Mekke'de Oturmanın Fazileti ve Kerâheti
İhtiyatlı davranan ve Mekke-i Mükerreme'deki ikameti mahzurlu gören âlimler, bunu üç sebepten mahzurlu görürler:
1. Usanç gelme korkusu ve beyte karşı olan aşkın azalmasıdır.
Zira her ikisi de Kâbe-i Muazzama'ya karşı olan kalp sevgisinin
azalmasına vesile olabilir. Hz. Ömer (r.a), hac mevsimi bittikten sonra hacılara şöyle derdi:'Ey Yemenliler! Yemeninize, Ey Şamlılar! Şamınıza, Ey Iraklılar! Irakınıza gidin'.
Yine bu hikmete binaen, halkı çokça tavâf etmekten menetmeyi düşünüyor ve diyordu ki: 'Çok tavâf etmek sûretiyle bu Kâbe'nin hürmetine halel getirmelerinden korkuyorum'.
2. İnsan Mekke'den ayrılınca, Kâbe'ye karşı olan iştiyakı kabarır ve ikinci bir defa ziyaret etmesine vesile teşkil eder. Çünkü Allah Teâlâ, Kâbe'yi insanlar için dönüş yeri ve emniyet merkezi kılmıştır. Yani insanlar zaman zaman ona gelerek ziyarette bulunurlar ve onunla olan ilgilerini kesmezler.
Âlimlerden bâzıları şöyle buyurmuşlardır: 'Başka bir beldede bulunup da kalbin Mekke'ye iştiyak duyar ve Kâbe'ye bağlı olursa, haremde olup oranın yerlisi olmak hasebiyle kalbine usanç gelmiş olmaktan daha hayırlıdır. Mekke'de olup kalbin başka bir memlekete bağlı olmasından, başka memlekette olup kalbinin Mekke'ye bağlı olması daha hayırlıdır'.
Seleften biri şöyle buyurmuştur: 'Horasan memleketinde nice kişiler vardır ki, bu Kâbeyi bilfiil ziyaret edenlerden Kâbe'ye daha yakındırlar'.
Deniliyor ki, Allah Teâlâ'nın birtakım kulları vardır ki Kâbe, Allah'a yakın olmak için onları ziyarete gider.
3. Hata işlemek ve günah yapmak korkusundan Mekke'de
oturmayı kerih görmüşlerdir. Zira Mekke'de hata yapmak ve günah işlemek büyük bir tehlike teşkil etmektedir. Bu yerin şerefi için, böyle bir hareketin insan üzerine Allah'ın gazabının celbedilmesine vesile olması gerektir.
Vüheyb b. Verd el-Mekkî'den rivayet ediliyor: Bir gece İsmail'in (a.s), hücresinde namaz kılıyordum. Kâbe ile örtüsü arasından gelen bir ses duydum. Şöyle diyordu: 'Etrafımda ziyaret edenlerin dünya hâdiselerine dalmasından, bâtıl konuşmalar yapmasından ve gafil bulunmalarından, önce Allah'a sonra sana şikâyet ediyorum ey Cebrâil! Eğer beni ziyaret edenler bu gafletlerinden men olunmasalar, yemin ederim ki, ben öyle bir patlayacağım ki, bende bulunan her taş, hangi dağdan getirilmişse oraya fırlayacaktır'.
İbn Mes'ud şöyle demiştir: 'Mekke hariç, Allah'ın hiçbir beldesinde kul niyetini fiiliyat sahasına dökmedikçe hesaba çekilmez. Ancak Mekke'de insan, niyetinden ötürü hesaba çekilir'. Sonra şu ayeti delil olarak getirmiştir:
Kim Mescid-i Haram'da, haktan meyletmeye niyet ederek zulüm yapmaya kalkışırsa, ona acıklı bir azap tattırırız.
(Hac/25)
Yani bu azap, sadece kötü niyetinden ve mücerred iradesinden ötürü kendisine verilir.
Deniliyor ki: 'Mekke-i Mükerreme'de sevabların biri yüzbine bedel olduğu gibi günahlar da katmerleşir'.
İbn Abbas (r.a) şöyle buyuruyor:
Mekke'de ihtikâr (karaborsacılık) yapmak, haremde zulüm yapmaya niyetlenmektendir.
Yalan söylemenin de böyle olduğu söylenilmiştir..
İbn Abbas şöyle buyurmuştur: 'Rükye'de yetmiş günâh işlesem, Mekke-i Mükerreme'de tek bir günâh işlemekten daha kolay gelir bana...'
Rükye, Mekke İle Tâif arasında bir yerdir. Bu korkudandır ki, Mekke'de ikamet eden bazı kimseler, harem sınırları dahilinde
def-i hacet yapmaz, bu sınırları geçtikten sonra ihtiyaçlarını görüp dönerlerdi. Bazıları da Mekke'de bir ay durduğu halde yanını yere koyarak yatmamışlardır. Mekke'de ikamet etmeyi menetmek için alimlerin bazısı Mekke evlerinin kiralanmasını bile kerih görmüştür.
Sakın Mekke'de ikamet etmenin kerahetinin, Mekke bölgesinin faziletiyle tezad teşkil ettiği zannına kapılma. Çünkü ikametteki kerahetin illeti halkın dince zayıf olması, o mübarek makamların hak ve hukukuna riâyet etmek hususunda kusurlu bir halde bulunmasıdır. Bu bakımdan bizim 'Mekke'de ikamet etmemek daha efdaldir' sözümüzün mânâsı, yani kusurlu ve Mekke'den usanç getirecek kadar durmaktan durmamak daha efdaldir demektir. Fakat mübarek makamların hakkına hukukuna tam riâyet ederek ikamet etmenin efdaliyyeti ise, hiçbir zaman sözkonusu bile değildir. Durum nasıl böyle olmasın?
Hz. Peygamber (s.a), Medine'den Mekke'ye geldiği zaman, Kâbe-i Muazzama'nın karşısında durarak şöyle buyurmuştur:
Senin, Allah Teâlâ'nın en hayırlı arazisi olduğun ve Allah'ın beldelerinin bence en sevimlisi bulunduğun muhakkaktır. Eğer ben senden çıkartılmış olmasaydım, kesinlikle kendi arzumla buradan ayrılmazdım.25
Yine hakkına hukukuna riayet ederek Mekke'de ikamet etmek, ikamet etmemekten nasıl üstün olmasın? Halbuki Kâbe-i Muazzama'ya bakmak, ibâdettir ve Mekke'de yapılan iyilikler birkaç misliyle Allah nezdinde kabul olunur. (Nitekim daha önce de bu keyfiyyeti zikretmiştik).
25)Tirmizî ve Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibban, (Abdullah b. Adiy b. el-Hamra'dan)
1. Usanç gelme korkusu ve beyte karşı olan aşkın azalmasıdır.
Zira her ikisi de Kâbe-i Muazzama'ya karşı olan kalp sevgisinin
azalmasına vesile olabilir. Hz. Ömer (r.a), hac mevsimi bittikten sonra hacılara şöyle derdi:'Ey Yemenliler! Yemeninize, Ey Şamlılar! Şamınıza, Ey Iraklılar! Irakınıza gidin'.
Yine bu hikmete binaen, halkı çokça tavâf etmekten menetmeyi düşünüyor ve diyordu ki: 'Çok tavâf etmek sûretiyle bu Kâbe'nin hürmetine halel getirmelerinden korkuyorum'.
2. İnsan Mekke'den ayrılınca, Kâbe'ye karşı olan iştiyakı kabarır ve ikinci bir defa ziyaret etmesine vesile teşkil eder. Çünkü Allah Teâlâ, Kâbe'yi insanlar için dönüş yeri ve emniyet merkezi kılmıştır. Yani insanlar zaman zaman ona gelerek ziyarette bulunurlar ve onunla olan ilgilerini kesmezler.
Âlimlerden bâzıları şöyle buyurmuşlardır: 'Başka bir beldede bulunup da kalbin Mekke'ye iştiyak duyar ve Kâbe'ye bağlı olursa, haremde olup oranın yerlisi olmak hasebiyle kalbine usanç gelmiş olmaktan daha hayırlıdır. Mekke'de olup kalbin başka bir memlekete bağlı olmasından, başka memlekette olup kalbinin Mekke'ye bağlı olması daha hayırlıdır'.
Seleften biri şöyle buyurmuştur: 'Horasan memleketinde nice kişiler vardır ki, bu Kâbeyi bilfiil ziyaret edenlerden Kâbe'ye daha yakındırlar'.
Deniliyor ki, Allah Teâlâ'nın birtakım kulları vardır ki Kâbe, Allah'a yakın olmak için onları ziyarete gider.
3. Hata işlemek ve günah yapmak korkusundan Mekke'de
oturmayı kerih görmüşlerdir. Zira Mekke'de hata yapmak ve günah işlemek büyük bir tehlike teşkil etmektedir. Bu yerin şerefi için, böyle bir hareketin insan üzerine Allah'ın gazabının celbedilmesine vesile olması gerektir.
Vüheyb b. Verd el-Mekkî'den rivayet ediliyor: Bir gece İsmail'in (a.s), hücresinde namaz kılıyordum. Kâbe ile örtüsü arasından gelen bir ses duydum. Şöyle diyordu: 'Etrafımda ziyaret edenlerin dünya hâdiselerine dalmasından, bâtıl konuşmalar yapmasından ve gafil bulunmalarından, önce Allah'a sonra sana şikâyet ediyorum ey Cebrâil! Eğer beni ziyaret edenler bu gafletlerinden men olunmasalar, yemin ederim ki, ben öyle bir patlayacağım ki, bende bulunan her taş, hangi dağdan getirilmişse oraya fırlayacaktır'.
İbn Mes'ud şöyle demiştir: 'Mekke hariç, Allah'ın hiçbir beldesinde kul niyetini fiiliyat sahasına dökmedikçe hesaba çekilmez. Ancak Mekke'de insan, niyetinden ötürü hesaba çekilir'. Sonra şu ayeti delil olarak getirmiştir:
Kim Mescid-i Haram'da, haktan meyletmeye niyet ederek zulüm yapmaya kalkışırsa, ona acıklı bir azap tattırırız.
(Hac/25)
Yani bu azap, sadece kötü niyetinden ve mücerred iradesinden ötürü kendisine verilir.
Deniliyor ki: 'Mekke-i Mükerreme'de sevabların biri yüzbine bedel olduğu gibi günahlar da katmerleşir'.
İbn Abbas (r.a) şöyle buyuruyor:
Mekke'de ihtikâr (karaborsacılık) yapmak, haremde zulüm yapmaya niyetlenmektendir.
Yalan söylemenin de böyle olduğu söylenilmiştir..
İbn Abbas şöyle buyurmuştur: 'Rükye'de yetmiş günâh işlesem, Mekke-i Mükerreme'de tek bir günâh işlemekten daha kolay gelir bana...'
Rükye, Mekke İle Tâif arasında bir yerdir. Bu korkudandır ki, Mekke'de ikamet eden bazı kimseler, harem sınırları dahilinde
def-i hacet yapmaz, bu sınırları geçtikten sonra ihtiyaçlarını görüp dönerlerdi. Bazıları da Mekke'de bir ay durduğu halde yanını yere koyarak yatmamışlardır. Mekke'de ikamet etmeyi menetmek için alimlerin bazısı Mekke evlerinin kiralanmasını bile kerih görmüştür.
Sakın Mekke'de ikamet etmenin kerahetinin, Mekke bölgesinin faziletiyle tezad teşkil ettiği zannına kapılma. Çünkü ikametteki kerahetin illeti halkın dince zayıf olması, o mübarek makamların hak ve hukukuna riâyet etmek hususunda kusurlu bir halde bulunmasıdır. Bu bakımdan bizim 'Mekke'de ikamet etmemek daha efdaldir' sözümüzün mânâsı, yani kusurlu ve Mekke'den usanç getirecek kadar durmaktan durmamak daha efdaldir demektir. Fakat mübarek makamların hakkına hukukuna tam riâyet ederek ikamet etmenin efdaliyyeti ise, hiçbir zaman sözkonusu bile değildir. Durum nasıl böyle olmasın?
Hz. Peygamber (s.a), Medine'den Mekke'ye geldiği zaman, Kâbe-i Muazzama'nın karşısında durarak şöyle buyurmuştur:
Senin, Allah Teâlâ'nın en hayırlı arazisi olduğun ve Allah'ın beldelerinin bence en sevimlisi bulunduğun muhakkaktır. Eğer ben senden çıkartılmış olmasaydım, kesinlikle kendi arzumla buradan ayrılmazdım.25
Yine hakkına hukukuna riayet ederek Mekke'de ikamet etmek, ikamet etmemekten nasıl üstün olmasın? Halbuki Kâbe-i Muazzama'ya bakmak, ibâdettir ve Mekke'de yapılan iyilikler birkaç misliyle Allah nezdinde kabul olunur. (Nitekim daha önce de bu keyfiyyeti zikretmiştik).
25)Tirmizî ve Nesâî, İbn Mâce ve İbn Hibban, (Abdullah b. Adiy b. el-Hamra'dan)
Esrarul Hac
- Giriş
- Haccın Fazileti
- Beyt'in (kâbe'nin) ve Mekke'nin fazileti
- Mekke'de Oturmanın Fazileti ve Kerâheti
- Medine-i Münevvere'nin Fazileti
- Velilerin Kabirlerini (Meşhedleri) Ziyaret
- Haccın farz olmasının şartları, rükûn ve farzlarının sıhhati ve mahzurları
- Haccın Rükûnları
- Hac ve Umre'nin Eda Şekilleri
- Hac ve Umrenin Mahzurları
- Hac Seferinin Başlangıcından Memlekete Geri Dönûnceye Kadar Yapılması Gereken ameller
- Ziyaret Tavafı ve Vakfe
- Hacda Okunan Hutbeler
- Seferden Dönüşün Sünnetleri
- Haccın İnce Edepleri ve Bâtınî Amelleri
- Haccın Batınî Amelleri
- Fehm (Haccın Gerçeğini Kavramak)
- Şevk (Hacca İştiyak)
- Alâkaların Kesilmesi
- Azık
- Binek
- İhramda Bağlanan Bezler
- Yola Çıkış
- Mîkat'a Giriş
- İhram ve Telbiye
- Mekke'ye Giriş
- Kâbe'yi Müşahede
- Kâbe'yi Tavaf Etmek
- Hacer'ul-Esved'e Yüz Sürmek
- Kâbe'nin Örtülerine Sarılmak