Tesettür

Tesettürün Mühim bir hikmeti(insana niçin fıtri bir elbise giydirilmemiş)

Tesettür yani örtünme ve libas giyinmek setri avret, soğuk ve sıcaktan korunma ve tezeyyün gibi hikmetlere münhasır değildir. Eğer amaç setri avret, soğuk ve sıcaktan korunma ve tezeyyün dediğimiz edep ve hayâ yerlerini örtmek olsaydı insana hayvanlar gibi postlu bir fıtri bir elbise giydirilirdi. Böyle suni elbise giydirilmezdi. Demek bir hikmete binaen suni elbise giydirilmiş.

TESETTÜR (GÜNÜMÜZDE)

EŞARBI VAKKODAN,ALNINDA BONE
İNANMASI ÇOK ZOR ALLAH’IM BU NE
ALTINDA PANTALON, MODAYMIŞ GENE
GİYİNMEK MANASI ÖRTÜNMEK İNAN
BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN

KISA PARDÜSELER, DİZDEN YUKARI
RENK RENK BAŞÖRTÜLER, KIRMIZI SARI
YÜZ METRE ÖTEDEN PARLAR JAKARI
İSLAMÎ KIYAFET BU DEĞİL İNAN

DARACIK PARDÜSE YIRTMAŞ YARISI
TAMAMEN ORTADA VUCUT YAPISI
BAŞLARI DÖNDÜRÜR PARFÜM KOKUSU
İNSANIN ZİYNETİ HAYÂDIR İNAN

TEN RENGİ ÇORAPLAR GÖRMEK SETRİNİ
MODADA GEÇECEK ALMAN KENTİNİ
ELİ KOLU KUYUMCUNUN VİTRİNİ

Örtü adayı kardeşlerime

ÖRTÜSÜZLÜĞÜMÜZ SAHİPSİZLİĞİMİZDİR
ÖRTÜM!
Yüce Allah'ımızın kendisinden ve Rasulünden sonra bize göndermiş olduğu en güzel sahip...
Velim,vekilim,muhafızım.
Ben onu başımda,bedenimde taşırım.O ise beni bütün ağırlığımca omuzlarında...
Ben onun adına,şanına zarar versemde hatalarımla...
O bana izzet ve şeref verir,bayraklaşırım dörtbir kıtada...
Tutunduğum dalımdır,ipimdir;Bağlandığım Rabbime.
Örtüsüzlüğümüz sahipsiz kalışımızdır...
Örtüsüzlük basiretsizliktir;

Bir Başörtüsü Hikayesi

Bir başörtü Hikayesi
>
>Burası bir kumaş pazarı... Ben de bir zamanların gözde kumaşıydım. Ama
>şimdi
>eskisi gibi bana rağbet etmiyorlar. Modam geçmiş. Renklerim canlı değilmiş.
>Yaşlı işiymişim. Bu yüzden diğer parlak renklerin altında kalmış, ezilme
>tehlikesiyle karşı karşıyaydım. O karanlık ve tozlu yerde yıllardan beri
>bekliyordum. Üstümdeki top kumaşların parçaları bitiyor, yenileri
>geliyordu.
>Ustam kumaşları düzlerken bazen bana gözü çarpıyor, esefle "Yer kaplıyorsun

BAŞ ÖRTÜSÜ MÜ,SAÇ ÖRTÜSÜ MÜ?

a)Baş Örtüsü Nedir?

Her ne kadar sayıları çoğalsa da, gerçekte iki din vardır. Birincisi Tevhid Dini “İslam”dır.. . İslam, İnsanoğlu ile yeryüzünün tanıştığı ve Allah’ın razı olduğu ilk ve tek dindir. Sonra yeryüzü ikinci bir din ile tanışmıştır, bunun ismi de “Şirk Dini”dir.Cinlerden olan İblis (meşhur ismi ile Şeytan) şirk dininin mucidi ve piridir. Vesveselerle ve çeşitli yollarla insanoğlundan taraftar ve varisler bularak Adem oğluna bu dini (şirki) hediye etmiştir. İlk insan ve ilk Peygamber Hz.Adem (as)’ın isyankar oğlu Kabil bu dinin ilk insan varisidir.Kabil’in düşüncesi yandaşları ve oğullarından taraftar bularak pek çok kollara ayrılarak ve dal budak salarak günümüze kadar gelmiştir. Bu dinin günümüze gelene kadar farklı tabelaları ve farklı renkleri olmuş ise de temel yapısında ve mantığında hiçbir değişiklik olmamıştır. Gerek tamamen insan ürünü olduğu söylenen “Budizm.Zerdüştlük,Şamanizm,Helenzim.vs.” dinlerinde olsun ve gerekse geçmişleri Tevhid Dini olduğu halde sonradan bozulan,tahrif edilen ve kendilerine semavi dinler denilen “Yahudilik ve Hıristiyanlık” olsun ve dahası kendilerine din denmeyen ama bir hayat sistemi sunmalarından dolayı birer din olan çağdaş ideolojilerde “Sosyalizm,Faşizm,Kapitalizm” ve bunların alt başlıkları olan”Marksizm,Nasırizm,Kemalizm” olsun,tamamının temel özellikleri şudur: “Allah (cc)’ı insan hayatına karıştırmamak”. Bunlardan bazıları Allah (cc)’a az inanmış,bazıları ise çok inanmış,bazıları Allah (cc)’a çok yer vermiş,bazıları da az yer vermiş,bu o kadar da önemli değildir. Bu azlık ya da çokluk toplumları şirk toplumu olmaktan çıkarmaz. Bir dinde,bir ideolojide, bir yaşama biçiminde insan hayatı üzerinde Allah (cc)’a yer verilmiyorsa işte bunun adı şirktir. Devletin dini nedir? sorusu anayasasında: “İslam” yazsa dahi bu böyledir.



Bu uzun girizgâhtan sonra Tevhid Dininin yani İslam’ın da ne demek olduğu anlaşılmıştır. Tevhid şirkin zıddıdır. Yani Allah (cc)’ın İlahlık ve Rablik sıfatını parçalamadan hayatın tüm alanlarında Allah’ın (c.c) hükümranlığını kabullenmek, ve bu kabul çerçevesinde yaşamaktır. Kişinin hayatı hakkında ki söz sahipliğine ne başkalarını ve ne de kendi heva ve heveslerini karıştırmamasının adı TEVHİD dir. Bu konuyu anladıktan sonra şimdi asıl konumuza geçebiliriz.



İşte bu iki dinin ayakta durabilmeleri bazı kaynaklardan beslenmelerine bağlıdır. Bu çerçevede şunu rahatlıkla diyebiliriz ki; Tevhid Dini ne ile besleniyorsa, şirk dini de onun beslendiği kaynakların zıddı ile besleniyordur. Mesela Tevhid Dini birlemek ile beslenmiştir. Şirk ise parçalanmaktan beslenmiştir. Tevhid İmandan beslenirken, şirk inkardan beslenmektedir. Tevhid;ibadet ve takva ile beslenirken.şirk; isyankarlık ve nankörlükten beslenmiştir. Tevhid;ahlaktan beslenirken, şirk;ahlaksızlıktan beslenmiştir ve beslenmektedir de….



Şirk dini (ve dolayısıyla müntesipleri) ayakta kalmak ve hayatiyetini sürdürmek için, en çok ahlaksızlığı kullanmıştır. Bundan dolayıdır ki; Resulullah (sav)’in: “Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim” buyurması manidar değil midir? Buradan hareketle şöyle bir tanım yapmak yanlış olmaz: Peygamberlerin hareketleri bir yönü ile de “ahlaklaştırma harekatıdır”. Bunun karşısında olan şirk ise” bir ahlaksızlaştırma harekatıdır”. Ahlaklaştırma; Peygamberlerin toplumları dönüştürme de en önemli değerleri iken, ahlaksızlaştırma da , şirkin önderlerinin, rejimlerinin en önde gelen eylemleri olmuştur. Mesela, ahlaksızlığı yaşama biçimi edinen Lût Kavmi; Hz Lut ve O’na inanan az bir mü’min topluluğuna şunu demiştir: “..Bunlar,temiz kalmak istiyormuş….” (Araf/82). Böylelikle kendilerinin ahlaksız, mü’minlerin ise ahlaklı olduklarını itiraf etmiş oluyorlardı.



Ahlak;bir davranış biçimidir. Yapılması gerekenlerin en güzelini ve en doğrusunu yapmaya “ahlak” denir. Bunu tersi ise ahlaksızlıktır. Ahlaklılık ve ahlaksızlık,tüm davranış biçimlerinde ortaya çıktığı gibi, daha çok cinsi,şehevi alanlarda ortaya çıkmış ve bu alanlarda kullanılmıştır. Cinsel ve şehevi arzularını “meşru ölçülerde” kullananlara ahlaklı, “gayr-ı meşru” alanlarda ve ölçülerde kullananlara ahlaksız denilmiştir. Bu yönde ahlakını koruyan İslam toplumları ayakta kalabilmiş, ve bu yönde ahlaksızlaşan toplumlar ya dağılmış ya da tamamen yok olup gitmiştir. Yok olanlara “Lut Kavmini”,dağılıp çökenlere de; “ Osmanlı, Abbasi ve hatta Emevileri” gösterebiliriz.



İslam Dini , cinsel,şehevi yönden ahlaki bozulma olmasın diye bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş ve ahlaka öylesine büyük bir önem vermiştir ki; cinsel şehevi arzuları meşru bir zeminde tutan “duygu, his,hassasiyet”olan HAYAYI imandan saymıştır. Rasulullah (sav) öyle buyurmamış mı? “Haya da imandandır” haya imandan ise peki o zaman hayasızlık nedendir? Evet, hayasızlık ta imansızlıktır. Haya, ne ile korunacaktır? Sorusuna,imanla korunacaktır diyebiliriz bu cevap ta doğrudur. Tabiî ki haya, temelde iman ile korunacaktır. Çünkü her şeyin temelinde iman yatmaktadır. Halis bir iman olmayınca hiçbir değer korunamaz. Bu doğrudur da, bunun şekli ve şemali nasıl olacaktır? Bunun şekli; baş örtüsü ile sembolleşen “tesettür”dür. Aslında konumuz tesettürdür, fakat tesettür baş örtüsü ile sembolleştiğinden dolayı, bu adı koyduk ve bu kelimeyi kullanacağız.



Cinsel ve şehevi yönde insanları hayasızlaştırmaya ve dolaysı ile ahlaksızlaştırmaya iten etkenin kadının bedeni olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur. Bunun için İslam Dini önce erkeklere “… gözlerinizi harama dikmeyin…” (Nur/30) der, sonrada ırzlarını korumalarını emreder. Daha sonra kadınlara da “..gözlerinin haramdan sakınmalarını, namus ve iffetlerini korumalarını, görünen kısımları (el ve yüzleri hariç)nı örtmelerini ve baş örtülerini yakalarının üzerine sarkıtmalarını” (Nur/31) emreder. Mahrem görerek namus saydığı kadının el ve yüzü dışındaki tüm bedenini ve uzuvlarını belli etmemecesine örtmeyi (tesettürü) farz kılan İslam; baş örtüsüne öylesine bir anlam yükleyip önem vermiştir ki; buna uzanan eli savaş sebebi saymıştır. Medine’de bulunan 3 büyük yahudi kabilelerinden Ben-i Kaynuka boyu ile yapılan savaşın ve onların Medine’den sürülmesine sebep olan suç; baş örtüsüne uzanan eldir.bu elin kırılması ile yetinilmemiş, koca bir kabile top yekün cezalandırılmıştır.



Başörtüsü nedir,sorusunun cevabı işte budur. Baş örtüsü (tesettür) yalnız kadının değil, Müslüman ümmetin namusu, şerefi,onuru ve izzetidir. Baş örtüsüzlük yani tesettürsüzlük ise, onursuzluk,izzetsizlik ve şerefsizliktir. Baş örtüsü İslam Ümmetinin kimliğidir. Baş örtüsü (tesettür) emri gelene kadar, mü’min kadınlar, müşrik ve münafık kadınlardan ayırt edilemiyordu. Dolaysı ile onlar da saygısızlık ve eziyete uğruyor ve onlar da incitiliyorlardı. Tesettür ayeti ki (Yalnız Nur 31 değil, Ahzab 59 da da aynı konu işleniyor) gelince Müslüman kadınlar kem gözlerden korunup incitilmekten kurtuldukları gibi bedenleri hain gözlerden korunarak onure edildi. Bundan böyle tesettür (onun sembolü) baş örtüsü hayanın dolaysı ile imanın ve ahlakın alameti oldu.



Bazı kalbi temizlerin!! Ne yani baş örtüsü takmayan ve tesettüre bürünmeyen hayasız ve namussuz mu? Dediklerini duymuşsunuzdur.

Çam ağacının gölgesinde

DEFİLE: Ünlü mankenlerin boy gösterdiği bir defile yapıldı geçen ay.. Tesettürlü mankenlerin kırıtan yürüyüşleri gözlerimi yaşarttı, yüreğimi cızlattı.... "Nasıl daha fazla ilgi çekebilirim?" sorusuna cevap arayan bayanlar için son derece faydalı bir defile olmuştur herhalde.. Defileyi seyreden muhafaza KÖR erkekler ne düşünmüşlerdir acaba: Belki de şunları: "Nöbetçi hakimi bulsam da, bizim hanımı hemen boşayıp şurdan bir manken kapsam." ya da "İnşallah bizim hanımla kız seyretmiyordur. Bunları giyip de böyle yürürlerse toplu katliam yapmam gerekebilir."

Defile görüntülerini izlerken bir ara uyku bastırmış, uyuyakalmışım. Rüyamda Şeytan'ı gördüm.

Amerika’lı Kadının Tesettür Hakkındaki Sözleri

Amerikalı








bir yazar kadın “Kadınlarla erkekleri karıştırmayınız ve kadınlara
sınırsız hürriyet vermeyiniz.” başlığı altındaki makalesinde tesettür
ve hicab hakkında şöyle diyor:









” Gerçekte İslam topluluğu mükemmel bir toplumdur. Böyle bir topluma
yakışan ise, örflerine bağlı kalarak erkeklerle kızları birbirine
karıştırmamaktır.












Bu toplumun, Avrupa ve Amerikan toplumlarından apayrı bir yanı
vardır. Zira sizde, geçmişlerinden miras kalan öyle örf ve adetleriniz

Moda, reklam, medya üçgeninde kadın

Ufuk Özdemir








Türkiye’de kadın kıyafetinde “modernleşme süreci” ve medyanın buna etkisini incelemek aslında, pek çok başka faktörün de yer almasını gerektiren bir çalışmayla mümkün görünmektedir.

Sokaktaki bu şeker kağıtları da kim?

Lolipoplar, bonbonlar, fondanlar, rengarenk şekerlemeler…

Maşallah maşallah deyip, insan nazar etmekten korkuyor. Hele şu şekerlerin güzelliğine bakın hele… Yeni çıkmış galiba bu başörtülü şekerler! Ay Allah (c.c.)’ım renklerin caf cafına bakın; çingene pembesi, fıstık yeşili, portakal turuncusu, pastel mavisi, kızıllar, vişne çürükleri, firfiriler…

Beden ve Rûhumuzdaki Berraklık Örtü

Rabbim ürpermeyen bir kalbden Sana sığınırım. Tesettürü rûhumuzla birlikte bedenimize de bürümeyi nasib eyle yâ Rabbi!.. Keşke hepimiz bunun şuûruna varabilsek... Tesettürün, sadece bedenimizin değil, rûhumuzun korunmasına ve sâfiyetini muhâfazasına vesîle olduğunu bir kavrayabilsek!..

Bedenlerdeki ve rûhlardaki berraklığımızın kaynağı tesettür, bize Rabbimiz'den ne büyük bir lutuf!..

* * *

Çeyrek tesettür zulmü

Zulüm üçtür:1 insanın başkasına yaptığı zulüm.2.insanının kendine yaptığı zulüm.3.kendisine başkasının yaptığı zulümdür.

Örtülü ve Özgür

Uzun beyaz elbisemle ve iki-üç santim uzunluğundaki siyah saçlarımla bir öğle sonrası sokakta yürüyordum ve kamyon şoforleri ıslık ve bağırmalarıyla beni rahatsız etmişlerdi. Kendimi yenilmiş hissettim. Kuaför salonundan daha şimdi çıkmıştım. Saçlarımı bir erkek gibi kestirmiştim. Kuaför kestiği her tutamdan sonra kendimi nasıl hissettiğimi soruyordu. Korkmamıştım, ama bir organımın kesiliyor olduğu hissine kapılmıştım.