EHL-İ KİTAP KİMDİR VE KESTİĞİ YENİR Mİ?

Ehl-i kitap; Allah tarafından gönderilmiş bir Peygambere, indirilmiş semavî kitaplardan birine iman etmiş kimseye denilmektedir.

Bu tariften ehi-i kitabın iman ehlinden olduğunu değil, Allah'a şirk koşanlardan ayrıldığı noktayı anlamaktayız.


Hıristiyan veya Yahudilerden bulunan bir kimsenin kestiği hayvanın yenilebilmesi, bazı şartlara bağlanmıştır. Şöyle ki:

a)Kesimi yapan gayri müslimin Allah'a şirk koşan bir kimse olmaması,

b)Keseceği hayvanın İslâmî usûl üzerine boğazlanması,

c)Keserken Allah'ın adını anmış olması.

Fıkıh kitaplarımız; enine, boyuna ve derinliğine incelendiği zaman, ehl-i kitabın kestiğinin yenilebileceğine dâir fetvanın mutlak bir ifâde ile verilmediğini ve yukarıdaki şartlara bağlandığını görmekteyiz.

Şayet bir Hıristiyan, Hz. İsa'nın ilâh olduğu inancını; Yahudi olan bir fert de Hz. Üzeyr'in ilah olduğu itikadını taşımakta ise kestiğini -yemek şöyle dursun- yememenin vacip olduğunu, muteber fıkıh kitaplarımızda açıkça görülmektedir.

Böyle bir kimse, tevhid inancını kaybetmiş olacağından, mecûsî gibidir. Onun kestiğini yemek, biz müslümanlara halâl değildir (140).

Kesilen bir hayvanın yenilebilmesi için kesen kimsenin, müslümanda olduğu gibi, inanç yönünden; ehl-i kitapta görüldüğü gibi iddia cihetinden tevhid ehlinden olması şartır (141).

İslâm adını taşıyan bir kimse bile herhangi bir şahsi veya maddeyi Allah'a eş tutacak olursa, kestiği yenemez.

Günümüzdeki Hıristiyanların pek çoğunda hâkim olan inanç, onların müşrik olduğu neticesini ortaya koymaktadır.

Ahmed Hamdi Akseki (merhum), İslâm Dini adlı eserinin "Allah Teâlâ Hazretlerine İman" başlığı altında açtığı bahiste (Şirkin Çeşitleri) bölümünün (b) paragrafında, şöyle ifade etmektedir:

"Allah'ın baba-oğul-rûhu'l-kudüs gibi unsurlardan bîr araya gelmiş olduğuna itikad eylemek. Allah'ın böyle üç unsurdan mürekkep olduğunu itikad etmek de şirktir."

Hıristiyanlık sempatizanlarının günümüzdeki propagandaları, şirk-lerini açıkça ortaya koyacak mâhiyettedir. Zira onlar, birkaç asır önceki hıristiyanlar gibi, "Uknûm-i Selâse" mugâlâtası ile şirklerini ört-bas et-me lüzumunu dahi duymamaktadırlar. Bu söylediklerimizi, okuyucuları-mızın ıttılâına, bir vesika ile arzetmek için, elimizde bulunan bir broşür-den bazı pasajlar vereceğim. (M.R. Kem B.P. 1413 CH-1000 LAU-SANNE 2, İsviçre) isim ve adresiyle yayınlanan broşürlerden birinin başlığı şöyledir:

"Niye bizler İsa Mesih'in dünyanın tek kurtarıcısı ve Tanrısı olduğuna inanıyoruz?"

Bu ifadeler, "üç Uknum" inancından görüldüğü gibi, tek gövdeli ve üç başlı bir ilâh anlayışına değil, Hz. İsa'nın dünyanın "tek" Tanrısı olduğu yavesini savunmaktadır. Bu başlığın biraz aşağısında, o yüce Peygamber'in ağzından alçakça şu yalan uydurulmaktadır: "O, kendisinin Allah olduğunu iddia etti".
Bir kaç satır daha aşağıya göz attığımızda, bu şirk koşma İncil'e de nisbet edilip şöyle devam edilmektedir:

"İncil'in İsa'yı Allah olarak gösterdiğini..."

İşte, ortasından kesilmiş kurtlu peynir kalıbı gibi, gözlerinizin önüne serdiğimiz bu vesikayı maktaından tedkik ediniz ve onların ifadelerinden hıristiyanların şirkini seyrediniz.

Bu açık ve seçik beyanlar karşısında, Hıristiyanlar! kitap ehlinden saymak, en hafif ifadesiyle İslâm'ı bilmemek ve şirki anlamamak olur.

Bundan sonra bu günkü gayri müslimlerin boğazladıkları hayvanı, İslâm esaslarına uygun bir şekilde kesip kesmediklerini incelemeye geçebiliriz.
Yazılanlardan ve Avrupa'da çalışan işçilerimizin bize aktardığı bilgilerden öğrenmiş bulunuyoruz ki, bunlar, kesilecek hayvanın başına önce sert bir cisimle veya ucu sivri bir demirle vurup hayvanı meflûc hâle getirmektedirler. Bu darbe ile, zavallı hayvanın kalbi durmakta ve kan deverânı inkıtâa uğramaktadır. Bundan sonra derinin yüzülmesine geçilmekte ve hazırlanan et, piyasaya arzedilmektedir.

Böyle başına vurulmak suretiyle itlâf edilen hayvan, Mâide Sure-si'nin 3. âyetinde yer alan "Mevkûuze" yâni, vurulmak suretiyle öldürü-len hayvan durumuna girmektedir.

Bu tarzda kesilen hayvan, kanı tamamen akmayıp içerde pıhtılaşmış olduğundan ve İslâmî usulde kesilmeksizin ölmüş sayılacağından "Meyte"dir. Bu cihetle de yenilmesi de haramdır.

Tedkikimizin son noktası bulunan besmele çekme işine gelince, bir Peygamberi "Tek Tanrı" diye tanıtacak kadar açık bir sapkınlığın içinde bulunan bugünkü Hıristiyanların besmele çekeceklerini sanmak, İslâm dininin hüsnü zan anlayışını sû-i istimal olur.

Bir Hıristiyan, hayvanı keserken, tanrılaştırdığı Hz. İsa'nın adını anarak keser ve bir müslüman da bunu işitir ise, o hayvanın eti yenilemez. Velev ki, onu İslâmî şekle uygun olarak kesmiş olsun...

Avrupa'daki işçilerimizin et ihtiyaçlarını karşılamak için takip edilecek yol, ehl-i kitabdan olma vasfını kaybetmiş bir zümenin kestiğini yedirmeye kalkışmak değil, onların çalıştığı memleketin yetkili mercilerince İslâm esasları dahilinde hayvan kesimi için bir imkân hazırlanmasını temine çalışmaktır. Selâm, İslâm'a tabi olanların üzerine olsun.

(140) Dürer Haşiyesi Abdülhalim, c. 1, s. 169.
(141) Cevhere, c. 2, s. 233.