Aile

UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI VE AİLE

Çocuklar, ailelerinin umudu ve geleceğidir. Onları hayata daha iyi hazırlayabilmek için ne çok fedakarlıklara katlanır ana-babalar. Bütün dilekleri çocuklarının iyi yetişmiş, mutlu ve huzurlu bir insan olmasıdır.

Yazık ki çocukların mutlu olması için yalnızca ailelerin iyi niyet ve çabaları yetmiyor. Çocuk ya da gencin düşünce ve eğilimlerinin, her zaman ailelerininkiyle örtüşmediği bir gerçek. Çocuklar üzerinde aileler her zaman etkili olamıyorlar. Ve her zaman onları kötü alışkanlık ve yollardan koruyamıyorlar.

ANNECİĞİM BABACIĞIM BANA GÜVENİN

Özgüven, bireyin kendinden memnun ve kendisiyle barışık olmasıdır. Özgüven, çocuğa öğrenmeye merak ve hayata karşı mücadeleye istek sağlar. Dikkatini kolayca yoğunlaştırabilen çocuk, başarısızlıklarını ve hatalarını ders almak için fırsat olarak görmeye başlar, hemen paniğe kapılıp gemileri yakmaz. Eleştiriye karşı daha hoşgörülü olduğu için eleştiriyi yapıcı şekle çevirip hatalarının sorumluluğunu kabul eder ve hatalarından ders alır, başkaları ile değil kendisiyle yarışır. Güçlü yönlerini bilir ve ortaya koyar, zayıf yönlerini de geliştirmek için çaba sarf eder. Akademik başarı göstermek için emek harcar.

ÇOCUK VE ALLAH

Çocuk, bizlere Allah’ın bir emaneti. Peki, biz bu emanetin değerini yeterince biliyor muyuz? Ya emaneti bize veren yüce Rabbimizi ona nasıl anlatıyoruz? Bu konunun hassas bir konu olduğunun farkında mıyız ve bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirebiliyor muyuz?

ALDATIYORUZ-ALDATILIYORUZ

Açıklamalarıyla ve anket çalışmalarıyla gündem yaratan ve Türkiye'nin en çok konuşulan sivil toplum kuruluşu olan Cinsel Tıp Enstitüsü; belki de insanlık tarihinin en eski zamanlarından bu yana değişmeyen bir gündem maddesi olan ve son yıllarda sosyal bir yara haline gelen aldatmanın her geçen gün arttığına dikkat çekti ve 1250 kişi üzerinde yaptığı Aldatma Anketi'nin sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı

İNTERNET VE ÇOCUK

Bugün internet kullanımının yaygınlaşması internete girme yaşını okul öncesi dönemlere kadar düşürdü. Önceden tedbir! İç kontrollü çocuklarımızın olması! Bunlar hiç de zor şeyler değiller…

Çocukların bizden çok daha hızlı öğrendiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Biz bilgisayarın tuşlarına acemice basmaya çalışırken onlar kendilerine web sitesi bile kurabilmektedir. Onların zararlı olana değil faydalı olana meyletmesini istiyorsak aslî görevimiz olan bilgilendirme ve kontrol mekanizmasını devreye sokmalıyız. Anne baba olarak bu görevleri başarıyla uygulayabilmemiz için de bilgisayar kullanımı ve internet konusunda ciddî biçimde bilgilenmeliyiz. Sürekli internetteki gelişimleri takip etmeliyiz.

ÇOCUK DEDİĞİN

Cocuk dedigin uslu oturur.
Cocuk dedigin büyüklerin sözünü dinler.
Cocuk dedigin her lafa karismaz.
Cocuk dedigin ``yapma`` deyince yapmaz.
Cocuk dedigin ``yat`` deyince yatar.
Cocuk dedigin önüne konulani yer.
Cocuk dedigin yeni icatlar cikarmaz.Cocuk dedigin ders calisir.
Cocuk dedigin dik kafalilik etmez.
Cocuk dedigin cok soru sormaz.
Cocuk dedigin karsilik vermez.
Cocuk dedigin paylaninca önüne bakar.
Cocuk dedigin evi dagitmaz.
Cocuk dedigin her seyi istemez.
Cocuk dedigin her duydugunu söylemez.
Cocuk dedigin anasindan babasindan korkar.
Cocuk dedigin ``simdi seni gebertirim`` deyince sus pus olur.
Cocuk dedigin her önüne gelenle oynamaz.
Cocuk dedigin büyüklerini üzmez.
Cocuk dedigin ikide birde zirlamaz.

HATİCE ANNEMİZİ UNUTULMAZ KILAN HİZMET

Eline aldığı kuru bir hurma dalına dayanarak Resûlüllahın kapısına kadar gelmiş olan yaşlı bir kadın, içeri girmek arzusunu izhar etmesi üzerine;








Yâ Resûlâllah, kim olduğunu bilmediğimiz bir ihtiyare kadın, zâtınızı görmek istiyor, dediler.








Resûl-i Ekrem Hazretleri:









Müsaade edin, gelsin, buyurdular.









İhtiyarlıktan âdeta rükû eder halde duran kadın, hurma dalından edindiği asâsına dayana dayana Resûlüllahın kapısından içeri girdi, bir-iki adım ilerledikten sonra, kendisini tanıyan Resûlüllah hemen ayağa kalktılar; altlarındaki içi hurma lifi dolu minderlerini göstererek oturmasını istediler.

Çocuklarda Okuma İsteğini Artırmak

'Okumanın yaşı yoktur.' Bu söz genellikle büyükler için söylenir. Böyle algılandığı için de, çocuklarımızın okuma problemi yokmuş gibi düşünürüz. Oysa esas problem, çocukların okumaması veya çocuklara kitap okunmamasıdır. Anne-babalar çocuklarını nasıl eğitecek? Kültürümüzü ona nasıl verecek? Kahramanlarımızı ve değerlerimizi nasıl tanıtacak? Mevcudattaki güzelliği, yardımlaşmayı, çeşitliliği ve sayıca çokluk içindeki birliği, çocuğa başka türlü nasıl anlatacak? Eğlence ihtiyacı nasıl karşılanacak? Çocuklar için hazırlanan kitapları onlara okumayan veya okutmayan kaç anne, çocuğa basit bilgiler dışında bir şeyler verebilir? Anne-babalar şimdi bu sorulara cevap arıyor.

Okul Öncesi Çocuklarda Allah İnancı ve Din Duygusu

Image Hosted by ImageShack.us

‘Çocuğa; neyi, ne zaman, nasıl ve kimin öğreteceği' sorusu, eskiden beri anne, babaları ve eğitimcileri meşgul etmiştir. Anlatılacak hususlar, imana dair konular olunca, bu soru daha önemli hale gelmektedir. Günümüzde bu konuda çok farklı şeyler söylenmekte, hatta maksadı belli kişiler tarafından, 11-12 yaşına kadar çocuğa asla dinî konularda bir eğitim verilmemesi söylenmekte ve zaman zaman ailelere bu hususta ciddi telkin ve baskılar yapılabilmektedir.

Sizin Sevginiz Hangi Tür Sevgi?

Üç çeşit sevgi vardır, acaba sizin sevginiz hangi tür sevgi?

Image Hosted by ImageShack.us

Çocuklarınıza karşı sevgi tezahürlerinizi nasıl? Onlara “Uslu olursan seni severim.” ya da “derslerinde başarılı olursan seni severim.” mi diyorsunuz? Şartlı sevgiler kalıcı değildir; sevgiyi tehdit unsuru olarak kullanılması da çok yanlıştır.


ÇÜNKÜ SEVGİ

anne ve babalar

Çocuklarda din duygusunun gelişimi
Ali Çankırılı


DİN BİLGİSİ soyut kavramlarla açıklanabildiği için akademik zekâdan çok duygusal zeka ile kavranmaktadır. Embriyoloji alanında yapılan son araştırmalar, duygusal zekânın ana rahminde gelişmeye başladığını göstermektedir. Bilgisayar destekli gelişmiş elektronik araçlarla ana rahmindeki fetus (cenin) üzerinde yapılan araştırmalar, ana rahmindeki bebeğin, annenin moral ve ruhsal durumunu algıladığını ve bundan etkilendiğini ortaya koymuştur.

çocuklar

ÇOCUK GELİŞİMİ VE ALLAH İNANCI
Ali Çankırılı


ANA RAHMİNİ terk eden yeni doğmuş bir bebek bir süre için ‘anneden ayrılma anksiyetesi’ dediğimiz yeni hayata adapte olamama sıkıntısı yaşar. Sıkıntının süresi annenin bebeğine karşı gösterdiği ‘annelik tutumu’ ile yakından ilgilidir. Bebek için ana rahmindeki o zahmetsiz lüks hayat bitmiş; yeni ve alışık olmadığı zor bir hayat başlamıştır. Acıkmakta, altı kirlenmekte, yüksek sesten, ışıktan, karanlıktan, soğuktan ve sıcaktan rahatsız olmaktadır. Sıkıntısını ağlayarak ifade etmenin dışında elinden bir şey gelmez.

biz anne ve babalar

“BİZ BABAMIZDAN BÖYLE GÖRDÜK!”
Ali Çankırılı


İNSANIN hayata bakış açısında ve değer yargılarında geleneklerin, aileden aldığı eğitimin ve terbiyenin derin izleri vardır. Kimi zaman bazı gelenekler dinî inanç gibi algılanır, üzerinde düşünme gereği duymadan doğru kabûl edilir.

Bir baba anlatıyor:

“Çocukluk yıllarımdan hatırlıyorum. Babam beni severken dedem içeri girdiğinde hemen kucağından indirir, kenara iterdi. Bu sefer dedem beni kucağına alır severdi. Neden böyle yaptıklarını bir türlü anlayamazdım.

Bebek Yalnızlığı

Ailenin tek ve son bebeğiydi. Onsekiz aylık olunca konuşmaya başlamış ve söylediği ilk kelime, hayatta en çok sevdiği kişininki olmuştu: Anne...

Bebek, aynı bedenin bir parçası olduğunu idrak edemiyordu ama, onu canı kadar sevdiğini ve onsuz yapamayacağını çok iyi biliyordu. Hele hele Yârabbi, sütünü içtikten sonra onun sıcacık kolları arasında uyumak ve uyandığında yine onu başucunda görmek, ne doyulmaz bir saadetti.

"İşin bitince beni sever misin anne?"

Uykusunun baldan tatlı olduğu sabahlarda, melek öpüşlerle uyandırılmaz olur.

Anne bağırır :
“Çabuk ol servisi kaçıracaksın!”

Baba kükrer :
“Ne yatmasını biliyorsun, ne kalkmasını!”

Sabahları güneşin doğuşunu bilmez çocuk. Hic aydınlanmadan kalkar içi. Taze bir sabah, bayat bir günün devamıdır çok zaman.