MELEKLERDE İBADET ŞEKİLLERİ
Nurânî birer varlık olan melekler, akıl sahibi oldukları için, ibadetle mükellef bulunmuşlardır. Onların ibadete devamı, insanların nefes alıp vermesi gibi zaruret arzeder. Bu itibarla melekler, mükellef bulundukları kulluk vazifesine durmadan devam ederler. Bu hususta bir gevşeklik getirmedikleri gibi, yorulmaz ve usanmazlar. Onların kudsî hayatı, Allah Teâlâ'ya kulluk ile, tesbih ve hamd ile devam edebilir.
Meleklerin ibadetleri ile insanların yaptıkları kulluk vazifeleri arasında bir çok yönden ortaklık ve benzerlik vardır. Ancak, meleklerde yeme ve içme olmadığından onlar oruç tutmakla mükellef değillerdir.
Bu mükerrem varlıklar, bir çok kulluk vazifesiyle meşgul bulunmaktadırlar. Onları şöyle ifade edebiliriz:
a) Secde ile ibadet ederler:
Secde, manevî kurbiyet makamının en yücesidir. Bu sebeble, namazın rek'atleri secde ile son bulur. Bu ulvî ve nurânî varlıklar, yakınlıkta zirve teşkil eden secde makamında, füyuzâta müstağrak bir halde Cenab-ı Hakk'a kulluk vazifesine devam ederler. Ebu Zerr-i Ğifari (r.a.)'den rivayet olunan bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
"Ben sizin göremediğinizi görmekte ve sizin işitemediğinizi duymaktayım. Sema gıcırdamaktadır ve gıcırdamakta da haklıdır. Gökte dört parmaklık bir yer yoktur ki, bir melek oraya alnını koyup Allah Teâlâ için secde etmiş olmasın" (43).
b) Rükû ile ibadet ederler:
Melekler, vecd halinde rükûa vurarak Mâbûd-i hakîkîye kulluklarını arzetmektedirler. Efendimizin bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurulmakta-dır:
"Yedi (kat) göklerde! ne bir ayak (basacak), ne bir karış, ne de avuç içi kadar bir yer bulunmaz ki bir melek orada ya secde veya rükû etmiş olmasın. Kıyamet günü olduğunda da hepsi birden şöyle dediler (diyecekler): "Ey Rabbimiz, sana hakkıyle ibadet edemedik. Muhak-kak olan bir şey varsa zâtına hiçbir şeyi ortak koşmayız".
c) Saf saf olup namaz kılarlar:
Nâz makamına niyaz ile ulaşılır. Niyaz derecesine "Namaz" miracı ile yükselmek müyesser olur. Bu itibârla niyaz ve nâz makamının tâlibi bulunan melekler, namazla meşguldürler. Cenâb-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Saflar bağlayıp duranlara yemin ederim ki" (44).
Bu ayet-i kerimede saf teşkil edenlerden meleklerin kasd olunduğu Celâleyn tefsirinde tasrih edilmektedir. İbni Abbas, İbni Mesud, İkrime, Said b. Cübeyr, Mücahid ve Katâde'nin görüşü de budur (45). Diğer bir âyet-i celilede de şöyle naklolunmaktadır:
"Biziz o saf saf dizilenler mutlak biz" (46).
Âyet-i kerime meâlindeki bu ifadeyi, Resulullah Efendimize söyliyenin Cebrail aleyhisselam olduğu Celâleyn tefsirinde açıklanmaktadır.
Saf teşkili, namazla ilgili ıstılâhi bir tâbirdir. Meleklerin saf tutmala-rı, onlarda namaz kılma mükellefiyeti bulunduğunu ortaya koymakta-dır. Efendimizin bir hadîs-i şerifi bu hakîkati vuzuha kavuşturmaktadır.
Efendimiz, etrafındaki ashaba hitâben:
"Meleklerin Rableri katında teşkil ettiği gibi, saf tutmaz mısınız siz?" buyurdu. Ashab tarafından denildi ki:
"Melekler, Rableri huzurunda nasıl saf tutarlar?" Bu suale karşı efendimiz şu cevabı verdi:
"Onlar, öndeki safları tamamlarlar; safda (ki boşlukları doldurup) adeta perçinleşirler" (47).
Meleklerin kıyama kalkıp saf teşkil etmelerindeki intizam, fevkalâde bir hâlde bulunduğundan bizlerin de aynı tarzda saf tutmamız tavsiye edilerek ibadetlerimizin kâmil bir dereceye ulaşması istenilmiştir.
d) Kelâm-ı ilâhîyi okurlar ve zikrederler:
Bu hususla ilgili bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: "Zikir okuyanlara yemin ederim ki" (48).
İbni Mesud, İbni Abbas, Mücahid ve Süddî; buradaki zikir okumayı "Allah'ın kitabını okurlar" diye tefsir etmişlerdir (49).
Allah'ın kitabını okumaya meleklerin büyük bir iştiyâkı ve rûhî bir ihtiyacı vardır.
e) Tesbih ederler:
Kâinatın Hâlikı olan Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ve hamd ile tesbih etmekte melekler, büyük bir kulluk gayreti gösterirler. Bir âyet-i kerimede şöyle ifade edilmektedir:
"Biziz o tesbih edenler de mutlak biz" (50).
f) Mü'minler için mağfiret dileğinde bulunurlar:
Keremine nihayet, lütfuna gayet bulunmayan Hâlik'ımız, biz kullarının mağfireti için bir çok vesileler kılmıştır. Bunlardan biri de meleklerin bizler lehine mağfiret dileğinde bulunmalarıdır. O yolda meleklere bir vazife yüklenmiş ve onların dileği kabul olunarak bizlerin yarlığanmasına imkan hazırlanmıştır. Bir âyet-i kerimede bu husus şöyle açıklanmaktadr:
"Melekler, Rablerine hamd ile tesbih ediyorlar. Yerdeki kimselerin de yarlığanmalarını istiyorlar" (51).
Şanı yüce Hâlik'ımızın bu kerem ve lütuflarına karşı biz de ibadet-lerimize devam edecek olursak melekî hasletlere sahip olabiliriz.
(43) Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 173; İbni Mâce, c. 2, s. 1402.
(44) Sûre-i Sâffât, 1.
(45) Tefsir-i Kurtubî, c. 15, s. 61.
(46) Sûre-i Saffât, 165.
(47) İbni Mâce, c. 1,s. 317.
(48) Sûre-i Sâffât, 3.
(49) Tefsir-i Kurtubî, c. 15, s. 62.
(50) Sûre-i Sâffât, 166.
Meleklerin ibadetleri ile insanların yaptıkları kulluk vazifeleri arasında bir çok yönden ortaklık ve benzerlik vardır. Ancak, meleklerde yeme ve içme olmadığından onlar oruç tutmakla mükellef değillerdir.
Bu mükerrem varlıklar, bir çok kulluk vazifesiyle meşgul bulunmaktadırlar. Onları şöyle ifade edebiliriz:
a) Secde ile ibadet ederler:
Secde, manevî kurbiyet makamının en yücesidir. Bu sebeble, namazın rek'atleri secde ile son bulur. Bu ulvî ve nurânî varlıklar, yakınlıkta zirve teşkil eden secde makamında, füyuzâta müstağrak bir halde Cenab-ı Hakk'a kulluk vazifesine devam ederler. Ebu Zerr-i Ğifari (r.a.)'den rivayet olunan bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
"Ben sizin göremediğinizi görmekte ve sizin işitemediğinizi duymaktayım. Sema gıcırdamaktadır ve gıcırdamakta da haklıdır. Gökte dört parmaklık bir yer yoktur ki, bir melek oraya alnını koyup Allah Teâlâ için secde etmiş olmasın" (43).
b) Rükû ile ibadet ederler:
Melekler, vecd halinde rükûa vurarak Mâbûd-i hakîkîye kulluklarını arzetmektedirler. Efendimizin bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurulmakta-dır:
"Yedi (kat) göklerde! ne bir ayak (basacak), ne bir karış, ne de avuç içi kadar bir yer bulunmaz ki bir melek orada ya secde veya rükû etmiş olmasın. Kıyamet günü olduğunda da hepsi birden şöyle dediler (diyecekler): "Ey Rabbimiz, sana hakkıyle ibadet edemedik. Muhak-kak olan bir şey varsa zâtına hiçbir şeyi ortak koşmayız".
c) Saf saf olup namaz kılarlar:
Nâz makamına niyaz ile ulaşılır. Niyaz derecesine "Namaz" miracı ile yükselmek müyesser olur. Bu itibârla niyaz ve nâz makamının tâlibi bulunan melekler, namazla meşguldürler. Cenâb-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Saflar bağlayıp duranlara yemin ederim ki" (44).
Bu ayet-i kerimede saf teşkil edenlerden meleklerin kasd olunduğu Celâleyn tefsirinde tasrih edilmektedir. İbni Abbas, İbni Mesud, İkrime, Said b. Cübeyr, Mücahid ve Katâde'nin görüşü de budur (45). Diğer bir âyet-i celilede de şöyle naklolunmaktadır:
"Biziz o saf saf dizilenler mutlak biz" (46).
Âyet-i kerime meâlindeki bu ifadeyi, Resulullah Efendimize söyliyenin Cebrail aleyhisselam olduğu Celâleyn tefsirinde açıklanmaktadır.
Saf teşkili, namazla ilgili ıstılâhi bir tâbirdir. Meleklerin saf tutmala-rı, onlarda namaz kılma mükellefiyeti bulunduğunu ortaya koymakta-dır. Efendimizin bir hadîs-i şerifi bu hakîkati vuzuha kavuşturmaktadır.
Efendimiz, etrafındaki ashaba hitâben:
"Meleklerin Rableri katında teşkil ettiği gibi, saf tutmaz mısınız siz?" buyurdu. Ashab tarafından denildi ki:
"Melekler, Rableri huzurunda nasıl saf tutarlar?" Bu suale karşı efendimiz şu cevabı verdi:
"Onlar, öndeki safları tamamlarlar; safda (ki boşlukları doldurup) adeta perçinleşirler" (47).
Meleklerin kıyama kalkıp saf teşkil etmelerindeki intizam, fevkalâde bir hâlde bulunduğundan bizlerin de aynı tarzda saf tutmamız tavsiye edilerek ibadetlerimizin kâmil bir dereceye ulaşması istenilmiştir.
d) Kelâm-ı ilâhîyi okurlar ve zikrederler:
Bu hususla ilgili bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: "Zikir okuyanlara yemin ederim ki" (48).
İbni Mesud, İbni Abbas, Mücahid ve Süddî; buradaki zikir okumayı "Allah'ın kitabını okurlar" diye tefsir etmişlerdir (49).
Allah'ın kitabını okumaya meleklerin büyük bir iştiyâkı ve rûhî bir ihtiyacı vardır.
e) Tesbih ederler:
Kâinatın Hâlikı olan Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ve hamd ile tesbih etmekte melekler, büyük bir kulluk gayreti gösterirler. Bir âyet-i kerimede şöyle ifade edilmektedir:
"Biziz o tesbih edenler de mutlak biz" (50).
f) Mü'minler için mağfiret dileğinde bulunurlar:
Keremine nihayet, lütfuna gayet bulunmayan Hâlik'ımız, biz kullarının mağfireti için bir çok vesileler kılmıştır. Bunlardan biri de meleklerin bizler lehine mağfiret dileğinde bulunmalarıdır. O yolda meleklere bir vazife yüklenmiş ve onların dileği kabul olunarak bizlerin yarlığanmasına imkan hazırlanmıştır. Bir âyet-i kerimede bu husus şöyle açıklanmaktadr:
"Melekler, Rablerine hamd ile tesbih ediyorlar. Yerdeki kimselerin de yarlığanmalarını istiyorlar" (51).
Şanı yüce Hâlik'ımızın bu kerem ve lütuflarına karşı biz de ibadet-lerimize devam edecek olursak melekî hasletlere sahip olabiliriz.
(43) Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 173; İbni Mâce, c. 2, s. 1402.
(44) Sûre-i Sâffât, 1.
(45) Tefsir-i Kurtubî, c. 15, s. 61.
(46) Sûre-i Saffât, 165.
(47) İbni Mâce, c. 1,s. 317.
(48) Sûre-i Sâffât, 3.
(49) Tefsir-i Kurtubî, c. 15, s. 62.
(50) Sûre-i Sâffât, 166.
İTİKAD ve İNANÇLA İLGİLİ MEVZULAR
- CİNLER HAKKINDA BİR TEDKİK
- EHL-İ KİTAP KİMDİR VE KESTİĞİ YENİR Mİ?
- HÂRUT İLE MÂRUT VE MELEKLERİN İSMETİ
- İSLÂM DİNİNİN MÜMEYYİZ VASIFLARI
- MELEKLERDE İBADET ŞEKİLLERİ
- MELEKLERİN BÜYÜKLERİ VE VAZİFELERİ
- MELEKLERİN DEĞİŞİK ŞEKİLLERE GİRMESİ
- PEYGAMBERLER'İN GÜNAHTAN MASUNİYETİ
- SANATLARIN DOĞUŞUNDA VE GELİŞMESİNDE VAHYİN TESİRİ
- SÜNNETULLAH'TA ISTIFA
- TAKDİR VE TEDBİR