ŞİİRDE ÖLÇÜ
"Vezinli ve kafiyeli söz" diye tarif edilen şiir, edebiyat ölçülerine uygun olmalı, bediî zevkleri ve yüce mefkureleri dile getirmelidir. Manzum bir söze "Şiir" denilebilmesi için sadece vezin ve kafiyeyi yeterli görmemeli; edep ve haya duygularını çiğnememiş, basit arzuları dile getirmemiş olmasına da dikkat etmelidir. Zira edebsiz edebiyat türese de üreyemez. "Çerbü şi'rini yiyip aşık eder hamd-ü senâ/Hisse yok mu o söğüşten bize bir pâre meded" diye midesi adına dilenen ve "Rakı şişesi içinde balık olsam" mısrası ile ayyaşlığını teşhir eden kimselerin nazımları, süflî hevesleri dile getirdiği için, özlenen bir şiir örneği seviyesine ulaşamamıştır.
Şiir mevzûuna dinî açıdan yaklaşıldığı zaman, başkaca kayıt ve şartlar aranmakta ve İslâmın ölçülerine uyanların övüldüğü, bu şartlara aykırı nazımların yerildiği görülmektedir. Bu husustaki beyanlar dikkate alındığı zaman, bir nazmın makbul sayılması için dinî hükümlere aykırı ifade taşımaması, şehvânî duyguları tahrik eder mahiyette olmaması ve müslümanları tahkir edici ifadelerden uzaklaşması gerekir. Bu şartlara uymayan ve umûmî ahlâkı ifsat eden bir nazım, dinimizce, tasvip edilmemiştir, Zira şiir, şiir için değil, bir ülkü ve gaye için söylenmiş olmalıdır. Bu kabil nazımları yeren Resûl-i Ekrem, "Birimizin içinin irinle dolması (çirkin) şiirle dolmasından hayırlıdır" (1) buyurmuştur.
"Şiir, söz makamındadır. Güzeli, kelâmın güzeli gibi; çirkini, sözün adisi gibidir" (2). Bu sebeple kâinatın yegâne efendisi şair Hassan (r.a.) için mescide bir kürsî koydurtmuştu. O, İslâmı öven, put-perestliği ve müşrikleri yeren şiirlerini bu kürsînin üzerine çıkarak inşât ederdi (3). Resûl-i Ekrem (s.a.v.), ona hitaben "Yâ Hassân! Resûlüllahtan yana (onlara) sen cevap ver" demiş ve "Yâ Allah, onu rûhul-kuds ile takviye eyle" diye duada bulunmuştur (4). "Bazı şiir-de hikmet vardır" (5) hadis-i şerifi, dine aykırı olmayan şiirlerin mak-bul olduğunun açık bir belgesidir.
Şiir yazma veya okuma merakı ilim tahsil etmeye, Kur'ân okumaya ve ibadetlerini ifâ etmeye engel olacak bir seviyeye getirilmemelidir. Şiire büyük bir kabiliyeti ve ilme hudutsuz bir iştiyakı bulunan İmam Şâfiî, İslâmın şaşmaz ve şaşırtmaz ölçüleri ile, tercihini yapmış ve "Şiir âlimlere noksanlık veren bir şey olmasaydı/Ben, şair Lebid'ten daha güçlü bir şair olurdum" (6) demiştir. Bu kudretli müctehit, verdiği kararı yine "Şiir" ile ifade edip, edebiyata olan tutkusunu zımnen ortaya koymuş bulunmaktadır.
Ashab-ı Kiram arasında Hassân ve Ravaha gibi şairler vardı. Ashab, arap edebiyatı ile ilgili müzakereler yaparlardı. Hz. Âişenin rahlei tedrisinde yetişen Urve'nin oğlu Hişâm, babasının şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Şiiri, tıbbı, lügati ve fıkhı mü'minlerin annesi Âişe (r.a.) dan daha fazla bilen hiçbir kadın görmedim" (7).
(1) Buhârî, c. 7, sh. 109.
(2) Feyzü'l-Kadir, c. 4, sh. 175.
(3) et-Tâc, c. 5, sh. 257.
(4) et-Tâc, c. 5, sh. 257.
(5) Buhârî, c. 7, sh. 107.
(6) Bu beytin arapçası: Ve levleş-şi'ru bil-ulemâi yüzrî, Le küntül-yevme eş'ara min Lebîdin
(7) Bustânü'l-ârifin, sh. 33.
Şiir mevzûuna dinî açıdan yaklaşıldığı zaman, başkaca kayıt ve şartlar aranmakta ve İslâmın ölçülerine uyanların övüldüğü, bu şartlara aykırı nazımların yerildiği görülmektedir. Bu husustaki beyanlar dikkate alındığı zaman, bir nazmın makbul sayılması için dinî hükümlere aykırı ifade taşımaması, şehvânî duyguları tahrik eder mahiyette olmaması ve müslümanları tahkir edici ifadelerden uzaklaşması gerekir. Bu şartlara uymayan ve umûmî ahlâkı ifsat eden bir nazım, dinimizce, tasvip edilmemiştir, Zira şiir, şiir için değil, bir ülkü ve gaye için söylenmiş olmalıdır. Bu kabil nazımları yeren Resûl-i Ekrem, "Birimizin içinin irinle dolması (çirkin) şiirle dolmasından hayırlıdır" (1) buyurmuştur.
"Şiir, söz makamındadır. Güzeli, kelâmın güzeli gibi; çirkini, sözün adisi gibidir" (2). Bu sebeple kâinatın yegâne efendisi şair Hassan (r.a.) için mescide bir kürsî koydurtmuştu. O, İslâmı öven, put-perestliği ve müşrikleri yeren şiirlerini bu kürsînin üzerine çıkarak inşât ederdi (3). Resûl-i Ekrem (s.a.v.), ona hitaben "Yâ Hassân! Resûlüllahtan yana (onlara) sen cevap ver" demiş ve "Yâ Allah, onu rûhul-kuds ile takviye eyle" diye duada bulunmuştur (4). "Bazı şiir-de hikmet vardır" (5) hadis-i şerifi, dine aykırı olmayan şiirlerin mak-bul olduğunun açık bir belgesidir.
Şiir yazma veya okuma merakı ilim tahsil etmeye, Kur'ân okumaya ve ibadetlerini ifâ etmeye engel olacak bir seviyeye getirilmemelidir. Şiire büyük bir kabiliyeti ve ilme hudutsuz bir iştiyakı bulunan İmam Şâfiî, İslâmın şaşmaz ve şaşırtmaz ölçüleri ile, tercihini yapmış ve "Şiir âlimlere noksanlık veren bir şey olmasaydı/Ben, şair Lebid'ten daha güçlü bir şair olurdum" (6) demiştir. Bu kudretli müctehit, verdiği kararı yine "Şiir" ile ifade edip, edebiyata olan tutkusunu zımnen ortaya koymuş bulunmaktadır.
Ashab-ı Kiram arasında Hassân ve Ravaha gibi şairler vardı. Ashab, arap edebiyatı ile ilgili müzakereler yaparlardı. Hz. Âişenin rahlei tedrisinde yetişen Urve'nin oğlu Hişâm, babasının şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Şiiri, tıbbı, lügati ve fıkhı mü'minlerin annesi Âişe (r.a.) dan daha fazla bilen hiçbir kadın görmedim" (7).
(1) Buhârî, c. 7, sh. 109.
(2) Feyzü'l-Kadir, c. 4, sh. 175.
(3) et-Tâc, c. 5, sh. 257.
(4) et-Tâc, c. 5, sh. 257.
(5) Buhârî, c. 7, sh. 107.
(6) Bu beytin arapçası: Ve levleş-şi'ru bil-ulemâi yüzrî, Le küntül-yevme eş'ara min Lebîdin
(7) Bustânü'l-ârifin, sh. 33.
ŞİİRDE ÖLÇÜ yorumları
bengisu
02.11.2006bence güzel olmuş benim istediğim gibi kısacası harika
kübra-
31.10.2006bence dahada açıklayıcı olabilirdi ör:anafikir nedrir?? anafikire örnek vermeliydiniz ....
imdat sezer
01.11.2006anafikri anlayabilmek icin önce neyi okudugunuza bakmaniz gerekmiyor mu? okudugunuz bir kitaptir. ve kitaptan bir parcadir. parcaya bakarak anafikri nasil anliyorsunuz?
Nalan
31.10.2006öncelikle sizi kınıyorum...bu ne hakaret...ayrıca bu yazı geneldir... dikkatli okuduğunuzda farkına varırsınız...ana fikre girilmemiştir...çok biliyorsanız siz verin ana fikir örneğinide...böyle hakaretle varamazsınız bir yere..terbiyenizi lütfen takının....
AHLAK VE EDEBLE İLGİLİ MEVZULAR
- MEŞRUBAT İKRAMINDA ÖLÇÜ
- İNSANI YÜCELTEN İSLÂMÎ EDEBLERDE ÖLÇÜ
- HİKMET SAHİBİ OLMADA ÖLÇÜ
- TEVAZUDA ÖLÇÜ
- VAKARLI OLMADA ÖLÇÜ
- TEVEKKÜLDE ÖLÇÜ
- MAKBUL OLAN SABIRDA ÖLÇÜ
- SEVGİDE VE BUĞZDA ÖLÇÜ
- BEŞERÎ MÜNASEBETLERDE ÖLÇÜ
- ARKADAŞLIK MÜNASEBETLERİNDE ÖLÇÜ
- TOPLUM HAYATINDA MUAŞERET ÖLÇÜLERİ
- TOPLANTI MAHALLERİNDE DİKKAT EDECEĞİMİZ İSLÂMÎ VE İNSANÎ ÖLÇÜLER
- BÜYÜKLERE SAYGIDA ÖLÇÜ
- İSTİZÂNDA İSLÂMÎ ÖLÇÜLER
- SOKAKTA ÖLÇÜ
- SELAMLAŞMADA ÖLÇÜ
- ÖVGÜDE ÖLÇÜ
- CEMAATLER ARASI İTTİFAKTA ÖLÇÜ
- KONUŞMADA ÖLÇÜ
- ŞİİRDE ÖLÇÜ
- GÜLMEDE ÖLÇÜ
- GİYİNİP KUŞANMADA İSLÂMÎ ÖLÇÜ
- YÜZÜK TAKINMAKTA DİKKATE ALINACAK DİNÎ ÖLÇÜLER
- KOKU KULLANMADA ÖLÇÜ
- YİYİP İÇMEDE İSLAMİ ÖLÇÜLER
- YATIP UYUMADA ÖLÇÜ