Zina

Büyü ve sihir

Büyü ve sihrin büyük günahlardan olduğunda şüphe yoktur. Zinanın ise, kebâirden sayıldığı ve bazı yerler itibariyle büyük günahlardan olduğu ifade edilmektedir.

İnsanlar zina edeni iflah etmezler; fakat sihirbazlara, büyücülere teveccüh edebilirler. Bugün, sihir ve sihirbazlık oldukça revaçta. Halbuki bunların hepsi yalancı. Yaptıkları da yalan. Bu arada kendilerinden birtakım harikulâde hallerin zuhuru, onların salâhına delâlet etmez. Zira, Müseylime'de de bazı harikulâde haller vardı; ama sahtekâr ve yalancının biriydi.

Zinaya yaklaşmayın....!

Dinen ve kanunen cezayı gerektiren,meşru olmayan cinsi münasebet.Aralarında bir nikah bağı bulunmayan mükellef yani cezâî ehliyete sahip bir erkekle,kadın arasındaki gayri meşru ilişki.

Zina,bütün dinlerde yasak edilmiş olup,çirkin bir fiildir.İnsanlara zarar verir.Cemiyetin ahlâki ve aile düzenini yıkar.Haya,utanma ve iffet duyguları zedelenir.Akrabalar ve arkadaşlar arasındaki işlenen zina fiili,dostlukların yıkılmasına,sevgi bağlarının kopmasına sebep olur.

Nesebin,soyun bozulması,zinanın yayılması ile olur.Zinanın haram ve suç olduğunu Allahü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de çeşitli ayetlerinde bildirmiştir.

Sanal Seks…(!)

Teknolojinin gelişmesi ve birçok açıdan hayatımız için bulunmaz bir nimet olduğu bu dönemde, ne kadar acı ki, saçma sapan olaylar da yaşamamıza girmeye başladı…!



…”çağın hastalığı” demeyi çok isterdim ama kusura bakmayın söylemeyeceğim. Çünkü bence “çağın sapıklığı”…



…evet cidden bir sapık eğilim…



…tamamen fantezilerden oluşan… tamamen gerçekle bağlantısı olmayan… tamamen içi boş… tamamen tetikleyici… tamamen kandırıcı… tamamen kendini sıfırlayıcı… tamamen kendini, karşısındaki kişiyi tatmin edecek bir “obje” haline getirici son derece çirkin bir durum.

CİNSELLİĞİ YOK SAYMAK NAMUS MU?

Soru: İslâmî tebliğ noktasında, her tebliğcinin, ilmi anlamda cinsel bilgileri öğrenmesi ve öğretmesinin zaruretini ve günümüz toplumunun bu konuya bakışını ve toplumumuzun bu konudaki genel durumunu izah eder misiniz?

Cevap: Bugün, herkesin malumudur ki, bazı televizyon ve gazeteler, sanki telekız ajanslarına dönmüş ve maalesef; asil ruhlu nice kadınların kişilikleri, dişilikleriyle eş değer görülüp, kadın milleti, adeta sudan ucuz hale getirilmiştir.

Ve yine, zina veya her türlü cinsel sapıklıklar; kadın ve erkek tüm insanımıza en ideal yaşam biçimi gibi lanse edilmiş; ve her türlü cinsi sapıklığa, kesinlikle psikolojik baskı türü, önceden hesaplanmış, ince ayarlamalarla, adeta zorlanarak itilmişlerdir…

Zina, Bina Derken!

Eskiler derler ki, zina ve bina çoğalınca kıyameti bekleyin.

Bu iş galiba böyle böyle yoluna girecek.

Her yer bina oldu. Zina dersen altın çağını yaşıyor. İnsanlar Lut kavmine özeniyor. Gay lezbiyen, homoseksüel, ensest, grub sex hepsi var.

Şimdilerde Türkiye’nin büyük şehirlerinde ve sahi kentlerindeki yeni moda evlilerin eşlerini ödünç alıp vermeleri. Grub sexi de aştılar.. “iyi komşuluk ilişkisi” onlara göre böyle.

Türkiye de AB yolunda fazla bir eksiklik kalmadı. Sex Shoplar her köşede açılmaya başladı. 900’lü hatlardan tele fuhuş desen epey zamandır var. Genelevler zaten devlet gözetiminde. Matilt hanım kaç yıl üst üste vergi rekortmeni olmuştu. “Vergilendirilmiş kazanç kutsal”dı ya, kaç kez devlet Matilt hanıma ödül vermişti. İyi ki, yüksek liyakat ve ahlak timsali kadın filan demediler. Olur ya, İffet madalyası bile takarlardı akıllarına gelse idi, belki de!

CİNSEL HASTALIKLAR İFFETSİZLİĞİN ÜRÜNÜDÜR.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir toplumda fuhuş ortaya çıkar ve açıktan işlenmeye başlarsa mutlaka orada daha önce atalarında görülmemiş taun ve hastalıklar yayılır.”

Yine bir diğer hadiste şöyle buyurmuştur: “Bir toplumda açıktan açığa zina yaygınlaşırsa orada ölüm artar”

(Bu hadisi İmam Malik Muvatta’da rivayet etmiştir.)

AİDS…CİNSEL YOLLA BULAŞAN ÖLÜMCÜL HASTALIK

Gayri meşru ve anormal cinsel ilişkilerle bulaşan yaklaşık 70 kadar hastalık bulunmaktadır. Bu hastalıklar çeşitli iltihaplanmalar, uzun süren ağır sağlık sorunları ile başlayıp, çeşitli kanser türleriyle sonuçlanmaktadır.

Mikropların çoğunluğu, özellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklara neden olan mikroplar - Allah’ın “gizli olsun açık olsun” şeklinde buyurduğu gibi- kendilerini yok etmek üzere hazırlanmış ilaçlara karşı ne kadar da çabuk bağışıklık kazanmaktadır. Bu mikroplar antibiyotiklere karşı direnç gösteren zeki mikroplar diye adlandırılabilir.

Zina yapmak isteyen genç

BİR GÜN Peygamber Aleyhisselam’ın huzuruna bir genç geldi. Sıkıntılı bir hâli vardı. “Ey Alllah’ın Resulü, zina etmem için bana izin ver. Artık tahammülüm kalmadı” dedi.

Orada bulunanlar, gencin bu fena isteğinden dolayı, hiddete geldiler. Bazıları onu şiddetle azarlarken, kalkıp ağzını kapatmak için üzerine hücum edenler oldu. Suratına bir tokat aşketmek arzusuyla yerinden fırlayanlar bile vardı.

Ancak, o Şefkatli Nebî, bunların hiçbirine izin vermediği gibi, susup genci dinledi. Sonra yanına çağırdı ve onu dizlerinin dibine oturtup sordu:

“Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?”

Genç:

“Anam babam sana feda olsun yâ Resulallah! Elbette istemezdim.”

Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma

İslâm dini ve onun yüce kitabı Kur'ân-ı Kerim, insanın ve insan neslinin muhafazasını ve korunmasını sağlamak amacıyla, önleyici bir takım ön tedbirler getirmiş ve bu tedbirlerin uygulanmasını da emretmiştir. Kur'ân'ın getirdiği ön tedbirlerin başında, önleyicilik ve caydırıcılık prensibi, ilk sıralarda yer almaktadır. Bu prensibe göre Kur'an, evlilik dışı cinsî münasebeti ve bu çeşit münasebetlere götüren yolları kesinlikle yasaklamış ve bu konuda tedbirler getirmiştir.

Eskiden olduğu gibi günümüzde de, insan ve insan nesli için tehlikeli olan bir takım bulaşıcı hastalıklar mevcuttur. Bu bulaşıcı hastalıklar arasında en başta gelenleri de, frengi, belsoğukluğu, yumuşak yara gibi zührevî hastalıklar ve bunlara ilaveten şimdilerde bütün insanlığı tehdît eden AIDS hastalığıdır. Bu hastalıkların bulaşmasında ise en önemli faktör, evlilik dışı cinsî münasebet ve livâta olması İslâm'ın bu fiiller karşısındaki kararlı ve ciddî tavrının hikmetini bir kere daha herkese göstermiş olmaktadır. (İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi., Akçağ yay., XI, 383.)

Zina eden erkek, zina ettigi kizla evlenebilir mi?

Bu mesele maalesef içinde yaşadığımız asrın yaygın bir bela ve vebasıdır. Neslimiz bütün çeşitleri ile bu belaya maruz ve müpteladır. Rabbimizden dileğimiz, cahiliye devri insanlarını bu beladan kurtardığı gibi, bizim insanımızı da kurtarmasıdır. Nur Suresi’nde tefsir alimleri tarafından, farklı yorumlarla anlatılan bir ayet var. Ayet şöyle diyor: “Zina eden bir erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkasıyla, zina eden bir kadın da zina eden veya müşrik olan bir erkekten başkasıyla evlenemez. Bu bütün müminlere haram kılınmıştır.” (Nur, 24/3) Zinakâr çiftin daha sonra birbirleriyle evlenmeleri sanki bu ayetin ruhuna daha uygun gibi. Böylece zina edilen kadın yüzüstü bırakılmamış olur. ‘Böyle bir çiftin evlenmesi, onların işlemiş olduğu günaha keffaret olabilir mi’ denecek olursa; o konuda kesin bir hükme varmak mümkün değildir. Çünkü ne Kur’an, ne de sahih hadisler arasında bunu ifade eden açık veya kapalı bir delil bulmak mümkün değildir. Yani bu mesele akılla çözülecek bir şey değildir. Bu, yalnızca Rahmet–i İlâhi’den ümit edilebilir.

Kur'an'a göre zina

Birileri zinaya ceza gelecek diye bir telaşlandı bir telaşlandı ki, sormayın gitsin. Oysa onlar, bu ülkede tüm özgürlükler yok edilse dahi genelde günah işleme, özelde zina yapma özgürlüğünün rejimin garantisinde olduğunu bilmezler mi?

Konuşup yazarken İslâm’ın bu konudaki hükümlerini doğru bilseler ya? Ne gezer. En ciddi mevzularda dahi esip yağarken ehline müracaat etme ya da kaynağa bakma ihtiyacı duymazlar. Özetle hem “bilgisiz” anlamında cahiller, hem de “haddini bilmez” anlamında.

İnsanlıkla yaşıt doğruların öbür adı olan İslâm şeriatlarının tümünde zina günah sayılmıştır. Karşılıklı rızaya dayalı olsun olmasın, nikah sözleşmesi dışındaki her cinsel birliktelik zina kapsamına girer.

Kesilen Dostluk

Hiç kimse o dostluğun kesileceğinden, daima birbirinin hizmetçisi olan, o iki arkadaşın birbirlerinden ayrılacaklarından şüphe etmezdi. Halk, onlardan birini kendi esas isminden daha ziyade arkadaşının ismiyle tanıtıyordu ve onun adını hatırlamak isterlerken, asıl ismine teveccüh etmezlerdi ve “.... Arkadaşı” derlerdi.

Evet o, “İmam Sadık (A.S)’ın arkadaşı” diye tanınmıştı. O günde, her zaman beraber oldukları gibi birlikte kunduracılar çarşısına girdiler. Acaba hiç kimse onların, daha çarşıdan çıkmadan önce, dostluk bağlarının, tamamen kesileceğini zanneder miydi?