Televizyon

Sır dizileri furyası (1)

Furya, bir cemaat televizyonunun iyi niyetle kotarılmış "sır" dizisinin ardından başladı. Önce 'özel' tecrübeler ve olağandışı müşahedeler, nadiren kahramanlarının ağzından çoğunlukla da tevatür haline gelmiş biçimiyle etraftan derleniyordu. Derlenen bu 'müşahedeler' ve/veya tevatürler sinema diline aktarılıyor. Görüntünün büyülü sosuyla daha da gizemli ve esrarlı hâlâ getirilen bu ilginç müşahede bir drama-belgesel formatında seyirciye sunuluyordu.




Başlarda benim küçük çocuklarımın da izleyicisi oldukları bu "sır" programından özellikle küçük kızımın hayli etkilendiğini gözlemledim. Bu görünüşte olumlu etkileri olan bir ilgi gibi geliyordu. Fakat bu ilginin üstünü kazıdığımda, bunun insanoğlunun fıtratında bulunan olağandışı ve ilginç olana eğilimin kışkırttığı bir ilgi olduğunu gözlemledim.

Filmlerde Bilinçaltı Mesajı, mutlaka okunmalı...

Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavram. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltının en önemli özelliği ise bilicimizin farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesi. Siz beş katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama bilinçaltınızda bu sayıyı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair anlıları bilinçaltı kayıtlarının arasında bulmak pekala mümkün. Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” isimlendirilen hareketler bulunuyor. Bu hareketler sayesinde göz devamlı çevremizi tarıyor ve aldığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Bizler bu bilinçaltına gönderilen verilerin çok ama çok az bir kısmını hatırlayabiliyoruz. Burada önemli olan nokta bilinçaltına gönderilen verilerin karar verme ya da eyleme geçme aşamasında fikirlerimizi ve davranışlarımızı direkt olarak etkilemesi.

T.v’lerde Sırlı Buluşmalar ve Dünyalı Büyükler

Eşin dostun mevzu bahis etmeleri ve konu ile ilgili sorularından mütevellit üç beş sefer seyrederek ve çokça seyredenlere de sorarak hakkında kanaatim oluşan buluşmalı, sırlı, kalpli, gözlü programları tahlil etmek istedim. Özellikle mahşer ve mizan gününün konu edildiği programı.


Kul hakkı, ahiret günü, zulüm ile abad olunmaz gibi temaları işlemeye çalışan bu programlar güzel sahnelere imza atsa da dikkatimi çeken bazı noktalar kasten mi ya da sehven mi eksik bırakılıyor anlamaya çalışıyorum. Mesela; mütedeyyin olarak bilinen T.V. kanallarından birisinde ahiret gününde sorgu anını sahneleyen dizi şeklinde bir program var. Programda kişi ölüyor. Sarıklı sakallı, beyaz cübbeli nur yüzlü adam imajı verilmiş bir kişi ölen kişiyi sorgulamaya başlıyor. Niye kul hakkı yedin, niye zulmettin, niçin adamı öldürdün, neden hırsızlık yaptın gibi sorularla karşısındakinin dünyada işlemiş olduğu amelleri vicdani bir dille deşifre ediyor. Sonra sağ eline yeşil ya da sol eline kırmızı bir ışık kümesiyle amel defteri sunularak cennet ya da cehenneme gönderilme sahnesiyle konu son buluyor.

Dizileri bir de bu gözle seyredin

Yeni Asya'dan Davut Şahin, bir okuyucusunun TV dizileriyle ilgili yazısına köşesinde yer verdi. Yazıda geçen dizilerdeki karakterler için tercih edilen isimler şaşırtıcı:
26 Aralık 2006 13:09

“Sayın yetkili;
“% 99’u Müslüman olan memleketimizde Müslüman kesimin zihninde dinî bir anlam ifade eden kutsal isimlerin tüm Türkiye’nin seyrettiği dizilerde küçük büyük herkesin beynine kötü imajlar kullanılarak gerçek mânâları dışında kötü bir biçimde yerleştirilmektedir. Bunun tesadüf olduğunu söylemek saflık olur. Bu dizilerin yapımcıları ve arkalarındaki güçler yetkililerce incelenmelidir. Bu şekildeki farklı dizilerin birçoğunun yayınlandığı kanalın ortak adresinin ATV oluşu da dikkate değerdir.

Televizyon astım yapıyor

Astımın son 20 yılda dünyanın özellikle gelişmiş ve endüstride ileri gitmiş ülkelerinde her geçen gün daha çok kişide görülmesinin bir çok nedeni vardır.


Araştırmalar, yaşam stilindeki değişikliklerin ve batı tarzı yaşamın getirdiği olumsuzlukların bu artıştan birinci derecede sorumlu olduğunu göstermektedir.
İnsanların zamanlarının çoğunu kapalı ortamlarda geçirmeleri, daha fazla allerjene maruz kalmaları, ev içi ve dış atmosfer havasının kirliliği, doğal besinlerden uzaklaşma ve katkı maddeleri içeren besinlerin daha çok tüketilmesi, şişmanlık, çocuklarda fazla antibiyotik kullanılması gibi pek çok faktörün bu artıştan sorumlu olabilecekleri ileri sürülmektedir.

Cinsel içerikli yayınlar gençlerin psikolojisini bozuyor

Cinsel içerikli yayınlar, özellikle buluğ çağındaki gençleri olumsuz etkiliyor. Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre bu tür yayınlar, gençlerin cinsel hayatlarının sağlıksız ve çarpık olarak başlamasına neden oluyor. Türkiye'de de bu yayınların etkisi açıkça görülüyor. Söz konusu yayınlarla ilgili yaptırımların yetersiz kalması ise ebeveynleri endişelendiriyor.

Medyayı kuşatan kalitesiz magazin programları, cinsel içerikli müzik klipleri ve filmler. Bunların çoçukların gelişimi üzerindeki etkisi yıllardır tartışılagelir. Ancak bu tip programların çoçukların ve gençlerin üzerindeki etkisi artık kanıtlandı. Hem de medya dünyasının başkenti Amerika'nin Caroline Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmayla.

Televizyon ve Zihin Tembelliği

ÖZELLİKLE yaşlı insanlardan şu sözleri çok sık duyarsınız:
“Televizyon çıkalı eski muhabbetler kalmadı.”
Biz bu haklı sözleri değiştirerek şöyle diyoruz:
“Televizyon çıkalı anne babalar çocuklarına eskisi kadar zaman ayıramaz oldu.”

Anne gündüz televizyon izlerken eteğine yapışan çocuğu başından savmak için “git oyuncaklarınla oyna, görmüyor musun televizyon izliyorum” der.
Baba işten dönüp akşam yemeğini yedikten sonra koltuğuna oturur, eline kumandayı alır, saatlerce şu kanal senin bu kanal benim dolaşır durur. Baba özlemi çeken çocuğuna yarım saatini ayırmaz.

MEDYADA AİLE SORUNLARI

Doğrusu kitle iletişim aracı olan medyanın başlıca görevi halkı haberlendirmek, aydınlatmak, film, müzik gibi sanatsal ihtiyaçlarına cevap vermek ve elbette eğlendirmektir. Ne var ki bizde ağırlıklı olarak eğlence ve magazin programları yer almakta, üstelik magazin programları reyting rekorları kırmaktadır. Ne var ki aslında zaman kaybından başka getirisi olmayan magazin programları, izlemesi kolay olduğu, hemen hiçbir bilgi birikimine ihtiyaç göstermediği için, kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi reyting rekorları kırmaktadır. Bu da bir hürriyettir ve sonuçlarına katlanacağız. Program yöneticileri elbette özgürdür ama izleyicinin de eleştiri hakkı vardır.

Zamanimizi zehirliyen TELEVIZYON'u izleme oraniniz nedir?

* Gerektiginde haber programlarini takip ediyorum\n* Takip ettigim diziler ve magazin programlari var\n* Bütün bos zamanimi kanallar arasinda begendiklerimi izlemekle geciririm.\n* Spor ve benzeri durumlarda izlerim\n* Bazen oturup izledigim oluyor\n* Asla televizyonu acmam izlememde\n* \n* \n* \n* \n

Evimizdeki Truva Atı

Birbiriyle alâkasız gibi görülen üç konudan bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki, bir Yunan efsanesi. Truvalılar ile Spartalılar arasında yaklaşık on yıl süren kanlı bir savaş yaşanır. Bu savaşın detaylarını aktarmayacağım. Ama Helena isimli bir kadın yüzünden çıktığını söylemekle yetineceğim.

Spartalılar bu on yıllık uzun süreye rağmen Truva surlarını aşıp şehre giremezler. Çok kayıp verdikleri bu savaşı, bir hileye başvurarak bitirmek isterler.

Plâna göre Spartalılar savaşı artık bırakıp, evlerine dönecekleri izlenimi verirler. Bunu yaparken de güya Truvalılara bir jest yapmak, gösterdikleri başarıyı takdir ettiklerini sergilemek için bir hediye vermek isterler. Hazırladıkları hediye ahşaptan yapılmış dev bir at heykelidir.

ABD'de reytingin anahtarı cinsel içerik

ABD'de yapılan bir araştırma, televizyonlarda yayınlanan program ve dizilerde cinsel içerikli sahnelerin son yedi yılda iki katına çıktığını ortaya koydu.
Kaiser Aile Vakfı'nın bin 100 televizyon şovunu inceleyerek yaptığı araştırmada, bu yıl cinsel içerikli 3 bin 800 sahne tespit edilirken, bunun 1998 yılında bin 900 olduğu belirlendi.
Vakıf başkan yardımcısı Vicky Rideout, programlarda cinsel ilişkinin risklerine ve sorumluluklarına dair mesajlarınsa çok az olduğunu belirlediklerini, bunun da 2002 yılından bu yana değişmediğini açıkladı.

Televizyonu Kontrol Altına Almanın Yolları

Araştırmalara göre, sekiz yaşın altındaki çocuklar televizyonun etkisi nedeniyle gerçek ile kurguyu birbirinden ayıramıyorlar. Ve her gün televizyon karşısında kendilerince “gerçek şiddet”i, “gerçek cinselliği” seyredip öğreniyorlar. Kuşkusuz, bu etkiler televizyonun tamamen kötü olduğu, kökünün kazınması gerektiği anlamına gelmiyor. Buradaki sorun, televizyonun ölçüsüz izlenmesidir. Çözüm de doğru bir ölçü belirleyip hayata geçirebilmektir. Ölçüsüzce tükettiğimiz ve acımasızca tükendiğimiz televizyon karşısında, hiç olmazsa çocuklarımız adına, neler yapabiliriz?

Televizyon Beyin Gelişimini Engelliyor!

İNSANIN televizyona karşı tepkisiz kalması mümkün değildir. Çünkü insan harici ve dahili şartlarda oluşan dürtülere karşı daima tepki gösterir. Işık gözlerine ulaşır, sesler kulaklarına gelir, kokular burnuna dolar, hava akımı tenine temas eder, ani sancılarla midesi kasılır, idrar mesanesini şişirir, cisimler diline dokunur, salgılar kan dolaşımına boşalır ve hatta düşünceler bile zaman zaman onu etkiler. Her durumda bu dürtüler, algılamaları harekete dönüştüren sinir uçlarını güçlendirir.

Televizyonun sosyal ve psikolojik etkilerinin son yıllarda sıklıkla eleştirildiğine tanık olduk. Fakat bu tartışmalar televizyonun fizyolojik zararlarını göz ardı etmemize neden olmamalı. Son yapılan araştırmalar televizyonun bedenimize yönelik zararlarının çok daha etkili ve kalıcı olduğunu ortaya koyuyor.

TV Belâsı

ŞU hususlarda hiçbir şüphe, tereddüt yoktur. Bunlar kesinlikle doğru olan bilgilerdir. Sayıyorum:

(1) İslâm dini insanları azdıran, onları fuhşa, ahlâksızlığa, sefahate götüren, Allah’tan ve dinden uzaklaştıran kötü müziği yasak kılmıştır.

(2) Alkollü içkilerin azının da çoğunun da içilmesini yasak etmiştir.

(3) Kadınların seks aracı olarak teşhirini, evlilik dışı cinsel münasebetleri haram kılmıştır.

(4) İsrafı, lüksü, aşırı tüketimi, gösterişi kötülemiştir. “Allah müsrifleri sevmez” meâlinde ayet bulunmaktadır.

Televizyon Üzerine Tespitler

Alkol, sigara, uyuşturucu gibi madde bağımlılığının yanında, gözümüzle görmediğimiz ve hatta çoğu kez farkında dahi olmadığımız bağımlılık noktaları günümüz insanını yakalamış durumdadır. Bu tip bağımlılık noktalarının en belirgin örneklerinden biri de, televizyon bağımlılığıdır.

1994 yılından bu yana başta ABD. olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde gerçekleştirilen Turn Off TV. kampanyasının Türkiye ayağını oluşturmak amacıyla geçtiğimiz yıldan bu yana gerçekleştirilen bir dizi eylemliliğin halkalarından biri olarak planlanan bu rapor ile televizyonun yaşamımız üzerindeki etkilerini ortaya koymayı amaçladık.