Televizyon

TELEVIZYON, EDEP VE ZINA

Televizyon seyrederken "gözlerim kızarıyor" diyen birisine Diger birisi "Benim de yüzüm kızarıyor" demiş.

Türk toplumunun aile yapısını, ahlâkî değerlerini bozmaya çalışan sütü bozuk ifsat şebekesi, uydu vasıtası ile çok önemli ve de bir o kadar tehlikeli çalışmalar yapıyorlar.

Eskiden mü'minler bir dostunu ziyaret etmek için akşam oturmasına gittiklerinde güzel sohbetler yapılır, gelmiş ve geçmişten bahsedilirdi. Şimdi bunun yerini televizyon aldı. Dostluk, muhabbet ve kardeşane sohbetlerin yerini; cılız, abes, dedikodu ve cinselliğe dayalı müptezel kokteyl türü toplantılar aldı. Kıraathaneler (okuma salonları) kumarhaneye dönüştü. Aynı çatı altında müstehcen bir programı izlemekten haya etmeyen ailelerin sayısı arttı. Savrulma, dönüşme ve kaymanın dozajı o kadar arttı ki, toplumda ensest ilişki normal görülmeye başlandı.

Ne tuhaf! Yüzü kızarması gerekenlerin gözü kızarıyormuş.. Yazdıklarım, muhafazakâr, dindar insanları ve başta şahsımı bağlar. Ar damarı çatlamamış, kalbinde iman, dizinde derman bulunanlara, kasırgalar karşısında dikkatli olmalarını tavsiye ederim.

Televizyonunuzu kapamayı unutmayınız..!

24-30 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek “Turn off tv/Turn on life(Televizyonu kapat, Hayatı aç)” kampanyasını tanıtan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Av M Bülent Deniz; “ülkemizde bu kampanyayı bu yıl 5. kez gerçekleştiriyoruz” dedi.

Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Av M Bülent Deniz konuyla ilgili olarak yaptığı basın toplantısında şu görüşlere yer verdi

“Bilgilenme, öğrenme ve eğlenme amacının dışına taşan TV izleme süresi, insan yaşamının 9 yılını işgal etmektedir. Özellikle ABD ve Türkiye’de korkunç boyutlara ulaşan TV izleyiciliği, kumanda’nın izleyiciye egemen olduğu bir noktaya dayanmıştır. Şiddet, pornografi ve manipülatif görüntülerin yoğun olarak kullanıldığı TV programları, bir süre sonra “kolik”lik oluşturmakta, insanlar TV’nin esiri haline dönüşmektedirler.

MEDYA İÇKİYİ ÖZENDİRİYOR

Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rümeysa Demirdamar, medyanın içki reklamı yaparak gelecek nesillerin kötü alışkanlıklar kazanmasına sebep olduğunu söyledi.

Evimdeki namussuz..!

Malum, bizim hayatımızda televizyonun yeri çok ayrı. İstemesen bile izlemek zorundasın.. Çünkü gazetecisin.. Her programdan, her filmden bir haber çıkarma gibi bir durumun var.

O rezil gece de bu niyetle açtım televizyonu. Evime gelen bir iki misafirimle birlikte şöyle bir göz gezdirelim istedik. Eşleri ile birlikte oturuyoruz. Kumandadaki sıralamaya göre aşağıdan yukarıya doğru ilerleyip, bize göre bir kanal bulacağız sözde..

Benim televizyonumda birinci sırada TRT var. Biraz da güvenerek açtım tabi ki.. Ne de olsa devletin kanalı..

Ama o da ne?

Daha TRT'yi açar açmaz kadınlar başını önüne eğdi. Reklamlar dönüyor. Bir telefon markasının reklamı. Erkek kadını merdiven başında kıstırmış, neredeyse ayakta götürecek. Dilleri dışarıda, hayvani bir şehvetle birbirlerine saldırıyorlar. Bir adam ise onları cep kamerası ile görüntülüyor. Reklam şöyle sona eriyor: