Amel

''Kurban Olmak''..

Sevgili oğlun, hayatının meyvesi, neşen, oluş nedenin, varlığının anlamı, oğlun; hayır, İsmail’in.

O’nu bir kuzu gibi yatır ve kurban et!

Ayaklarının altına al ki, kaçıp kurtulamasın.

Ellerinle kavrayarak başını tut, boyun damarını kes, fakat daha fazla kımıldayamayacağını sezinceye kadar ayaklarının altında tut.

Sonra ayağa kalk ve O’nu yalnız kendi haline bırak!

Ey “itaatkar” olan ve Allah’ın[cc] kulu”!Allah’ın senden istediği budur.

Bu inancının çağrısı, tebliğinin özüdür. Bu sorumluluğundur. Ey ‘sorumlu adam!’ Ey ‘İsmail’in babası!’

Süfli websiteleri ve cehenneme yolculuk!

“En cok ziyaret ettigin 10 web sitesini yaz senin kim oldugunu diyelim” degildi bu sözün orjinali, iste deccaller devrindeyiz ve bu söz de teknolejiye ayak uydurdu.

Evet.. en cok hangi sitelere ziyaret ediyorsun? Bakmadan edemedigim siteler dediginde, listede hangi icerige sahip siteler var?

Internet ile sanallasan dünyamiz dostluklarimizda yansidi. Artik karsimizda bir beden bir söz yok. Yazilar ve kelimelerle bas basayiz. Girdigimiz web siteleri bizim hayatimiza yön veriyor. Psikolojimizi etkiliyor. Ve en önemliside dostlarimizi belirliyor. Yeni kazandigimiz bir cok dostumuz arkadasimiz en cok ziyaret ettigimiz web sitelerden.

AMEL

TEBERRÜC NEDİR?
Teberrüc(Yarım tesettür)ün şekli kuranda şöyle tarif edilmiştir. "Vakarla evinizde oturun. Önceki Cahiliye kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstererek (teberrüc) yürüyüşleri gibi yürümeyin." Ahzab suresi 33. Ayetınde geçen teberrüc kelimesini kadın vücudunda erkeklerin hissiya¬tına hoş gelen bü¬tün uzuv ve cesedinin şer’î ölçüde ve haya hissinin neti¬cesi olarak ör¬tünmesiyle, erkeklerin kadına karşı olan hissî alâkasının uyandırılmamasıdır. Binaenaleyh, kadının bil’ih¬tiyar şer’î ölçüde örtmediği uzvu ile er¬ke¬ğin hissî alâka¬sını çektiği nisbette, namus mefhumu da o nis¬bette kadında gerilemiş olur ki, bunun ileri dere¬ce¬sine Kur’an lisanında te¬berrüc denir. (Ahzab Suresi 33:33) Osmanlıcada te¬keşşüf ve tebezzül gibi kelimeler de aynı manayı ifade eder. Bu hal de¬vam ettikçe alışkan¬lık ne¬ti¬cesinde haya hissini kaybede¬rek, kadınlarda açılma umumi bir âdet halini alır ve cemi¬yette de milli ahlâk zedelenir. Milli ahlâkın bo¬zulduğu bir cemi¬yette her türlü kötülük yayılır. Git gide anarşizme inkılab eder.bu ayeti Zemahşeri şöyle yorumlamıştır. "Genelde; gizlenmesi gereken şeyleri açmada çaba sarf etme, özelde ise; kadınların ziynetlerini ve güzelliklerini açıp namahremlere göstermesidir der. İmam Suyuti; ise "Kadının endamlı endamlı yürümesi, başörtüsünü bağlamadan başına atıp kadınların tabii ve yapay güzelliklerini ve çekiciliklerini uygun olmayan yerlerde sergilemeleri, süs ve eylemleriyle kendilerinden yararlanma hakkı olmayanların dikkatini ve ilgilerini çekmeleridir der. Alusi ise ; "Bana göre zamanımızda müreffeh kadınların evlerinden çıkarken üstlük olarak örtündükleri örtülerde yabancıya gösterilmemesi gereken ziynet kabilindendir. Çünkü bunlar rengarenk çekici giysilerdir.. Bütün bunlar Allah ve Rasulünün izin vermediği şeylerdir der. Ebu Uzeynetus Sadefi r.a.'de; "Kadınların şerlisi (açılıp saçılarak) teberrüc yapanlardır. Onlar münafıktırlar. Bu yüzden kadınların cennete çok azı girer." Teberrüc sadece ayet ile değil hadis ilede men edilmiştir.bir hadisi şerifte ibni Abbas r.a Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem teberrüc yapan (açılıp saçılan) kadınlara lanet etti.der. Şakra r.a.'den merfuan; ise "Başlarını deve hörgücü gibi yapan kadınları gördüğünüzde, onlara hiçbir namazlarının kabul olmayacağını bildiriniz."der ehli sünnetin ayet ve hadise dayanan hükümleri ışığındaki tariflerini de içine alan biraz daha genişletilmiş haliyle ve genel hatlarıyla teberrüc tesettürün biraz daha gevşetilmiş taviz verilmiş halidir. yani kuran ve sünnetten soyutlanıp eskiye yani cahiliye adetlerine ircaldir. Yani dış elbiselerin inceltilerek içini göstermesi ,elbisenin kısaltılması,veya dış elbiselerin dışarı çıkıldığında kaldırılması, örtünün kendisinin zinet olması,elbiselerin süslü alımlı rengarenk olması,başörtülerin renkli renkli olup arkadan bağlanarak gerdanlıkların gösterilmesi veya sadece başörtüsünün başa sımsıkı bağlanarak boyunda toplanması.veya saçın bir kısmını açıkta bırakacak şekilde örtünmek.diğer zinetler olan göz yüz dudakların boyanıp kaşların alınması,elbise altında kalması gereken takıların teşhir edilmesi haliyle tenin görünmesi,kadının bütün bedenini belli edecek kadar dar ve ince giyinmesi,başı kapatıp altına daracık pantolonların giyilerek edep yerleri ve kaba etlerinin teşhir edilmesi.elbiseye koku sürülerek erkeklerin ilgi ve alakasını çekmesi,şöhret ve gösteriş elbisesine benzemesi.erkeklerle ihtilat halinde bulunması,elbiselerinin erkek elbisesine benzemesi.gibi haller teberrüce kapı açmaktadır.teberrüc de fitneye ve fücura ve günahlara ve haramlara zemin hazırlaması nedeniyle men edilmiştir

"Teberrüc" nedir? Kadınlar yüzlerini de örtmeli midir?

Bilindiği gibi kadınlara da erkeklere de bakışlarını "kısmaları" emredilmiştir. (24/30-31) Rasûlüllah Efendimiz (s.a.s.)"Bakışı bakışa ekleme"(Ebû Dâvûd, nikâh 43; Timizî, edep 28; Dârimî, rikâk 3; Müsned V/351, 353, 357) buyurmuşlardır. Cumhur (fıkıhçıların çoğunluğu) kadının yüzünün de avret olduğu görüşündedirler. Hanefilerin çoğunluğu kadının ellerinin ve yüzünün avret olmadığını, ancak fitne söz konusu olduğunda örtmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bir kısım Hanefiler ise cümhûra uyarak kadının ellerinin ve yüzünün de avret olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Meselâ Aliyyu'1-Kârî bunlardandır. Görüldüğü gibi fitne söz konusu olduğunda kadının ve özellikle genç kızların yüzlerini dahî kapatmaları konusunda ittifak vardır. "Fitne" onun, karşı cinsten olmaklığına duyulan cinsel arzudur.Bu bağlamda meselenin bir yönünden daha söz edilebilir ki, bu da "teberrüc" yasağıdır. "Teberrüc" kadının, elbise ya da vücudundaki güzelliklerini yabancı erkeklere arzetmesi demektir ve âyet-i kerime ile yasaklanmıştır. (33/33) Süslü bir başörtüsü, alınmış kaşlar, allanmış yanaklar hep "teberrüc" cümlesindendir. Imdi bütün bu durumlara göre: Kadın, sesini kırıla döküle kullanmazsa, dış elbisesi dahi, müteberrüc olmazsa, dinleyenlere sürekli bakış imkânı sağlamakla fitneye (şehvetli bakışlara) sebep olmazsa, erkeklere hitap etmesi, konferans vermesi vb. caizdir denilebilir. Ancak bir sürü erkeğin huzurunda, hem de genç bir kadının, göz göze, yüz yüze uzun süre konuşması halinde bu şartlar gerçekleşmiş olur mu? Olsa bile bunu yapmaya ve yaptırmaya gerek var mıdır? Bunu da ayrıca tartışmak gerekir. Şahsen ben ne mümkün olduğuna ne de gerek bulunduğuna inanıyorum. Şâir Ahmed Sevkî'nin dediği gibi:

Zaruretler mahzurlu şeyleri mübah kılar mı?

Bir mesele daha var; o da çok ehemmiyetlidir. Hükm-ü Kur'âna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icabatından olarak hâcât-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hâcat-ı gayr-ı zaruriye, hâcât-ı zaruriye hükmüne geçmiş. Âhirete iman ettiği halde, "Zaruret var" diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı âhirete tercih ediyor.

Kırk sene evvel, bir başkumandan beni bir parça dünyaya alıştırmak için bazı kumandanları, hattâ hocaları benim yanıma gönderdi. Onlar dediler:

"Biz şimdi mecburuz. 'Zaruretler mahzurlu şeyleri mübah kılar' kaidesiyle, Avrupa'nın bazı usullerini medeniyetin icaplarını taklide mecburuz" dediler.

İLİMSİZ AMEL EDENİN SONU

İlimsiz amel insanı nerelere götürebiliyor.Eğer Bersisa şeriatı bilseydi içki içmekle Allah'a yakın olamayacağını kavrardı.Her türlü kötülüğün anası olan içkiyi içen insanın da yapmayacağı günah da elbette yoktu.

Bersisa isminde bir zat,ıssız bir yere kapanmış,gece-gündüz Allah'a(c.c) ibadet ediyor ve hiçbir kötülükte bulunmuyordu.Bu adama Şeytan musallat olmaya başladı.Şeytan ne yapıp ne edip bu adamı ibadetten ve duadan uzaklaştırmak istiyordu.Çünkü bu adamın yapmış olduğu dualarla binlerce günah sahibinin günahını Allah siliyordu.Şeytan aleyhilla'ne adamı kandırmak için türlü hilelere başvurdu.Fakat bir türlü kandıramadı.En sonunda şeytan işin kolayını bulmuştu.Çünkü Bersisa,çok ibadet ediiyor,mütteki,züht ve takva sahibi bir zattı ama,alim değildi.Yani dini ilimleri pek bilmezdi.Ondan dolayı onu kandırmak kolay olacaktı.

Şeytan planını şöyle tatbik etti:

Bozuldu Nesil

Birileri kadın/erkek eşittir mîras’da dedi
Böylece nîce kız kardeşler kul hakkı yedi
Íhânette daha nâmuslu çıktı bizlerden kedi
Haram lokmalar ile maalesef bozuldu nesil.

Besmelesiz et’ler vitrinlerimizi süsler oldu
Hele tavuk’u murdar edip,makina ile yoldu
Oburlaşan şu midelerimiz haramlarla doldu
Haram lokmalar ile maalesef bozuldu nesil.

Asitli meşrûbatlara bile artık alkol karıştı
Haramla beslenen vücutlar şeytanla barıştı
Cehennem tapusu icin nâs birbiriyle yarıştı
Haram lokmalar ile maalesef bozuldu nesil.

Haramla beslenmiyen kişilerde asâlet vardı

İbadetleri Terketmekten Sakınmak

"Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" (Sûre-i Zariyat 56).

İbadet, insanın yaratılmasına gaye teşkil etmiştir. Halkı irşat için gönderilmiş bulunan peygamberlerin onlara ilk tebliği iman olmuştur. Kalpleri bu nur ile aydınlanmış bulunan insanlara yaptıkları ikinci tel­kin de Allah Teâlâ'ya ibadet etmeleri olmuştur. Bu iddiamızı âyet-i kerimelere dayalı olarak sizlere açıklamak istiyorum.

a) Andolsun, Nuh'u kavmine peygamber gönder­dik de: "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir Tanrınız yoktur. Ben büyük gü­nün üstünüze (gelecek) azabından cidden korku­yorum. Kavminden ileri gelenler de şöyle dedi: "Biz seni hiç şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde görü­yoruz" (Bunun üzerine Nuh) dedi ki: "Ey kavmim, bende hiçbir sapıklık yoktur. Fakat ben kainatın Rabbinden (gönderilmiş) bir peygamberim. SizeRabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum, sizin iyi­liğinizi istiyorum. Ben sizin bilmeyeceklerinizi de Al­lah'tan (gelen vahy ile) biliyorum" (Sûre-i Ârâf 59-62).

Abdülkâdir Geylâni'den Nasihatler



Ey oğul! Sana takvâ gerek. Bu sebeple takvânın icablarını ifâya gayret et ki, kalbin iç düşmanlıklardan ve çirkin huylardan kurtulsun. Hayırla istikametlensin.

Ey oğul! Dünyalık toplarken, gece odun toplayan fakat eline ne geldiğini bilmeyen kişi gibi olma. Eline geçen dünyalığın helal mi haram mı, meşru mu yoksa gayr-ı meşru mu olduğuna dikkat et. Bütün fiillerinde tevhid ve takvâ güneşi ile beraber ol!

Ey oğul! Kur'ân ile amel etmek, seni Kur'ân'ın mevkîine yükseltir; oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek ise, seni Allah'ın Rasûlü'ne yaklaştırır. Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem'in kalbi ve manevi himmetiyle, Allah dostlarının kalbleri çevresinden bir an dahi ayrılmazsın. Allah dostlarının kalblerini güzelleştiren odur.