne-baba, genellikle, çocukta gördüğü yanlış bir davranışın suçunu; ya çocuğa ya da çevresine yükleme eğilimindedir. Çocuk, aileden gördüklerini taklit ederek büyür. Eğer siz, ona iyi bir terbiye vermiş iseniz; etraftan duydukları ona fazla tesir etmeyecektir.

Kötü eğitimin ilk ve en tesirli basamağı, kötü örnek sergilemektir. Her akşam eve sarhoş dönen ve kazandığı paraları meyhaneci ile paylaşan bir baba, çocuğuna ahlâki nutuklar çekse, acaba ne kadar tesirli olacaktır!..

ALLAH ( C.C.) KİMLERİ SEVER?

ALLAH C.C. KİMLERİ SEVER?


1. Dürüst davrananları sever. (Bakara, 190)

2. Tevbe edenleri ve temizlenenleri sever. (Bakara, 222)

3. Günahtan ve kötülükten sakınarak kendisine hesap vermekten korkanları sever. (Âl-i İmran, 76)

4. İyilik edenleri ve güzel davranışta bulunanları sever. (Maide, 13)

5. Adaletli davrananları sever. (Hucurat, 6)

6. Bela ve musibetlere, haramların cazibesine, farzların nefse yüklediği sorumluluklara/ ağırlıklara sabredenleri sever. (Âl-i İmran, 146)

7. Hades ve necasetten bedenen, küfür, şirk ve nifaktan ruhen çokça temizlenenleri sever. (Tevbe, 108)

8. Kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşan mücahitleri sever ( SAFF, 4 )

ALLAH ( C.C.) KİMLERİ SEVMEZ.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
• Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (BAKARA SURESİ / 190)

• O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (BAKARA SURESİ / 205)

• Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kâfirlerin hiç birini sevmez. (BAKARA SURESİ / 276)

• De ki: "Allah'a ve elçisine itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez. (AL-İ İMRAN SURESİ / 32

Tebbet Suresi ve iki yaşanmış olay üzerine...

Kıymetli Maslahat;

Katkıların için çok teşekkür ediyorum.Olayı gayet müdellel bir şekilde yazmışsınız.Allah razı olsun.Kelamınıza ve kaleminize sağlık.

Ölenlerine ağlayanlarla ilgili bir şerh düşelim ki yanlış anlaşılmasın. Efendimiz SAV, bağıra çağıra, saçını başını yolarak ağlamayı yasaklamıştır.

Mahremiyet eğitimi şart!

Cinsel taciz, cinsel sapıklıklar ve bu konuda yaşanan mağduriyetler olmasın istiyorsanız bazı şeyleri ihmal etmemelisiniz. Görmemezlikten gelmek, çocuk anlamaz demek, yabancı mıyız diye düşünmek sıkıntının başlangıç noktası...

Çocuk istismarı haberlerini gazete ve televizyonlarda sıkça duyuyoruz. Bunlar basına yansıyanlar. Basına yansımayan gizli kalmış çocuk istismarları düşünüldüğünde önemli bir sosyal problem ortaya çıkıyor.

Çocuklarda Okuma İsteğini Artırmak

'Okumanın yaşı yoktur.' Bu söz genellikle büyükler için söylenir. Böyle algılandığı için de, çocuklarımızın okuma problemi yokmuş gibi düşünürüz. Oysa esas problem, çocukların okumaması veya çocuklara kitap okunmamasıdır. Anne-babalar çocuklarını nasıl eğitecek? Kültürümüzü ona nasıl verecek? Kahramanlarımızı ve değerlerimizi nasıl tanıtacak? Mevcudattaki güzelliği, yardımlaşmayı, çeşitliliği ve sayıca çokluk içindeki birliği, çocuğa başka türlü nasıl anlatacak? Eğlence ihtiyacı nasıl karşılanacak? Çocuklar için hazırlanan kitapları onlara okumayan veya okutmayan kaç anne, çocuğa basit bilgiler dışında bir şeyler verebilir? Anne-babalar şimdi bu sorulara cevap arıyor.

Okul Öncesi Çocuklarda Allah İnancı ve Din Duygusu

Image Hosted by ImageShack.us

‘Çocuğa; neyi, ne zaman, nasıl ve kimin öğreteceği' sorusu, eskiden beri anne, babaları ve eğitimcileri meşgul etmiştir. Anlatılacak hususlar, imana dair konular olunca, bu soru daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde bu konuda çok farklı şeyler söylenmekte, hatta maksadı belli kişiler tarafından, 11-12 yaşına kadar çocuğa asla dinî konularda bir eğitim verilmemesi söylenmekte ve zaman zaman ailelere bu hususta ciddi telkin ve baskılar yapılabilmektedir.

YURDUMUN İNSANI NASIL ÖLÜYOR?

* Kurban bayramında kaçan koçların boynuzlarını bir yerlerine sokması
sonucu ölüm (K.Maraş'ın Çoğulhan Kasabası).

* Mideye kaçan sineği öldürmek için ağza Sheltox sıkmak suretiyle ölüm (İstanbul/Sultanbeyli)

* Bir arabaya 11 kişi binip viyaduğe uçmak (Molla Gürani Viyadüğü/İstanbul)

* Katta olmayan asansöre binme teşebbüsü (Ali Kırca/Kuruçesme'deki evinde; sadece yaralanma).

* Balkona 50 kişi çıkılması sonucu balkonun çökmesiyle oluşan toplu ölüm.
(Dudullu'da bir Köy nişan töreninde).

* Ormanda zehirli mantarları ailece yiyerek," anaa ne guzel!" deyip akşama evde ölü bulunan Türk ailesi (Datça'da).

Hz. Ali Efendimiz neye şaşırıyordu?

AİLEM 20.03.2004 CUMARTESİ

Hz. Ali neye şaşırıyordu?


Hz. Ali’nin şiir şeklinde söylediği ve insanoğlunun yaşadığı çarpık ruh halini gözler önüne serdiği sözlerinin her biri muhteşem nitelikte.

Bakalım Allah’ın Arslanı, Hayber Fatihi Hz. Ali (ra) ne demiş?

“Acibtü liâmiri dâri’l-fenâ ve târiki dâri’l-bekâ

Geçici evi donatıp, kalıcı evi ihmal edene şaşarım”.

Geçici ev dünya, kalıcı yurt ise âhirettir. Görevi büyük, memuriyeti önemli bir kul olduğunu unutup, gerçek amacından gaflet ederek, var gücüyle dünyaya çalışan; bu uğurda helal haram dinlemeyip ahiretlerini dünyaya satan; ebedî bir güneşi, bir anlık parlayıp sönmeye mahkum bir şimşeğin parıltısına feda edenlere bir iğneleme var bu sözde.

EY MEVTA!

Düne kadar aboneydin harama;
Hep derdin ki: '' Sözüm geçer parama.''
Şimdi musallada, boşa arama ;

Banka vezneleri yok tabutların ,
Söyle, biraz avans versin putların !.


Tapular bıraktın, valiz dolusu,
Vârisler şimdiden, kurdular pusu.
Niye getirmedin ? Hayret doğrusu ;

Gerçi, bagajları yok tabutların,
Bir taksi tutardı, sana putların...


Ahlâk felsefende, çağdaşlık maşa,
Üçbeş fâhişeyle, güreştin başa.
Haydi.. Bu gece de, kaçamak yaşa;

Gümüş şamdanları, yok tabutların,
Söyle, birkaç mum getirsin putların !.


Hep aşkta kazandın(!) ,verdin kumarda,

HAYATIMDA TANIDIĞIM FEMİNİSTLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ...

NOT: Bu güzel yazı bir alıntıdır.Yazıyı yayınlamama izin veren kıymetli insan Bünyamin AKSOY HOCAMA teşekkür ediyorum.

KONUYLA İLGİLİ YAZIŞMAK İSTEYEN ARKADAŞLARA SİTE ADRESİNİ VERİYORUM:

http://www.bunax.net/files/feministler.htm


HAYATIMDA TANIDIĞIM FEMİNİSTLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ



· Mutsuzlar, diğer kadınların da mutsuz olduğunu sanıyorlar.

· Erkeklerle duygusal ve romantik bir ilişki yaşamaları imkansız kişiler.

· Erkekleri, hayatı paylaşmak, yükü hafifletmek için kendilerini tamamlayan bir parça olarak değil, kendilerini ezmek, yok etmek amacı güden çatışmacı, uzlaşma bilmez bir kitle olarak görüyorlar.

30 YILIN SONUNDA ANLADIM Kİ, ERKEĞİN AZ YONTULMUŞU MAKBÜLDÜR,YONTULDUKÇA KADINA BENZER.

BU YAZI BİR ALINTIDIR.KİMİSİ PERİHAN MAĞDENE AİT OLDUĞUNU SÖYLÜYOR,KİMİSİ BAŞKA BİR YAZARA.


Kendimi ve yaşıtlarımı bir dizi Amerikan filmiyle pompalanan bu çagdas evlilik oyununda buldum.
Ben ve okuldan arkadaşlarım hepimiz üniversite mezunu, dil falan bilen iyi şirketlerde ise girmiş, gelecek
vaat eden, modern görünümlü esi ve arkadaşları ile her tür konuda tartışabilen,açık fikirli insanlardık. Kocalarımızın da bizden aşağı kalır yani yoktu. İyi okullar, iyi meslekler,alınan ödüller, kaliteli hobiler ve bu adamlarla yapılan annelerimizin evliliğine benzemeyen evlilikler. Hattâ "Siz hâlâ annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz?" diyen o reklâmın tutulma sebebi bu yeni çagdas Türk aile modeline olan inançla ilgiliydi.O zayıf, genç ve "educated" görünen kızın eski evli kadınlarla hiç ilgisi var miydi? Yapılan yemekler bile bu çagdas evliliğe uygundu. Piliç rosto yapılırdı ama yaprak sarma geleneksel durumu temsil ettiği için yapılmazdı.Çok zor olduğu için değil inanın bana, lazanyadan daha kolaydır yaprak sarma yapmak. Ama çagdas evlilikteki kadın kendine bu kadar "domestic" bir görünüm veren ve annesine benzeten sembol hâline gelmiş bu yemeği yapmayı reddeder, tatlı ekşi soslu tavuk ve spagetti yapıp kocasının önüne koyar durmadan. Ya da dolma isteyen kocasını annesinde yemesi gerektiği konusunda ikna eder. Ev kadınlığı sebebiyle boş olan saatleri oyalayan bu yemek aynı zamanda kocaya olan hizmetin ve özenin de göstergesi olduğundan, olsa olsa annede yenir. Erkek de karısını hakli bularak annesini yağlamaya gider."Anne hakikaten güzel yapamıyor kimse senin gibi" der ve aksamdan artanları da evine götürür annesinin isteği ile.Bu çagdas adam, artan sarmaları karısına yedirdikten sonra bulaşıkları makineye dizer. Karisi Cosmopolitan'i okurken o da bilgisayarda briç oynar uluslararası rakipleriyle. Yarinki toplantıları sebebiyle söyle bir grafiklere bakarak huzur içinde yatmaya gidilir. Pazar günü olmadığı için sevişmek için uygun zaman değildir. Zâten önemli bir toplantı öncesi bu tip bir hareket gereksizdir. Her ikisinin de içlerinde güzel bir huzur vardır, ne göbekleri çıkmıştır anne babaları gibi, ne de onların hayatına benzer yasama tarzları vardır.Karşılıklı olarak arkadaşlarla girilen en sıkı fıkı pozlar ve belden aşağı esprilere çağdaşlığın verdiği genişlik ile gevrek gevrek gülümsenir sonra. Tüm bu olanlar arkadaşlara "evlilikte eslerin kendilerine ait özel alanlarının olması ve her şeyi paylaşmak zorunda olmamak" konusunda ne kadar ilerleme gösterildiğine dair kanıt olarak söylenir. Eve altyazısız orijinal CD'ler DVD'ler alınır, film en detayına kadar irdelenir, yönetmenin becerisi ile kameranın yeri falan konusunda bir sürü sanatkârane tartışma yapılır da, erkek gibi davranmayan bir erkeğin evdeki yeri konusunda konuşulmaz. (veya kadın gibi davranmayan bir kadının evdeki yeri konusunda konuşulmaz)Annesini üzen babası gibi davranmamak konusunda ufak tefek şeyler düşünmüş olan bu erkek iyi birisi, şık takım elbiseleri, güzel bir arabası olsun diye Anadolu liseleri sınavından bu yana devamlı test edilmektedir. Test edile edile sınanmayı ve kendini beğendirmeyi bir görev kabûl etmiş bu erkek ise, giderken eline harçlık vermeyeceği, kendi arabasını kullanan, bakımlı, kariyer sahibi ve Kant'ın Estetiği üzerine konuşacağı bir kadın hayâl eder.Bu kadın da onunla benzer dönemlerde kolej sınavlarına girmiş ve basarıyla çıkmış biri olmalıdır. Kızın hangi okuldan mezun olduğu, o okulun kaç taban puanla öğrenci aldığı ve kaç dil bildiği,hangi şirkette çalıştığı eş dost arasında çok önemlidir. Beraberce çok elit insanlardan oluşmuş bir çevrenin içine giriverir bu çagdas çift.Cici karısına annesinden çok farklı özellikleri sebebiyle saygıda ve sevgide kusur etmez bu çagdas erkek. Evdeki demokrasi havası sürsün diye her bir şeyin kararını beraber verirler. Hattâ,bir müddet sonra,bu zavallı erkek iplerin tamamen kadının eline geçtiğini fark edemez bile. Yanlış bir şey aldığında evde yediği azarı aklında tutup, daha sonra donunu bile karısına aldırır. "Sen seç sevgilim" der. Ben iyisini beceremiyorum.Yılların ezilmişliği ile zaten bu fırsatı beklemiş olan bu hırslı kadını ise artık tutabilene aşk olsun.Ergenlikte "Ben annemin çektiklerini çekmeyeceğim" diyen söylevler, evlenince "Seni sünepe,beceriksiz ve kişiliksiz adam"a dönüşür. Annesinin babasına söylemeye cüret edemediği tüm lâfları o iyi eğitilmiş çagdas kocasına söyleyiverir. Zavallı hâle getirdiği adamın kibarca bu zavallılığı kabûlleniş şekli daha da midesini bulandırır ama zayıfı ezmenin verdiği hazla devam eder. Nasılsa tüm kontrol ondadır. "İki kişilik topluluklarda demokrasi olmaz" fikrine ulaşılması fazla zaman almaz. Ama erkek bunca yıldır o kadar törpülenmiş ve geleneksel yapıdan o kadar uzaklaştırılmıştır ki, karısına karsı gelmeye cüret edemez. Annesinin karnındaki o huzurlu günlere kadar geri dönmek ister.Ama karisi göndermez. Çünkü akşama Lunalı modern tarifler yapılmalı hattâ yemek sonrası benzer familyadan arkadaşlarla "in" mekânlarda "tatilde hangi ülkeye gitmeli" diye fikir alışverişi yapılmalıdır.Dışarı çıkarken, dekolte giyen karısına bu kıyafeti nasıl da yakışmıştır ve nasıl da herkes ona bakmaktadır. Ve adamın yerinde olmak istemektedir. Karısıyla gurur duymalı ve onun kaprislerine boyun eğmelidir.Çok yanlış yaparsa, zaten karısı ondan daha çok kazanan birini buluverir. Kendisi de şirkete aldığı yeni gencecik sekreter kızla erkeklik oyununu oynar. Zaten kendini erkek diye yutturacağı bir tek bu gözü açılmadık eğitimsiz kızlar kalmıştır.Karısıyla uğraşıp niye kimsenin huzurunu kaçırsın ki...Yaptığı üç yanlış karısı tarafından bir doğruyu götürebilir. Böyle düşüne düşüne, cinsel organları dışında kadından hiç bir farkı kalmamıştır. Kendi evriminin karısına doğru olduğunu görmez.Nitekim, yıllarca alınan ortak eğitim erkeklerde var olan birçok baskın özelliği törpülemiş, kadınlardakini ise sivriltmiş ve cinsleri karşılıklı olarak birbirine benzetmiştir.Doğum günlerini parti yapıp kutlayan, manikür yaptırarak bakımlı görünen, rejim yapan bir erkek grubu var.Öğle yemeklerinde hep beraber light salata yediğim, marka kıyafetler alan, spor salonuna gidip step yapan, meyve kokteyli içen, yüzündeki sivilce için dertlenen, solaryuma giden, çok iyi eğitilmiş erkeklerle dolu

Ahh..bu kadınlar...

Pakize suda'nın kadınlar hakkındaki yorumu

* Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler
Birbirlerini kıskanmaları için aynı meslekten olmalarıyla da menfaatlerinin çatışması falan
şart değildir Ortalıkta kendilerinden başka kadınların da dolaşıyor olması,kıskanmaları için yeterli bir sebeptir. Yolu kadınların görev yaptığı bir yere, örneğin bir banka şubesine düşen bir kadın, gördüğü muameleden bunu şıp diye anlayabilir.

* Bütün kadınların mutlaka koşulacak şartları vardır. "Seninle evlenirim ama...","dediğini yaparım ama..."