Zekat
3-İslamiyyetde Kesb Ve Ticaret
3 — İSLÂMİYYETDE KESB VE TİCÂRET
Aşağıdaki yazı, (Rıyâd-un-nâsıhîn)den terceme edildi:
Kesb, halâl mal kazanmak demekdir. Bütün ibâdetlerin kabûl olması, halâl lokmaya
bağlıdır. Hadîs âlimi Ahmed bin Abdüllah İsfehânî, (Hilyet-ül-evliyâ) kitâbında diyor ki,
(Büyüklerden çoğu buyurdu ki, ibâdetler on kısmdır: Dokuz kısmı halâl kazanmakdır. Bir
kısmı da bildiğimiz bütün ibâdetlerdir). O hâlde, mü’minler halâl kazanmağa çalışmalıdır.
Harâmdan ve şübhelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyuruyor ki,
Hangimiz İki Kat Ürün Almak İstemez?
İnfak, “Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara Suresi, 195) ifadesinden anlaşıldığı üzere insanı ahiretteki tehlikeden koruyan önemli bir ibadet. İnsanı manevi kirlerden arındırır, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya vesile olur. Ancak etmiş olmak için infak edilmez. Kur'an'a baktığımızda, infakın gerçek bir ibadet olabilmesi için bazı şartları olduğunu görürüz.
Allah’ın Dostu
ALLAH, İbrahim Peygamber’i kendine dost seçtiği zaman, melekler sordular:
“Ey Rabbimiz! İbrahim Sana nasıl dost olabilir? Onu meşgûl eden nefsi, evladı ve ailesi vardır.”
Bu sual üzerine Allah, onlara şöyle buyurdu:
“Ben kulumun şekline ve malına değil, kalbine ve işlerine bakarım. Dostum İbrahim’in Benden başkasına hakiki mubahbeti yoktur, isterseniz onu tecrübe edin, deneyin.”
Böylece Melek Cebrail, insan görünüşüne bürünüp, İbrahim Peygamber’in yanına geldi. İbrahim Aleyhisselam, o sırada koyunlarını gütmekte idi. Onun pek çok koyunu vardı. Koyunlarını muhafaza için on iki çoban vazifeliydi. On iki tane de çoban köpeği vardı. O çoban köpeklerinin her birinin boynunda ise, altından kocaman birer tasma takılıydı. İbrahim Peygamber, dünya malına zerre kıymet vemediği için, o altın tasmaları köpeklerin boyunlarına asmıştı.
Fitre-zekat parasıyla meyhane
Bütçesi, topladığı fitre, zekat ve vatandaşın kurban derisinden elde ettiği gelirlerden oluşan Türk Hava Kurumu’nun, Selçuk-Efes Eğitim Merkezi’nde içkili lokal işlettiği belirlendi. THK’nın tanıtım broşürlerinde; fotoğraflarda rakı, şarap, votka, bira satışı yapıldığı gözlenen lokalden, “2006 yılında açılan kafeterya bar” olarak bahsediliyor.
Zekat mı daha sevimli, fahişelere para yedirmek mi?
Ne hikmetse para insanı azdırıyor. Hatalara, günahlara ve şehavani duygularının peşine sürüklüyor. Heleki zekatı verilmeyen mal, mülk ve para tasması takılmamış azgın köpek gibidir. O heryere seni saldırtır. Hatalar üstüne hatalar yapmana sebeb olur. Seni yanlışlıklardan alıp yanlışlıklara sürükler.
Bugün kalbinde hiç Allah korkusu olmaksızın cebindeki paraları fahişelere yedirenler, cinsel arzuları için pavyonlardan gece kulüblerinden çıkmayanların içine düştükleri bu facianın temelinde, Allahın farz kıldığı zekatlarını vermeyişleri, kılmaları gereken namazları eda etmeyişlerinde saklıdır..
MALLARDA ZEKAT MÜKELLEFİYETİNİN BAŞLAMASINDA ÖLÇÜ
Zekâta tabi mallarda farziyyetin başlaması, bazı şartların oluşmasına bağlıdır. O şartlar tahakkuk etmedikçe zekat mükellefiyeti olmaz. Sırası ile arz edelim:
a) Nemâ:
Üreme, artma ve çoğalma gibi mânâlarda kullanılan nemâ, hakiki veya hükmî olabilir. Hakiki nemâ, alış verişte kâr yoluyla; hayvanlarda yavrulama ve ürünler ile hâsıl olur. Takdirî nemâ, altın ve gümüşte -hükmen- bulunan nemâdır. Zira bunlar, mübadele vasıtasıdırlar. Mal ile değiştirilecek ve alınan mal satışa arz edilecek olursa, kâr getirmesi galip ihtimaldir. Bu ciheti dikkate alan İslâm bilginleri, "Sahibinin veya onun naibinin elinde bulunan altında ve gümüşte hükmî bir nemâ vardır" demişlerdir. Altın ve gümüşe mâlik bulunan kimseler, dilerlerse, bunları nemâlandırmaya muktedir olabilirler.
b) Nisap:
Zekât verecek kimse, havâyici asliyesinden ve borcundan başka, nisap miktarı veya daha fazla bir mala sahip bulunmalıdır. Nisap ölçüsünde malı olmayan bir müslüman, zekât vermekle mükellef olmaz.
Altının nisabı, yirmi miskal; gümüşün nisabı, ikiyüz dirhem; davarın (koyun ve keçinin) nisabı, kırk baş hayvan; sığırın nisabı, otuz; devenin nisabı ise beştir.
ÖŞÜR İLE ZEKATI TEFRİK ÖLÇÜLERİ
Öşrün farz olmasının şartı, ehliyet ve mahalliyet olmak üzere ikidir. Ehliyet, arazi sahibinin müslüman olması demektir. Mahalliyet, işlenen toprağın öşür arazisinden olması demektir. Bu vasıfta olmayan bir ye-re, mesela arazi-i haraciyeye, öşür vermek gerekmez.
Öşür, toprak mahsullerinin zekâtı olmakla beraber, diğer malların zekâtından farklı tarafları bulunmaktadır. Onları şöyle sıralayabiliriz:
a) Para ve ticaret mallarına yılda bir defa zekât verilmesi gerektiği halde, öşür arazisinden yılda kaç mahsûl elde edilirse hepsinden 1/10 (öşür) verilmesi lâzım gelir.