Serbest Kürsü

KADINLA ERKEĞİN EŞİT OLMADIKLARI KONULAR

Özet olarak söyleyeceklerimize şu soruyla başlayalım: Eşitlik mi yoksa adalet mi tercih edilir? Kadın erkeğe eşit değildir, denilince niçin bundan, erkeğin değil de kadının aşağılandığı anlamı çıkarılıyor? Iki şeyin birbirine eşit olmadığını söylemek, birinin diğerinden üstün olduğu anlamına mı gelir? Böyle olmadığı halde bundan kadının aşağılandığı anlamını çıkaranlar aslında bu tavırlarıyla eşitsizliği kabullenmişler demektir.

EVLİ BİR KADINA ÂŞIK OLMAK

Kendim de evli olduğum halde, işyerimden alışveriş eden bir kadına ileri derecede tutuldum. Bütün uğraşmalarıma rağmen kendimi ondan vazgeçiremiyorum. Öyle ki meseleyi yakınlarım ve kadının bizzat kendisi dahi anladılar. Buna rağmen o alışverişi kesmediği gibi ilgisini daha da arttırdı.Rezillik açısından olacak olan oldu. Ben Şimdi işin günahını soruyorum: Ona evlilik teklif etsem ve sarhoş olduğu için Ailesinin hukukunu zaten gözetmeyen kocasından ayrılmasını istesem günaha girmiş olur muyum?

AH BU GAFLET UYKUSU!

Image Hosted by ImageShack.us

Gaflet, insanın Hakk’a körleşmesi, gerçeklerden uzaklaşmasıdır.

Aklının ve kalbinin karışması, ebediyeti unutması, bir bakıma gözü açık uyuması...

Bu aldanışın en büyük sebebi dünya ve dünyalık nimetlerdir. Özellikle çağımızda...

Maneviyat büyükleri bu bakımdan insanları üç gruba ayırıyor:

• Sırf dünyaya çalışıp ahireti terk edenler,
• Ahirete yönelip dünyayı terk edenler,
• Dünyayı da ahireti de ihmal etmeyen denge insanları.

Akıllı, uyanık bir insan üçüncü gruptadır. Diğer iki hal ise gaflettir.

UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI VE AİLE

Çocuklar, ailelerinin umudu ve geleceğidir. Onları hayata daha iyi hazırlayabilmek için ne çok fedakarlıklara katlanır ana-babalar. Bütün dilekleri çocuklarının iyi yetişmiş, mutlu ve huzurlu bir insan olmasıdır.

Yazık ki çocukların mutlu olması için yalnızca ailelerin iyi niyet ve çabaları yetmiyor. Çocuk ya da gencin düşünce ve eğilimlerinin, her zaman ailelerininkiyle örtüşmediği bir gerçek. Çocuklar üzerinde aileler her zaman etkili olamıyorlar. Ve her zaman onları kötü alışkanlık ve yollardan koruyamıyorlar.

Kadının Kocasına İtaati Ve Baş Kaldırmasının Haram Oluşu

Müslüman hanımın maruf ölçüler içerisinde kocasına itaat etmesi gerekir. Ebu Hureyre’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:


Resulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
“Kadın beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocasına itaat ederse cennete istediği kapıdan girer.”






Yine Ebu Hureyre’den rivayete göre Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:






“Kocası mukim iken onun izni olmaksızın hiç bir kadının (nafile) oruç tutması da, onun izni olmadığı kimseyi evine sokması da helal değildir.”







Yine Ebu Hureyre’den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Resulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

Son Sigarayı İşte Böyle Söndürdüm!

Önsöz













Allah’a hamdolsun. O’ndan yardım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah’a sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırırsa ona hidayet verecek yoktur. Şehadet ederim ki Allah‘dan başka ilah yoktur ve Muhammed O’nun kulu ve rasulüdür. Allah O’na çokça salât ve selam eylesin.

MİRAÇ GECESİ KUTLAMALARI

MİRAÇ KANDİLİ KUTLAMALARI









Peygamberlik geldikten sonra olmuştu. Hicret öncesinden vefatına kadar kesinlikle İsra ve Miraç gecesi kutlanmadı. Halifelerden sonra da bu emredilmedi. Hulefa-i Raşidin ve ondan sonrakiler de, Kesinlikle en iyi nesil oldukları halde, o geceyi kutlamadılar. Ne kadar tuhaf! Bu gün insanlar, nasıl Allah’ın dinine tuhaf bir bid’at getirdiler. İnsanlar, Allah’ın kendilerine, izin vermediği şeyin, onun dinine girmesine müsaade ettiler. Müslümanlara, şerre kapalı olan kapıları nasıl açtılar? Onlar, bu yaptıklarıyla, Rasûlullah’ın söylediği gibidirler:

Kadın erkeğin ‘kaburga kemiğinden’ mi yaratıldı?

Erkek ve kadın arasında dengesizlik ve eşitsizlik tarih sahnesine çıktıktan sonradır. Zamanla çeşitli toplamlarda sosyal sistemler kadının aleyhine işlemiş ve eşitsizlikler ortaya çıkmıştır.













Tarih boyunca kimi kişiler, aileler, sülaleler, hanedanlar, ırklar, cinsiyetler ve milletler kendilerini insanlığın genel gidişatından ayırarak üstün olduklarını, diğerleriyle eşit seviyede tutulamayacaklarına inanmışlardır.

...Dizi Âfeti...

Küresel ısınma, ABD ve İsrail belası, şiddet… âfet olarak yetmiyormuş gibi bir de başımıza tv. dizileri musallat oldu; önemli bir kısmı ahlak ve dinimizi yıpratma, bozma ve halkımızı bu bakımdan zehirleme işlevine soyunmuş gibi. Bir kere hemen her dizide, seyredenleri etkileyecek ve gençleri imrendirecek şekilde alkollü içki (daha çok rakı) içiliyor. Bundan daha etkili bir alkol kullanma telkini ve rakı reklamı yapılamaz. Zina meşrulaştırılıyor, zinaya ve meşru olmayan; dinimize, ahlakımıza, geleneğimize aykırı olan ilişkilere karşı çıkanlar kınanıyor, seyircilerin gözünden düşürülüyor, ahlaklının değil, ahlaksızın tarafı tutuluyor.

NEDEN? NEDEN? NEDEN?

NEDEN??????? HERŞEY YOLUNDAYKEN ŞÜKRETMEYİZ? ELİMİZDE OLANIN KIYMETİNİ BİLEMEYİZ? HERŞEYİN FARKINDA OLUPTA HİÇ BİRŞEYİN FARKINDA DEĞİLMİŞ GİBİ DAVRANIRIZ?

Töre cinayetine garip savunma….

Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde, erkek çocuk doğurmadığı için baskı görünce, baba evine kaçan eşini öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan sanığın avukatı, kadının masum olmadığını ileri sürdü.

12 yaşında berdel usulüyle evlendirilen, Gülistan Gümüş 20 yaşında saklandığı çeyiz sandığının kalaşnikof tüfekle taranması sonucu öldürüldü.

Gümüş'ün ailesinin gözü önünde işlenen cinayetin, Diyarbakır 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu yargılanan 4 sanığı var.

Sanıkların avukatı Zafer Yaşlı, suçun organize bir suç olmadığını söyleyerek, kadının eşi Ömer Taş'ın dışındaki sanıkların tahliyesini istedi.

::::Gel Efendim::::

Gel Ey! Konuşurken dudaklarına tebessümler karışan!

Gel Ey! Yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan!

Gel Ey! Ateş-i aşkına yanmak için aşıkları birbiriyle yarışan!

Gel Ey! Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkına!

Yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım!

Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da,

Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi!

Bizi kendine madem yine Sensin bağlayan

Ve ayrılığının derdine yine Sensin ayrılıkla derman olan!

O halde gülümse bize efendim, bize gülümse!

Allah onları sever onlar da Allah’ı sever sırrına ermekte rehberimiz ol!

Tut günahkâr ellerimizden, şu günahkâr ellerimizden tut!

AYETÜ'L KÜRSî ve CiNLER

Ebû Eyyub Ensarî radıyallahu anh'ın bodrum şeklinde bir yeri vardı. Hurmalarını buraya koyardı. Gül denilen cinlerden biri gelir, oradan hurmaları kaçırırdı. Ebû Eyyub radıyallahu anh, bu durumu Peygamber aleyhisselâma şikâyet etti.

Allah'ın Resulü de:

— Git ve cinni gördüğün vakit; «Allah'ın adı ile Resûlullah aleyhisselâma git» diye söyleyiver, buyurdu.

Ebû Eyyub radıyallahu anh geldi ve o cinni yakaladı. Fakat cin tekrar gelmeyeceğine dair yemin ettiği için bırakıverdi. Sonra Peygamber aleyhisselâmın yanına geldi.

Resûlullah aleyhisselâm:

— Yakaladığın esiri ne yaptın? diye sordu. Ebû Eyyub radıyallahu anh de:

— Bir daha gelmeyeceğine yemin etti, dedi. Peygamber aleyhisselâm:

CİNLER NEREDE YAŞARLAR VE NE YERLER

Cinler hamamlarda, mezarlıklarda, pis yerlerde, ahırlarda, çöplüklerde, ıssız yerlerde, duvar deliklerinde ve ağaç kovuklarında yaşarlar.

BİLAL BİN EL-HARİS ‘ den rivayettir :

"Bir yolculuk sırasında Resulullah'la birlikte bir yerde konakladık, defi hacet için dışarıya çıktılar. Bende peşinden ibrik götürdüm. Yanına yaklaştığımda bazı insanların birbirleriyle kavga eder gibi, ağız dalaşı yaptıklarını gösteren sesler işittim. Hiç böyle ses işitmemiştim, sonra Resulullah geri döndüler, kendisine YA Resullullah ; senin yanında bazı erkeklerin kavga seslerini duydum. Ama ağzından konuşan kimseyi görmedim, dedim.