Kötü Sözlerden ve Sövmekten Kaçınmak
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve sözü doğru söyleyin" (Sûre-i Ahzâb 70).
Edep dini olan islâm, "Ben müslümanım" diyen herkese, edebe aykırı söz söylemeyi yasaklamıştır.
Dil, konuşmak ve meramını ifade etmek için verilmiştir. Ancak ağza gelen her sözü değil, akla ve hikmete uygun olan ve insanları incitmeyen kelâmı konuşmaya müsaade etmiştir.
Edebe ve nezâkete uymayı şiar edinmiş bulunan Yunus Emre (k.s.) şu tavsiyeyi yapmaktadır.
Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini.
Kötü sözleri zararlı oluş derecelerine göre tasnif etmek gerekirse üçe ayırmak icap eder. Şöyle ki:
1- İmana Zarar Veren sözler,
2- Ahlâka Aykırı Olan Sözler,
3- Nezaketle bağdaşmayan sözler.
1- İmana aykırı olan sözler:
Bazı kelâmlar, iman esaslarına aykırı olduğundan, konuşanı küfre sürükler. Bunlardan birkaçını Cenab-ı Hakk'a sığınarak açıklamaya çalışayım:
Felâkete uğramış bir adama, "Allah bana haksızlık ettiği gibi, sana da zulmediyor" demek.
Hastalanmayan bir şahsa "Allah seni unuttu" demek.
Yalan bir sözü doğru imiş gibi gösterme gayretiyle, "Allah biliyor ki bu böyledir" demek.
Sevdiği bir şahsa "Sen bana Allah'tan daha sevimlisin" demek.
"Bu mes'elede Cebrail ve Mikâil şahitlik yapmış olsalar yine kabul etmem" demek.
Neden Kur'ân okumadığı sorulduğunda "Kurân okumaktan usandım" demek.
Sevmediği bir kimseyi kastederek "Falan şahıs peygamber olsaydı ona iman etmezdim" demek.
"Âhirette senden hakkımı alırım" diyene, "O kalabalıkta sen beni nasıl bulacaksın" demek.
Cenab-ı Hak'tan bahsederken "Allah baba" demek. Biliyorsunuz ki, Hristiyanlar, "Meryem oğlu İsa Allah'ın oğlu"; Yahudiler, "Uzeyr Allah'ın Oğludur" dedikleri için küfre düşmüşlerdir.
"Felek" kelimesinin evveline "kahpe" veya "zâlim" kelimesini ekleyerek "kahbe felek", "zâlim felek" demek.
Dehre (tabiata, kâinata) sövmek.
Ebû Hüreyre (r.a.)den Resûlullah (s.a.v.)in şöyle dediği rivayet olunmuştur. "Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "Ademoğlu dehre söverek beni eza-landırıyor. Halbuki Ben dehr(in hâlıkıy)ım. (Her) iş benim (kudret) elimdedir. Geceyi ve gündüzü döndür(üp birbiri peşine getir)irim" (Buharî c. 6, s. 41; Müslim c. 7, s. 45).
Dehr, sürekli zaman ve yıl manasınadır. Dünya ile güneş ve ayın birbirleriyle olan münasebeti ve birinin, diğerinin etrafındaki hareketinden zaman parçaları doğmaktadır. Dehre, yıla, günlere ve bunların oluşmasında müessir olan aya veya güneşe sövmek, Cenab-ı Hak'ı gücendirir. Dehre veya feleğe sövmenin Mevlâ'ya dil uzatmak olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Zirâ küreleri yaratan ve bunların hareketlerini tanzim eden Allah Teâlâ'dır.
II- Ahlâka aykırı sözler:
Güzel sözlü insanların en asil örneği bulunan Peygamberimiz (s.a.v.), olgun bir mü'minin vasıflarını tesbit eden bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
"(Kâmil) bir mü'min zem edici, la'net edici, yaramaz işli ve kötü sözlü olmaz" (Feyz'ül-kadir c. 5, s. 360).
Sövmek, islâm ahlâkına aykırı sözlerin başında gelmektedir.
Sövmenin en ağırı "sin" ve "kef" harflerini birleştirerek sarfedilen, ırz ve namusa tecavüz ifade eden galiz sözlerdir. Bunlardan başka bir şahsın anasının, karısının, kızının, kızkardeşinin ve kendisinin ırzına ve namusuna leke teşkil edecek, şeref ve haysiyetini zedeleyecek sözler sarfetmek de sövme fiiline dahildir.
Cemiyet içinde öyle insanlar görülür ki, kızdığı kimsenin annesine, zevcesine, kızına veya kızkar-deşine ağır ifade ve galiz sözlerle tecavüzde bulunur. Böyle bir hareket; dargınlığa, kavgaya ve cinayetle neticelenen hadiselere yol açar.
Bazı şahıslar su içmeyen hayvana, uçan kuşa, öten horoza, aksi huylu bineğe, hastalığa, esen yele ve akan sele sövmek gibi ibtidâî (ilkel) insanlara yakışan davranışta bulunurlar. Mücessem ahlakın müşahhas örneği bulunan Resûlullah (s.a.v.), "Kulağa kötü gelecek şeyden (kötü sözden) sakın" buyurmakta ve bizleri uyarmaktadır. (H. Basri ÇAN-TAY On Kere Kırk Hadis c. 1, s. 312).
Akıldan mahrum bulunan hayvanların bize ters gelen hareketleri, eğitimle düzeltilebilir. Onların davranışlarına kızıp sövmek, İslami edeplerden haberdar olmayan kimselerde görülebilecek yakışıksız hallerdir. İnsanlarda olduğu gibi, hayvanlar da iyi hareketlerden hoşlanırlar. Sevilmek ve eğitilmekle terbiye kabul edebilirler. Sövmek, ne onu te'dip eder ne de ona bir tesiri icra eder. Ancak sahibinin ağzını kirletir. Meselâ horoza, geceleyin öttü ve uykumu dağıttı diye sövmek, bayağı olduğu kadar gülünç bir davranıştır. Akl-ı selim sahibinin horozun ötmesinden memnun olması gerekir. Zirâ o, duaların ve tevbelerin kabul olunduğu bir vakitten insanları haberdar etmektedir. Bu sebeple bizleri ikaz eden Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Horoza sövmeyiniz. Çünkü o, (sizleri) namaz) için uyandırmaktadır" (Ebû Dâvûd c. 4, s. 327).
İnsani hasletleri İslami çerçeve içinde emretmiş bulunan yüce ve müntesiplerini yücelten dinimiz, dil terbiyesini ve konuşma nezâketini talim etmiş, çirkin sözlerden sakınmayı kesin hükümlere bağlamıştır.
Hastalığa sövmek:
Hastalık, kulun afvi veya derecesinin yükselmesi için Allah tarafından gönderilir. Derdin meydana ge
tirdiği ağrı ve acıya sabretmeli ve ateşine tahammül göstermelidir. Resûl-i âlîşân (s.a.v.)in bu hususla ilgili bir beyanını sizlere nakletmek istiyorum:
Câbir bin Abdullâh (r.a.)den rivâyet olunmuştur: Resûlullah (s.a.v.) Ümmü Sâib -veya Ümmü Müseyyeb- (künyesiyle anılan kadın)ın ziyaretine varmıştı. Ona:
-"Ey Ümmü Saib -veya Ümmü Müseyyeb-, sana ne oldu, böyle titriyorsun?" dedi. Kadın:
-"Allah ona bereket vermesin, sıtma(ya tutulmuşum)" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
-"Sıtmaya sövme. Zirâ o, körüğün (yaktığı ateşin), demirin küfünü giderdiği gibi, âdemoğlunun hatalarını giderir" (Müslim c. 8r s. 16),
Bu hadîs-i şerif, sövmenin nevilerine bir açıklık getirmekte ve sıtmaya karşı sarfedilen "Allah ona bereket vermesin" sözünün sövme olduğunu ifâde etmektedir.
Rüzgâra sövmek:
Kâinatta cereyan eden kevnî olaylara sövmek de dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Akan sele ve esen yele karşı çirkin sözler sarfetmek, bu hadiselerin kimin takdiriyle ve emriyle meydana geldiğini anlamamaktan doğar. Hataya düşmememiz için bizleri uyaran Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Rüzgâra sövmeyiniz. Çünkü o, yüce Allah'ın rahmetindendir. Rahmeti de getirir, azabı da! Fakat Allah'tan onun hayrını (ve faydalı olmasını) isteyiniz. Onun zararından Allah'a sığınınız" (Feyz'ül-kadir c. 6, s. 399).
Ölmüş bir kimseye sövmek:
Mü'min, hiçbir kimsenin soy ve sopuna dil uzat-mamalı, ölmüş bulunan yakınlarına sövmemelıdir. Vefat etmiş bir şahsa sövmek, hem onun ruhunu ve hem de hayattaki yakınını incitir. Yaşayan insanlardan özür dilese bile, ölmüş kimse ile helallaşmak imkânı yoktur. Edep ufkunun en asil örneği ve dil temizliğinin yegâne mümessili bulunan Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Ölülere sövmeyiniz. Zirâ onlar, (kendilerinden) önce gönderdiklerine kavuşmuşlardır" (Buharî c. 2, s. 108).
Ölmüş bulunan ve kendisini müdafaadan âciz kalan bir insana sövmek, mertlik hasletiyle bağdaşmaz. Bu çirkin hareket, Peygamberimiz (s.a.v.)in ahlâkiyle bezenmesi gereken bir müslümana asla yakışmaz.
Müslümana sövmek:
Bir mü'minin din kardeşine sövmesi, İslami terbiye ile asla bağdaşmaz. En şerefli bir uzuv bulunan ağzını en çirkin sözlerin yatağı ve konuşma vasıtası hâline getirmek, cidden esef vericidir. Bu sebeple bizleri uyaran Resûl-i âlişan Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
"Müslümana sövmek, (Allah'a) itaatin dışına çıkmak; onu öldürmek ise, küfür (derecesine yakın bir cürüm)dür" (Müslim c. 15 s. 58).
Bilhassa iki taraflı ve karşılıklı sövmeler, dargınlıklara sebep olur. Bazan bu kırgınlık kabre ve -hatta- haşre kadar intikal eder. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şu beyanda bulunmaktadır: "Haksızlığa uğrayan haddi aşmadıkça, birbirine söven iki kişinin söylediklerinin günahı), sövmeye ilk başlayanın üzerinedir" (Müslim, c. 8, s. 21).
Ashab-i kirama sövmek:
Sahâbî, Müslüman olarak Resûlullah (s.a.v.)i gören veya onun meclisinde bulunan ve mü'min olarak vefat etmiş olan kimsedir.
Allah Resulü (s.a.v.)i seven, onları da sever. Bu zatlara dil uzatmak, Resûl-i Ekrem'in gönlünü incitir. Onlara söven kimsenin ayağı, "sırât-ı müstekim"olan İslâm caddesinden kaymış ve dalâlet bataklığına yuvarlanmış olur. Bu tehlikeli noktada biz ümmetlerini uyaran Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Ashabıma sövmeyiniz. Şâyet biriniz Uhud (dağı) misali altın harcasa, onlardan bir kimsenin bir avuç miktarı ve hatta yarım avuç kadar (buğday veya arpa) sadakasına ulaşamaz" (Buhârî c. 4, s. 195).
Anne ve babaya sövmek:
Ebeveynimize sövmek, Allah Resulünün diliyle, büyük günahlardan sayılmıştır. Bu iddiamızın delili olan bir hadîs-i şerif mealini inançlı ve faziletli gençlerin bilgi hanesine aktarmak istiyorum:
-"Bir adamın, kendi anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır." Ashâb:
-"Ey Allah'ın Resulü! Bir adam kendi ebeveynine sövebilir mi?" dediler. Efendimiz (s.a.v.):
-"Evet, o, bir adamın babasına söver de o da onun babasına söver. Anasına söver de bu da onun anasına söver" buyurdu (Müslim c. 1, s. 65).
III- Nezaketle bağdaşmayan sözler:
a) Annesinden bahsedeceğinde "Bizim kocakarı" demek
b) Babasından söz açacağında "Bizim moruk" demek.
Moruk, Ermeni'nin yaşlısı için kullanılan bir tabirdir. İmanlı bir genç, babası için bu sıfatı asla kullanmamalıdır. Sözümüzün doğruluğunu güvenilir bir kaynakla belgelendirmek istiyorum (Şeyh Muhsin-i fâni, H. Kâzım Kadri: B. Türk Lügati c. 4, s. 420).
c) Anam avradım olsun:
Karşısındakine sözlerini inandırmak için sarfedi-len bu söz, bayağının âdisi bir lâftır. Muhatabını i-nandırma pahasına en aziz bir varlığı olan annesinin kendi karısı olma temennisi, ilkel insanları ve hatta diğer yaratıkları bile tiksindirir.
Dili kötü sözlerden korumakla ilgili olarak kaleme aldığım bir manzumeyi buraya aktarıyorum:
Kalp sultandır, dil tercüman;
Koru onu her dem aman!
Cirmi küçük, cürmü büyük,
Korumazsan hâlin yaman.
Boş lâflarla olma meşgul,
Değerlidir Çünkü zaman.
Geçen evkat çıktı elden,
Nefes, nefes geçti her ân
Saniyeler, dakikalar;
Çok kıymetli bana inan.
Konuş, fakat, hayrı söyle;
Sonra olmayasın pişman. ,
Göz kulak çift, dil neden tek?
Danış bir kez ne der vicdan.
İki dinle bir konuş sen,
Budur ölçü, budur iz'ân.
Kaba lâflar eder isen,
Gücenir dost ve hem cîran.
Tefekkürü huy edin sen,
Örnek olsun sana Pirân,
"Ancak hayır konuş" diyor,
Peygamber-i âhir zaman.
Önderimiz Resûlullah,
Düsturumuz yüce Kur'ân.
Aziz Gençler!
Ashab-ı kiram diyor ki: Resûlullah (s.a.v.) sövü-cü, kötü söz sarf edici ve la'net edici değildi. Bizden birini azarlayacağı zaman, "O alnı tozlanasıcaya ne oluyor?" derdi (Buhâri c. 7, s. 81).
Bu derece kibar ve nezih dile sahip bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in bir tavsiyesiyle bahsimizi tamamlamak istiyorum:
"Kim bana çene kemiklerinin arasın(daki lisanın)ı, bacaklarının arasın(daki ırzını korumay)ı tekeffül ederse, ben de onun için cenneti tekeffül ederim" (Buhârî c. 7. s. 184).
BURSA 27 Safer 1422
21 Mayıs 2001 Pazartesi
YİRMİ YEDİNCİ ÖĞÜT BITTI
Edep dini olan islâm, "Ben müslümanım" diyen herkese, edebe aykırı söz söylemeyi yasaklamıştır.
Dil, konuşmak ve meramını ifade etmek için verilmiştir. Ancak ağza gelen her sözü değil, akla ve hikmete uygun olan ve insanları incitmeyen kelâmı konuşmaya müsaade etmiştir.
Edebe ve nezâkete uymayı şiar edinmiş bulunan Yunus Emre (k.s.) şu tavsiyeyi yapmaktadır.
Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini.
Kötü sözleri zararlı oluş derecelerine göre tasnif etmek gerekirse üçe ayırmak icap eder. Şöyle ki:
1- İmana Zarar Veren sözler,
2- Ahlâka Aykırı Olan Sözler,
3- Nezaketle bağdaşmayan sözler.
1- İmana aykırı olan sözler:
Bazı kelâmlar, iman esaslarına aykırı olduğundan, konuşanı küfre sürükler. Bunlardan birkaçını Cenab-ı Hakk'a sığınarak açıklamaya çalışayım:
Felâkete uğramış bir adama, "Allah bana haksızlık ettiği gibi, sana da zulmediyor" demek.
Hastalanmayan bir şahsa "Allah seni unuttu" demek.
Yalan bir sözü doğru imiş gibi gösterme gayretiyle, "Allah biliyor ki bu böyledir" demek.
Sevdiği bir şahsa "Sen bana Allah'tan daha sevimlisin" demek.
"Bu mes'elede Cebrail ve Mikâil şahitlik yapmış olsalar yine kabul etmem" demek.
Neden Kur'ân okumadığı sorulduğunda "Kurân okumaktan usandım" demek.
Sevmediği bir kimseyi kastederek "Falan şahıs peygamber olsaydı ona iman etmezdim" demek.
"Âhirette senden hakkımı alırım" diyene, "O kalabalıkta sen beni nasıl bulacaksın" demek.
Cenab-ı Hak'tan bahsederken "Allah baba" demek. Biliyorsunuz ki, Hristiyanlar, "Meryem oğlu İsa Allah'ın oğlu"; Yahudiler, "Uzeyr Allah'ın Oğludur" dedikleri için küfre düşmüşlerdir.
"Felek" kelimesinin evveline "kahpe" veya "zâlim" kelimesini ekleyerek "kahbe felek", "zâlim felek" demek.
Dehre (tabiata, kâinata) sövmek.
Ebû Hüreyre (r.a.)den Resûlullah (s.a.v.)in şöyle dediği rivayet olunmuştur. "Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "Ademoğlu dehre söverek beni eza-landırıyor. Halbuki Ben dehr(in hâlıkıy)ım. (Her) iş benim (kudret) elimdedir. Geceyi ve gündüzü döndür(üp birbiri peşine getir)irim" (Buharî c. 6, s. 41; Müslim c. 7, s. 45).
Dehr, sürekli zaman ve yıl manasınadır. Dünya ile güneş ve ayın birbirleriyle olan münasebeti ve birinin, diğerinin etrafındaki hareketinden zaman parçaları doğmaktadır. Dehre, yıla, günlere ve bunların oluşmasında müessir olan aya veya güneşe sövmek, Cenab-ı Hak'ı gücendirir. Dehre veya feleğe sövmenin Mevlâ'ya dil uzatmak olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Zirâ küreleri yaratan ve bunların hareketlerini tanzim eden Allah Teâlâ'dır.
II- Ahlâka aykırı sözler:
Güzel sözlü insanların en asil örneği bulunan Peygamberimiz (s.a.v.), olgun bir mü'minin vasıflarını tesbit eden bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
"(Kâmil) bir mü'min zem edici, la'net edici, yaramaz işli ve kötü sözlü olmaz" (Feyz'ül-kadir c. 5, s. 360).
Sövmek, islâm ahlâkına aykırı sözlerin başında gelmektedir.
Sövmenin en ağırı "sin" ve "kef" harflerini birleştirerek sarfedilen, ırz ve namusa tecavüz ifade eden galiz sözlerdir. Bunlardan başka bir şahsın anasının, karısının, kızının, kızkardeşinin ve kendisinin ırzına ve namusuna leke teşkil edecek, şeref ve haysiyetini zedeleyecek sözler sarfetmek de sövme fiiline dahildir.
Cemiyet içinde öyle insanlar görülür ki, kızdığı kimsenin annesine, zevcesine, kızına veya kızkar-deşine ağır ifade ve galiz sözlerle tecavüzde bulunur. Böyle bir hareket; dargınlığa, kavgaya ve cinayetle neticelenen hadiselere yol açar.
Bazı şahıslar su içmeyen hayvana, uçan kuşa, öten horoza, aksi huylu bineğe, hastalığa, esen yele ve akan sele sövmek gibi ibtidâî (ilkel) insanlara yakışan davranışta bulunurlar. Mücessem ahlakın müşahhas örneği bulunan Resûlullah (s.a.v.), "Kulağa kötü gelecek şeyden (kötü sözden) sakın" buyurmakta ve bizleri uyarmaktadır. (H. Basri ÇAN-TAY On Kere Kırk Hadis c. 1, s. 312).
Akıldan mahrum bulunan hayvanların bize ters gelen hareketleri, eğitimle düzeltilebilir. Onların davranışlarına kızıp sövmek, İslami edeplerden haberdar olmayan kimselerde görülebilecek yakışıksız hallerdir. İnsanlarda olduğu gibi, hayvanlar da iyi hareketlerden hoşlanırlar. Sevilmek ve eğitilmekle terbiye kabul edebilirler. Sövmek, ne onu te'dip eder ne de ona bir tesiri icra eder. Ancak sahibinin ağzını kirletir. Meselâ horoza, geceleyin öttü ve uykumu dağıttı diye sövmek, bayağı olduğu kadar gülünç bir davranıştır. Akl-ı selim sahibinin horozun ötmesinden memnun olması gerekir. Zirâ o, duaların ve tevbelerin kabul olunduğu bir vakitten insanları haberdar etmektedir. Bu sebeple bizleri ikaz eden Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Horoza sövmeyiniz. Çünkü o, (sizleri) namaz) için uyandırmaktadır" (Ebû Dâvûd c. 4, s. 327).
İnsani hasletleri İslami çerçeve içinde emretmiş bulunan yüce ve müntesiplerini yücelten dinimiz, dil terbiyesini ve konuşma nezâketini talim etmiş, çirkin sözlerden sakınmayı kesin hükümlere bağlamıştır.
Hastalığa sövmek:
Hastalık, kulun afvi veya derecesinin yükselmesi için Allah tarafından gönderilir. Derdin meydana ge
tirdiği ağrı ve acıya sabretmeli ve ateşine tahammül göstermelidir. Resûl-i âlîşân (s.a.v.)in bu hususla ilgili bir beyanını sizlere nakletmek istiyorum:
Câbir bin Abdullâh (r.a.)den rivâyet olunmuştur: Resûlullah (s.a.v.) Ümmü Sâib -veya Ümmü Müseyyeb- (künyesiyle anılan kadın)ın ziyaretine varmıştı. Ona:
-"Ey Ümmü Saib -veya Ümmü Müseyyeb-, sana ne oldu, böyle titriyorsun?" dedi. Kadın:
-"Allah ona bereket vermesin, sıtma(ya tutulmuşum)" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
-"Sıtmaya sövme. Zirâ o, körüğün (yaktığı ateşin), demirin küfünü giderdiği gibi, âdemoğlunun hatalarını giderir" (Müslim c. 8r s. 16),
Bu hadîs-i şerif, sövmenin nevilerine bir açıklık getirmekte ve sıtmaya karşı sarfedilen "Allah ona bereket vermesin" sözünün sövme olduğunu ifâde etmektedir.
Rüzgâra sövmek:
Kâinatta cereyan eden kevnî olaylara sövmek de dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Akan sele ve esen yele karşı çirkin sözler sarfetmek, bu hadiselerin kimin takdiriyle ve emriyle meydana geldiğini anlamamaktan doğar. Hataya düşmememiz için bizleri uyaran Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Rüzgâra sövmeyiniz. Çünkü o, yüce Allah'ın rahmetindendir. Rahmeti de getirir, azabı da! Fakat Allah'tan onun hayrını (ve faydalı olmasını) isteyiniz. Onun zararından Allah'a sığınınız" (Feyz'ül-kadir c. 6, s. 399).
Ölmüş bir kimseye sövmek:
Mü'min, hiçbir kimsenin soy ve sopuna dil uzat-mamalı, ölmüş bulunan yakınlarına sövmemelıdir. Vefat etmiş bir şahsa sövmek, hem onun ruhunu ve hem de hayattaki yakınını incitir. Yaşayan insanlardan özür dilese bile, ölmüş kimse ile helallaşmak imkânı yoktur. Edep ufkunun en asil örneği ve dil temizliğinin yegâne mümessili bulunan Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Ölülere sövmeyiniz. Zirâ onlar, (kendilerinden) önce gönderdiklerine kavuşmuşlardır" (Buharî c. 2, s. 108).
Ölmüş bulunan ve kendisini müdafaadan âciz kalan bir insana sövmek, mertlik hasletiyle bağdaşmaz. Bu çirkin hareket, Peygamberimiz (s.a.v.)in ahlâkiyle bezenmesi gereken bir müslümana asla yakışmaz.
Müslümana sövmek:
Bir mü'minin din kardeşine sövmesi, İslami terbiye ile asla bağdaşmaz. En şerefli bir uzuv bulunan ağzını en çirkin sözlerin yatağı ve konuşma vasıtası hâline getirmek, cidden esef vericidir. Bu sebeple bizleri uyaran Resûl-i âlişan Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
"Müslümana sövmek, (Allah'a) itaatin dışına çıkmak; onu öldürmek ise, küfür (derecesine yakın bir cürüm)dür" (Müslim c. 15 s. 58).
Bilhassa iki taraflı ve karşılıklı sövmeler, dargınlıklara sebep olur. Bazan bu kırgınlık kabre ve -hatta- haşre kadar intikal eder. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şu beyanda bulunmaktadır: "Haksızlığa uğrayan haddi aşmadıkça, birbirine söven iki kişinin söylediklerinin günahı), sövmeye ilk başlayanın üzerinedir" (Müslim, c. 8, s. 21).
Ashab-i kirama sövmek:
Sahâbî, Müslüman olarak Resûlullah (s.a.v.)i gören veya onun meclisinde bulunan ve mü'min olarak vefat etmiş olan kimsedir.
Allah Resulü (s.a.v.)i seven, onları da sever. Bu zatlara dil uzatmak, Resûl-i Ekrem'in gönlünü incitir. Onlara söven kimsenin ayağı, "sırât-ı müstekim"olan İslâm caddesinden kaymış ve dalâlet bataklığına yuvarlanmış olur. Bu tehlikeli noktada biz ümmetlerini uyaran Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Ashabıma sövmeyiniz. Şâyet biriniz Uhud (dağı) misali altın harcasa, onlardan bir kimsenin bir avuç miktarı ve hatta yarım avuç kadar (buğday veya arpa) sadakasına ulaşamaz" (Buhârî c. 4, s. 195).
Anne ve babaya sövmek:
Ebeveynimize sövmek, Allah Resulünün diliyle, büyük günahlardan sayılmıştır. Bu iddiamızın delili olan bir hadîs-i şerif mealini inançlı ve faziletli gençlerin bilgi hanesine aktarmak istiyorum:
-"Bir adamın, kendi anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır." Ashâb:
-"Ey Allah'ın Resulü! Bir adam kendi ebeveynine sövebilir mi?" dediler. Efendimiz (s.a.v.):
-"Evet, o, bir adamın babasına söver de o da onun babasına söver. Anasına söver de bu da onun anasına söver" buyurdu (Müslim c. 1, s. 65).
III- Nezaketle bağdaşmayan sözler:
a) Annesinden bahsedeceğinde "Bizim kocakarı" demek
b) Babasından söz açacağında "Bizim moruk" demek.
Moruk, Ermeni'nin yaşlısı için kullanılan bir tabirdir. İmanlı bir genç, babası için bu sıfatı asla kullanmamalıdır. Sözümüzün doğruluğunu güvenilir bir kaynakla belgelendirmek istiyorum (Şeyh Muhsin-i fâni, H. Kâzım Kadri: B. Türk Lügati c. 4, s. 420).
c) Anam avradım olsun:
Karşısındakine sözlerini inandırmak için sarfedi-len bu söz, bayağının âdisi bir lâftır. Muhatabını i-nandırma pahasına en aziz bir varlığı olan annesinin kendi karısı olma temennisi, ilkel insanları ve hatta diğer yaratıkları bile tiksindirir.
Dili kötü sözlerden korumakla ilgili olarak kaleme aldığım bir manzumeyi buraya aktarıyorum:
Kalp sultandır, dil tercüman;
Koru onu her dem aman!
Cirmi küçük, cürmü büyük,
Korumazsan hâlin yaman.
Boş lâflarla olma meşgul,
Değerlidir Çünkü zaman.
Geçen evkat çıktı elden,
Nefes, nefes geçti her ân
Saniyeler, dakikalar;
Çok kıymetli bana inan.
Konuş, fakat, hayrı söyle;
Sonra olmayasın pişman. ,
Göz kulak çift, dil neden tek?
Danış bir kez ne der vicdan.
İki dinle bir konuş sen,
Budur ölçü, budur iz'ân.
Kaba lâflar eder isen,
Gücenir dost ve hem cîran.
Tefekkürü huy edin sen,
Örnek olsun sana Pirân,
"Ancak hayır konuş" diyor,
Peygamber-i âhir zaman.
Önderimiz Resûlullah,
Düsturumuz yüce Kur'ân.
Aziz Gençler!
Ashab-ı kiram diyor ki: Resûlullah (s.a.v.) sövü-cü, kötü söz sarf edici ve la'net edici değildi. Bizden birini azarlayacağı zaman, "O alnı tozlanasıcaya ne oluyor?" derdi (Buhâri c. 7, s. 81).
Bu derece kibar ve nezih dile sahip bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.)in bir tavsiyesiyle bahsimizi tamamlamak istiyorum:
"Kim bana çene kemiklerinin arasın(daki lisanın)ı, bacaklarının arasın(daki ırzını korumay)ı tekeffül ederse, ben de onun için cenneti tekeffül ederim" (Buhârî c. 7. s. 184).
BURSA 27 Safer 1422
21 Mayıs 2001 Pazartesi
YİRMİ YEDİNCİ ÖĞÜT BITTI
Gençlere Öğütlerim
- ÖNSÖZ
- Gençligin Kiymeti ve Gençlerin Degeri
- Şirk ve İnkârdan Sakınmak
- Münafıklıktan sakınmak
- Riyadan Sakınmak
- Bit'atlardan Sakınmak
- Şeytana Uymaktan Sakınmak
- Nefs-i Emmareye Tabi Olmaktan sakınmak
- Dalâletten Sakınmak
- İbadetleri Terketmekten Sakınmak
- Tadil-i erkânı Terketmekten Sakınmak
- Kur'ân Okumayı ihmalden Sakınmak
- Duayı Terketmekten Sakınmak
- Selamlaşmayı ihmalden sakınmak
- Günahlardan Sakınmak
- Sihir Yapmak ve Yaptırmaktan Sakınmak
- Zinadan ve Sihâktan Sakınmak
- Livâta (cinsî sapıklık)tan Sakınmak
- Sarhoşluk Verici Şeylerden Sakınmak
- Kumardan Sakınmak
- Rîbadan (faizden) Sakınmak
- İhtikardan Sakınmak
- Haram Yemekten Sakınmak
- Emânete Hıyanet Etmekten Sakınmak
- Sözleşmeye Vefasızlıktan Sakınmak
- Fitne ve Fesattan Sakınmak
- Halkı Kötü Yola Teşvik Etmekten Sakınmak
- Lanet Etmekten Sakınmak
- Kötü Sözlerden ve Sövmekten Kaçınmak