VASİYYETLERDE ÖLÇÜ

Vasiyyet, bir malı veya menfaati ölümden sonraya izafetle bir şahsa yahut beşeriyetin yararına hizmet veren bir hayır müessesesine bedelsiz olarak temlik etmektir.

Vasiyyet, kazandığımız servetten başkalarını faydalandırmak gayesi ile hayırlı işlere para harcanmasını veya insanlığa yararı olacak tesisler kurulmasını emredip, bunları tamamlamaya yetecek bir servel bırakmaktır.
Yapılacak vasiyyetin geçerli olabilmesi için iki şeye dikkat edilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;

1- "Fakirlere, camilere veya su hayrına sarf edilmesi" şeklinde ve mutlak bir ifade ile vasiyyet yapılırsa, herhangi bir kimse tarafından kabul edilmeye hâcet kalmaksızın, sadece vasiyyet yapan kimsenin teklifi ile geçerli olur.

2- Belirli bir şahıs adına vasiyyet yapılacak olursa, bunun geçerli olabilmesi için, lehine vasiyyet yapılan şahsın sarahaten veya delâleten bunu kabul etmesi lâzımdır.

Yapılacak işin ehemmiyet derecesine göre vasiyyetin hükümleri birbirinden farklıdır, Meseleyi bu yönden ele alıp açıklamak istiyoruz.

a) Vacip olan vasiyyetler;
Üzerine farz olup da edâ etmeye imkân bulamadığı hac borcunu ifâ etmeye, borç olarak tahakkuk etmiş zekâtın dağıtılmasına, keffâretin yerine getirilmesine dair vasiyyette bulunmak gibi.

b) Mendup bulunan vasiyyetler:
Hiç mirasçı bulunmayan ve kimseye de borcu olmayan bir şahsın, malının tamamını vasiyyet etmesi gibi.
Şayet vefatından sonra kendisine vâris olacak kimsesi varsa, yapılacak vasiyyetin malın üçte birini aşmaması lâzımdır.

c) Mekruh bulunan vasiyyetler:
Günah işlemeye devam eden, Allah ve Resûlü'nün yasakladığı işleri halkın arasında yaymaya çalışan bir kimsenin lehine vasiyyet etmek gibi. Zira fasik bir kimseye yardım, dinin zarar görmesine sebep olur.

d) Geçersiz olan vasiyyetler:
Bir kimse, mirasçısı olan şahıslardan biri lehine vasiyyette bulunamaz. Bulunmuş olsa, diğer vârisler rıza göstermedikçe, geçerli olmaz. Zira sünnete ve İslâmî ölçülere aykırı bulunmaktadır. İsterse yapılacak vasiyyet, arkaya kalan servetin üçte birini aşmayacak seviyede olsun.

Allah, her hak sahibine hakkına vermiştir. Binâenaleyh, mirasçı olan
şahıs lehine vasiyyet yapmak yoktur" (1).

(i)Feyzü'l-Kadir, c. 2, sh. 244.