ORUCUN BAŞLAYIP SON BULMASINDA ÖLÇÜ

Ramazan orucunun başlayıp son bulması belirli vakitlerle sınırlıdır. Oruç tutmakla mükellef bulunan müslümanların, mevzubahis olan va-kitleri iyi tesbit etmesi ve oruç farizasını noksanlıkla malûl olmaktan koruması gerekmektedir, Ehemmiyetine işaret olunan vakitler; Rama-zan ayı ve bu ay içinde bulunan günler, başlayış ve sona eriş itibarıyla, ikiye ayrılır.

Oruç ibadetinin başlaması, hilalin görülmesi ile; bu mükellefiyetin sona ermesi ise Şevval hilalinin müşahedesiyle olmaktadır. Bu hususu tesbit eden bir âyeti kerimede "Sizden kim o aya erişirse onu (oru-cunu) tutsun" (1) buyurulmaktadır. Bu emr-i ilâhî, "Sizden her kim Ramazan'da mukim olursa, içinde bulunduğu günün Ramazan olduğunu yakinen bilirse veya Ramazan hilalini görürse onun orucunu tutsun" şeklinde tefsir edilmektedir.

Ramazan hilalinin tesbitinde, Recep ayının yirmi dokuzuncu günü Şaban hilalini gözetlemekte fayda vardır. Bu yolda hareket etmekle, Şaban'ın kaç gün devam etmiş olduğu daha iyi anlaşılmış ve netice iti-barıyla Ramazan'ın ilk gününü anlama kolaylaşmış olur. Hilalin tesbi-tinde muteber olan rü'yet, güneşin batmasından sonra olacak müşahe-dedir. Bu sebeple, Ramazan arefesinde, öğle vaktinden akşama kadar olan zaman içinde hilal görülecek olsa bu rü'yet ertesi gün için geçerli olur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) "Ay, yirmi dokuz (da otuz da) olabilir,Hilali görmedikçe oruç tutmayın ve onu (Şevval hilalini) müşahe-de etmedikçe iftar (bayram) etmeyin. Eğer üzeriniz bulutlanırsa mikdarını hesaplayın" (2) buyurmuştur. Bu miktarın ne şekilde he-saplanacağına, Ebu Hüreyre (r.a.)'nin rivayet ettiği "Şaban'ın sayısını otuza tamamlayın" (3) hadisi açıklık getirmektedir.

Ramazan günlerindeki oruçların ilk vakti, tan yerinin ağarması; son vakti ise gecenin başlaması İle olur, Halk örfünde "Gündüz" denildiği zaman, güneşin doğması ile batması arasındaki zaman akla gelir. Dinî hükümlere göre, gündüz, tan yerinin ağarması ile başlamış olur. Oruç-larımızın kusursuz olarak tutulabilmesi için, vakitlerin giriş ve çıkış za-manlarına büyük bir dikkat göstermemiz gerekmektedir.

Bu hususta hataya düşmemek için, "İmsak"ı minarede okunacak ezana değil, takvime ve radyo ile ayarlanmış saate bakarak tesbit et-melidir. Zira ezan okuyacak kimsenin elde olmayan sebeplerle gecik-mesi, saatinin ayarsız olması ve vazifeli müezzinin bulunmaması gibi ihtimaller ile ezanın gecikmesi mümkündür. İmsakin başlaması ile na-mazın kılınma vaktinin aynı saat ve dakikada toplanmış olması, tatbi-katta aksamalara müsait bir durum meydana getirmektedir.

Ezan, namaz vaktinin girdiğinin ilanı olmaktadır. İmsakin başladı-ğını daha sağlam ve ihtiyata daha uygun bir esasa göre tesbit etmek için, "Temkin"i dikkate almadan hazırlanmış takvimlerin, gösterdiği im-sak vakitlerinden 18-20 dakika önce yiyip içmeye son vermelidir. İhti-yatlı hareketin en salim bir yol olduğu ve ibadet vazifesinin böyle bir dikkate ihtiyaç gösterdiği hatırdan çıkarılmamalıdır.


(1) Sûre-i Bakara, 185.
(2) Müslim, c. 3, sh. 122.
(3) Buhârî, c. 2, sh. 229.