2.3.3 Televizyon Yayınlarının Kadın Ekseninde Toplumsal Değerlerin Değişimine Etkisi
Bu incelemenin kapsamı içinde buraya kadar bahsedilenler arasında kadın ekseninde toplumsal değerlerin değişimi ve özelde kadın kıyafetindeki modernleşme sürecinde en etkili medya araçlarından biri televizyondur. Özellikle, 1980'li yıllarda TRT'nin artan kanal sayısı, 1990'lardan itibaren Türk toplumunun hayatına giren özel televizyonlar bu süreci hızlandırmada önemli rol oynamıştır.
Televizyon, gazete ve dergiye göre daha etkili bir kitle iletişim aracıdır. Gazeteden ve dergiden en önemli farkı, her eve, her yaştan ve cinsten aile bireylerine kolayca ulaşabilen ve insanların tavır ve davranışlarını daha çok etkileyebilen bir güce sahip olmasıdır.
Kitle iletişim araçlarının gelişmesi modanın evrensel bir giyim şekline dönüşmesinde önemli bir role sahip olmuştur. Özellikle, televizyon kanallarındaki yabancı dizi ve filmler Amerikan ve Avrupa hayat tarzının ve giyim kuşam anlayışının Batılı olmayan ülkelere taşınmasında etkili olmaktadır.
Çalışan kadınlar daha ziyade parlak baskılı magazin dergileri tüketirken, ev kadının dünyasındaki güzel, şık, bakımlı kadın imajı televizyondaki pembe diziler ve magazin programlarıyla beslenmektedir.
Reklam kuşağında çok basit bir ürünün tanıtımında bile şık, bakımlı, modayı takip eden bir kadın imajının kullanılması, geleneksel kadının yok sayılmasına neden olmaktadır. Geleneksel kadın imajı sadece olumsuz bir etki meydana getirmek için kullanılmaktadır. Moda defileleri son on yıl içinde Batı televizyonlarıyla hemen hemen aynı tarihlerde yayınlanmakta, televizyon kanallarının defilelere çok büyük önem atfetmesi seyirciyi modanın vazgeçilmezliği konusunda ikna edici bir rol oynamaktadır.85
Günümüzde çalışan kadın imajı oldukça değişmiştir. İdeal kadın simgesi hem medyada, hem de defilelerin takdiminde "çağdaş, dinamik ve çalışan kadın" olarak ortaya konulmaktadır. Çünkü, modanın taşıyıcı grubu çalışan kadınlardır. Çalışan kadınlar hem ekonomik özgürlükleri olması hasebiyle, hem de cemiyet içindeki zevk ve beğeni etkileşimine daha yoğun olarak maruz kaldıklarından, ev kadınlarına göre modayı daha yakından takip eden bir kategoride bulunmaktadır.86
Özel televizyonlardaki yayınların hiçbir kurala bağlı olmadan sürmesi ve bu yayınların, kişi hak ve özgürlüklerine, toplum ahlâkına yönelik saldırıları, özel hayata yönelik müdahalelerinin yanısıra şiddet ve cinsellik öğeleri taşıması da ayrı bir sorun olmuş ve toplum tarafından tepki görmüştür. Bu durumdan basın mensupları bile rahatsız olmuş ve "bu durumun basın özgürlüğüyle bir ilgisi olmadığını" özellikle vurgulayarak, "bunun basın özgürlüğünün istismarı" olduğunu yazılarında ifade etmişlerdir. Mesela, özel televizyonların ilk döneminde Doğan Heper, Milliyet gazetesindeki köşesinde bu sıkıntısını şu yazısıyla dile getirmiştir:
"Çoluk çocuk TV seyrederken bir de bakıyorsunuz ki bir seks sahnesi! Hemen bitse neyse, uzuyor da uzuyor. Sapık ilişkiler, homoseksüeller, lezbiyenler, transseksüeller, biseksüeller, travestiler, jigololar hepsi her an odamızın, ailemizin içinde, ya TV ekranında, ya da sinemada, ya mecmuada. Artık, yaşantımızın parçaları olma yolundalar."87
Bu yayın politikası uzun süre kamuoyunda ve basın yayın organlarında tartışılmıştır. Politikacılar bu yayınlardan dolayı rahatsızlıklarını belirtmiş, "çocuklarıyla rahatça televizyon seyredememekten" yakınmışlardır. Ülkenin en üst düzeydeki yöneticisi olan Cumhurbaşkanı da "bütün evlere, hatta odalara giren televizyonlardaki, çocuklarla beraber seyredilemeyecek programların çokluğundan" yakınarak, televizyonlardaki "çıplaklık konusunda şikâyetlerin varlığından" bahsetmek gereğini duymuştur.88
Özellikle, televizyonlardaki haber programları, reyting uğruna düzeylerini çok düşürerek, magazin programlarına dönüşmüşlerdir. Şahin'in deyimiyle reytinge endeksli habercilik "Kanlı, cesetli, mahremiyet röntgenciliği yapılan, şiddeti vitrine çıkaran, insanın en maraz meraklarına seslenen haberciliğe" prim vermektedir.89
Medyanın yayın politikaları kültürel açıdan önemli yozlaşmaya neden olmaktadır. Batı'nın Türk toplum yapısına aykırı bir takım davranış biçimleri de medya aracılığıyla toplum kültürünü etkilemektedir. Bu durumu Usluata şu şekilde dile getirmektedir:
"Bugün artık gazetelerimiz büyük puntolarla 'TV'nin Number One'ları' diye başlık atabiliyorlar; yabancı filmlerin çevirilerinde kullanılan uygulamalarla yabancı kökenli sözcükler ya da teknolojilerin sunduğu yeni sözcükler giderek dilimize iyice yerleşiyor; Kültürümüzde hiç de alışkın olmadığımız davranışlar sergileniyor; özel radyo kanallarından İngilizce aksanıyla Türkçe konuşarak dinleyicilere sesleniliyor; Anneler gününün, Noel kutlamalarının ardından 'Sevgililer günü' (Aziz Valentine günü) de-iletişim araçlarıyla sevgililere çiçekler gönderilerek, gazetelere sayfa sayfa ilanlarla sevgililere seslenilerek-kutlanıyor. Cadılar bayramı büyük ihtimalle daha sonra gelecektir."90
Magazin programları ve diziler: 1980'li yıllarda yayınlanan kadın dergilerinde ortaya konular kadın kimliği şu şekilde tasvir edilmekteydi: "Bu yayınlarda yer alan kadınlar, erkekleri büyüler, zengin veya ünlü erkeklerin peşinde koşarlar, başka kadınların sevgilisini elinden kaparlar, nikahsız beraberlikler yaşarlar, sık sevgili değiştirir ve böylece eğlence yerlerinde görülürler, cesur kadınlar, soyunmaktan korkmayan, sapmalardan çekinmeyen, değer tanımayan kişilerdir".91
Sınırlı sayıda insana hitap eden bu dergilerdeki kadın tipleri televizyonlar sayesinde toplumun bütün kesimlerine iletilmektedir. Bunu sağlamada en büyük rolü televole tipi magazin programları oynamaktadır.
Televoleler futbolcularla, şarkıcıları, mankenleri, dansözleri aynı noktada buluşturdu. Diğer bir deyişle, kadınlarla erkekleri aynı saatte ekran başına toplamayı başardı. Artık, bu programları en az erkekler kadar kadınlar da ilgiyle izlemektedirler. Kadınlar futbolcuları ve erkek şarkıcıları, erkeklerse kadın şarkıcı ve mankenlerin yaşamlarını, eğlendikleri mekanları ve modayı bu programlardan öğrenmeye başladılar. Bu programlar aile fertlerinin hep birlikte izledikleri programlar haline gelmiştir.
Son zamanlarda televole programlarına konu olan kimi kişiler dizi filmlerde rol alan sanatçılardır. "Asmalı Konak", "Zerda", "Gülbeyaz" gibi dizilerin oyuncuları nerede eğlenir, kimlerle flört eder, ne yerler, ne içerler?... Programlar bunlarla doludur. Bugün tüm kanalların bir televolesi var. Herkese hitap ettiği için sunulan bu ürün, tamamen bunalan günümüz insanını bir anlamda uyuşturarak etkisiz hale getirmekte ve yeni yaşam biçimleri (Futbolcuların ve şarkıcıların tükettiği ürünler aracılığıyla) sunarak, insanların ekonomik kriz, eğitim, sağlık, çalışma şartları gibi sorunları düşünmeden yaşamasını sağlamaktadır.92
Türk televizyonlarında son dönemde peşpeşe yerli diziler yayınlanmaya başlamıştır. Bunların bir kısmı güneydoğudaki ağalık sisteminin günümüze uyarlanmış modern versiyonları, okul ve öğrenci dizileri, ev, aile ve mahalle dizileri olarak sınıflandırılabilir.
Ama, bu dizilerin ortak noktası, modern hayat tarzlarının, modern kadın kıyafetlerinin dizilerin değişmez unsurları haline gelmiş olmasıdır. Bu diziler büyük çoğunlukla Türkiye'de sadece modern seküler hayat tarzının egemen olduğu, dinden ve dini değerlerden arındırılmış bir toplum biçimi kurgular.
Öyle ki, "Çocuklar Duymasın", "Asmalı Konak", "Kınalı Kar", "Lise Defteri", "Gelin", "Hayat Bilgisi" gibi dizilere dışarıdan bakan bir kişi bu dizilerdeki insanların hangi dine mensup olduğu konusunda hiçbir fikir yürütemez. Bu dizilerdeki insanların mensup olduğu bir dini simgeleyen, hatırlatan hiçbir görüntüye yer verilmez.
Söz konusu dizilerden kent ortamında geçen dizilerde, kadınlar moda başkentlerindeki podyumlarda sergilenen son moda giysileri giyerler. Mini etekler, kot pantolonlar, streç pantolon, tişört kadınların dişiliğini sergilediği son derece dekolte kıyafetler bu dizilerde sergilenen karakterlerin günlük kıyafetleridir. Mesela, "Çocuklar Duymasın" dizisinde dini değerleri bırakın Türk toplumunun ahlaki değerleri bile gözardı edilir. Dizide anne rolündeki kadın, aynı zamanda modern, kentli ve çalışan bir kadındır. Her zaman bakımlı, makyajlı, dekolte kıyafetlerle kayınpederinin ve babasının yanında bile rahatça dolaşabilen bir karakteri sergiler.
Bazı araştırmalara göre toplumun yüzde 68'ini oluşturan başörtülü kadınlara bu dizide rastlanmaz. Sadece temizlikçi kadın başını bağlar. O da temizlikçi kadın öyle olması gerektiği içindir. Çünkü, tam tesettürlü olmasa da başörtüsü temizlikçi kadının doğal kostümüdür.
Dini simgeleyen kıyafet ve davranışlara köy dizilerindeki gündelik hayat içerisinde bile rastlamak çok zordur. Köydeki kadın ve kızlar ancak yarım bağlanmış bir başörtüsüyle karakterize edilirler. Çoğu kere de yaşlı kadınların kıyafetlerini tamamlayan, yarım bağlanmış fularlardır bunlar. Bu dizilerin içerisinde toplumun değer yargılarına en yakın olan "Ekmek Teknesi"nde bile asla bir başörtülü ve tesettürlü kadın bulunmaz.
Sözkonusu dizilerde dinle ilgili karakter ya kötü ya da dalga geçilen zayıf karakterli biridir. Bunlardan "Hayat Bilgisi" dizisindeki "Din Bilgisi" öğretmeni, kimseye faydası dokunmayan, asosyal bir tiptir. Reşat Nuri Güntekin'in romanlarındaki yobaz karakterinin biraz daha günümüze uyarlanmış şekli gibi durmaktadır. Dizilerde öğretmenin eş anlamlısı olarak lise ve üniversitelerde kullanılan "hoca" ifadesine bile dini bir çağrışım yaptığı için tahammül edilmez ve bu dizinin modern Cumhuriyet öğretmenin ağzından "hoca camide" ifadesiyle aşağılanır.
Hatta, bir dönem devlet kurumu olan Aile Kurulu tarafından yapılan bir dizideki imam, iyi, yardımsever, aydın bir din adamı olarak karakterize edildiği için TRT tarafından yayınlanmamıştır. TRT'nin gerekçesi ilginçti. "Böyle iyi bir imam karakteri olamaz"dı.
Sonuç olarak Türk televizyonlarındaki dizilerde din ve dini değerler tamamen yok sayılmaktadır. Din ve dini simgeler ancak aşağı sınıflara mensup, fakir, eğitimsiz, cahil, gelişmemiş insanları ait modası geçmiş değerler olarak karakterize edilmektedir. Modern hayat biçimi ve modern kıyafet ise topluma olumlu karakterlerle sunulmaktadır.
Bu anlayış, Türk toplumu tarafından da benimsenmiş, en azından kanıksanmış görünmektedir. Çünkü, bu diziler aynı zamanda en çok seyredilen dizilerdir. Bu dizilerdeki hayat tarzı, kılık kıyafet biçimleri toplumu önemli ölçüde de etkilemektedir. Daha önceleri sadece büyükşehirlerin merkezlerinde görülen kıyafetlerin bugün Türkiye'nin en ücra kasaba ve köylerinde görünmeye başlamasında televizyonlardaki bu dizilerin ve dizilerdeki karakterlerin önemli payı vardır.
Kentin merkezindeki çalışma mekanlarına giden otobüs ve minibüsleri, Büyükşehirlerin varoşlarında yaşayan başörtülü annelerin, streç kotlu, kazaklı, makyajlı kızları doldurmaktadır. Eğitim düzeyi çok düşük bu kızlar için kendilerini ispat etmenin tek yolu, o dizilerde gördükleri genç kızlar gibi giyinerek sahip oldukları tek değer olan vücutlarını teşhir etmektir.
Reklam içerikleri: Günümüzde çok pahalı bir yatırım gerektiren televizyon yayıncılığı, ancak reklamlarla yayınlarını sürdürebilme imkanına sahiptirler. Reklam verenler ve reklam ajansları tek amacı tüketimi körüklemek olan ve bunun için her türlü yolu mubah gören bir anlayış içinde reklam programları üretmektedirler.
Reklamcılık, hem kendisi hem de sunduğu ürünler açısından modernizmin ürünüdür ve modernizmin amaçlarına hizmet eder. Gıda ve hizmet sektörüyle ilgili reklamları bir kenara bıraksak bile sadece kadınlara yönelik ürünler, kozmetikler ve kadınlara özgü ürünlerin sunumu hemen hemen tamamen güzellik, gençlik ve sağlık unsurları üzerine kurulmuştur.
Günümüzde reklamlar artık yerel özellikleri bile dikkate almadan evrensel ölçütlerle üretilmektedir. Yani, bunun anlamı, kadını bir cinsi meta olarak gören kapitalist anlayışın ayrım gözetmeksizin dünyanın her tarafında aynı reklamları yayınlamasıdır. ABD'de ya da Avrupa'da gösterilen reklamlar Türkiye'de de hiç değiştirilmeden yayınlanmaktadır.
Reklamlarda ister kadınlara yönelik olsun, isterse diğer kesimlere, reklamlar kadın unsurunun bütün cinsel kışkırtıcılığıyla kullanıldığı programlardır. En ilgisiz reklamlarda bile mini etekli, makyajlı, bakımlı, cinsel mesajların verildiği görüntüler yayınlanmaktadır. Bu açıdan reklamlar hem tüketim kültürünün hem de modern hayat tarzının yaygınlaştırılmasında kullanılan etkili yöntemlerden biridir. Ve toplumun hiçbir kesimi ve hiçbir alan bu yayınlara karşı korunma içinde değildir.
Televizyon, gazete ve dergiye göre daha etkili bir kitle iletişim aracıdır. Gazeteden ve dergiden en önemli farkı, her eve, her yaştan ve cinsten aile bireylerine kolayca ulaşabilen ve insanların tavır ve davranışlarını daha çok etkileyebilen bir güce sahip olmasıdır.
Kitle iletişim araçlarının gelişmesi modanın evrensel bir giyim şekline dönüşmesinde önemli bir role sahip olmuştur. Özellikle, televizyon kanallarındaki yabancı dizi ve filmler Amerikan ve Avrupa hayat tarzının ve giyim kuşam anlayışının Batılı olmayan ülkelere taşınmasında etkili olmaktadır.
Çalışan kadınlar daha ziyade parlak baskılı magazin dergileri tüketirken, ev kadının dünyasındaki güzel, şık, bakımlı kadın imajı televizyondaki pembe diziler ve magazin programlarıyla beslenmektedir.
Reklam kuşağında çok basit bir ürünün tanıtımında bile şık, bakımlı, modayı takip eden bir kadın imajının kullanılması, geleneksel kadının yok sayılmasına neden olmaktadır. Geleneksel kadın imajı sadece olumsuz bir etki meydana getirmek için kullanılmaktadır. Moda defileleri son on yıl içinde Batı televizyonlarıyla hemen hemen aynı tarihlerde yayınlanmakta, televizyon kanallarının defilelere çok büyük önem atfetmesi seyirciyi modanın vazgeçilmezliği konusunda ikna edici bir rol oynamaktadır.85
Günümüzde çalışan kadın imajı oldukça değişmiştir. İdeal kadın simgesi hem medyada, hem de defilelerin takdiminde "çağdaş, dinamik ve çalışan kadın" olarak ortaya konulmaktadır. Çünkü, modanın taşıyıcı grubu çalışan kadınlardır. Çalışan kadınlar hem ekonomik özgürlükleri olması hasebiyle, hem de cemiyet içindeki zevk ve beğeni etkileşimine daha yoğun olarak maruz kaldıklarından, ev kadınlarına göre modayı daha yakından takip eden bir kategoride bulunmaktadır.86
Özel televizyonlardaki yayınların hiçbir kurala bağlı olmadan sürmesi ve bu yayınların, kişi hak ve özgürlüklerine, toplum ahlâkına yönelik saldırıları, özel hayata yönelik müdahalelerinin yanısıra şiddet ve cinsellik öğeleri taşıması da ayrı bir sorun olmuş ve toplum tarafından tepki görmüştür. Bu durumdan basın mensupları bile rahatsız olmuş ve "bu durumun basın özgürlüğüyle bir ilgisi olmadığını" özellikle vurgulayarak, "bunun basın özgürlüğünün istismarı" olduğunu yazılarında ifade etmişlerdir. Mesela, özel televizyonların ilk döneminde Doğan Heper, Milliyet gazetesindeki köşesinde bu sıkıntısını şu yazısıyla dile getirmiştir:
"Çoluk çocuk TV seyrederken bir de bakıyorsunuz ki bir seks sahnesi! Hemen bitse neyse, uzuyor da uzuyor. Sapık ilişkiler, homoseksüeller, lezbiyenler, transseksüeller, biseksüeller, travestiler, jigololar hepsi her an odamızın, ailemizin içinde, ya TV ekranında, ya da sinemada, ya mecmuada. Artık, yaşantımızın parçaları olma yolundalar."87
Bu yayın politikası uzun süre kamuoyunda ve basın yayın organlarında tartışılmıştır. Politikacılar bu yayınlardan dolayı rahatsızlıklarını belirtmiş, "çocuklarıyla rahatça televizyon seyredememekten" yakınmışlardır. Ülkenin en üst düzeydeki yöneticisi olan Cumhurbaşkanı da "bütün evlere, hatta odalara giren televizyonlardaki, çocuklarla beraber seyredilemeyecek programların çokluğundan" yakınarak, televizyonlardaki "çıplaklık konusunda şikâyetlerin varlığından" bahsetmek gereğini duymuştur.88
Özellikle, televizyonlardaki haber programları, reyting uğruna düzeylerini çok düşürerek, magazin programlarına dönüşmüşlerdir. Şahin'in deyimiyle reytinge endeksli habercilik "Kanlı, cesetli, mahremiyet röntgenciliği yapılan, şiddeti vitrine çıkaran, insanın en maraz meraklarına seslenen haberciliğe" prim vermektedir.89
Medyanın yayın politikaları kültürel açıdan önemli yozlaşmaya neden olmaktadır. Batı'nın Türk toplum yapısına aykırı bir takım davranış biçimleri de medya aracılığıyla toplum kültürünü etkilemektedir. Bu durumu Usluata şu şekilde dile getirmektedir:
"Bugün artık gazetelerimiz büyük puntolarla 'TV'nin Number One'ları' diye başlık atabiliyorlar; yabancı filmlerin çevirilerinde kullanılan uygulamalarla yabancı kökenli sözcükler ya da teknolojilerin sunduğu yeni sözcükler giderek dilimize iyice yerleşiyor; Kültürümüzde hiç de alışkın olmadığımız davranışlar sergileniyor; özel radyo kanallarından İngilizce aksanıyla Türkçe konuşarak dinleyicilere sesleniliyor; Anneler gününün, Noel kutlamalarının ardından 'Sevgililer günü' (Aziz Valentine günü) de-iletişim araçlarıyla sevgililere çiçekler gönderilerek, gazetelere sayfa sayfa ilanlarla sevgililere seslenilerek-kutlanıyor. Cadılar bayramı büyük ihtimalle daha sonra gelecektir."90
Magazin programları ve diziler: 1980'li yıllarda yayınlanan kadın dergilerinde ortaya konular kadın kimliği şu şekilde tasvir edilmekteydi: "Bu yayınlarda yer alan kadınlar, erkekleri büyüler, zengin veya ünlü erkeklerin peşinde koşarlar, başka kadınların sevgilisini elinden kaparlar, nikahsız beraberlikler yaşarlar, sık sevgili değiştirir ve böylece eğlence yerlerinde görülürler, cesur kadınlar, soyunmaktan korkmayan, sapmalardan çekinmeyen, değer tanımayan kişilerdir".91
Sınırlı sayıda insana hitap eden bu dergilerdeki kadın tipleri televizyonlar sayesinde toplumun bütün kesimlerine iletilmektedir. Bunu sağlamada en büyük rolü televole tipi magazin programları oynamaktadır.
Televoleler futbolcularla, şarkıcıları, mankenleri, dansözleri aynı noktada buluşturdu. Diğer bir deyişle, kadınlarla erkekleri aynı saatte ekran başına toplamayı başardı. Artık, bu programları en az erkekler kadar kadınlar da ilgiyle izlemektedirler. Kadınlar futbolcuları ve erkek şarkıcıları, erkeklerse kadın şarkıcı ve mankenlerin yaşamlarını, eğlendikleri mekanları ve modayı bu programlardan öğrenmeye başladılar. Bu programlar aile fertlerinin hep birlikte izledikleri programlar haline gelmiştir.
Son zamanlarda televole programlarına konu olan kimi kişiler dizi filmlerde rol alan sanatçılardır. "Asmalı Konak", "Zerda", "Gülbeyaz" gibi dizilerin oyuncuları nerede eğlenir, kimlerle flört eder, ne yerler, ne içerler?... Programlar bunlarla doludur. Bugün tüm kanalların bir televolesi var. Herkese hitap ettiği için sunulan bu ürün, tamamen bunalan günümüz insanını bir anlamda uyuşturarak etkisiz hale getirmekte ve yeni yaşam biçimleri (Futbolcuların ve şarkıcıların tükettiği ürünler aracılığıyla) sunarak, insanların ekonomik kriz, eğitim, sağlık, çalışma şartları gibi sorunları düşünmeden yaşamasını sağlamaktadır.92
Türk televizyonlarında son dönemde peşpeşe yerli diziler yayınlanmaya başlamıştır. Bunların bir kısmı güneydoğudaki ağalık sisteminin günümüze uyarlanmış modern versiyonları, okul ve öğrenci dizileri, ev, aile ve mahalle dizileri olarak sınıflandırılabilir.
Ama, bu dizilerin ortak noktası, modern hayat tarzlarının, modern kadın kıyafetlerinin dizilerin değişmez unsurları haline gelmiş olmasıdır. Bu diziler büyük çoğunlukla Türkiye'de sadece modern seküler hayat tarzının egemen olduğu, dinden ve dini değerlerden arındırılmış bir toplum biçimi kurgular.
Öyle ki, "Çocuklar Duymasın", "Asmalı Konak", "Kınalı Kar", "Lise Defteri", "Gelin", "Hayat Bilgisi" gibi dizilere dışarıdan bakan bir kişi bu dizilerdeki insanların hangi dine mensup olduğu konusunda hiçbir fikir yürütemez. Bu dizilerdeki insanların mensup olduğu bir dini simgeleyen, hatırlatan hiçbir görüntüye yer verilmez.
Söz konusu dizilerden kent ortamında geçen dizilerde, kadınlar moda başkentlerindeki podyumlarda sergilenen son moda giysileri giyerler. Mini etekler, kot pantolonlar, streç pantolon, tişört kadınların dişiliğini sergilediği son derece dekolte kıyafetler bu dizilerde sergilenen karakterlerin günlük kıyafetleridir. Mesela, "Çocuklar Duymasın" dizisinde dini değerleri bırakın Türk toplumunun ahlaki değerleri bile gözardı edilir. Dizide anne rolündeki kadın, aynı zamanda modern, kentli ve çalışan bir kadındır. Her zaman bakımlı, makyajlı, dekolte kıyafetlerle kayınpederinin ve babasının yanında bile rahatça dolaşabilen bir karakteri sergiler.
Bazı araştırmalara göre toplumun yüzde 68'ini oluşturan başörtülü kadınlara bu dizide rastlanmaz. Sadece temizlikçi kadın başını bağlar. O da temizlikçi kadın öyle olması gerektiği içindir. Çünkü, tam tesettürlü olmasa da başörtüsü temizlikçi kadının doğal kostümüdür.
Dini simgeleyen kıyafet ve davranışlara köy dizilerindeki gündelik hayat içerisinde bile rastlamak çok zordur. Köydeki kadın ve kızlar ancak yarım bağlanmış bir başörtüsüyle karakterize edilirler. Çoğu kere de yaşlı kadınların kıyafetlerini tamamlayan, yarım bağlanmış fularlardır bunlar. Bu dizilerin içerisinde toplumun değer yargılarına en yakın olan "Ekmek Teknesi"nde bile asla bir başörtülü ve tesettürlü kadın bulunmaz.
Sözkonusu dizilerde dinle ilgili karakter ya kötü ya da dalga geçilen zayıf karakterli biridir. Bunlardan "Hayat Bilgisi" dizisindeki "Din Bilgisi" öğretmeni, kimseye faydası dokunmayan, asosyal bir tiptir. Reşat Nuri Güntekin'in romanlarındaki yobaz karakterinin biraz daha günümüze uyarlanmış şekli gibi durmaktadır. Dizilerde öğretmenin eş anlamlısı olarak lise ve üniversitelerde kullanılan "hoca" ifadesine bile dini bir çağrışım yaptığı için tahammül edilmez ve bu dizinin modern Cumhuriyet öğretmenin ağzından "hoca camide" ifadesiyle aşağılanır.
Hatta, bir dönem devlet kurumu olan Aile Kurulu tarafından yapılan bir dizideki imam, iyi, yardımsever, aydın bir din adamı olarak karakterize edildiği için TRT tarafından yayınlanmamıştır. TRT'nin gerekçesi ilginçti. "Böyle iyi bir imam karakteri olamaz"dı.
Sonuç olarak Türk televizyonlarındaki dizilerde din ve dini değerler tamamen yok sayılmaktadır. Din ve dini simgeler ancak aşağı sınıflara mensup, fakir, eğitimsiz, cahil, gelişmemiş insanları ait modası geçmiş değerler olarak karakterize edilmektedir. Modern hayat biçimi ve modern kıyafet ise topluma olumlu karakterlerle sunulmaktadır.
Bu anlayış, Türk toplumu tarafından da benimsenmiş, en azından kanıksanmış görünmektedir. Çünkü, bu diziler aynı zamanda en çok seyredilen dizilerdir. Bu dizilerdeki hayat tarzı, kılık kıyafet biçimleri toplumu önemli ölçüde de etkilemektedir. Daha önceleri sadece büyükşehirlerin merkezlerinde görülen kıyafetlerin bugün Türkiye'nin en ücra kasaba ve köylerinde görünmeye başlamasında televizyonlardaki bu dizilerin ve dizilerdeki karakterlerin önemli payı vardır.
Kentin merkezindeki çalışma mekanlarına giden otobüs ve minibüsleri, Büyükşehirlerin varoşlarında yaşayan başörtülü annelerin, streç kotlu, kazaklı, makyajlı kızları doldurmaktadır. Eğitim düzeyi çok düşük bu kızlar için kendilerini ispat etmenin tek yolu, o dizilerde gördükleri genç kızlar gibi giyinerek sahip oldukları tek değer olan vücutlarını teşhir etmektir.
Reklam içerikleri: Günümüzde çok pahalı bir yatırım gerektiren televizyon yayıncılığı, ancak reklamlarla yayınlarını sürdürebilme imkanına sahiptirler. Reklam verenler ve reklam ajansları tek amacı tüketimi körüklemek olan ve bunun için her türlü yolu mubah gören bir anlayış içinde reklam programları üretmektedirler.
Reklamcılık, hem kendisi hem de sunduğu ürünler açısından modernizmin ürünüdür ve modernizmin amaçlarına hizmet eder. Gıda ve hizmet sektörüyle ilgili reklamları bir kenara bıraksak bile sadece kadınlara yönelik ürünler, kozmetikler ve kadınlara özgü ürünlerin sunumu hemen hemen tamamen güzellik, gençlik ve sağlık unsurları üzerine kurulmuştur.
Günümüzde reklamlar artık yerel özellikleri bile dikkate almadan evrensel ölçütlerle üretilmektedir. Yani, bunun anlamı, kadını bir cinsi meta olarak gören kapitalist anlayışın ayrım gözetmeksizin dünyanın her tarafında aynı reklamları yayınlamasıdır. ABD'de ya da Avrupa'da gösterilen reklamlar Türkiye'de de hiç değiştirilmeden yayınlanmaktadır.
Reklamlarda ister kadınlara yönelik olsun, isterse diğer kesimlere, reklamlar kadın unsurunun bütün cinsel kışkırtıcılığıyla kullanıldığı programlardır. En ilgisiz reklamlarda bile mini etekli, makyajlı, bakımlı, cinsel mesajların verildiği görüntüler yayınlanmaktadır. Bu açıdan reklamlar hem tüketim kültürünün hem de modern hayat tarzının yaygınlaştırılmasında kullanılan etkili yöntemlerden biridir. Ve toplumun hiçbir kesimi ve hiçbir alan bu yayınlara karşı korunma içinde değildir.
Türkiye'de Kadın Kıyafetinde Modernleşme Süreci ve Medyanın Etkisi
- Giriş
- 1. Medyanın Modernleşme Sürecine Etkisi
- 1.1. Medyanın Etkileme Gücü
- 1.2. Kültürel Hayatın Metalaşması ve Tüketim Kültürünün Yaygınlaştırılması
- 1.3. Medyanın Kadın Kıyafetinin Modernleşmesine Etkisi
- 1.3.1. Moda
- 1.3.2. Reklam Sektörü ve Kadın
- 2. Türkiye'de Kadın Kıyafetindeki Modernleşmenin Bir Aracı Olarak Medya
- 2.2. Türk Kadın Kıyafetinin Modernleşmesinde Medyanın Etkisi
- 2.2.1. Osmanlı-Meşrutiyet Dönemi
- 2.2.2. Cumhuriyetin İlk Yılları ve Tek Partili Dönem
- 2.2.3. Çok Partili Döneme Geçiş
- 2.2.4. 1960 ve 70'li yıllar
- 2.3. 1980 Sonrası Dönemde Medyanın Kadın Ekseninde Toplumsal Değerleri Değiştirmedeki Etkisi
- 2.3.1. Müstehcenlik ve Gazeteler
- 2.3.2. Geleneksel Değerlerin Sorgulanması ve Dergiler
- 2.3.3 Televizyon Yayınlarının Kadın Ekseninde Toplumsal Değerlerin Değişimine Etkisi
- 2.4. Modernleşme Bağlamında muhafazakâr Medya ve Kadın
- Sonuç
- Kaynaklar
- Dipnotlar