Nefs-i Emmareye Tabi Olmaktan sakınmak
Lügat bakımından ruh, can, ceset, hevâ, heves ve bir şeyin hakikatı manalarında kullanılan nefs, dini bakımdan "şehvetin, gadabın ve kötü duyguların mebdei" diye tarif edilmiştir.
Yaratılmışların faziletçe en üstünü bulunan insanın benliğine meleki haslet olarak akıl; behimi sıfat olarak nefs dürülüp yoğrulmuş ve bu keyfiyet üzere yaratılmıştır.
Nefs, ıslah edilmediği zaman insan için en büyük düşman olur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu ciheti bir ha-dis-i şeriflerinde şöyle açıklamıştır:
"Düşmanlarının adavette en ileri olanı iki yanın (iki kaşın) arasındaki nefsindir" (Keşfül-Hafâ c. 1, s. 143).
Nefsin nevasını, aklın muhtevası içinde kontrol altına almak ve murakabe etmek, dinimizin kesin emirlerindendir.
Nefsin zulmâniliği iman ve ibadetlerin nurları içinde temizlenerek giderilebilir. Nefs ejderi, "akıl" zinciriyle bağlanıp İslami usulle ıslah edilmelidir.
Dünyanın mimarı olarak yaratılan insan, yapacağı hizmetin ehemmiyetiyle mütenasip meziyetlerle ve meleki hasletlerle bezendiği gibi, emrine râm edeceği canlılarda bulunan bazı sıfat ve ihtiyaçlarla da donatılmış bulunmaktadır. Tâ ki onlarla olan alâkasını bilerek ve hissederek devam ettirebilsin.
İslami kıstaslara göre "insan" diyebileceğimiz bir kimse aklını, düşünme melekesini ve meleki hasletlerini ön planda tutarak, gerek insanlara ve gerekse diğer yaratılmışlara bu hasletlerle yaklaşmak zorundadır.
Öldürücü zehirden ağrılar teskin edici ilaç imal edilebilmektedir. "İslâm laboratuvarı" en zararlı bir kuvvet olan "nefs"ten faydalanma imkanı bulmuş ve yolunu göstermiştir.
İnsan, nefsani arzularını, ağrı kesici ilaç yapımında kullanılan bazı zehirli maddeler gibi, dikkatli ve ölçülü olarak ayarlayacak olursa, nefsin zararından sakınmış ve hatta bazı faydalar elde etmiş olur. Bu hevesleri asgari hadde indirerek melekî hasletlerine ağırlık verecek olursa, takva kanatlarıyla lâhûti fezada yükselme imkanı bulur ve sonunda melekî birkeyfiyet kazanır. Fakat bunun aksine bir yol tutarak nefsanî heveslerine mağlup olursa, hayvani sıfatları öne almış ve melekî meziyetleri geri plana atmış olur.
Şeytan ile fikir birliği yapan nefs, insanı iki cihanda rezil etmek için her kötülüğü yapar. Nefsi ıslah etmek için dinimizin koyduğu müdâfaa usulleri ile ona karşı koymak, nefse hâkim olmanın hem ilk, hem son şartıdır. O, yola gelmiş gibi mûnis bir tavır takındığı zamanlarda bile, birçok tuzak hazırlamakla meşguldür. Nefse karşı açılacak mücâhede de, ömrünün sonuna kadar devam edecektir.
Esasen dini vazifeler, nefsani hevesleri ortadan kaldırmak için emredilmiş değildir. Bir şey ne zaman dinimizin gerektirdiği şekilde yapılacak olursa onun kadar nefsani hevâ uzaklaşmış olur. Bu sebeple nefsin hevâsını giderme hususunda dini hükümlerden bir şeyi işlemek, nefis canibinden gelen bir arzu ile yapılan bir senelik riyazattan daha faziletlidir (Bakınız; İmam Rabbani, Mektûbât 52. Mektup).
Tasavvuf yolunun mümtaz şahsiyetlerinden Muhammed bin Fadl, bu hakikati "rahat olmak, nefsin dileklerinden kurtulmaktadır" sözü ile teşhis etmiş bulunmaktadır (Risale-i Kuşeyriye s. 58).
Dini ilimlerde ve nefis ile mücadele sahasında geniş bilgi ve tecrübe sahibi bulunan büyüklere İslâmdan sorulduğunda şu hakikati ifade etmişlerdir: "İslâm, muhalefet kılıcı ile nefsin (hevâ ve heveslerinin) kesilmesidir" (Risale-i Kuşeyriye s. 84).
Nefs, insana dediklerini yaptırdıkça daha büyük arzuların peşinde koşar. Bunların hepsinde muradına erecek olursa, son olarak kendisinin ilâh olarak kabul edilmesini ister ve sahibini "nefsperest" yapar. Onunal mücadelede ayaklarımızın kaymaması için Rabbimiz biz kullarını uyarmakta ve "gördün mü o hevâ (ve hevesini Tanrı edinen kimseyi? Şimdi onun üzerine (Habibim) sen mi bir bekçi olacaksın" buyurmaktadır (Sure-i Furkân 43).
Nefsin arzularını güzel bulan kimseler, kalp gözünü körleştirmiş olurlar. Zirâ nefsani hevesler için "kafa gözünü açan şahsın kalp gözü kapanır. Basi-ret-i kalbiyyesini açık tutmak isteyen mü'minler, rabıta (murakabe) sırasında gözlerini kapamayı usul edinmişlerdir."
Nefisle mücadelede güvenilir bilgi ve tecrübeye sahip bulunan Nasrâbâdi, şu sözlerle bizi uyarmaktadır: "Senin zindanın nefsindir. Oradan çıktığın zaman ebedi bir rahata ermiş olursun" (Risale-i Kuşeyriye s. 59).
İmam Rabbani (k.s.) bu hakikati şöyle dile getirmektedir: "İnsan üzerine inen belaların her çeşidi ancak nefisle ilgi kurmaktan ileri gelmektedir. Nefisten kurtuluş hasıl olursa, Hak'tan gayri şeylerden kurtuluş tahakkuk eder" (Mektûbât c. 1, 154. Mektup s. 135).
Nefs, edepsizlik üzerine yaratılmıştır. Halbuki kul, edebe devamla mükelleftir. Nefs, serbest bırakılacak olursa muhalefet sahasında kendi tabiatıyla dolaşır. Kul da çalışmasıyla onu kötü isteklerden geri çevirmeye çalışır. Kim onun yularını bırakacak olursa, nefsin yapacağı kötülüklerden sorumlu olur. Bu hususta bizleri uyaran Rabbimiz; "Hevasına uyandan daha sapık kim vardır? Şüphe yok ki Allah, zalimler güruhunu asla muvaffak etmez" buyurmaktadır (Sûre-i Kasas 50).
Nefs, dünyadan ahirete giden yolun üzerinde durup, bir harami gibi insanların yolunu kesmek ister. Serveti renkli, şehveti cazip hale getirip tuzağa düşürdüğü kimseyi hak yolundan ayırmak ister. "Hevâ ve hevese tabi olma. Zira bu hâl, seni Allah yolundan saptırır. Allah yolundan ayrılanlar, hesap gününü unuttukları için, kendilerine pek çetin azap vardır" (Sûre-i Sâd 26).
Rahmetine sınır tayin edilemeyen Rabbimizin uyarılarından anlamış oluyoruz ki, "en büyük nimet, nefisten kurtulmaktır. Zira nefs, senin ile Aziz ve Celil olan Allah arasındaki perdelerin en büyüğüdür" (Risale-i Kuşeyriye s. 84).
Nefsin hevâ ve heveslerine muhalefet etmek kadar hiçbir şeyle Allah'a ibadet edilmemiştir. Çünki nefsin heveslerine muhalefet ettiğin zaman, onun hastalığı kendisinin ilacı olur" (Risale-i Kuşeyriye s. 84).
Bu sahada başarıya ulaşacak kimselere Cenâb-ı Hak, ilâhi va'dini şöyle açıklamaktadır. "Kim Rabbi-nin makamından korktu, nefsini hevâ (ve heve-sin)den alıkoydu ise, işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir" (Süre-i Nâziat 40-41).
Nefs, insanı hevesâtına tâbi olmaya ve düşmanlara yardımcı olan tehlikelere davet eder. Bu itibarla nefsini daima töhmet altında tutmayan ve her hâlinde ona muhâlefet etmeyen kimse, muhakkak al-danmıştır. Bu endişeyi gözlerimizin önüne seren bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Üzerinize endişe ettiğim şeylerin en şiddetlisi iki haslettir. Hevâ (ve heves)e tâbi olmak ve tûl-i emel (peşine takılmaktır. Hevanın peşine takılmak, seni Hakk'a tâbi olmaktan meylettirir. Tûl-i emel ise, dünyayı sana sevgili kılar" (Berika c. 2, s. 93).
Nefsinin heveslerine tâbi olmuş kimsenin sohbeti, zehirli bir havayı teneffüs etmek gibidir. Onlara yanaşmak ateşe sokulmaya benzer. Aradaki mesafe korunmayacak olursa, ateşin içine düşme tehlikesi vardır. Bu gibi kimselerin peşine takılmak, kişiyi hüsranı ebediye sürükler. Akılların muallimi ve vicdanların mürebbisi olan Resûl-i Ekrem (s.a.v), bizleri nefse karşı uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır: "Pehlivanlıkta güçlü olan hakiki güçlü değildir. Esas güçlü, öfkelendiğinde nefsine hakim olandır." (Feyz'ül-Kadir c. 5, s. 358).
"Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz (idrâki kıt) olanda nefsini he-vasına tâbi kılan, sonra Allah'tan olmayacak şeyler temenni edendir" (İbni Mâce c. 2, s. 1423).
Sözlerimi kainatın biricik Efendisi bulunan Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nefisten korunmakla ilgili bir duasıyla tamamlamak istiyorum. ALLAHÜMME LÂ TEKİLNÎ İLÂ NEFSÎ TARFETE AYNİN VELÂ TEZIĞ MİNNÎ SÂLİHA MÂ-ÂTAY-TENÎ(1) (Feyz'ül-Kadir c. 1, s. 116).
(1) Mânâsı: Ya Allah, bir göz açıp kapayacak kadar (kısa olsa bile) beni nefsime teslim etme. Bana verdiğin şeyin iyisini benden soy(up al)ma.
ALTINCI ÖĞÜT BITTI
Nefs-i Emmareye Tabi Olmaktan sakınmak yorumları
ada
02.02.201020 yaşındayım ve bir buçuk senelik evliyim ALLAH böyle güzel bir insanı bana verdigi için ona ne kadar çok şükretsem azdır,ALLAH için ne yapsam azdır,ALLAHın bize verdigi bu güzel nimetler karşısında biz onun için ne yapıyoruz diyerek 5 vakit namaz kılmaya ve artık ALLAHın yolunda yolunda yürüyen imanlı bir insan olmaya karar vermiştim bu dediklerimi yapmaya başlamıştımda taki parası iyi rahat bir işten teklif gelene kadar düşündüm ve çalışmaya karar verdim,10 gün çalışıp oradan ayrıldım ama oradaki bir erkegin bana karşı ilgi duyması şimdi bana çok kötü günler yaşatıyor,tabiki ben evli oldumu ve evli olmasamda onunla aramda hiçbişey olamıyacagını söledim ama onunla aramda geçen diyalog beni çok rahatsız ediyor eşime karşı vijdanım hiç rahat diil onu çok seviyorum onu aldatmış gibi hissediyorum kendimi acaba bu günah mıdır yada eşinden başka bir erkekle konuşmak günahmıdır bir bilen bilgilendirirse çok sevinirim.Şu anda çok üzgünüm allah hepimizi böyle insanlardan korusun....
artikyenibiriyim
02.02.2010Artık Yeni Biriyim ...
önceydi.çok günah işliyordum.çok ağır cezalar koyarsam bu günahları işlemeyeceğimi düşünüyorum. günaha götüren sebebini araştırdım
ilki internetti.her saniye günaha davetiye çıkarabilen bir sistem. 2-3 saniyede sana büyük günahlar işletebilecek bir sistem.ve evdeyken ve yalnız başınayken günah işlememek gerçekten çok zor.imanım tam olana kadar interneti bırakmaya karar verdim.eğer birdaha interneti açarsam birdaha elle boşalırsam bir sene boyunca soğuk ve ılık su içmeyi bırakacağım.hep suyu ısıtıp ateşi hissede hissede o suyu içiceğim
ikincisi her nefes alıp verişimde Allah'ı anmamaktı, Allah'ı kalbimden zikretmememdi.her nefes almayı bozuşumda anında bin kere AllaH'ım affet tövbe ediyorum diyeceğim
üçüncüsü gece alarm çaldığında namaza kalkmam,ve her yorgunluktan sonra yatağa girip bilinçsizce uyumamdı alarmı işitip de kalkmadığım her gecenin ertesi gece uykumun üçtebirlik süresince kalkıp ek olarak tövbe edeceğim
dördüncüsü namazları vakti girer girmez kılmamamdı.eğer yemek işi yoksa evdeysem ezandan önce abdestimi alıp kılacağım değiğlse o vakiti tövbe ederek geçireceğim
beşincisi ilim öğreneceğim ve kendimi geliştireceğim vakitlerde boş işlerle vakit geçirmem ve masabaşında olmamamdı.eğer yaptığım programdaki saat geldiğinde masabaşında değilsem veye programdayken (çok zorunlu olmadıkça) kalkarsam cezası o gün 1 öğün eksik yemektir
cehennemden önce günahlarım için kendime ceza vermeye başladım
ceza çeke çeke günahlarımdan kurtulacağım
Allah bütün gençlere bütün ümmeti Muhammed'eyardım etsin
Gençlere Öğütlerim
- ÖNSÖZ
- Gençligin Kiymeti ve Gençlerin Degeri
- Şirk ve İnkârdan Sakınmak
- Münafıklıktan sakınmak
- Riyadan Sakınmak
- Bit'atlardan Sakınmak
- Şeytana Uymaktan Sakınmak
- Nefs-i Emmareye Tabi Olmaktan sakınmak
- Dalâletten Sakınmak
- İbadetleri Terketmekten Sakınmak
- Tadil-i erkânı Terketmekten Sakınmak
- Kur'ân Okumayı ihmalden Sakınmak
- Duayı Terketmekten Sakınmak
- Selamlaşmayı ihmalden sakınmak
- Günahlardan Sakınmak
- Sihir Yapmak ve Yaptırmaktan Sakınmak
- Zinadan ve Sihâktan Sakınmak
- Livâta (cinsî sapıklık)tan Sakınmak
- Sarhoşluk Verici Şeylerden Sakınmak
- Kumardan Sakınmak
- Rîbadan (faizden) Sakınmak
- İhtikardan Sakınmak
- Haram Yemekten Sakınmak
- Emânete Hıyanet Etmekten Sakınmak
- Sözleşmeye Vefasızlıktan Sakınmak
- Fitne ve Fesattan Sakınmak
- Halkı Kötü Yola Teşvik Etmekten Sakınmak
- Lanet Etmekten Sakınmak
- Kötü Sözlerden ve Sövmekten Kaçınmak