Haram Yemekten Sakınmak
"Ey insanlar, yerdeki şeylerden helâl ve temiz olmak şartıyle yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, size hakikaten apaçık bir düşmandır" (Sûrei Bakara 168).
Yiyip içme, hayatın gayesi değil, yaşamanın vasıtasıdır. Bu noktadan söze başlayarak ifade etmek isterim ki, "yemek için yaşamıyoruz, ancak yaşamak için yiyoruz". Bu ince farkı dikkatten uzak tutmayan münevver bir genç, rızkını kazanırken helâl ve temiz olmasına çok dikkat etmelidir. Canımızın çektiği veya önümüze getirilen her şeyi değil, dinimizce yasaklanmayan şeyleri yiyip içmeliyiz.
Cenâb-ı Hak öyle bir Rezzak'tır ki, ana karnındaki çocuğun doğduğu zaman emeceği sütü onun dünyaya gelmesinden önce yaratmakta ve annesinin göğsünde depo etmektedir. Deniz içindeki balıkları ve kar kaplamış dağlardaki canlıları rızıksız bırakmayan yüce Allah, yaratılmışların şerefçe en üstünü olan insanı yiyeceksiz bırakırmı?
İslâm dininin haram kıldığı bir işle kazanç teminine kalkışan bir şahsa, o işi yapmaması tavsiye edildiği zaman, "Bu kazanç yolunu bırakırsam karnımı doyuramam, evimi ve evlâdımı idare edemem" derse, imanının tam ve Rezzak olan Allah Teâlâ'ya güveninin tamam olmadığı anlaşılmış olur. Ayak kayacak bu noktada biz ümmetlerini uyaran Peygamberimiz (s.a.v.)in bir ikazını dile getirmek istiyorum:
Huzeyfe (r.a.)den şöyle dediği rivayet olunmaktadır. Peygamber (s.a.v.) ayağa kalktı da "Bana doğru gelin" diyerek halkı huzuruna çağırdı. Ashâb hemen ona doğru yöneldiler (ve gelip) oturdular. Sonra şöyle buyurdu: "Rabbül-âleminin elçisi bulunan Cebrail sallallahü aleyhi ve sellem "Hiçbir canlı rızkını ikmal edip tüketmedikçe ölmez" (hükmünü) benim kalbime ilka (ve vahy) etti.
Şayet rızıkta bir gecikme olursa Allah'tan korkun ve rızkı(nızı) talepte güzel (hareket) edin. Rızkın gecikmesi, sizi Allah'a isyan ederek onu (kazanma yolu) tutmaya sevk etmesin. Şu muhakkak olan bir şeydir: Allah'ın katında olan şey'e ancak ona itâatla erişilir" (et-Tergib ve't-Terhib c. 2, s. 535).
Bu hadîs-i nebeviyi teyit eder mâhiyetteki diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
"Ey insanlar! Hiç şüphe yok ki, zenginlik metâ (ve mal) çokluğundan değildir. Fakat (hakiki) zen-ginlik, nefsin zenginliği (olan gönül tokluğu)dur. Aziz ve Celil olan Allah, kulu için takdir olunan rızkı ona muhakkak verir. O halde rızkı talepte güzel (hareket) edin. Helâl olanı alın, haram olanı terke-din" (et-Terğib, c. 2, s. 535).
İnsan, yiyeceği maddeleri kirli şeylerden ve mikroplardan uzak tutmaya hassasiyet gösterdiği gibi, şüpheli lokmadan ve haram olan şeylerden sakınmakta da göstermelidir. Haram lokmanın âhiretteki sorumluluğunu müdrik bulunan bir Müslüman, gerekli araştırmayı yapmalıdır.
Allah Resulünün haramdan sakınmayı ihtar eden bir başka hadisi şeriflerinde şu uyarı yapılmaktadır:
"Nefsim (kudret) elinde olan (Allah)a yemin olsun ki, birinizin ipini alıp dağa gederek odun toplaması, sonra onu sırtına alıp getirmesi (ve satıp)bedelini yemesi, halktan dilenmesinden hayırlıdır. (Yerden) toprak alıp ağzına koyması, Allah'ın haram kıldığı şeyi ağzına koymasından (yemesinden) o kimse için elbette daha hayırlıdır" (et-Terğib ve't-Terhib c. 2, s. 548).
Haramdan sakınma hususunda ne derece hassas olmamız gerektiğine delil olsun diye asr-ı saadetten bir örnek vermek istiyorum. Sıddıklar zümresinin serdarı olan Hz. Ebû Bekir (r.a.), kölesiyle biranlaşma yapmıştı. Köle, kendisinin satış bedeli olan parayı taksit taksit ödeyecek ve tesbit edilen paranın ödenmesi tamam olunca hürriyetine kavuşacaktı. "Kitabet muamelesi" denilen bu anlaşma gereğince köle, taksidine mahsuben her gün bir şey getiriyordu. Günün birinde de bir tabak hurma getirmişti. Hz. Ebû Bekir çanaktan bir hurma alıp yemişti.
Bu sırada köle, "Efendim, bu hurmanın nereden geldiğini biliyor musun?" demiş. Hz. Sıddik: "Nereden?" diye sormuş. Köle, "Birine fal bakmıştım. Bu işten de pek anlamam amma bir şeyler söyledim. O kimse de buna karşılık bana bu hurmayı verdi, ben de günlük taksidimi ödemek için size getirdim" demiş. Hz. Ebû Bekir, aldığı bu cevap üzerine hemen dışarı çıktı, parmağını boğazına soktu ve öğüre öğüre midesini boşalttı. Daha sonra, "Ya Rabbi, bilgim haricinde bu hurmadan içimde bir şey kaldı ise, ahiret hayatında bundan dolayı beni muaheze etme" diyerek göz yaşları içinde dua etti.
Münevver Gençler!
Saâdet asrından zamanımıza kadar geçen yıllar, halkın inançlarını o derece aşındırdı ki, "Haram helâl ver Allah'ım, senin kul yer Allah'ım" sözü, günümüz insanlarından bir kısmının felsefesi hâline geldi. "İdesi midesi, düşüncesi kesesi" hâline gelen in-sanlar, zenginleşme hevesiyle, İslâm dininin yasakladığı şeylere fasit teviller yoluyla "cevaz" biçmekte ve haram yemektedirler.
Nüfuzlu bakışlarıyle asırların ötesini gören ve biz ümmetlerinin gözleri önüne seren muhbir-i sâdıkı-mız, bu feci durumu şöyle açıklamaktadır: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişi tuttuğu (kazanç yolu)na aldırış etmeyecek, helâldan mı, haramdan mı? (demeyecek)" (et-Tergib ve't-Terhib c. 2, s. 550).
Abdullah bin Ömer (r.anhüma)nın şöyle söylediği rivayet olunmaktadır. "Bir kimse on dirheme bir elbise satın alsa ve onun içinde bir dirhem haram (para) bulunsa, Aziz ve Celil olan Allah, o elbise bu kimsenin üzerinde bulunduğu müddetçe onun hiçbir namazını kabul etmez.
Abdullah bin Ömer bunu söyledikten sonra iki parmağını kulakları içine sokarak sözlerine şu ifadeyle devam etti: "Peygamber (s.a.v.)i böyle söylerken işitmediysem (ey kulaklarım) sağır olun" (Müs-ned-Ahmed c. 2, s. 98).
Haramla kirlenmiş bir ağızla yapılacak duaları, Allah Teâlâ'nın kabul etmeyeceğini Resûl-i Ekrem (s.a.v.) beyan etmektedir.
Haram, sahibini dünya ve âhirette hüsrana sev-keder. İslâmın hükümlerini görmezlikten gelerek elde edilen şey, kâr değil, utanç ve ar sebebidir.
Aziz milletimizin Ümmidi İstikbâli Olan Gençler!
İman nuru le pırıl pırıl hâle gelen kalplerinizi haram olan şeylerle lekelemeyiniz. Dostun ve düşmanın bir araya toplanacağı kıyamet gününde Peygamberimizin, Allah dostlarının ve annenizle babanızın gözleri önünde haramla kirlenmiş bir yüzle bulunmak istemiyorsanız ateşten sakınırcasına haramdan uzak durunuz.
İnsanın iç yüzünün açığa çıkacağı, sahte boyaların ve aldatıcı foyaların döküleceği kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmak istemeyen, kesesine haram para, midesine haram lokma koymamalıdır
YİRMİ BİRİNCİ ÖĞÜT BITTI
Yiyip içme, hayatın gayesi değil, yaşamanın vasıtasıdır. Bu noktadan söze başlayarak ifade etmek isterim ki, "yemek için yaşamıyoruz, ancak yaşamak için yiyoruz". Bu ince farkı dikkatten uzak tutmayan münevver bir genç, rızkını kazanırken helâl ve temiz olmasına çok dikkat etmelidir. Canımızın çektiği veya önümüze getirilen her şeyi değil, dinimizce yasaklanmayan şeyleri yiyip içmeliyiz.
Cenâb-ı Hak öyle bir Rezzak'tır ki, ana karnındaki çocuğun doğduğu zaman emeceği sütü onun dünyaya gelmesinden önce yaratmakta ve annesinin göğsünde depo etmektedir. Deniz içindeki balıkları ve kar kaplamış dağlardaki canlıları rızıksız bırakmayan yüce Allah, yaratılmışların şerefçe en üstünü olan insanı yiyeceksiz bırakırmı?
İslâm dininin haram kıldığı bir işle kazanç teminine kalkışan bir şahsa, o işi yapmaması tavsiye edildiği zaman, "Bu kazanç yolunu bırakırsam karnımı doyuramam, evimi ve evlâdımı idare edemem" derse, imanının tam ve Rezzak olan Allah Teâlâ'ya güveninin tamam olmadığı anlaşılmış olur. Ayak kayacak bu noktada biz ümmetlerini uyaran Peygamberimiz (s.a.v.)in bir ikazını dile getirmek istiyorum:
Huzeyfe (r.a.)den şöyle dediği rivayet olunmaktadır. Peygamber (s.a.v.) ayağa kalktı da "Bana doğru gelin" diyerek halkı huzuruna çağırdı. Ashâb hemen ona doğru yöneldiler (ve gelip) oturdular. Sonra şöyle buyurdu: "Rabbül-âleminin elçisi bulunan Cebrail sallallahü aleyhi ve sellem "Hiçbir canlı rızkını ikmal edip tüketmedikçe ölmez" (hükmünü) benim kalbime ilka (ve vahy) etti.
Şayet rızıkta bir gecikme olursa Allah'tan korkun ve rızkı(nızı) talepte güzel (hareket) edin. Rızkın gecikmesi, sizi Allah'a isyan ederek onu (kazanma yolu) tutmaya sevk etmesin. Şu muhakkak olan bir şeydir: Allah'ın katında olan şey'e ancak ona itâatla erişilir" (et-Tergib ve't-Terhib c. 2, s. 535).
Bu hadîs-i nebeviyi teyit eder mâhiyetteki diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
"Ey insanlar! Hiç şüphe yok ki, zenginlik metâ (ve mal) çokluğundan değildir. Fakat (hakiki) zen-ginlik, nefsin zenginliği (olan gönül tokluğu)dur. Aziz ve Celil olan Allah, kulu için takdir olunan rızkı ona muhakkak verir. O halde rızkı talepte güzel (hareket) edin. Helâl olanı alın, haram olanı terke-din" (et-Terğib, c. 2, s. 535).
İnsan, yiyeceği maddeleri kirli şeylerden ve mikroplardan uzak tutmaya hassasiyet gösterdiği gibi, şüpheli lokmadan ve haram olan şeylerden sakınmakta da göstermelidir. Haram lokmanın âhiretteki sorumluluğunu müdrik bulunan bir Müslüman, gerekli araştırmayı yapmalıdır.
Allah Resulünün haramdan sakınmayı ihtar eden bir başka hadisi şeriflerinde şu uyarı yapılmaktadır:
"Nefsim (kudret) elinde olan (Allah)a yemin olsun ki, birinizin ipini alıp dağa gederek odun toplaması, sonra onu sırtına alıp getirmesi (ve satıp)bedelini yemesi, halktan dilenmesinden hayırlıdır. (Yerden) toprak alıp ağzına koyması, Allah'ın haram kıldığı şeyi ağzına koymasından (yemesinden) o kimse için elbette daha hayırlıdır" (et-Terğib ve't-Terhib c. 2, s. 548).
Haramdan sakınma hususunda ne derece hassas olmamız gerektiğine delil olsun diye asr-ı saadetten bir örnek vermek istiyorum. Sıddıklar zümresinin serdarı olan Hz. Ebû Bekir (r.a.), kölesiyle biranlaşma yapmıştı. Köle, kendisinin satış bedeli olan parayı taksit taksit ödeyecek ve tesbit edilen paranın ödenmesi tamam olunca hürriyetine kavuşacaktı. "Kitabet muamelesi" denilen bu anlaşma gereğince köle, taksidine mahsuben her gün bir şey getiriyordu. Günün birinde de bir tabak hurma getirmişti. Hz. Ebû Bekir çanaktan bir hurma alıp yemişti.
Bu sırada köle, "Efendim, bu hurmanın nereden geldiğini biliyor musun?" demiş. Hz. Sıddik: "Nereden?" diye sormuş. Köle, "Birine fal bakmıştım. Bu işten de pek anlamam amma bir şeyler söyledim. O kimse de buna karşılık bana bu hurmayı verdi, ben de günlük taksidimi ödemek için size getirdim" demiş. Hz. Ebû Bekir, aldığı bu cevap üzerine hemen dışarı çıktı, parmağını boğazına soktu ve öğüre öğüre midesini boşalttı. Daha sonra, "Ya Rabbi, bilgim haricinde bu hurmadan içimde bir şey kaldı ise, ahiret hayatında bundan dolayı beni muaheze etme" diyerek göz yaşları içinde dua etti.
Münevver Gençler!
Saâdet asrından zamanımıza kadar geçen yıllar, halkın inançlarını o derece aşındırdı ki, "Haram helâl ver Allah'ım, senin kul yer Allah'ım" sözü, günümüz insanlarından bir kısmının felsefesi hâline geldi. "İdesi midesi, düşüncesi kesesi" hâline gelen in-sanlar, zenginleşme hevesiyle, İslâm dininin yasakladığı şeylere fasit teviller yoluyla "cevaz" biçmekte ve haram yemektedirler.
Nüfuzlu bakışlarıyle asırların ötesini gören ve biz ümmetlerinin gözleri önüne seren muhbir-i sâdıkı-mız, bu feci durumu şöyle açıklamaktadır: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişi tuttuğu (kazanç yolu)na aldırış etmeyecek, helâldan mı, haramdan mı? (demeyecek)" (et-Tergib ve't-Terhib c. 2, s. 550).
Abdullah bin Ömer (r.anhüma)nın şöyle söylediği rivayet olunmaktadır. "Bir kimse on dirheme bir elbise satın alsa ve onun içinde bir dirhem haram (para) bulunsa, Aziz ve Celil olan Allah, o elbise bu kimsenin üzerinde bulunduğu müddetçe onun hiçbir namazını kabul etmez.
Abdullah bin Ömer bunu söyledikten sonra iki parmağını kulakları içine sokarak sözlerine şu ifadeyle devam etti: "Peygamber (s.a.v.)i böyle söylerken işitmediysem (ey kulaklarım) sağır olun" (Müs-ned-Ahmed c. 2, s. 98).
Haramla kirlenmiş bir ağızla yapılacak duaları, Allah Teâlâ'nın kabul etmeyeceğini Resûl-i Ekrem (s.a.v.) beyan etmektedir.
Haram, sahibini dünya ve âhirette hüsrana sev-keder. İslâmın hükümlerini görmezlikten gelerek elde edilen şey, kâr değil, utanç ve ar sebebidir.
Aziz milletimizin Ümmidi İstikbâli Olan Gençler!
İman nuru le pırıl pırıl hâle gelen kalplerinizi haram olan şeylerle lekelemeyiniz. Dostun ve düşmanın bir araya toplanacağı kıyamet gününde Peygamberimizin, Allah dostlarının ve annenizle babanızın gözleri önünde haramla kirlenmiş bir yüzle bulunmak istemiyorsanız ateşten sakınırcasına haramdan uzak durunuz.
İnsanın iç yüzünün açığa çıkacağı, sahte boyaların ve aldatıcı foyaların döküleceği kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmak istemeyen, kesesine haram para, midesine haram lokma koymamalıdır
YİRMİ BİRİNCİ ÖĞÜT BITTI
Gençlere Öğütlerim
- ÖNSÖZ
- Gençligin Kiymeti ve Gençlerin Degeri
- Şirk ve İnkârdan Sakınmak
- Münafıklıktan sakınmak
- Riyadan Sakınmak
- Bit'atlardan Sakınmak
- Şeytana Uymaktan Sakınmak
- Nefs-i Emmareye Tabi Olmaktan sakınmak
- Dalâletten Sakınmak
- İbadetleri Terketmekten Sakınmak
- Tadil-i erkânı Terketmekten Sakınmak
- Kur'ân Okumayı ihmalden Sakınmak
- Duayı Terketmekten Sakınmak
- Selamlaşmayı ihmalden sakınmak
- Günahlardan Sakınmak
- Sihir Yapmak ve Yaptırmaktan Sakınmak
- Zinadan ve Sihâktan Sakınmak
- Livâta (cinsî sapıklık)tan Sakınmak
- Sarhoşluk Verici Şeylerden Sakınmak
- Kumardan Sakınmak
- Rîbadan (faizden) Sakınmak
- İhtikardan Sakınmak
- Haram Yemekten Sakınmak
- Emânete Hıyanet Etmekten Sakınmak
- Sözleşmeye Vefasızlıktan Sakınmak
- Fitne ve Fesattan Sakınmak
- Halkı Kötü Yola Teşvik Etmekten Sakınmak
- Lanet Etmekten Sakınmak
- Kötü Sözlerden ve Sövmekten Kaçınmak