VAKIF KURMADA VE VAKIFLARI KORUMADA ÖLÇÜ

Vakıf; bir mülkün menfaatini halka tahsis edip aynını, Allah Teâlâ'nın mülkü hükmünde olarak, temlik ve temellükten ebediyyen men etmektir. Dinimizin yayılması, halkın istifade edeceği ilimlerin çoğalması ve hastaların tedavisi gibi düşünceler ile hayır müesseseleri kurmak ve bunların korunması için çalışmak, islâmî bir vecibe olduğu kadar insâni bir vazifedir.

İçlerinde Allah Teâlâ'ya ibadet edilen camiler ve mescidler, ilim neşreden medreseler ve mektepler, kütüphaneler ve içinde bulunan değerli eserler, çeşmeler ve bekâr hamamları, dârüşşefekalar ve hastaneier hep bu hayırlı niyyetin tezahürü olarak vücut bulmuş kıymetli eserler olmaktadır.
Vakfın tesisi kadar korunması da mühim bir vazifedir. İslâm dini bu ciheti çok sağlam esaslara bağlamış bulunmaktadır. Bu ölçüleri bilmek, müslümanlar için bir vazifedir. Çünkü bu gibi kıymetli eserler, vakıf tesis eden kimsenin hazırlattığı "vakfiye" esaslarına göre muhafaza edilecektir. Bu hususla ilgili ölçüleri din kardeşlerimizin ıttılâına arz etmek istiyoruz.

a) Sahih vakıflarda, vakfı yapan kimsenin dinî esaslara uygun bulunan şartlarına muhalefet câiz değildir.
Bu noktadan hareketle denilmektedir ki: Şer'î hükümlere uygun olarak vakfedilmiş bir medrese, cami haline; bir mescid, kütüphaneye çevrilemez. Böyle bir değişiklik asla câiz değildir (1).

b) Vakıf satılmaz, satın alınmaz ve miras olamaz.
Hz.Ömer; Hayber'de bulunan ve değeri çok yüksek olan bir hurmalığını aslı satılmamak, satın alınmamak, miras olarak taksim edilmemek ve hibe yapılmamak üzere vakfetmişti (2). Bu hayrın vakfiyesini kırmızı bir derinin üzerine yazdırtmış ve Abdullah bin Erkam'ı şahid olarak göstermişti (3).

c) Vakıf yapacak kimsenin temlik ve teberruya ehil olması şarttır.
Bu hüküm dikkate alınınca çocukların, mecnunların, bunamış kim-selerin yapacakları vakıfların sahih olmadığı anlaşılmaktadır.
d) Vakfı yapan kimsenin rızasının bulunması şarttır.
Cebir ve ikrah yoluyla yaptırılan vakıf, sahih olamaz. Çünkü bunda o kimsenin rızası bulunmamaktadır.

e) Vakıfta te'bid şarttır.
Bu şarta dayanarak denilmektedir ki: Muvakkatt olan bir vakıf, ittifakla sahih değildir.

f) Vakfedilecek bir malın akar olması şarttır.
Binâenaleyh, taşınır cinsten olan bir malın asaleten vakfı câiz değildir. Çünkü bu gibi şeylerde te'bid (devamlılık) bulunmaz. Menkul bir şeyin vakfı, ancak bir akara tâbi olarak câiz görülmektedir.

g) Vakfedilen şeyin ayn olması şarttır.
Bu şart dikkate alınarak şöyle denilmektedir: Başkasının üzerinde bulunan bir alacağını, tahsil etmeden önce vakfetmek sahih olmaz. Bu itibarla, bir malın kendini değil de menfaatini vakfetmek de sahih değildir.

h) Vakfedilecek binaların veya ağaçların sökülüp köklenmeyi hak etmiş olmaması şarttır.

Bu şart dikkate alınınca, bir şahsın gasp ettiği arsa üzerinde kendisi için yaptırdığı bir binayı veya diktiği ağaçlan vakfetmesi sahih olmaz. Çünkü arsa sahibi bunları söktürmeye hak sahibi bulunmaktadır.

Halka hizmetin Hakk'a hizmet olacağını dikkate alan müslümanlar, bu ölçülere muvafık olarak, pekçok hayırlı müesseseler kurup halkın istifadesine sunmuşlardır.


(1) Hukuk-ı İsiâmiye ve Istılâhât-ı Fıkhiye Kamusu, c. 4, sh. 228.
(2) İbni Mâce, c. 2, sh801.
(3) et-Tâc, c. 2f sh. 223.